Köşk Bahçeleri


Eşsiz mimarîsi ve bir asrı aşkın tarihiyle Boğaziçi'nin en özel malikânelerden biri olan Huber Köşkü'nü de içinde barındıran Tarabya Yerleşkesi, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda, Yeniköy ile Tarabya arasında yer almaktadır. Batı tepelerinden yamaçlarla alçalarak Boğaz kıyılarına ulaşan yerleşke, 148 dönümlük bir arazi üzerine kuruludur. Bu alanın 71 dönümü, doğal koru alanı olarak muhafaza edilmektedir. Tarabya Yerleşkesi, doğal özellikleri bakımından birçok canlı için yaşama ortamı sağlamaktadır. Boğaziçi’nde bu kadar büyük bir yeşil alan üzerine kurulu sayılı alanlardan birisi olması bakımından da büyük bir önem taşımaktadır.

ASIRLIK AĞAÇLAR İSTANBUL’U SEYREDİYOR

Cumhurbaşkanlığı Tarabya Köşk Alanı’nın Boğaziçi’nde yer alması, bu bakımdan ayrı bir mikroklimanın etkisi altında oluşu, farklı yükselti, bakı, eğim ve rölyef yapılarını barındırması, geniş yelpazede yaşama ortamı sunmasını sağlamaktadır. Tarihî bahçe ve onunla ilişkili olan koru alanı geçmişten günümüze farklı kullanımlara sahne olmuştur. Bu kullanımlarla beraber gerek otsu gerek odunsu farklı bitki türleri alana dikilmiştir. Dolayısıyla Köşk alanı, çeşitliliği ile ön plana çıkan bir bitki dokusuna sahiptir.

Koru alanı bu özelliğiyle bir yandan Boğaziçi’nin karakteristik bitki dokusunu yansıtırken, diğer taraftan sürpriz türlerle karşılaşılan özellikli bir alandır. Alana dikilen bu türler arasında At Kestanesi (Aesculus hippocastanum), Huş (Betula pendula), Mimoza (Acacia dealbata), Kokar ağaç (Ailanthus altissima), Glediçya (Gleditschia triacanthos), Palmiye (Chamaerops excelsa) ve Toros Sediri (Cedrus libani) bulunmaktadır.

Anıtsal boyutlara ulaşmış, İstanbul’da türlerine az rastlanacak ağaçlardan Mamut Ağaçları (Sequoiadendron giganteum), Sekoya (Sequoia sempervirens), Duglas Göknarları (Pseudotsuga menziesii), Gümüşi Ihlamurlar (Tilia argentea), Kırmızı yapraklı Kayın (Fagus sylvatica ‘Atropurpurea’), Ehrami Servi (Cupressus sempervirens), Boylu Mazı (Thuja plicata), Fıstık Çamları (Pinus pinea) günümüze kadar tüm ihtişamıyla varlıklarını sürdürebilmişlerdir.

EŞSİZ TÜRLER YEDEKLENDİ

Bu eşsiz ve değerli bitki mirasının korunması ve zenginleştirilmesi amacıyla Tarabya Yerleşkesi’nde önemli çalışmalara imza atıldı. İstanbul Boğazı’nın en güzel siluetinin izlendiği ve yeşil rengin her tonunun gözlendiği yerleşke, yapılan peyzaj ve çevre düzenlemeleri ile ihtişamını gözler önüne serdi. Yapılan tüm çalışmalarda arazinin tarihî, kültürel ve doğal değerlerinin korunmasına, ekolojik dengesinin bozulmamasına büyük özen gösterildi.

Yeni plantasyonlarda Köşk alanının konumu ve Boğaziçi’nin farklı mikrokliması göz önünde bulundurularak, çeşitliliği besleyecek ancak mevcut dokuyla da uyum sağlayacak bir tarz benimsendi. Ana kayanın yapısı, toprak özellikleri, güneş-rüzgâr alma durumu gibi fiziki özelliklerin yanı sıra manzara ve yapılarla ilişki, bitkilerin strüktür-renk-boylanma bakımından birbirlerine göre durumları gibi estetik etkenler de göz önünde bulundurularak bitki seçimi yapıldı. Bahçede türünün tek temsilcisi olarak bulunan ağaçları yedeklemek maksadıyla aynı türden ağaçlar Cumhurbaşkanlığı Tarabya Köşk Alanı’nın farklı yerlerine dikildi. Mevcut ağaçların gelecek nesillere aktarılabilmesi için bakım çalışmaları düzenli olarak yapıldı.

Toprak derinliği fazla olmayan ya da Boğaz Manzarası’na hâkim olan bölgelerde fazla boylanmayan türler tercih edilirken, birbiriyle uyumlu bitki gruplarıyla kombinler oluşturuldu. Bu kombinasyonların kendi içinde bütünlük sergileyen bir tarz yakalamasına özen gösterildi. Koru alanı gibi boylu odunsu bitkilerin ağırlıkta olduğu alanlarda ise o yapıyı destekleyecek, ekolojik değeri yüksek orman ağaçlarıyla ve karakteristik Boğaziçi bitki dokusuyla (Erguvan, Fıstık Çamı v.b.) örtüşen takviyeler yapıldı. Tarihî Bahçe gibi kültürel kimliği ile ön plana çıkan alanlarda ise bu kültürel yapıyı destekleyen bitkilendirmeler tercih edildi. Alanlar şimşir bordürlerle sınırlandırılırken, yapı yakınlarında gül, leylak, ortanca, mor salkım gibi karakteristik bahçe süs bitkileri kullanıldı.

İNGİLİZ VE JAPON BAHÇELERİNDEN ESİNLENİLDİ

Yetişkin ağaçlar arasında yer alan Cumhurbaşkanlığı Konutu’nun bahçesi için mevcut bitkilerin korunmasını hedef alan bir konsept tasarım gerçekleştirildi. Bu doğrultuda sorunlu bölgeler tespit edilip, yeni uygulamalar yapıldı. Bitkilendirmede arazinin formu, manzaranın kapatılmaması, renklerin geçişleri göz önünde bulundurularak İngiliz Bahçeleri’ni anımsatan bir tarz kullanıldı. Bu düzlükte, misafir ağırlamak ve davetler vermek amacıyla geniş bir çim alan bırakıldı. Bu şekilde açık havada da birçok kişinin bir araya gelebilmesini sağlayacak bir alan oluşturuldu.

Alanın orijinal hali eğimli olduğu için, bu düzlüğü oluşturabilmek maksadıyla teraslama çalışması yapıldı. Arazinin doğal yapısıyla uyumu yakalayabilmek için de yaşayan duvarlarla kademelendirme yapıldı. Oluşturulan düzlükte, çim alan tesis edilmeden önce uygun drenaj ve sulama sistemleri de tesis edildi. Bu vesileyle alanın altyapısı da yenilendi.

Doğuya bakan bu bahçede, Boğaz’dan gelen tuzlanma etkisi ve çiğe maruz kalması da göz önünde bulundurularak fazla sulama gerektirmeyen, kuraklığa ve dış şartlara dayanıklı özel isteği fazla olmayan türler tercih edildi. Yapılan çalışmaların ardından dayanıklı türlere sahip, renk geçişleri olan, denizi çağrıştıracak dalga motifi şeklinde dikilmiş kendine özgü bir bitkilendirme tarzı ortaya çıkarıldı. Bina önlerinde toprak derinliği iyice azaldığı için saksılarda Ilex crenata bonsai türünde çalı formunda bitkiler kullanıldı.

Bahçeye dikilen limon, yasemin, biberiye gibi bitkiler sayesinde aromatik kokularıyla da dikkat çeken bir yapı kazandırıldı. Aynı bahçeye kesme podima taşlarıyla informal bir yürüyüş yolu tasarlandı. Bu yolda fiber aydınlatma kullanılarak, gün batımından sonra da avlunun kullanılması ve aynı zamanda görsel etkisinin de yüksek olması sağlandı.

Kuzey yönündeki iç avlu, adım taşları kullanılarak düzenlendi. Bitkilendirmede nispeten serin ve gölge olan kuzey cephede barınabilecek türler tercih edildi. Adım taşlarının arasında da yarı gölgede yaşayabilecek arapsaçı bitkisi derz olarak tercih edildi. Bu alanda bambu gibi bitkiler kullanılarak, natürel bir bahçe oluşturuldu.

Bina girişinden daha düşük bir seviyede bulunan batı avlusu, zamanla yağış sularının birikmesine ve binada yalıtım problemlerinin başlamasına sebep olduğu için yeniden tasarlandı. Bu tasarıma göre avlu, bina girişini ve köprüyü tamamlayacak, helezon şeklindeki bir yansıma havuzu olarak düşünüldü. Bu şekilde aynı zamanda protokol girişi olan bu avluya daha resmî bir tarz kazandırıldı. Avluda oluşan mikro klimaya uygun, yeşil tonları hâkim olan türler seçildi ve havuzun etrafına dikildi. Masif diyabaz taşlardan el işçiliğiyle imal edilen bu havuzun görsel değeri ve su sesi ön plana çıkarıldı.

SERA YENİLENDİ

1993’te ‘Cumhurbaşkanlığı Tarabya Köşkü Koruma Amaçlı Kentsel Tasarım Projesi’ kapsamında başlayan inşaatlarda işçi barakası ve depo olarak kullanılmak üzere yapılan hangar, 2001 itibariyle doğan ihtiyaçlar neticesinde sera olarak kullanılmaya başlanmıştı. Yapının asıl yapılış amacı sera olmadığı için istenilen verim alınamadı ve yapı atıl bir duruma geldi. 2009’da artan ihtiyaçlar neticesinde yeni bir sera yapımına karar verildi. Türkiye’de ilk olma özelliğine sahip çok amaçlı sera, uzun bir projelendirme aşamasından sonra, 2011’de 326 m²’lik sera alanında kullanım şekline göre 4 farklı mekân oluşturuldu. Mekânlar arasında ayrım, çatılardaki kot farklılıkları ile sağlanarak doğadaki hareketliliğe uygun bir yapı oluşturuldu. Her mekân kendi içinde farklı iklimlendirme ve gölgeleme yapılacak şekilde otomasyonun kurulumu yapıldı. Serada temel ısıtma, sulu sistem denilen borulama sistemiyle çözüldü. Tüm mekânlarda güneşin zararlı etkilerinin ve sıcaklık kayıplarının önüne geçmek için özel termal perdeler kullanıldı.

Serada kullanılan önemli bir yenilik ise yağmur suyu depolama sistemidir. Sera ve çevresindeki yağmur suyu drenajı özel bir filtreden geçirilerek serayla birlikte yapılan 20 m3’lük depoda toplanarak istenildiğinde serada kullanılmaktadır. Bu amaçla hem ciddi bir su tasarrufu sağlanmakta, hem de bitkilerde mineral maddece zengin verimli yağmur suyu kullanılmaktadır. Modern şartlarda yapılan yeni serada, konuklara ikram edilmek üzere yetiştirilen organik sebze ve meyvenin yanı sıra günlük kullanımda değerlendirilen çiçekler de yetiştirilmektedir.

YENİ DİKİLEN BİTKİLERLE GÖRSELLİK ZENGİNLEŞTİRİLDİ

Yapılan çalışmalar kapsamında sera ile Huber Otel arasındaki şev, toprakla tesviye edilerek yaşayan duvar olarak tabir edilen terra bloklarla peyzaj yapımına uygun hale getirildi. Terra bloklara yasemin bitkisi dikilerek yeşil bir duvar oluşturuldu. Bu alana yukarıya ayrım için çift sıra defne dikilerek farklı kotlarda budandı. Yamaca, doğallığına uygun olacak şekilde 100 adet ardıç dikildi. Sera alt yamaca 150 adet mavi ardıç, 10 bin adet paşasandra, 10 bin adet houttinya, 9 bin 500 adet ajuga reptans, 220 adet orman sarmaşığı, 500 adet gaura, 600 adet eğrelti dikildi.

Sera arkasındaki alan teraslandırılarak 500 m2’lik kullanım alanıyla yeni bir fidanlık tesis edildi. Bahçede kullanılan bitkilerin yedeklerinin depolandığı alanda Köşk bahçesine dikilmek üzere bekleyen bitkilerin bakımları da yapıldı. Bu alan özellikle sera arkasında çözülerek, alan kullanımında bütünlük sağlandı.

Alanın doğu cephesinde Yabancı Devlet Konukları (YDK) alt bahçesinde bulunan baharat ve meyve bahçesi, tıbbı aromatik bitkilerin yetiştirilmesi için tasarlandı. Bahçenin yapımında doğayla uyumlu travers, harman tuğlası, traverten, ağaç kabukları ve çim kullanıldı. Teraslar yapılarak eğimli alanı azami kullanım hedeflendi. Bahçede bulunan türler, doğada sürekli rastlanan türlerin dışında, tadı, aroması, kokusu, sağlığa faydaları da göz önüne alınarak seçildi. Bahçede; lavanta, lavantin, zahter, rhubarb, mercanköşk, ekinezya, rezene, çörekotu, ısırgan otu gibi 45 çeşit baharat yetiştirilmektedir. Ayrıca bahçenin alt kotlarında her mevsime yönelik tür seçimiyle 5 farklı çeşit bodur elma, kiraz, şeftali, nektarin fidanları; daha alt kotlarda ise üzümsü meyvelerden ahududu, blueberry, bektaşi üzümü, böğürtlen gibi türler bulunmaktadır.

Çankaya Yerleşkesi’de doğal olarak bulunan bal arılarından, 4 kovan arı bahçenin çiçeklerinden faydalanmak için Tarabya Yerleşkesi’ne getirildi ve farklı bir tatta bal üretimi yapıldı.

KÖŞK YOLU DEFNELERLE RENKLENDİRİLDİ

Cumhurbaşkanlığı tarafından yazlık konut ve çalışma ofisi olarak kullanılan Tarabya Yerleşkesi’nde, yabancı devlet başkanları ve konukların ağırlanmakta ve özel davetler verilmektedir. Bu nedenle Tarabya Köşkü’ne Kalender Caddesi üzerinden ulaşımı sağlayan ve günümüzde protokol yolu olarak kullanılan, Köşk istinat duvarıyla sınırlanan yol boyunca görselliği zenginleştiren yeni düzenlemeler yapıldı.

Bulunan çiçekliklerde düzenli görünümü pekiştirmek amacıyla çoğunluğu kurumuş ve bakımsızlıktan kötü görüntü oluşturan bitkiler söküldü ve koruluk alanda farklı bölümlere dikilerek değerlendirildi. Duvar tadilatından sonra bakımı kolay ve güzel kokusuyla doğal vejetasyonda da sık rastlanan defnelerle formal bir yol bitkilendirmesi oluşturuldu. Yol, komşu arazilerden de gerekli izinler alınarak arkadaki bakımsız görüntüleri perdeleyecek şekilde sarmaşık ve karayemiş fidanlarıyla bakımlı ve temiz bir hale getirildi. Ayrıca protokol yolunda bulunan atıl çalılıkla kaplı alan temizlenip ağaçlandırıldı. Ağaçlandırmada İstanbul’ un sembolü olan fıstık çamı, erguvan ve ıhlamur kullanıldı.

Köşk bahçesi yenileme çalışmaları sırasında tek olan giriş kapısı; protokol, misafir ve lojman nizamiye olmak üzere 3’e çıkarıldı. Her bir nizamiyenin mevcut doğallığa uygun olacak şekilde özgün düzenlemelerle yapılmasına özen gösterildi.

Protokol nizamiyeyle bağlantılı olan ve yaklaşık 2 dönümlük helikopter pisti olarak tasarlanan alanda kartopu, pitosporum ve hebelerle özel bir tasarım yapılarak özgün bir yeşil alan oluşturuldu.

Helikopter pistinin yanında bulunan asfalt meydana, Türk modern ve çağdaş sanatının önemli temsilcilerinden biri olan İlhan Koman’ın ‘Sonsuzluk’ isimli eseri, bir yansıma havuzu içerisinde protokol girişine yerleştirildi.

Protokol aksının ortasında, aksı bir gidiş bir de geliş olmak üzere iki şeride ayıracak şekilde 180 cm. genişlikte bir refüj alan oluşturuldu. Bu alan yaklaşık 2 metre derinlikte kazılarak içerisine özel karışım bitkisel toprak dolduruldu. Bu refüjün ortasına 25 adet Piramit formlu herdem yeşil Manolya (Magnolia grandiflora) dikildi. Manolyaların araç geçişini engellemeyecek bir yükseklikten itibaren tepe tacı geliştirmiş olmasına dikkat edildi.

Protokol yolunda bulunan alanın, Cumhurbaşkanlığına gelen misafirlerin bekleme alanı olarak kullanılabilmesi maksadıyla yeni peyzaj projeleri hazırlandı. Özellikle yaz aylarında misafirlerin bahçe ortamında ağırlanabilmesi fikriyle havuzlu bir bahçe tasarlandı. Bahçenin ortasında yer alan bu havuz, cilalı yeşil diyabaz taşı ile kaplandı. İçerisinde süs balığı yetiştirilmesi de hedeflenen havuzun derinliği bu isteğe uygun olacak şekilde iki farklı kotta yapıldı.

PERSONELİN KULLANIMI İÇİN KAMERİYELER YAPILDI

Lojman ve Huber Otel arasında kalan eğimli çalılıklarla kaplı alan, dinlenme ve seyir terası olarak tasarlandı. Yol kodunun altında planlanan alanda lojman personeli ve otel personeline iki ayrı mekân oluşturuldu. Oturma mekânlarının arasında kalan bölümlere çocuklar için oyun parkı ve spor amaçlı fitness aletleri yapıldı. Böylece Köşk personelinin ve ailelerinin vakit geçirebileceği alanlar oluşturuldu.

DOĞAL HAYAT KORUNDU

Yeni düzenlemelerde Tarabya bahçelerinde yaşayan hayvanlar da düşünüldü. Yemiş veren bitkilerin sıklıkla tercih edilmesiyle kuşlar, sincaplar ve daha pek çok hayvan türü için besin imkânı sağlandı. Hem yaşlı hem de genç bireylere sahip olan bitki örtüsünde hayvanların barınma ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde düzenlendi.

TARİHÎ BAHÇEDE ASIRLIK AĞAÇLAR

 

Cupressus sempervirens Pyramidalis (Ehrami Servi): Av Köşkü orta bahçesinde Mamut ağacının yakınında bulunan Ehrami Servi, endamlı görünüşü ve muhteşem yeşil bir alevi andıran tepe yapısıyla bahçenin en güzel yeşil ağaçlarındandır. Gövde kabuğu, boyuna ince şeritler halinde çatlaklıdır. Dalları adeta gövdeye paralel olacak şekilde yukarıya doğru yönelmiştir. Koyu yeşil renkli pul yaprakları sürgünlere birbirini örtecek şekilde yerleşmiştir. Olgun kozalakları kahverengi küre veya yumurta şeklinde ve kalkan şeklindeki pullardan oluşmuştur.

 

Fagus sylvatica ‘Atropurpurea’ (Kırmızı Yapraklı Avrupa Kayını): İlkbaharda açan kırmızı renkli yapraklarıyla dikkat çeken bu dekoratif süs bitkisi, tarihî bahçenin kınalı kuzusudur. Kışın yapraklarını döken bu bitkinin gövde kabuğu koyu gri renkli, parlak ve pürüzsüzdür. Kırmızı yaprakları 4-9 cm boyunda, 2 -7 cm eninde, yumurtamsı, eliptik biçiminde ve tam kenarlıdır. Meyvenin dış yüzü, iğne gibi sivri uçlu, ipliksi pullarla seyrek olarak örtülmüştür.

 

Pseudotsuga menziesii (Duglas Göknarı): Av Köşkü bahçesine Ogust Huber tarafından dikilmiş olan Duglas göknarı, muhteşem dış görünüşüyle alt bahçede en çok göze çarpan her mevsim yeşil ağaçlardandır. Geniş çaplı gövdesi 2 m den çatallanmış ve buna rağmen iri cüsseli bu ağaç günümüze kadar dengeli bir şekilde ayakta kalabilmiştir. Gövde kabuğu parlak kahverengi, oldukça kalın ve levhalar halinde derin çatlaklıdır. İlginç gövde yapısı ve aşağıya sarkan sürgün üzerinde tarakvari dizilmiş mavi-yeşil iğne yapraklarıyla bahçenin en görkemli bitkilerindendir. Sürgünlerin üzerinde yer alan kahverengi kozalakları ve kral tacına benzeyen 3 loplu dış pulları ağaca ayrı bir güzellik katmaktadır.

 

Sequoia sempervirens (Sahil Sekoyası): Av Köşkü alt bahçesinde bulunan Sahil sekoyası, uzun boyu ve geniş çaplı gövdesiyle alandaki en önemli bitki türlerindendir. Anavatanı Kaliforniya dolaylarında geniş ormanlar kuran ve genel olarak 60-90 m boy, 2,5-3,5 m çap yapabilen dünyanın en uzun boylu her mevsim yeşil ağaçlarındandır. Gövde kabuğu mamut ağaçlarında olduğu gibi tarçın kırmızısı renkte ve boyuna çatlaklıdır. Yan sürgünlerinde yassı, ikiyüzlü balık kılçığına benzeyen ve ana sürgün uçlarında da iğne gibi sivri uçlu yaprakları olmak üzere iki çeşit yaprak bulundurmaktadır. Küçük yumurta biçimindeki kozalaklar önceleri yeşil iken, olgunlaştıktan sonra kahverengiye döner. Çok dayanıklı, öz kısmı koyu kırmızı renkli bir odunu olduğundan dolayı kendisine Amerika’da “Red Wood” yani “Kırmızı Odunlu Ağaç” adı verilmiştir.