KİTAPLAR

Fotoğraf Galerisi

Video Galeri

Günün Fotoğrafı

 

“Almanya Bir Göç Ülkesidir”

17.09.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
“Almanya Bir Göç Ülkesidir”



Cumhurbaşkanı Gül, Almanya’nın önemli gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung’un 16 Eylül 2011 tarihli sayısında, Rainer Hermann ve Michael Martens imzalarıyla yayımlanan mülakatında Almanya, İsrail, Araplar ve Türkiye’nin örnek oluşturma işlevi üzerine açıklamalar yaptı.
 

FRANSA İLE ALMANYA ARASINDAKİ MEVCUT İLİŞKİLERİN ALMANYA İLE TÜRKİYE ARASINDA DA OLMASI GEREKİR” 

Türk-Alman ilişkilerinin ne kadar derin olduğunu tarihin gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 50 yıl önce İşgücü Anlaşması’yla Türk işçilerin Almanya’ya davet edildiğini, bugün ise Almanya’da 3 milyon Türk‘ün yaşadığını vurguladı. Birçoğu Alman vatandaşı olan ve siyaset, kültür, spor ve ekonomi alanlarında tanınan kişilerin olduğunu ve bunların da Almanya’da kalıcı olduklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bu bakımdan Fransa ile Almanya arasındaki mevcut ilişkilerin Almanya ile Türkiye arasında da olması gerektiğini ifade etti. 

“GÜNÜMÜZDE AVRUPA’NIN İKİ SAĞLIKLI ULUSU ALMANYA VE TÜRKİYE’DİR” 

İslam ülkelerinden yapılan göçün Almanya’ya zarar verdiğini ve bu insanların Avrupa’ya uyum sağlayamadıklarını iddia eden Alman bir siyasetçinin sözlerinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Gül şunları kaydetti: “Günümüzde Avrupa’da sağlıklı iki ulus sözkonusu: Almanya ve Türkiye. Almanya büyük bir devlettir. Avrupa ve AB’nin lokomotifidir ve güçlü bir ekonomiye sahip bir ülkedir. Ayrıca Almanya aynı Amerika Birleşik Devletleri gibi bir göç ülkesidir. Bu büyük ekonominin daha da gelişmesi isteniyorsa, yani Almanya bundan sonrasında da ekonomik ve siyasi açıdan güçlü bir ülke olmak arzusundaysa, bir göç ülkesi olduğunu kabul etmesi gerekir. ” 

“AB’YE TAM ÜYELİK TÜRKİYE’NİN AÇIK BİR STRATEJİK HEDEFİDİR” 

Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinin ekonomideki konjonktürel çalkantılara endeksli olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, AB’ye tam üyeliğin Türkiye’nin açık bir stratejik hedefi olduğunun altını çizdi. Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini “Türkiye bu hedefine AB ile yürüttüğü katılım müzakereleri çerçevesinde ulaşmak istiyor. Bu aşamaya gelindiği zaman, AB Konseyi de bunu tesbit ettiğinde ve Türkiye tüm şartları yerine getirdiğinde bu gerçekleşecektir. Tabii ki münferit ülkelerde referandumlar yapılacaktır.” şeklinde sürdürdü. 

Türkiye’nin son yıllardaki hızlı ekonomik büyümesine ilişkin sorulan soruya Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye’nin 2001 yılında yaşadığı ağır ekonomi ve bankalar krizinden gerekli dersleri çıkardığını ve bugün hızlı hareket ederek gerekli tedbirleri hızlıca alabildiğini vurgulayarak cevap verdi. 

“İHTİLALDEN SONRA MISIR’I ZİYARET EDEN İLK CUMHURBAŞKANI İDİM” 

Türkiye’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelerde aldığı pozisyonlarla ilgili soruyu Cumhurbaşkanı Gül şu şekilde cevaplandırdı: “Ortadoğu ülkelerine demokrasi gelmesini ve durumun istikrara kavuşturulmasını diliyoruz. AB ve Ortadoğu ülkeleriyle yakın ilişkilerimiz vardır ki bu bir tezat oluşturmaz. Mısır, Tunus, Libya gibi ülkelerle ve tüm bölgeyle ilişkilerimizi bundan sonra daha da geliştireceğiz. İhtilalden sonra Mısır’ı ziyaret eden ilk Cumhurbaşkanı idim. Orada önerilerde bulundum ve dostane tavsiyeler aktardım.” 

“SURİYE HALKI KENDİ SEÇTİĞİ BİR SİSTEMDE YAŞAMAYI HAK ETMEKTEDİR” 

Suriye’deki gelişmelere ilişkin bir soruya, demokrasi ve özgürlük vurgusu yaparak cevap veren Cumhurbaşkanı Gül, bu ülkeye dışardan bir askeri müdahalede bulunulmasına karşı olduğunu ifade etti. Suriye’de mevcut rejimin radikal refomlar gerçekleştirmesi gerektiğini anlatan Cumhurbaşkanı Gül, Akdeniz’de artık tek partili bir sistemin olmaması gerektiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül, ayrıca, Suriye’nin çok partili sisteme geçmesi ve yeni bir parlamentonun seçilebilmesi için seçimlere gidilmesi ve yeni bir anayasa hazırlanması gerektiğini ifade ederken “Bu konuları Esed’le açık ya da gizli bir şekilde çok konuştuk, Ama ne yazık ki hiç bir şey yapılmadı. Cumhurbaşkanı Esed’in radikal reformları başlatmasını hep arzu etmişizdir, ancak bunların yapıldığını görmüyoruz ve bu yüzden de umutlu değilim.” dedi. 

“BU NOKTAYA GELMEMİZİ, BUGÜNKÜ İSRAİL HÜKÜMETİ İSTEMİŞTİR” 

Türkiye ile İsrail arasındaki bozulan ilişkilerin arka planını soran Frankfurter Allgemeine Zeitung muhabirlerine Cumhurbaşkanı Gül, “Bu noktaya gelmemizi, bugünkü İsrail hükümeti istemiştir. Tüm bunlar İsrail hükümetinin aldığı yanlış kararlardan ve kabul edilemez davranışının bir sonucudur. Bizim ne İsrail halkıyla ne de Yahudilerle herhangi bir sorunumuz yoktur.” şeklinde cevap verdi.  

Mavi Marmara olayına da değinen Cumhurbaşkanı Gül, olayın uluslararası sularda yaşandığını, gemide Alman milletvekilleri ile 37 ülkeden katılımcının da bulunduğunu ve hepsinin silahsız olmasına rağmen İsrail saldırısında öldürüldüğünü ifade etti. 

“TARİHTE TOPLUMLARI BİRBİRİNE BAĞLAYAN ORTAK NOKTALAR BUGÜN YAKIN İLİŞKİLER OLARAK KENDİNİ GÖSTERİYOR” 

Yeni Türk dış politikasının Yeni Osmanlıcılık karekteri taşıyıp taşımadığı yönündeki bir soruya ise Cumhurbaşkanı Gül, “Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesinden sonra bölgede yeni devletler kurulmuştur. Tarihte ülkeler ve toplumlarla bizi birbirimize bağlayan ortak noktalar bugün yine yakın ilişkilerde kendisini göstermektedir. Bu çok doğaldır ve böyle algılanmalıdır. O dönemin dünyası bugün de İstanbul ve Boğaz’da neler olduğunu takip etmektedir.  Bu, İngiliz Milletler Topluluğu ile kıyaslanabilir. Büyük Britanya’nın Milletler Topluluğu ile yakın bağlantıları vardır, ancak bu, yeni bir imparatorluk kurmak istediği anlamına gelmez. Bizim durumumuz da böyle görülebilir.” şeklinde cevap verdi. 

 

Tüm Haberler

Yazdır Paylaş Yukarı