BBC (Türkçe)

08.11.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

 

         (ALPER BALLI) BBC Türkçe’nin Dünya Gündemi Özel programına hoş geldiniz. Konuğumuz, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Gül, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü 2010 Yılı Devlet Adamı Ödülü’nü almak üzere Londra’da. Türkiye, önümüzdeki bir ay içinde Avrupa Birliği’yle ilişkiler, NATO Zirvesi ve Kürt sorununa çözüm arayışlarını tartışacak. Biz de bu konuları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le konuşacağız.

            BBC Türkçe’ye hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanı. Ödül için de tebrik ederiz öncelikle.

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Sağ olun, çok teşekkürler.

         BBC (Türkçe): Avrupa Birliği’yle başlayalım. Türkiye ile Avrupa Birliği müzakereleri başladığı zaman, tam üyelik müzakerelerine, siz Dışişleri Bakanıydınız ve Jack Straw’un, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’un bakanlığı döneminde saatler durdurularak başlamıştı müzakereler.

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Doğru söylüyorsunuz, yani hatırladım.

BBC (Türkçe): Ama şu anda tıkanmış durumda. Üzerinden 5 yıl geçti ve müzakereler neredeyse tıkanmış durumda. Bir başarısızlık söz konusu mu acaba?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bunu öyle yorumlamamak lâzım. Aslında müzakereler devam ediyor, teknik düzeyde devam ediyor, ama maalesef müzakerelerin teknik sürecine uymayan bazı politik davranışlar var tabii ki. Bazı siyasi konuları bu müzakere süreci içerisine müdahil etmek isteyen üyeler oluyor. Bildiğiniz gibi, bir ülke…

         BBC (Türkçe): Kıbrıs

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Evet, Kıbrıs Rum tarafı bazı fasılları dondurmuş, kapatmış, bloke ediyor. Bir ülke, bazı fasılları dondurmuş vaziyette, ama Türkiye çok kararlı bir şekilde bu süreci devam ettirecektir. Hatta öyle ki, eğer bu fasıllar açılıp kapanamazsa resmi olarak, biz kendimiz fiilen bu fasılları açıp kapayacağız ve bu fasılların içerisinde ne yapılması gerekiyorsa bunları yapacağız. Ve neticede müzakere sürecini bu şekilde bitireceğiz ve resmi süreç birkaç dakikalık iştir. Yani onu ben bilirim. Her şey hazır olursa, seremoni birkaç dakikada biter. Onun için, biz bu kararlılığımızı devam ettireceğiz. İnanıyorum ki, biz bunları yaptıkça, Türkiye’nin cazibesi çok daha fazla artacak ve bazı üye ülkeler artık yanlışlarını düşünecekler.

         BBC (Türkçe): Bu söylediklerinizden, Kıbrıs’a, yani işte Adanın güneyine limanların, kuzeyin tecridi sona ermedikçe açılmayacağını mı anlamamız gerekiyor? Çünkü bir ara Türkiye’nin bir jest yapabileceğinden söz ediliyordu ama…

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Ben bu işi bilirim. Daima her gelen “Türkiye bir jest yapsa, Türkiye bir jest yapsa” der. Türkiye çok jest yapıyor, ama eğer jestlerinizin bir değerini görmüyorsanız, karşılığını görmüyorsanız, yeni bir jest yapmaya gerek kalmaz. O bakımdan, Türkiye’nin yeni bir jest yapacak hali yok. En büyük jest, 2004 yılında, o zamanki Annan ve Avrupa Birliği Planına Türkiye’nin "evet" demesi ve bu plan referanduma malum, kondu. Referandumda Türk halkı, Kıbrıs Türkleri, herkes bu referandumu destekleyerek en büyük jesti gösterdiler, ama karşılığında hiçbir şey alınmadı, biliyorsun.

         BBC (Türkçe): 2006’da Protokolün uygulanması için 3 yıllık bir izleme süresi belirlenmişti. Daha sonra, geçen yıl bu süre uzatıldı. Bu yıl yapılacak Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde Protokolün uygulanmasının gözden geçirilmesinin beklendiğine ilişkin haberler var. Siz orada bir kırılma noktası görüyor musunuz, yoksa yine zamana mı yayılacak?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Aslında, her şey açık. 24 Ocak 2006 yılında yine ben Dışişleri Bakanıyken, o zaman bir açıklama yapmıştık. "Gelin, bu -ne diyoruz- kısıtlamaları, restrictionları ambargoları; hepsini aynı anda kaldıralım Adada." Bu, Avrupa Birliği’nin ruhuna da yakışan bir şeydir. Hep beraber kaldıralım bunları ve Ada gerçekten bütün kısıtlamalardan kurtulsun. Ona bile “yok” dediler. 

         BBC (Türkçe): Kamuoyları, özellikle giderek artan bir şekilde Türkiye aleyhine dönüyor ve bu aslında İslam karşıtlığıyla, Avrupa’da yayılmakta olan İslam karşıtlığıyla…

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Değil, aslında kamuoyları değil, bazı çok -ne diyeyim- popülist siyasetçiler bu işi yapıyorlar. Yoksa kamuoyları daha sağlıklı, açık söyleyeyim. Anketlerde de bu hep gözükür. Türkiye hiçbir zaman, herhangi mesela bir AB ülkesinin politikasında, birinci bir mesele değilken, önemli bir politik mesele değilken, seçimlerde bir bakarsınız, sanki Türkiye’yle ilgili karar, onu iktidar yapacak veya muhalefete düşürecekmiş gibi, bu işin kampanyasını yaparlar. Halkı da böyle yanlışa sevk ederler. Kamuoyları daha sağlıklı.

         BBC (TÜRKÇE): Peki, Avrupa’da yayılmakta olan İslam karşıtlığının, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin önünde bir engel oluşturmasından endişe duymuyor musunuz?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Hayır, onu ben o bağlantıda görmem, başka bağlantıda görürüm. Bu, Avrupa veyahut da Batı kamuoyu için çok büyük bir tehlike, yani Batı için büyük bir tehlike. Zaten antisemitizmle neler yaptıkları hep hafızalardayken, böyle bir anti İslam, İslamofobi veya Müslüman düşmanlığı; bu yakışmaz yani, bu küçük düşürür. O açıdan, bu tip hastalıklar çok tehlikelidir.

         BBC (TÜRKÇE): Eksen kayması tartışmalarıyla başlayan, Türkiye’nin Doğu’ya ve Ortadoğu’ya daha fazla yüzünü dönmesi, politikaların sırtını biraz da Batı’ya dönmesiyle…

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bunların hepsi yanlış açıkçası. Çok yanlış, görüyorum bu tip yorumları gazetelerde. Bunu, Türkiye’ye karşı psikolojik bir baskı unsuru olarak kullanmak istiyorlar. Biz hiçbirimiz doğrusu bunlara mağlup olacak, yani bunları kabul edecek durumda değiliz, gayet açığız. Türkiye, Avrupa Birliği’yle bütünleşmek için, bütün hukukunu, anayasasını, her şeysini değiştirip, bütün standartlarını daha çok upgrade ederken, ondan sonra da bu tip soruları arkasından sormaları çok şey. Şüphe yaratıyor bizde.

         BBC (TÜRKÇE): Başbakan geçen ay, Avrupa Birliği konusuna dönersek yeniden, Başbakan geçen ay Avrupa Birliği’ne “Türkiye’yi istemiyorsanız, çıkın bunu açıklayın, bizi oyalamayın” dedi. Bölge ülkeleriyle kurduğu dostluk ilişkilerinin de gelecek vizyonunu genişlettiğini söyledi. Türkiye, Avrupa Birliği’ne “sabrımız taşıyor” mesajı mı veriyor?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Hayır, Türkiye Avrupa Birliği’ne şunu söylüyor: Yaptıkları, yani müzakere süreci içinde yapılan yanlışları yüze vuruluyor. Yanlışlar bir yerde saklı kalmaması lâzım. Çok haksız şekilde bazı fasıllar açılmıyor, bazı fasıllar donduruluyor. Bunlar çok yanlış şeyler. Dolayısıyla, bunları işte bazen dikkati çekmek için ne yapsın Sayın Başbakan, bakanlar veya Türkiye’de kamuoyu, bu tip dikkat çekici söylemler içerisinde oluyorlar.

         BBC (TÜRKÇE): 10 gün sonra Lizbon’da NATO Zirvesi var ve bu Zirvenin gündeminde ağırlıklı konunun da Füze Kalkanı Projesi olacağı anlaşılıyor. Türkiye bu konuda kararını verdi mi?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Muhakkak. İşte geçen hafta da zaten bu konuyla ilgili bir toplantı yaptık. Dolayısıyla, bu iş nasıl olması gerekir, sadece Füze Kalkanı değil, Avrupa Birliği-NATO ilişkileri, belki çok daha önemli ilişkiler, bütün bunları hep bir kez daha gözden geçirdik ve Lizbon toplantısında yayınlanacak bildiride, nelerin nasıl olması gerektiğine açıkçası kendi açımızdan kararımızı verdik. Stratejik konsept, biliyorsun esas NATO’da konuşulacak. Dolayısıyla, sadece konuyu ona getirmemek gerekir.

         BBC (TÜRKÇE): Ama İran konusu, özellikle Füze Kalkanı Projesini hedef aldığı söyleniyor…

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu yanlış, bunlar yanlış bilgiler.

         BBC (TÜRKÇE): İran konusu

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Hayır, hayır, bunların hepsi yanlış bilgiler. Şöyle; yani gazetelerde yazılıyor, sizin için söylemiyorum. Bunlar çok yazılıyor, çiziliyor. NATO, savunma amaçlı bir organdır. Kimde balistik füze varsa dünyanın, NATO üyelerinin dışında kimde varsa, bütün onlara karşı bir savunma sistemi geliştiriliyor. Dolayısıyla, burada kategorik olarak bir ülke, bir İran falan demek, bunlar yanlış ve böyle de olmayacak, onu belirtmek isterim.

         BBC (TÜRKÇE): Dolayısıyla

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Böyle herhangi bir ülke, hedef alınmayacak. Bu kesinlikle, bunu kabullenmeyiz biz.

         BBC (TÜRKÇE): Dolayısıyla siz NATO’nun kararında İran’ın hedef, özellikle hedef alınmasını beklemiyorsunuz. Amerikalılar geçmişte, geçen yıl bunlar tartışılırken Polonya’ya yerleştirilmesi konusunda özellikle, Rusya’yı değil, İran’ı alıyor diye meşrulaştırmaya çalışıyorlardı planlarını.

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu da işte dışarı tabii farklı farklı yansıyor, ama işin teknik ve gerçek süreci ayrı bir şey. Çok teknik konular bunlar. Geçen senelerde dediğiniz gibi işte o zaman başka tartışmalar çıktı. Öyle değil. Yani gayet basit işin aslı; NATO bir savunma sistemidir ve kendi üyelerini savunmak için kendi üyesi olmayan bütün ülkelere karşı. Balistik füze kimde var, bugün olmayıp da yarın olacak başkaları da çıkabilir, değil mi? Dolayısıyla, onlar da bunun içine girer.

         BBC (TÜRKÇE): Önümüzdeki aylarda, Türkiye Ortadoğu Ekonomik Birliği’ni yaşama geçirecek. Geçen yıl Sayın Başbakan ve Sayın Dışişleri Bakanı’nın Suriye’de temasları sırasında sıkça gündeme getirdikleri, açıklamalar yaptıkları bir konuydu. Türkiye, Avrupa Birliği’ne alternatif bir yapılanmanın liderliğini mi yapıyor bölgede?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Yo, böyle bir şey söz konusu değil. Ama her ülke daha çok ticaret, her ülke daha çok yatırım, her ülke daha çok satmak için gayret sarf ediyor, öyle değil mi? Bunları hep bir çerçeve içerisinde görmek gerekir. İngiltere’nin Commonwealth Topluluğu içerisinde ne kadar ayrıcalıkları var, değil mi? Niçin? Tarihi bağlarla bağlı olduğu ülkelerle ekonomik çıkarlarını, karşılıklı tabii canlı tutabilmek için, yeri gelince dayanışmalarını kolaylaştırmak için, bunlar hep muhafaza ediyor.

         BBC (TÜRKÇE): Sayın Davutoğlu’nun formüle ettiği Stratejik Derinlik de, Türkiye’nin bölgeyle ilişkilerinin coğrafyasıyla, tarihi bağları olan bölgeyle ilişkilerinin daha da derinleştirilmesini hedefliyor. Peki, Türkiye bu bölgeyi Batı’ya yaklaştırmak için bir arayış içinde mi, Stratejik Derinlik bunu da kapsıyor mu?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Şimdi, yani bu söylediğiniz şeylere hep şöyle bakmak lâzım: Jeopolitiğin getirdiği nimetler vardır. Zaten bütün bu bölgenin vaktiyle sorumluluğunu taşıyan bir ülkeyiz. Vaktiyle sorumluluğunu taşıdığımız bir bölgenin bugün eğer jeopolitik bazı nimetleri varsa, niçin bunlardan faydalanmayalım, karşılıklı olarak niye faydalanmayalım?

         BBC (TÜRKÇE): Şimdi bir eylemsizlik kararı almış görünüyor PKK. Siz süreci, o geçen yılki iyimserliğinizle izliyor musunuz?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Toplu bir değerlendirme yaparsak, tabii. Çünkü terörle hiçbir yere varılamayacağını herkes gördü. Terörü hiç kimse artık justifice etmiyor.Daha önce bazı ülkeler, biraz daha, açık söylemeseler bile, sempatik bakıyorlardı. Ama Türkiye’deki demokratik standartların değişmesi ve Türkiye’nin kendine büyük bir özgüven içerisinde birçok reformları gerçekleştirmesi ve yapmaya da daha kararlı olması, zaten halk nezdinde de, bütün dünyada da terör örgütünü daha çok izole etti. Onun için, terörün devam etmesi mümkün değil açıkçası, yani mümkün değil. Hele hele silahla Türkiye’yi, Türk Devletini dize getirmek, bu hiç mümkün değil.

         BBC (TÜRKÇE): Ama müzakereler başladı diye açıklamaları gördük. Aysel Tuğluk İmralı’da Öcalan’la görüştükten sonra, “Diyalogdan müzakereye geçildiği anlaşılıyor” dedi. Bir müzakere süreci sürüyor mu?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Böyle bir şey söz konusu değil, bilmiyorum. Yani herkes bir şey söyleyebilir tabii. Bir kişinin bir anda söylediği şey, onları bağlayıcı. Onları oluyormuş gibi görmemek gerekir. Herkes bir şeyler söyleyebilir tabii, ifade edebilir. Ama önemli olan nedir? Bu konunun Türkiye’nin gündeminden çıkması. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes, Türkiye’nin asil vatandaşıdır.

         BBC (TÜRKÇE): Peki, son olarak yine bu sorun bağlamında, gazetelerde “Dağdakilere fırsat verilmeli.” sözleriniz var bugün. Nasıl bir fırsat öngörüyorsunuz?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Uzun süre dağda yaşayan insan, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu göremez açıkçası. Orada sağlıklı bir hayat bile süremez. Kim kendisini kullanıyor, kim kendisini yönlendiriyor, bunu bile bilemez. Türkiye’nin terörü gündeminden çıkartması için, onlara da tabii ki, yani onlara da yol gösterici, "Yaptığınız yanlıştır ve şu şekilde, bakın, ondan sonra, bu yanlıştan vazgeçin" demesi…

         BBC (TÜRKÇE): Nasıl diyecek bunu, bir af mı? Bu, ikna ile mi olacak, yoksa bir yasal düzenleme…

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bunların uzmanları vardır, uzmanlar bilir, uzmanların işidir. Terörle mücadele eden uzmanların işi bunlar. Onlar bilir, onlar çeşitli metotlar geliştirirler.

         BBC (TÜRKÇE): Bu metotları da devlet uygular. Sizin kafanızda bir şey var mı?

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Zaten bununla ilgili kanunlar çıktı, biliyorsunuz.

        BBC (TÜRKÇE): Onunla ilgili Pişmanlık Yasası

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu kanunlar çıktı, bu kanunlar çalışıyor da ve her gün çok sayıda kişi dağdan dönüyor ve yanlış olduklarını görüyorlar, güveniyorlar ve hayata katılıyorlar.

         BBC (TÜRKÇE): Çok teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanı. Çok çok teşekkür ederim.

         SAYIN CUMHURBAŞKANI: Sağolun, başarılar.

Yazdır Paylaş Yukarı