Afak Tv (Irak)

17.11.2008
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült


SORU- Sayın Cumhurbaşkanı demokrasiye, insan haklarına inanan, aşırılığa ve teröre karşı duran kişi olarak, iki ülke arasındaki ilişkileri nasıl görüyorsunuz?
SN CUMHURBAŞKANI- Öncelikle Irak televizyonuna verdiğim bu mülakattan dolayı büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu herhalde benim Irak televizyonuna verdiğim ilk mülakatlardan birisidir. Ve bu vesileyle de bütün Irak halkına, Iraklı kardeşlerimize, herkese, Türk halkının sevgilerini muhabbetlerini, sizin vasıtanızla sunmak istiyorum.
Tabii Türkiye ile Irak birbirine komşu olan iki ülke. Tarihten gelen çok büyük ortak yanlarımız var, ortak kültürümüz var. Dolayısıyla bu iki ülke arasındaki ilişkiler tabii ki çok iyi olmalı, çok daha ileri düzeye getirilmeli. Ve tabii ki aramızda çok daha fazla işbirliği olmalı ve dayanışma olmalı. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki bu anlayış, hem Türkiye Cumhuriyeti olarak bizde, hem de Irak olarak sizin yöneticilerinizde var. Ve bu bağlamda da yaptığımız en üst seviyedeki son ziyaretlerde, görüşmelerde bu ilişkilerimizi çok daha ileri düzeye götürmek için karşılıklı iradelerimizi tekrar teyit ettik. İnşallah Irak çok yakın zamanda her şeyiyle normalleşecek, çekilen acılar unutulacak, sıkıntılar unutulacak. Tabii kolay değil zor, ama hayatın da bir gerçeği var, Irak'ta yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönemde Türklerin ve Iraklıların el ele çalışmaları gerekir. Sadece ülkelerimiz için değil, bölge için de işbirliği yapmamız gerekir. Bunu yapacağımızdan hiç şüphem yok.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı, ülkeler arasındaki ikili ilişkiler, bölgesel ilişkiler çok önem kazanmaktadır. Acaba Türkiye ile Irak, bir bölgesel işbirliğine, ekonomik programı da hızlandıracak bir işbirliğine iki taraflı olabiliyor mu?
SN CUMHURBAŞKANI - Aslında bunların hepsi mümkün. Her şeyden önce, tabii şunu hafızamızda tutmamız gerekir ki ekonomik kalkınma, refah, mutluluk bunlar için elzem olan bir şey var, güvenliğin tesisi, istikrarın hakim olması. Bunlar üzerine bütün bu söylediklerimiz inşa ediliyor. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bu yönde hızlı bir gelişme söz konusu. Gerek Sayın Cumhurbaşkanı Talabani'nin davetimi kabul edip, Türkiye'ye yaptığı ziyaret, gerek Sayın Başbakan Maliki'nin Türkiye'ye yaptığı seyahatler, gerekse bizim Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak'a yaptığı seyahatler, bütün bunlar en üst seviyede gerçekleşen ziyaretlerdir. Ve bütün bu görüşmelerde sizin bu söylediğiniz konuları hep ele alıyoruz. Hatta Sayın Başbakanımızın son ziyaretinde, Irak ve Türkiye arasında bir stratejik işbirliği anlaşması imzalandı, ki bu stratejik işbirliği anlaşması bütün bu söylediğiniz noktaları kapsıyor. Bu işbirliği, stratejik işbirliği birçok alanda geçerli olacak. Güvenlik alanında geçerli olacak, siyasi dayanışma açısından geçerli olacak, ekonomik işbirliği açısından geçerli olacak. Ekonomik işbirliği dediğimizde de çok geniş bir boyutu var. Enerjiden inşaata, üretimden tarıma kadar çok geniş bir işbirliği alanı. Bunları gerçekleştirmemiz lâzım. Bunlarla ilgili her türlü imkân var. Güvenlik konuları, dediğim gibi gayet iyi gitmeye başladı. Bunun üzerine bunları yakın bir süre içerisinde inşa edeceğimize inanıyorum. Ve kaybedilen yılları da bu şekilde telafi edeceğiz.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanım, yakında Bağdat'ı ziyaret edeceğinizi biliyoruz. Acaba bu ziyaretin zamanlaması konusunda, hedefleri konusunda, bize açıklamada bulunabilir misiniz? Oraya taşıyacağınız dosyalarınız nelerdir? Neler konuşulacaktır?
SN CUMHURBAŞKANI- Doğrusu yakında Bağdat'ı ziyaret etmek istiyorum. Bununla ilgili gün tespiti için her iki ülkenin Dışişleri çalışıyorlar. Herhalde kısa bir süre içerisinde o da programlarımıza göre belli olur. Bu ziyareti doğrusu çok arzu ediyorum. Çünkü ben Bağdat'ı 1975 yılında ziyaret etmiştim. O zaman üniversitede öğretim üyesiydim. Ondan bu yana hiç görmedim doğrusu. Bağdat'a gelmeyi çok arzu ediyorum. Birçok sebebi var. Önce tabii Sayın Cumhurbaşkanı Talabani'nin ziyaretini iade etmek. İkincisi böyle zor bir dönemde bütün Iraklı kardeşlerimizle dayanışma içerisinde olduğumuzu göstermeyi çok arzu ediyorum. Şunu da söylemek isterim ki, bütün bu zor süreç içerisinde savaşın başladığı günden bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti Bağdat'taki Büyükelçiliği'ni daima açık tutmuştur. Musul'da Başkonsolosluğumuz vardır, Basra'da Başkonsolosluk açtık. Dolayısıyla bizim ilişkilerimiz çok derindir. Bu ziyaretime çok önem atfediyorum. Tabii "Bu ziyaretinizde ele alacağınız dosyalar neler olacak?" dediniz. Demin söylediğim gibi, hem siyasi konular, hem güvenlik konuları hem de ekonomik işbirliğimizin daha da geliştirilmesiyle ilgili daha detaya inerek konuları görüşeceğiz.
SORU- Siyasi konular çoktur Sayın Cumhurbaşkanı. Acaba hangi konular üzerinde duruyorsunuz, bu konuda sizden bir fikir edinebilir miyiz?
SN CUMHURBAŞKANI- Siyasi konular dediğimde şunu söyleyebilirim: Irak'ın istikrarına, Irak'ın huzuruna, Irak'ın birliği ve bütünlüğünün korunmasına Türkiye olarak çok önem veriyoruz. Her şeyin başında bu gelir. Türkiye'nin katkıları ve Türkiye'nin bu konudaki kararlılığını, Irak'taki tüm yöneticilere bir kez daha iletmek isterim. Ve bu konuda yapılacak her şeye hazır olduğumuzu iletmek isterim.
SORU- Siyasi konular konusunda belki ilerideki sorularımızda o konulara tekrar devam ederiz, ama bir şeyi sormak isterim. Acaba Bağdat'a ziyaretiniz bu ay içinde olacak mı?
SN CUMHURBAŞKANI- Ben doğrusu bu sene içerisinde yapmayı arzu ediyorum, bunu söyleyeyim. Ama dediğim gibi bu planlama yapılıyor, Sayın Talabani'nin programı nedir, onu bilmiyorum. Ama ben bu sene içerisinde bu ziyareti yapmak,bu sene olmazsa gelecek senenin ilk ayında gecikmeden gelmek istiyorum. Tabi Sayın Başbakan Maliki'nin programını da bilemiyoruz. Programlara göre bu tarih tespit edilecek.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı, malumunuz Irak'ta bir su sıkıntısı vardır. Dolayısıyla Türkiye'nin bu konuda kuraklığa karşı koymak için ve oradaki su kaynaklarını daha iyi bir şekilde Irak halkını da kalkındırması için yapabileceği bir şeyler var mı? Bu konuda fikirlerinizi öğrenebilir miyiz?
SN CUMHURBAŞKANI- Aslında ekonomik işbirliği dediğim konulardan biri de bu olabilir tabii ki. Demin söyledim, "Sanayiden tarıma kadar" dedim. Dolayısıyla su konuları da tabii bu işbirliğinin bir parçası olabilir. Her şeyden önce bütün bu bölgeye baktığımızda, su kaynakları var. Ama bunlar tabii ki çok da fazla değil, kısıtlı. Önemli olan bu suyun en verimli şekilde kullanılacağı; tüm bölgenin, Türkiye'nin, Irak'ın, Suriye'nin ihtiyaçlarını en iyi şekilde nasıl karşılayacağıdır. Bunun için nasıl bir optimum bir yol bulunur. Budur önemli olan, burada iyi niyetin var olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmaması gerekir. Bu konularda tabii ki gayet güzel işbirliği yapabiliriz. Aslında bu konuda işbirliği başladı da. Bakanlarımız, Irak'ın Enerji Bakanı, su işleriyle ilgili Bakanı, Türkiye'nin su işleriyle ilgili Bakanı, hatta Suriye'nin su işleriyle ilgili Bakanı hep bir araya geldiler, Antalya'da, Türkiye'de. Konuştular bütün bu mevzuları. Bu çalışmalar başladı bile. Dolayısıyla bunlar hepimizin konuları olduğu için, hepimiz tabii ki birbirimizin ihtiyacını biliriz. Hepimiz birbirimize bir noktada bağımlıyız. Bunları muhakkak ki en iyi şekilde götürmemiz gerektiğine inanıyorum. Mesela Suriye ile Türkiye arasında gayet düzenli bir şekilde her iki ülkeyi de çok tatmin edici bir işbirliği devam ediyor, bu konuda. İnanıyorum ki Irak ile Türkiye arasında su konusu söz konusu olduğunda böyle bir işbirliği muhakkak ki olacaktır.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanım malumunuz Irak'ta kuraklık insanların yer değiştirmesine sebep oluyor. Onun için umuyoruz ki bu önümüzdeki gelişmeler, bu konuya da bir çözüm getirir. Irak halkının da bu konuda çektiği acıların da sonu olur. Yardımlaşma konusu da ümit ediyoruz ki, bütün ülkelerin katkısıyla bu şekilde çözülebilir.
SN CUMHURBAŞKANI- Tabii muhakkak demin söylediğim gibi bunlar hep işbirliği yapacağımız alanlardır. İyi niyet önemlidir. Bu iyi niyet zaten vardı hepimizde. Demin söylediğim gibi mesela bir zamanlar Suriye'de tereddütler vardı, kuşkular vardı suyla ilgili. Ama aramızda güven oluşup da, işbirliği başladıktan sonra onlar da gayet memnunlar, biz de gayet memnunuz. Eminim ki, aynı anlayış Irak'ta da kurulacaktır, bundan hiçbir tereddüdüm yok.
SORU- Bu müşterek konular, çalışmalar acaba tekrar bu meseledeki sıkıntılarımızın giderilmesi için bir adım olarak mı görülüyor? Bir adım atılacak mı bu konuda, somut bir adım acaba var mı?
SN CUMHURBAŞKANI- Bunlar, zaten teknisyenler seviyesinde konuşulur. Önemli olan siyasi iradelerin olması. Eğer Irak ile Türkiye stratejik işbirliği yapmayı iki ülke olarak ilân ettiyse ve bu çerçevede komiteler kurulduysa, o zaman bu her şeyi kapsar.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı terörün büyük bir belâ olduğu hepimiz için malumdur. Bu konuda bir uluslararası işbirliği, bölgesel işbirliği gerekiyor. Irak ile Türkiye arasında teröre karşı nasıl bir mücadele, ortak bir mücadele yapılabilir?
SN CUMHURBAŞKANI- Herhalde terör konusunu dünyada en iyi anlayan ülkeler hangileri denilse, Türkiye ve Irak çıkar. Çünkü Irak halkı da terörden maalesef çok çekmiştir. Birçok masum insan çoluk-çocuk, kadın-erkek, yaşlı-genç hayatını anlamsız bir şekilde kaybetmiştir. Çok üzücüdür. Türkiye'de de aynı şekilde bir terör örgütü var. Maalesef bu terör örgütü de Türkiye'de birçok masum insanın, çocuğun kanına girmiştir. Dolayısıyla bu konu, hem Irak hem Türkiye'nin çok önem verdikleri bir konu.
SORU- Bu konuda acaba Irak ile Türkiye teröre karşı işbirliği için bir anlaşmaya girebilecekler mi, bu konuyu çözebilecek mi?
SN CUMHURBAŞKANI- Tabii aslında bu konuda Türkiye ile Irak çok konuştu. Sayın Maliki bu konuya çok önem veriyor. Bir terörle mücadele anlaşması imzaladık. Biz bunun ilk aşamasını yaptık. Bunun nihai aşaması var. Bu imzalanacak. Buna çok önem veriyoruz. Hatta bunu bütün Iraklı dostlarıma, kardeşlerime açıkça söyleyebilirim ki, özellikle Irak'ın kuzeyindeki dağlara sığınan ve Irak topraklarını kullanarak, oradan Türkiye'ye karşı saldıran ve Türkiye'ye karşı bombaları taşıyan terör örgütü, Türkiye ile Irak'ın arasını açmak için çok uğraştı. Tabii, buna başta Sayın Başbakan Maliki olmak üzere, Irak yönetiminin çok üzüldüğünü biliyorum. Tabii ki Irak'ın karşı karşıya olduğu problemleri de biliyoruz. Dolayısıyla belki yeteri kadar bu işe güç ayrılamadı. Ama inanıyorum ki bundan sonra bu konuda yapacağımız işbirliği bizim, bu terör örgütlerini tamamen topraklarımızdan silmek için de büyük bir fırsat olacaktır. Terörle mücadele için uluslararası dayanışma elzemdir. Eğer bir ülke "Benim teröristim kötü ama, seninki daha iyi" derse o zaman terörle mücadele olmaz. Irak'taki terör de, Türkiye'deki terör de can almaktadır. Bunlarla sonuna kadar elbirliği içinde mücadele etmemiz gerekir.
SORU - Şu anda son bir anlaşmanın, nihai bir anlaşmanın yapılacağını söylediniz, teröre karşı iki ülke arasında bir işbirliği yapılacaktır. Acaba sizin ziyaretlerinizde böyle bir anlaşma imzalanması söz konusu olacak mı?
SN CUMHURBAŞKANI- Bu ziyaretimde birçok anlaşmalar yapılabilir, birçok kararlar alabiliriz. Onun için zaten hazırlıklar yapılıyor, hem bizim tarafımızdan, hem Irak tarafından yapılıyor. Bu ziyaretler vesiledir. Ve bu vesileyle şüphesiz bazı anlaşmalar, terörle mücadele anlaşması da dahil olmak üzere, birçok işbirliği anlaşması yapılabilir.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Irak'taki demokratik tecrübeye nasıl bakıyor? Biliyorsunuz Irak'ta dini ve etnik birtakım ayrışmalar vardır ve unsurlar vardır. Bazı insanlar bu demokratik tecrübenin çok büyük bir kazanım olduğunu söylüyorlar. Bazıları da bunun bir ayrışma sebebi olduğunu söylüyorlar. Türkiye Irak'ın demokratik tecrübesine nasıl bir katkı sağlayabilir ve bu konuya nasıl bakıyor?
SN CUMHURBAŞKANI- Şimdi Irak'ta yeni bir rejim kurdunuz siz. Daha demokratik, daha açık, daha şeffaf, herkesin kendini ifade edebildiği bir ortam yarattınız. Bunun tabii hayırlı olmasını önce temenni ediyorum. Bundan memnunuz biz. Çünkü eğer halkın yönetime katılımı tam sağlanmazsa, eğer herkesin düşüncelerini ifade etmesine fırsat verilmezse, o zaman sıkıntılar var demektir. O zaman otoriter yönetimler olacak. Otoriter yönetimler, sonuna kadar devam etmez. Büyük hatalar yaparlar ve o hataların bedelini de halk öder. O bakımdan Irak'ın demokrasiye geçmesi gerçekten bölgemiz açısından çok anlamlıdır. Bundan dolayı büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Şüphesiz ki demokrasinin de bir terbiyesi vardır. Ve demokrasinin de çok hassas yanları vardır. Eğer istismar edilirse tabii ki tehlikeli mecralar söz konusu olabilir. Ama eğer herkes farklılıkları zenginlik olarak görür ve herkes ülkenin yönetimine katılır, herkese eşit muamele edilirse o zaman da bu bir dinamizm yaratır, ülkenin daha hızlı kalkınmasına ve daha güçlenmesine yol açar. Irak eskiden nüfus olarak nasılsa bugün de öyle. Tabii ki Irak'ta etnik bakımdan farklı etnik yapıya sahip insanlar var. Mezhep açısından baktığımızda farklı mezhepler var. Az da olsa gayri müslim nüfus var. Ama hepsinin de Irak vatandaşı olarak birbirine eşit olması gerekir. Burada herhalde en önemli nokta şu; herkes tabii ki etnik yapısı neyse ona riayet edecektir, bu kendi elinde de değildir, bu böyle gelmiştir, böyle de gidecektir ama, Irak'ın çıkarlarını öne çıkartmak, Irak bilincini oluşturmak, bu çok önemli. Eğer böyle hareket edilirse inanıyorum ki, demokrasinin güzelliklerini hep göreceksiniz. Ve bu ülkenizi hem itibarlı hale getirecek hem de çok güçlü hale getirecek. Bunun böyle olacağını ümit ediyorum. Bir de tabii herkesin, tüm Iraklıların geçmişten de ders çıkartması lazım. Olup bitenlerden ders çıkartması lazım. Ben gerçekten üzülürüm, Irak halkının bu kadar sıkıntılar çekmiş olmasına. Sadece savaştan bu yana değil, ondan önce de uzun yıllar çok büyük sıkıntılar çekildi. Bu gerçekten çok üzücü. Şundan dolayı, Irak aslında dünyanın en zengin ülkelerinden, en müreffeh ülkelerinden birisi olabilirdi. Çünkü Irak'a Cenab-ı Allah nimet vermiş, petrol, gaz gibi tabii zenginlikler var. Ve Irak'ın insan zenginliği de var. Yetişkin insanı da var. Aklıselimle makul bir şekilde iyi politikalar takip edilince Irak çok kısa süre içerisinde hem refahını arttırır, hem çok saygı duyulan bir ülke haline gelir. Ümit ediyorum, inşallah böyle bir yol başlamıştır.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı sınırlardaki problemler, merkezi hükümetin katkısı olmadan çözülebilir mi?
SN CUMHURBAŞKANI- Şimdi önce Irak'ı kim temsil eder? Şüphesiz ki Irak'ın merkezi hükümeti temsil eder. Irak'ın merkezi hükümetinin bütün Irak topraklarını kontrol edebilme gücü olması lâzım. İnanıyorum ki, bir gün bu gerçekleşecektir. Şüphesiz ki Irak Anayasası'na göre farklı farklı idari yapılar olabilir, federasyonlar olabilir. Bunlar tabii ki Irak halkının bileceği şeylerdir. Ama bu demek değildir ki, merkezî hükümet zayıf olacak. Şüphesiz ki merkezî hükümet Irak'ın bütünlüğünü temsil eden en önemli varlıktır. Buna çok önem veriyordur. O açıdan tüm sınırların korunması, genel büyük kaidelerin ortaya konması, ana prensiplerin ortaya konması, bunlar merkezî hükümetin yapacağı işlerdir. Tabii merkezî hükümetin de her şeyden önce Irak parlamentosuna hesap vermesi demek, Irak halkının tamamına, hepsine hesap vermesi demektir. O açıdan merkezî hükümet, Irak'ın birliği ve bütünlüğü açısından en önemli olan şeydir. Muhatap odur.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı acaba bu konuda askeri kararları dışında Türkiye hükümetinin alacağı birtakım inisiyatif kararları var mı? Bu konunun çözümü için düşündükleri başka yollar da olabiliyor mu?
SN CUMHURBAŞKANI- Terörle ilgili mi? Şimdi Türkiye'nin çok uzun bir demokrasi geçmişi var. Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes, birbirine eşittir. Benim etnik yapım, Türk olabilir, Kürt olabilir, Balkanlardan Avrupa'dan gelmiş Müslüman Türkler var, onlar olabilir, Kafkaslar'dan gelen olabilir, hepimiz birbirimize eşitiz. Bu makama herkes gelebilir. Ve herkes seçilebilir. Geçmişte de seçilmiştir, önce bunu söylemek isterim. "Ben Kürdüm" diyen Türk vatandaşlarından çok büyük devlet adamları veya annesi Kürt olan, babası Türk olan pek çok insanlar, Cumhurbaşkanı olmuştur, Başbakan olmuştur, Meclis Başkanı olmuştur, milletvekili olmuştur. Meclisimizde herkes vardır. Dolayısıyla bizde böyle bir ayrımcılık yoktur. Ben Kürdüm diyen vatandaşlarımız, dillerini konuşabilirler. Dershaneler açıldı, isterlerse çocuklarına öğretebilirler. Kitap basmak serbesttir. Gazete serbesttir. Televizyon yayınları serbesttir. Kitapçılara giderseniz bunların hepsini görürsünüz. Ama bu PKK terör örgütü, önce Marksist-Leninist ideolojiyle çıktı. Sonra bölücü hale geldiler. Ve maalesef, Irak bu içinden geçtiği zor dönemde kendi topraklarını kontrol edemezken Kuzey Irak'a yerleştiler. Ve savaş sırasında o depolar serbest hale geldiği için, bütün silâhları, bütün bombaları oradan temin edebildiler. Ve oradan Türkiye'ye karşı bunları kullanıyorlar. Bilmeyerek bu işlere katılanlar da var. Cehaletten katılıp dağlara çıkan, çeşitli sebeplerle -bazen zorla- bu terör örgütünün kaçırdığı adamlar da var. O dağlık bölgede bunlar çok zor bir hayat sürdürüyorlar. Biz şimdi bunlara; -bunların yöneticileri olmayan elebaşları olmayanlara- "Gelin, teslim olun, ailelerinize kavuşun" diyoruz. Nitekim her gün -beş, on, bazen daha fazla- terör örgütünden kaçarak, bizim güvenlik kuvvetlerimize sığınanlar, hemen o gün ailelerine veriliyor. Ve onlar normal hayata geçiyorlar bir şekilde. Ama silâhla Türkiye'ye saldıran, askere saldıran, insanların beynini yıkayıp, eline bomba vererek intihar saldırısı yapmak için İstanbul'a Ankara'ya gönderip, şehirlerin merkezinde birçok masum insanın hayatına, kanına girenlerle de sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu herhalde bizim ayrıca komşuluk hakkımız. Yani Iraklı yetkililere de söylemek, yani "Sizin topraklarınızda bir terör örgütü var, komşunuza zarar veriyor. Bununla gelin beraber uğraşalım. Sizin gücünüz yetmiyorsa, biz yapalım. Ama beraber yaparsak daha iyi olur. Ve bu fitneyi aramızdan çıkartalım" demek, herhalde çok doğru bir şey, bunu söylüyoruz. Türkler, Kürtler birbirinin kardeşidir. Birbirinin akrabasıdır. Biz asla birbirimizi düşman görmeyiz. Bizler hepimiz bir milletin parçalarıyız.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı şimdi bu konuda Iraklılardan da böyle bir şey beklediğinizi söylediniz. Geçenlerde Türkiye hükümetinin de başka açıklamaları oldu. Oralarda, dağlık bölgelerde söylediniz. Bu da bir gerçektir, Irak hükümeti de bunu söyledi. Bunun için askeri yollarla olmayan bazı çözümler acaba düşünülebiliyor mu? Bu konuyu nasıl çözeceğiz?
SN CUMHURBAŞKANI- Askeri olmayan yollar da var şüphesiz. Gelip teslim olanlar ailelerine kavuşuyorlar. Gelenleri, teslim olanları, biz alıyoruz ailelerinin yanına veriyoruz. Ve onlar normal hayata katılıyorlar. Onun için devamlı çağrıda bulunuyoruz, dağdakilere. "Gelin, yeter, bu yaptığınız hem sizin için kötü, hem aileniz için kötü. Gelin, hem hayata katılın, hem ailelerinizle buluşun" diyoruz. "Evinize dönün" diyoruz bunlara. Ben sadece buradan bir çağrı yapmıyorum. Bununla ilgili kanun yaptık. Bu kanun geçerli. Bu çerçevede "gelin" diyoruz bunlara.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye'nin Irak ile çok ciddi ilişkileri var. Aynı zamanda ABD'nin bir müttefikidir. Dolayısıyla Irak ile ABD arasında güvenlik konusunda yeni bir anlaşmaya varıldı. Amerikan kuvvetleri Irak'tan çekilecek diyor. Türkiye bu konuda nasıl meseleye bakıyor ve nasıl devam ediyor bu konuda?
SN CUMHURBAŞKANI- Takip ettiğim kadarıyla, SOFA Anlaşmasının Bakanlar Kurulu'nda kabul edildiğini, bunun imza törenlerini televizyondan gördük. Ümit ediyorum bunu parlamentonuz da onaylar. Bu önemli bir adımdı. Çok önemli bir adım. Yani Irak'ın işgalinin sona erdiğini gösteren, takvimi açıkça ortaya koyan önemli bir adım bu. Hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ve bu takvimin aynen işlemesini arzu ediyorum. Bu süre içerisinde de tabii Irak'ın dostu olan herkesin, Irak'ın güvenlik güçlerini en sağlam şekilde kurmasına yardımcı olması gerekir. Biz bu konuda her şeyi yapmaya hazırız.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamadan sonra soru şu olacak. İran ile batı arasındaki bir arabuluculuk da söz konusu olabiliyor diyor. Bu konuya Türkiye nasıl bakıyor. Bu konuda acaba bir gelişme olabilir mi? Bu konudan bir başarı bekleniyor mu?
SN CUMHURBAŞKANI- Türkiye bu bölgeyi iyi bilen bir ülke. Demin size tarihimizden bahsetmiştim. Dolayısıyla kültürel bağları var, birçok bağları var. Bu bölgeyi bildiği için de bu bölgenin hassasiyetini iyi bilir. İnsanların geleneklerini bilir. Bundan dolayı da bölgedeki problemlerin çözümüne katkı yapmak için çok uğraşıyoruz. Ve bu da çok takdir ediliyor. Konuşmamızın başında bir şeye vurgu yapmıştım. Demiştim ki, "Bir bölgede eğer güvenlik sorunları çözülmemişse, istikrar söz konusu değilse, o bölgede zenginlik olmaz, refah olmaz, mutluluk olmaz." Onun için biz bölgemizdeki bütün problemlerin çözümüne katkı sağlamak istiyoruz. Şimdi şunu söylemek istiyorum. Yine bu bölgenin önemli ülkelerinden ikisi Türkiye ve İran'dır. İran da çok köklü tarihi olan dinamik bir ülkedir. Türkiye olarak, İran ile ilişkilerimize, işbirliğimize çok önem veriyoruz. Çok önemli işbirliğimiz var, ilişkilerimiz var. Tabii ki herkesin rejimi kendine aittir. Birbirimizin iç işlerine karışmamak şartıyla iki ülkenin işbirliği her bakımdan çok önemli. Bu yaz, İran Cumhurbaşkanı Sayın Ahmedinejat'ı İstanbul'a davet ettim. Ve çok güzel görüşmeler yaptık. Birçok önemli konuyu gayet samimi olarak birbirimize açtık ve konuştuk. Türkiye, İran'ın bu nükleer meselesinin barışçı yollarla halledilmesi için de son üç sene içerisinde bu konunun içine çok girdi. Ve İranla batılı ülkeler arasındaki birçok görüşmelerin neticelenmesi için yardımcı oldu. Hatta bunlardan birini Ankara'da yaptık. O zaman ben Dışişleri Bakanı'ydım. Bazı batılı ülkeler ve ABD, bizim İran ile bu samimi diyaloğumuzu ve güveni bildiği için, bu konuyu daima tartışırız, konuşuruz. Türkiye'nin oynadığı yapıcı rolü bilirler. O bakımdan Türkiye bu konuda yardımcı olabilir. Aslında olmuştur da, daha da fazla olabilir.
SORU- Türkiye'nin her iki konuda çok iyi ilişkileri vardır. Acaba bu konuda İran ile batı arasında hatta ABD arasında bir ara dönüşüm konusu ne kadar başarılı olabilir ve bu Irak üzerindeki İran ile ABD'nin çekişmesi konusunda ne kadar bir çözüm yoluna gidilebilir?
SN CUMHURBAŞKANI- Evet, Türkiye'nin ben bu konuda bir katkısı olacağına inanıyorum. Aslında geçen üç sene içerisindeki katkılarımızı hem İranlılar, hem Amerikalılar bilir. Bizim dışarıda çok ifade edilmeyen katkılarımız olmuştur. Bundan sonra daha fazla da yapabiliriz. Tabii ki yeni Amerikan yönetimine bağlıdır. Bu konuda -söz konusu olursa- Türkiye'nin ben çok yardımcı olacağına inanıyorum, İran ile bu sorunun çözülmesi konusunda. Tabi ki İran ile ABD arasında bir diyaloğun oluşması Irak'a da olumlu yansır kanaatindeyim. Her ne kadar İran ile ABD oturup konuştular ve konuşuyorlarsa da böyle bir gelişmenin oraya da yine güzel etkisi olacağına inanıyorum. Daha güzel etkisi olacağına.
SORU- AB konusunda Türkiye'nin AB'ye katılması konusunda bir geciktirme hissediyoruz. Acaba bunlar niye oluyor? Ve Türkiye AB'ye nasıl üye olabilir, netice itibariyle?
SN CUMHURBAŞKANI- Şimdi önce şunu hatırlatmak isterim. 2005 yılında resmen ve fiilen Türkiye AB ile bütünleşme sürecine girdi ve müzakereler devam ediyor. Bunun çeşitli basamakları var. Bu basamaklar da yavaş yavaş çıkılıyor. Ama Türkiye gibi büyük ülkelerin AB ile bütünleşmesi hep zaman almış. Unutmayın ki Türkiye 70 milyonluk bir ülke. Avrupa'nın 6. büyük ekonomisi ve tabii ki nüfusu; Müslüman olan bir ülke. Böyle bir ülkenin AB'ye tam üye olması, Avrupa'da birçok şeyi değiştirecek. Onun için bunun yavaş yavaş gitmesi gayet normal. Onun için biz bu gidişattan memnunuz.
SORU- Yani Sayın Cumhurbaşkanı Müslüman olan Türkiye'nin AB'ye girmesi için bir gerçek ve somut bir sorun olmadığını mı kabul ediyorsunuz?
SN CUMHURBAŞKANI- Şöyle 2005 yılında AB'nin bütün üyeleri oybirliği içerisinde, Türkiye ile müzakerelere başlama kararı aldı. Eğer bir veto söz konusu olsaydı, o zaman edilebilirdi. Hatta bizim diplomatik ilişkimiz olmayan Kıbrıs Rumları bile o oybirliği içerisinde yerlerini aldılar.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı bazı aşırı faaliyetler, İslam dininin imajını da bozmaktadır. Bu konuda bu aşırılığa ve bu şekildeki yönelişlere karşı Türkiye'nin tutumu nasıldır? Bu konuda herhangi bir katkısı olabilir mi, İslam dininin imajını da düzeltmesi açısından.
SN CUMHURBAŞKANI- Maalesef bu dediğiniz şey doğru. Bu biraz cehaletten ileri geliyor. Biraz politikadan ileri geliyor. Maalesef kendilerini Müslümanlar adına hareket ediyor diye gibi takdim eden bu gruplar, tüm dünyada Müslümanlıkla ilgili kötü bir imaj yaratıyorlar. Her şeyden önce bu, biz Müslümanları tabii ki çok üzüyor. Ama bunlardan önce Müslümanların ve Müslüman ülkelerin mücadele etmesi gerekir. Ama diğer ülkelerin de batı ülkelerinin de bu konuyu istismar edip, İslamı, terörle ve yanlışlıklarla beraber göstermemesi gerekir. Bu bakımdan son dönemlerde batıda da "İslamafobia" denen bir İslam alerjisi gelişmeye başladı ki, bununla da mücadele etmemiz lâzım ve biz Türkiye olarak, tüm bunların hepsiyle, hem bu aşırılıklarla, hem de Müslümanlara karşı yanlış yapanlarla bir mücadele içerisindeyiz.
Tekrar bu vesileyle bütün Irak halkına Türk halkının sevgi ve muhabbetlerini sunuyorum ve yine Sayın Cumhurbaşkanı Talabani'ye, Sayın Başbakan Maliki'ye ve bütün oradaki dostlarımıza da tekrar en iyi dileklerimi sunuyorum.
Yazdır Paylaş Yukarı