Suud Televizyonu

03.02.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

SORU- Türkiye'nin stratejik yönelişlerindeki değişimleri, Türk dış politikasının yeni bir yön belirlemesi olarak mı görmemiz gerekiyor?
SN CUMHURBAŞKANI- Önce tabii hoşgeldiniz diyorum size. Bir Suud televizyonu ile böyle bir mülakat yapmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu vesile ile de hemen sözümün başında bütün Suudlu kardeşlerime de en derin muhabbet ve sevgilerimi sunuyorum. Aslında Türkiye ile Arap halklarının arasında tarihten gelen dostluk, beraberlik var. Bu hem tarihi, hem kültürel, hem dini açılardan; hepimiz Müslüman'ız. Dolayısıyla çok köklü ve sağlam bir temel var. Zaman zaman belki işbirliğimiz biraz daha zayıf, zaman zaman çok daha güçlü olmuştur ama, daima bu işbirliği sağlıklıdır, birbirimize olan sevgimiz ve muhabbetimiz hep korunmuştur. Bu aslında halktan halka olan hep çok sağlam ilişkilerdir. Ama sizin de söylediğiniz gibi son dönemde -özellikle son 4-5 sene içerisinde- Türkiye'nin dış politikasında çok daha fazla Ortadoğu'ya, Arap dünyasına, bütün İslam dünyasına önem verdiğini görüyoruz. Bu da gördüğüm kadarıyla büyük bir memnuniyetle karşılanıyor. Hem Türkiye tarafından hem bütün Arap dünyası tarafından karşılıklı olan sevgi, karşılıklı olan güven, birçok sahada, siyasi alanlarda, güvenlik alanlarında, ekonomik alandaki işbirliği; bütün bu alanlara geniş bir şekilde yayılmakta, kültürel alanda yine çok önemli faaliyetler hep yer almakta. Bütün bunlardan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanım, Suudi Arabistan Kralı ile olan şahsi ilişkilerinizden bahseder misiniz? Bu ilişkiler iki ülke arasındaki ilişkileri nasıl etkiledi?
SN CUMHURBAŞKANI- Tabii ki Suudi Arabistan'la Türkiye arasındaki ilişkiler demin söylediğim bağlamda çok köklüdür. Ayrıca iki mukaddes beldenin, Mekke ve Medine'nin Suudi Arabistan'da olması vesilesi ile Türk halkının her sene gerek umre, gerek hac farizalarını yerine getirmesinde gösterilen ev sahipliği ve gösterilen ilgide muhakkak ki çok büyük katkısı vardır. Kral Abdullah ile bizim, başbakan olduğum dönemden başlayan bir hukukumuz var. Daha sonra Dışişleri Bakanı olduğum dönemlerde de, Suudi Arabistan'ı ziyaret ettiğimde daima bir araya geldik. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da kendisi sağ olsunlar beni tebrik etmek için Türkiye'ye geldi ki, bu önemliydi. Bir sene önce 2006 yılında Türkiye'ye resmi bir ziyaret yapmıştı. 2007 yılında, hemen ertesi yıl ben Cumhurbaşkanı olunca beni tebrik için gelmişlerdi. Ayrıca, bütün bu süre içerisinde tabii çok önemli olaylar oluyor. Bölge olayları, dünya olayları; sık sık telefonla istişare ediyoruz, karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyoruz. Bunlara tabii çok önem veriyorum. Şunun da ayrı bir herhalde yeri vardır; ben vaktiyle 1983-1991 yılları arasında Suudi Arabistan'da bulundum. O zaman İslam Kalkınma Bankası'nın ekonomisti olarak bulundum. Ve orada tabii hayatımın bir dönemi geçti. Çocuklarımın, çocukluk yılları orada geçti. Hatta çocuğumun biri orada doğdu. Bunu da tabii onlar bilirler hep, bir araya geldiğimizde hep bunları konuşuruz. Bunların da ayrı bir katkısı olduğu kanaatindeyim.
SORU- O zaman sizin birçok güzel hatıralarınız vardır.
SN CUMHURBAŞKANI- Çok güzel hatıralarım var. Hem benim hem eşimin, hem de çocuklarımızın çok güzel hatıraları var, evet. İki çocuğum, küçükken Darülhanan okuluna gittiler. Biri kız, biri oğlandı ama tabii onlar okul öncesi gitmişlerdi. Daha sonra da Menarad Cidde'de okudular.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı ziyaretiniz esnasında önemli olarak ele alınacak konular hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
SN CUMHURBAŞKANI- Tabii. Ziyaretimizde şüphesiz ki önce ikili ilişkilerimizi tekrar bir gözden geçireceğiz. İkili ilişkiler dediğimde; siyasi ilişkiler ki memnuniyetle görüyorum; uluslararası ve bölgesel konularda siyasi görüşlerimiz aynı doğrultuda, aynı paralelde. Tabii ki güvenlik konuları bunları hep konuşacağız. Ayrıca ekonomik işbirliğimizin daha da gelişmesi konusunda yapacağımız muhakkak ki görüşmeler olacaktır. Ticaret hacmimiz 6 milyar dolar civarında ama, tahmin ediyorum bunun önümüzdeki yıllarda 10 milyar dolara çıkmaması için hiçbir sebep yok. Yatırımlar var karşılıklı; gerek Türk firmalarının oradaki çalışmaları, gerek Suud firmalarının Türkiye'deki yatırımları. Bunlar tabii ikili ilişkiler çerçevesi içerisinde. Askeri konular, ele alacağımız konulardan. Ama bir de bölge konuları var. Ortadoğu bölgesinde, kendi bölgemizde olan olaylar; en son tabii Gazze- Filistin meselesi başta olmak üzere, bütün bölgedeki gelişmeler, Ortadoğu'daki gelişmeler, bütün bir Ortadoğu'nun güvenliği ile ilgili konular; bütün bu konuları da istişare edeceğiz. Bütün bunların çok faydalı olacağı kanaatindeyim. Hem ikili ilişkilerimizde, hem de bölge açısından çok önemli olacağına inanıyorum.
SORU - Sayın Cumhurbaşkanı, birçok Arap ülkesi ile ekonomik ilişkileriniz çok kuvvetlidir ve anlaşmalarınız vardır. Bunlar acaba politik alanlarda da bir işbirliğine götürülüyor mu?
SN CUMHURBAŞKANI- Şüphesiz ki tabii. Zaten, eğer siyasi alandaki işbirliğimiz sağlam olmazsa ekonomik işbirliği çok gelişmez açıkçası. Önce güven, dayanışma olacak ve belli konularda paralel politikaları güdeceksiniz ki, onun üzerine ekonomik işbirliği tesis edilsin. Bu bağlamda birçok ikili anlaşmalarımız var. Yani benim en çok önem verdiğim nokta şu; bunu tekrarlamak istiyorum. Gerek Ortadoğu'daki temel meseleler, gerekse dünya ile ilgili temel meselelerle Türkiye ve Suudi Arabistan'ın politikaları aynı istikamette. Aslında biz bütün Körfez ülkeleriyle de ilişkimizi aynı doğrultuda çok geliştiriyoruz. Bu çerçeve içerisinde Körfez İşbirliği Teşkilatı'yla stratejik bir işbirliği mekanizması var aramızda. Ayrıca Körfez İşbirliği Teşkilatı'yla bir serbest ticaret anlaşması yapmak için de toplantılar yapılıyor. Herhalde son noktasına gelindiği kanaatindeyim. Bu arada, şunu da söylemek isterim; sadece Körfez değil, bütün Arap ülkeleriyle bu ilişkimiz. Arap Ligi'ne gözlemci ülke olduk. Ben Kahire'yi ziyaret ettiğimde hem Başbakan olarak, hem Dışişleri Bakanı olarak, hem de Cumhurbaşkanı olarak, Arap Ligi'ne her zaman gittim ve orada konuşmalar yaptım. Bu alanda aslında ilk Türk'üm.
SORU- ABD'nin 44. Başkanı olarak Sayın Barack Obama idareyi devralınca, Arap dünyasıyla, İslam dünyasıyla barışık bir şekilde çalışacağını söyledi. Bu Obama döneminde barışın sağlanacağını umuyor musunuz?
SN CUMHURBAŞKANI- Şimdi tabii Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en önemli, en büyük süper gücü. Oradaki bir değişme herkesi ilgilendirir. Oradaki değişim, yeni seçim, Barack Obama'nın seçilmesi, onun düşünceleri gerçekten Amerika için büyük bir yeni bir dönemin başladığını gösteriyor. Gerek kampanyası sırasında verdiği fikirler, paylaştığı fikirler, gerekse seçildikten sonra yaptığı konuşmalar; tabii bütün dünyada bu beklentiyi yükseltti. Özellikle İslam dünyası ile ilgili sözleri dikkat çekici tabii. Seçildiği günlerde kendisi ile yaptığım telefon konuşmasında bana da söyledi. "İslam dünyası ile özel ilişkiler kurmak istiyorum." dedi. Daha sonra konuşmalarında da bunu hep tekrarladı. Aslında bunlar gerçekten çok güzel şeyler. Eski yönetimden en büyük farkı şu, "Tek taraflı hareket etmeyeceğim, dünya ile istişare ederek hareket edeceğim." diyor. Ayrıca "Yakın diyalog içerisinde olacağım, dünyanın bütün merkezleri ile özellikle İslam dünyasına özel ilgi göstereceğim." diyor. Şimdi bu fırsatın tabii kaçırılmaması gerektiğine inanıyorum. Onun için bu ilk aylar çok önemli. İslam dünyasının -özellikle Ortadoğu'nun ve Arap dünyasının- çok iyi bir şekilde, hazırlıklı bir şekilde Başkan Obama'nın bu beklentilerini karşılıklı iyi karşılaması gerekir. Bunun için Arap dünyasının birliği ve beraberliği çok önemli. Ve aynı doğrultuda bir düşünce içinde olması çok önemli. İlk 5-6 ayın çok kritik olduğu kanaatindeyim.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanım, Kral Abdullah dinler diyaloğu hakkında bir inisiyatif kullandı. Bunu uluslararası camiada da ortaya attı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz, başkalarının İslam âlemine karşı olan fikrini değiştirmek için bir yol izlenebilir mi?
SN CUMHURBAŞKANI- Bu tabii önemli bir teşebbüs. Çünkü son yıllarda İslamafobia dediğimiz maalesef bir İslam düşmanlığı dünyanın bazı bölgelerinde yayılıyor. Hatta bazıları da işte "medeniyetler arası çatışma" diye bunları çok konuşuyorlar. Böyle bir dönemde bu tip girişimlere çok değer veriyoruz biz. Birleşmiş Milletlerde yapılan hep toplantılarda zaten hep bu yönde hep katılıyoruz. Bu bakımdan Kral Abdullah'ın bu teşebbüsünü, bu gayretlerini tabii takdirle karşılıyoruz. Türkiye de aynı şekilde, Birleşmiş Milletler çatısı altında, bu tip çalışmaların içerisinde güçlü bir şekilde yer almakta.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı, Filistin tarafları Mekke konferansında uzlaşmaya karar verdiler. Ve de Allah huzurunda taahhütte bulundular. Ancak kendilerince yeniden problemler başladı. Filistinlilerin bu bölünmesinin sebebi nedir? Bunlar en çok birliğe, beraberliğe ihtiyaç duydukları bir zamanda nasıl böyle ayrışım oluyor ve bunu nasıl durdurabilmek mümkün olur acaba?
SN CUMHURBAŞKANI- Maalesef çok acı. Hem çok acı, hem de çok üzüntü duyulacak bir bölünme bu. Filistinliler arasındaki bu bölünme aslında Filistin davasının temeline dinamit koyuyor. Bağımsız Filistin Devleti, Filistin toprakları üstünde kurulsun diye mücadele ederken, Filistin'in ikiye bölünmesi bu davayı çok zayıflatıyor. Hatta bu o kadar tehlikeli bir bölünme ki, Arap dünyasına da yansıyor ve hatta İslam dünyasına da yansıyor. O açıdan birinci elzem olan şey, Filistinliler arasındaki bu bölünmenin giderilmesi. Sizin de söylediğiniz gibi bununla ilgili çok güzel çalışmalar, gayretler oldu. Sağ olsunlar Kral Abdullah Mekke'de buluşturdu. Orada yemin ettirdi, bütün bunları takip ettik. Kendisi de bütün bunları bana anlattı. Ama daha sonra bunun tekrar kopması herkesi çok üzdü doğrusu. Biz de Türkiye olarak çok önem veriyoruz. Bu birleşme sağlanmadan Filistin davası başarıya ulaşmaz. Ayrıca da bütün dünyadaki Müslümanların, bütün dünyadaki Arapların vicdanında da çok büyük bir yara açar açıkçası. Yani, bunun hiçbir mazereti yoktur.
SORU- Sayın Cumhurbaşkanı, vaktiniz değerlidir. Bizi de sağolun kabul ettiniz; fakat, bu görüşmenin sonunda Suudi Arabistan halkına vereceğiniz bir mesaj var mı?
SN CUMHURBAŞKANI- Tabii büyük bir memnuniyetle, tekrar ifade etmek istiyorum ki, bir Suud televizyonuna mülakat vermekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Demin de bahsettiğim gibi bir zamanlar ben de Suudi Arabistan'da kısa bir süre de olsa yaşadım. O günleri daima çok güzel hatıralar olarak hep muhafaza ederim. Bu vesile ile bütün Suud halkına Türk halkının sevgilerini, muhabbetlerini sunmak isterim. İnşallah ziyaretimiz gerçekleştiğinde de orada hep beraber görüşürüz.
Yazdır Paylaş Yukarı