Dagens Nyheter (İsveç)

09.03.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

 

TÜRKİYE MUHTEMELEN AVRUPA'DAKİ EN GÜÇLÜ EKONOMİ OLACAK

-Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Dagens Nyheter'in Söyleşisi. Pazartesi Günü İsveç'e İlk Devlet Ziyareti Başlıyor...

- Dagens Nyheter'in Genel Yayın Yönetmeni Görevini Devralacak Peter Wolodarski, Cumhurbaşkanı ile Ankara'da Görüştü...

- “Gerileme Olası”... Dagens Nyheter Yazarı Johan Schück Yazdığı Analizde “Türkiye'nin Hızlı Büyümesinin İçerdiği Riskler Bulunuyor" Diyor

Abdullah Gül'ün ifade ettiği nokta gayet açık. Avrupa onlarca yıldır en ağır ekonomik krizini yaşarken Türkiye, neredeyse Çin ile karşılaştırılabilecek bir büyüme ortaya koyuyor.

Abdullah Gül, "Ekonomik gelişme açısından hâlihazırda İsveç, Türkiye'nin önünde yer alıyor. Ancak mevcut büyüme sürecini dikkate aldığınızda Türkiye önümüzdeki on yıl içerisinde muhtemelen Avrupa'nın en güçlü ekonomilerinden biri olacak. Türkiye, en güçlü ekonomi olacak evet, bir numara, 2050 yılında." diyor.

Türkiye, sabırsızca AB üyesi olmayı bekliyor. Müzakereler yıllardır donmuş durumda ancak muhtemelen yazdan önce tekrar başlatılacak.

Fakat hâlâ birçok engel bulunuyor. AB'nin aralarında yeni demokratik bir anayasa ve ülkedeki yargı sisteminde derin değişikler yapılması da bulunan talepleri var.

Uluslararası düzeyde Türkiye, azınlıklara baskı ve basın özgürlüğünde yaşanan eksikliklerden dolayı eleştiriliyor.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, pazartesi günü, Türkiye'nin İsveç'e yaptığı ilk devlet ziyareti için Stockholm'e vardığında, yanında 200 kişilik bir delegasyon bulunacak.

Gitgide büyümekte olan Suriye'deki kriz, tartışılacak konulardan birini oluşturuyor. Türkiye eskiden beri Suriye ile iyi ilişkilere sahip ancak iç savaşta muhalefeti destekliyor.

Abdullah Gül yine de Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile uzun süre yakın dostluk yapmış olmaktan pişmanlık duymadığını söylüyor ve "Tam aksine" diyor, Dagens Nyheter'e.

--Cumhurbaşkanı Gül: "2050 Yılında Türkiye Bir Numara Olacak”--

Türkiye, 75 milyon nüfusu ve dünyanın en yüksek büyüme hızına sahip ekonomilerden biri olarak Avrupa'da yeni bir dev olma yolunda. Aynı zamanda Orta Doğu'daki kanlı çatışmaların çözümüne katkı sağlayabilecek bir bölgesel büyük güç. Ancak Türkiye, azınlıklara yapılan baskı ve basın özgürlüğü eksikliği nedeniyle de eleştiriliyor. Dagens Nyheter'in Genel Yayın Yönetmeni görevini devralacak Peter Wolodarski 'nin kendisiyle yaptığı söyleşide Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gelecekten, Suriye'deki savaştan ve neden yakında İsveç Demokratları Partisi Genel Başkanı Jimmie Åkesson'un elini sıkacağından bahsediyor.

Abdullah Gül, hemen arkasındaki maiyetiyle birlikte yüksek tempolu adımlarla karşısındaki mermer merdivenlere doğru ilerliyor. Alt katta bir Türk voleybol takımı onunla el sıkışmak ve birlikte fotoğraf çektirmek üzere bekliyor. Daha sonra sporcular, Avrupa Kupası'nın önemli bir maçı için yola çıkacaklar.

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, Ankara'nın merkezinde, bir çam ormanının içinde yer alan sarayında Ürdün Kralı'nı yeni ağırlamış.

Çalışanlardan biri endişeyle, “Sporcularla birlikte kısa görünür mü?” diye soruyor. Kendileri 1,70 boyunda ve diğerleri ise çok uzun.

Birazdan Cumhurbaşkanı'nın çalışma odasının kapıları açılıyor. İki kadın girişi bekliyor ve hazır olda duruyor. Çalışma masasının ardındaki duvarda modern Türkiye'nin kurucusu Kemal Atatürk'ün resmi bulunuyor. Gül, bizleri İngilizce karşılıyor: "Sizin eski Dışişleri Bakanınızı tanırdım, kendisinin cinayete kurban gitmesi çok üzücü. Kendisi iyi bir dosttu."

Gül, pazartesi günü, 200 kişilik bir heyetle Stockholm'e gelecek. Bu, İsveç'e Türkiye'den yapılacak ilk devlet ziyareti.

Gül, "Ziyaretin amacı, ilişkilerimizi güçlendirmektir. İsveç'te 100 binden fazla vatandaşımız bulunuyor. Onlar tabii ki sizin de vatandaşınız. İki ülke arasında köprü olarak önemli bir işleve sahipler." diyor.

Dagens Nyheter, Abdullah Gül ile söyleşiyi yapmadan kısa bir süre önce, Gül de Ürdün Kralı'nın gerçekleştirdiği devlet ziyaretine ev sahipliği yaptı. Suriye'deki insani felaket gündemin en üst sırasında yer aldı.

WOLODARSKİ: Krizin olası sonucu nedir?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Gözlerimizin önünde tezahür eden durum aşırı derecede üzücüdür. Suriye, halkı ve varlıkları açısından kendi kendini tahrip eder hâlde hareket eden bir ülke. Savaş sürdükçe radikal güçler daha fazla kazanımlar elde edecek. Afganistan örneğinin Orta Doğu'ya taşındığı bir durum söz konusu. Uluslararası toplum, savaşı durdurmak için hızlı ve kararlı olarak hareket etmelidir.

WOLODARSKİ: Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile pek de o kadar eskide olmayan yakın bir ilişkiniz vardı. Bu dostluktan pişmanlık duyuyor musunuz?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Tam aksine. Biz, Suriyelileri tanıyorduk ve onları doğru yöne yöneltmek için bilinçli bir politika izliyorduk. Rejimin gelişmelere dâhil olması için aktif çaba harcadık. Daha sonra beklemediğimiz olaylar yaşandı.

WOLODARSKİ: İsveç, büyük bölümü Türkiye üzerinden gelen on binlerce Suriyeli mülteciyi kabul etti. Kaç kişinin daha geleceğini öngörebiliriz?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Bu sayıyı bilmiyordum. Benim bildiğim sayı, Türkiye'nin kurmuş olduğu kamplarda hâlen 180 bin Suriyelinin bulunduğu şeklinde. Bu konuyu, bugün, Ürdün Kralı ile ele aldım. Onlar da yaklaşık 300 bin mülteci almış durumda.

WOLODARSKİ: Suriye krizi, İsveç'e gerçekleşecek devlet ziyareti sırasında ele alınacak ancak görüşmeler, öncelikle Türkiye'nin AB'ye girişini kolaylaştırmayı amaçlıyor. Diğer üye ülkelerin, AB üyeliğine giden yola engeller koyduğu bir dönemde, Stockholm, Ankara'da güvenilir bir müttefik olarak görülüyor. Aynı zamanda kamuoyu yoklamaları, İsveçlilerin küçük bir bölümünün Türkiye'nin üyeliğini desteklemekte olduğunu gösteriyor. Sizce insanlar bu konuya neden kuşkuyla yaklaşıyor?

SAYIN CUMHURBAŞKANI: Belki de İsveçlilerin Türkiye hakkında tam olarak bilgilendirilmemiş olmalarından dolayıdır. Bence bilgilendirme yapıldığında tavırları da değişecektir.

WOLODARSKİ: Eksik olan bilgi hangisidir?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Belki de aslında biz Avrupa'daki yedinci büyük ekonomiyken Türkiye'nin ekonomik açıdan geride olduğu zannediliyor. Ne İngiltere, Almanya ne de Fransa, Türkiye'ninki kadar çok sayıda modern hava limanı ve terminale sahip.

(Cumhurbaşkanı sorulara doğru yanıtlar veriyor. Oturduğu koltuğun kolunu sağlam bir şekilde tutuyor ve sık sık gülümsüyor. Dagens Nyheter'in fotoğrafçısı Lars Lindqvist'in söyleşi sırasında görevini yaptığının bariz şekilde bilincinde olarak. Söyleşide, Avrupa'daki yabancı düşmanı partiler gündeme gelince Gül, ilk defa şaşırmış görünüyor ve "Ben tabii ki bu hareketlerin varlığının farkındayım ve bunlar ayrıca İslamofobiyi de temsil ediyorlar." diyor.)

WOLODARSKİ: İsveç Parlamentosunu da ziyaret edeceksiniz ve belki de İsveç Demokratları Partisinin lideri Jimmie Åkesson ile karşılaşacaksınız. Kendisi ile el sıkışmaya ve konuyu tartışmaya hazır mısınız?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Ben medeni bir insanım. Tabii ki herkesle el sıkışırım, erkekler ile olduğu gibi kadınlarla da hatta benden farklı görüşlere sahip insanlarla da. Yeter ki insan kendini medeni ve uygun şekilde ifade etsin. (Aniden Abdullah Gül tercümanının sözünü kesiyor ve kısa bir an için İngilizce konuşuyor.) Aslında, ondan (Jimmie Åkesson) bahsedildiğini duydum ama onu tanımıyorum.

WOLODARSKİ: İsveç Parlamentosunda konuşma yapacaksınız. Aynı Parlamento, 2010 yılında, 1915'te Ermenilere karşı yapılan toplu katliamları soykırım olarak tanıma kararı aldı. Karar, Türkiye'nin sert tepkiler göstermesine yol açtı. O günden bugüne neler oldu, şimdi Parlamentoda kürsüye çıkmaya neden hazırsınız?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Öncelikle İsveç hükûmetinin oylamanın sonucunu hiçbir zaman uygulamamış olduğunu hatırlatmama izin verin. Bu önemli bir husustur. Oylama döneminde çeşitli propaganda etkenleri rol oynadı, bu da insanları etkiledi. Ben de yapacağım konuşmayla milletvekillerini etkilemeyi umuyorum.

WOLODARSKİ: Türkiye, gazetecilere yaptığı muamele nedeniyle sürekli eleştirilerle karşılaşıyor. Muhabirler, yargılanmaksızın hapiste tutuluyor. Birçok kesime karşı komplo suçlamaları yöneltiliyor. Tanınmış Amerikalı örgüt Gazetecileri Koruma Komitesi, başka hiçbir ülkede bu kadar çok sayıda gazetecinin demir parmaklılar ardında olmadığını açıkladı. Neden yaklaşık 50 kadar gazeteci hapiste?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Türkiye, terörle uzun süredir mücadele ediyor. Terörle mücadele yasamız binlerce masum sivilin hayatını kaybetmesine neden olan teröre karşı verilen mücadeleye dayanıyor. Ülkemizde, demokrasiyi zedeleyen yöntemlerin kullanılmakta olduğunun ben de farkındayım ve bunların değişmesi gerekli. Ancak biraz önce dile getirdiğiniz kişilerin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı hapiste olmadıklarını hatırlatmak isterim.

WOLODARSKİ: Türkiye'deki gazetecilerin ele alırken dikkatli olmaları gereken konular var mıdır?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Hayır yok. Sadece tek bir şart bulunuyor o da şiddete teşvik etmemek.

WOLODARSKİ: Yapılan tahminlere göre Türkiye'nin 15 milyonluk nüfusu Kürt. Yeni anayasada kendi dillerini kullanabilme haklarının garanti altına alınması için çaba sarf etmeye hazır mısınız?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Biz tarih boyunca birbiriyle karışmış halklardan oluşan büyük bir milletiz. Kimin Türk, kimin Kürt olduğunu bilmek zordur ancak Türkiye tabii ki Kürt vatandaşlara sahiptir. Bizimle eşittirler ve biz onların kimliklerini veya etnik geçmişlerini asla inkâr etmeyiz. Dile getirdiğiniz sayının kaynağını merak ediyorum çünkü gerçeği yansıtmıyor.

WOLODARSKİ: Türkiye'de kaç Kürt bulunuyor?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Kesin bir sayı söylemek zor. İnsanlar uzun bir süredir birlikte yaşıyor, birbiriyle evlenmiş ve toplumsal açıdan birbirleriyle içi içe geçmişler. Bu nedenle sayılar olduğundan daha fazla veya daha az tahmin edilebilir.

WOLODARSKİ: Türk hükûmeti, birkaç yıl önce "komşularla sıfır sorun"u hedefleyen bir dış politika lanse etti. Ancak Suriye'de yaşanan kriz bu stratejinin sonunu getirdi. Ankara'nın Şam ile ilişkisini kopardı ve bu nedenle İran ile sorunlar yaşanmaya başlanıldı. Bu gelişmelere paralel olarak İsrail ile ilişkiler de ciddi bir şekilde kötüleşti. Mavi Marmara olayında 8 Türk, İsrail askerleri tarafından vurularak öldürüldü. Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde siyonizmi "insanliğa karşı bir suç" olarak niteleyerek faşizm, antisemitizm ve İslamofobi ile eş tuttu. Bu tanımlamaya katılıyor musunuz?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Ne yazık ki İsrail'in tavrı ve bölgede izlediği politika herkesi kızdırdı. Bir barış sürecinden bahsediliyor ancak İsrail başkalarına ait bölgelerde yerleşimler inşa etmeye devam ediyor. Türkiye ile ilişkilerini bozan İsrail'in bu davranışlarıdır. İsrail kendi politikasını gözden geçirmeye başlamalıdır.

Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarının uluslararası alanda ciddi eleştiriler aldığı hatırlatıldığında, Abdullah Gül, Başbakanı'nı destekliğini net bir şekilde belli etti. Gül, kanepelerde oturmakta olan kurmay ekibiyle birkaç kelime Türkçe konuştu, onlar da başlarını onaylar şekilde salladılar.

Söyleşide konu İslam'a da geldi. Gül, 2002 yılından bu yana Türkiye'yi yönetmekte olan İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisinden (AK Parti) geliyor. AK Parti, iktidara geldiğinde, Türkiye'nin resmî laik sisteminin tehdit altında olduğu endişesi bulunuyordu. Cumhurbaşkanı, bu konuda özellikle yabancı gazetecilerden gelen sorularla sık sık karşılaşıyor. Şu cevabı vermeye alışmış: "Türk nüfusunun büyük bir çoğunluğu Müslüman'dır. Ancak bu, kişisel bir karardır. Hukuk devleti prensiplerinin hüküm sürmesi gereken demokratik ve laik bir devlette yaşıyoruz."

WOLODARSKİ: Birçok Avrupa ülkesinde gazeteler, Hz. Muhammed'in karikatürlerini yayımladı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Bunun kabul edilmesi mümkün değil. Ayrıca, bu sadece Müslümanların Peygamberi için değil, hem Hristiyanların hem de Musevilerin, bütün dinlerin peygamberleri için geçerlidir. Bunu kabul edemeyiz. Karikatürler, Afganistan'da birçok insanın öldürülmesine veya dünyanın çeşitli yerlerinde askerlere saldırılmasıyla sonuçlanan bir çeşit kendi kendini kanıtlamaya yol açıyor.

Abdullah Gül, ceketinin iç cebinden günün programını içeren bir kart çıkarttı. Söyleşinin bitmekte olduğunu bana nazikçe belirten Basın Danışmanı'na baktı. Bir protokol aracının, bizi seyrek çam ormanından geçerek Ankara'nın işlek trafiğine götürmesinden önce Cumhurbaşkanı'nın odasında birkaç fotoğraf daha çekme imkânı verildi.

WOLODARSKİ: İsveçlilerin modern Türkiye'yi hangi gözle görmelerini istersiniz?

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Modern Türkiye mi? Türkiye, insanların İsveç'teki gibi yaşadıkları bir ülke ancak farklı bir dine sahip. Kiliseler yerine bizde camiler bulunuyor. Ekonomik gelişmişliğe bakıldığında şu anda İsveç, Türkiye'nin önünde. Ancak mevcut ekonomik büyümeye bakıldığında Türkiye, önümüzdeki on yılda muhtemelen Avrupa'nın en güçlü ekonomilerinden biri olacak. Türkiye, en güçlü ekonomi olacak, evet, bir numara, 2050 yılında.

Abdullah Gül, heyecanlı bir şekilde ekonomik istatistikleri dile getiriyor. Vurgulamak istediği net bir şekilde ortada; Avrupa 1930'lu yıllarından bu yana en kötü krizini yaşarken Türkiye, neredeyse Çin ile karşılaştırılabilecek, rekor düzeyde bir GSMH büyümesi sergiliyor.

SAYIN CUMHURBAŞKANI:  Devletimizin borç stoku birçok AB ülkesinden çok daha düşük bir seviyede, bütçe açığımız sadece yüzde 1,7 ve işsizlik ise AB ortalamasın çok altında, yüzde 8,5 düzeyinde. AB, krizden çıktığında işi bitirmiş olmayı umut ediyoruz.

--11-13 Mart Devlet Ziyareti--

Gül, Parlamentoda konuşma yapacak.

Türk Cumhurbaşkanı, Kral 16. Carl Gustaf tarafından davet edildi. Cumhurbaşkanı'nın eşi Hayrünnisa Gül'de ziyarete katılıyor.

Cumhurbaşkanı'nın faaliyetleri arasında Parlamentoda konuşma yapmak ve Parlamentoda yer alan siyasi partilerin temsilcileriyle görüşmek de yer alıyor. Kendisi ayrıca Başbakan Fredrik Reinfeldt, Dışişleri Bakanı Carl Bildt ve bazı diğer kabine üyeleriyle de görüşecek.

Cumhurbaşkanı, Kral ve Kraliçe ile birlikte Uppsala'yı ziyaret edecek, burada ayrıca Uppsala Üniversitesi temsilcileriyle de görüşecek. Bunların yanında Kraliyet Sarayı'nda bir gala yemeği verilecek.

--Ülkenin Önündeki Büyük Sorunlar--

1. Suriye

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun süredir Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile iyi bir kişisel ilişkiye sahipti. Ancak iki yıldır süren Suriye'deki iç savaş sırasında iki lider birbirlerine karşı ölümüne düşman hâline geldi. Suriye, mükerrer şekilde Türkiye sınırını ihlal etti, Türkiye de tanklarını ve savaş uçaklarını gönderdi.

Aynı zamanda Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere verdiği destek gitgide daha sorunlu hâle geldi. Esad'a karşı başkaldırının çekirdeğini oluşturan ılımlı Sünnilerin yanına el Kaide sempatizanı sert cihatçılar eklendi. Hatta terörist yaftası taşıyan PKK'nın bir kardeş Kürt partisi Türkiye sınırına yakın Suriye kentlerinin çoğunun kontrolünü eline geçirdi.

2. Basın Özgürlüğü

Türkiye, dünyada hapiste en fazla sayıda gazetecinin bulunduğu ülke. ABD'li örgüt Gazetecileri Koruma Komitesine göre geçtiğimiz yılın sonunda 49 Türk gazeteci hapiste bulunmaktaydı.

Türkiye'yi yönetenler, genellikle eleştirileri kabul etmeyip mahkûmların gazeteciden çok, toplumda karışıklık yaratmak isteyen kişiler olduklarını öne sürüyor. Dünya ise bu açıklamayı kabul etmiyor:

"Türkiye tabii ki teröristlerle mücadele etme ve kendi ulusal güvenliğini gözetme hakkına sahip. Ancak hükûmet, terörle ilgili hassas konular da olsa her türlü hususun tarafsızca haber yapılabilmesinin demokratik bir ülkenin temel unsuru olduğunu görmeli." diyor Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatında (AGİT) basın özgürlüğü konusundan sorumlu olan Dunja Mijatovic.

3. Kürtler

Türk hükûmeti ile yasaklı ve terörist yafta taşıyan PKK (Kürdistan İşçi Partisi) arasındaki çatışma yakında 30. yılını dolduracak ve 40 bin kişinin hayatına mal olmuş durumda. Birçok yorumcu, Türkiye'nin Kürtlerin kendi dillerini konuşmak ve kültürlerini yaşayabilmek için yaptıkları talepleri karşılamayarak dolaylı olarak katı ve otoriter PKK'ya fırsat verdiğini düşünüyor. Ancak çarpışan taraflar, Kürt sorununun çözümü için askerî bir yöntemin bulunmadığını anlamış durumdalar. Son dönemde müebbet hapse mahkûm PKK lideri Abdullah Öcalan ile iktidar partisi AK Partinin temsilcileri arasında barış müzakereleri başlatıldı. Ancak onlarca yıl dökülen kandan sonra yaralar iyileşmekten çok uzak, her an şiddetin yeniden başlaması tehdidi bulunuyor.

4. AB

Türkiye'nin AB ile yürüttüğü üyelik müzakereleri uzun yıllardır donmuş durumda. Ancak bu bahar bir çözüm artık yolda. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande selefi Nicolas Sarkozy'nin koymuş olduğu engeli kaldırdı. Bazı müzakere fasılları yazdan önce açılabilir.

Almanya ve Avusturya'daki Hristiyan demokrat partiler uzun süredir Müslüman Türkiye'nin AB üyesi olmasını reddediyor ve “imtiyazlı ortaklık anlaşması”nı ortaya atıyorlardı. Ancak geçtiğimiz günlerde, Şansölye Angela Merkel, müzakerelere tekrar başlanılmasını kabul etti.

Yine de üyelik yolundaki engeller devasa boyutlarda. AB'nin talepleri arasında yeni demokratik bir anayasa, ülkedeki yargı sisteminde köklü değişiklikler ve Kuzey Kıbrıs'taki Türk işgalinin son bulması yer alıyor.

Başbakan Erdoğan'ın hedefi, Türkiye'nin 100 yaşına basacağı 2023'te AB üyeliği.

--Abdullah Gül--

Ailesi: Eşi Hayrünnisa ve çocukları Mehmet, Ahmet ve Kübra.

Eğitimi: Ekonomi doktorası, İstanbul ve Londra'da yüksek eğitim.

Kariyeri: Üniversitede öğretim üyeliği ve büyük Arap bankası İslam Kalkınma Bankasında bankacılık. 2002 Başbakan, 2003 Dışişleri Bakanı, 2007 Cumhurbaşkanı.

Siyasi çizgisi: Ülkeyi 11 yıldır yönetmekte olan AK Partinin kurucularından biri. Kariyerinin ilk yıllarında Gül, zamanın güç sahiplerini kızdıran, aşırılık içeren açıklamalarıyla tanınıyordu. Laikler, Gül'ün cumhurbaşkanlığına aday olmasını engellemek için ellerinden geleni ardlarına koymadılar. Ancak sonraki yıllarda Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı olarak kendisini, pragmatikliği ve ideolojik çözümlerden çok pratik çizgisiyle öne çıkardı.

Siyasi geleceği: Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile sert bir tezat arz edecek şekilde bir kavganın adamı değil. Gül, Erdoğan'ın Anayasa'yı değiştirerek kendine göre tasarlanmış bir süper makam oluşturma planlarına şüpheyle yaklaşıyor. Bu planlar başarılı olursa başkan, ABD'de olduğu gibi hem devletin hem de hükûmetin başı olacak, yani Gül'ün konumunu aşacak.

Yazdır Paylaş Yukarı