Fortune Dergisi

17.02.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
SORU: Bir Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'yi çok başarılı bir şekilde temsil ettiğinizi biliyoruz ve dış ilişkileri geliştirmek için yurtdışına sık sık ziyaretlerde bulunuyorsunuz. Size sormak istediğim şey, uluslararası zeminde Türkiye'nin bölgede istikrar sağlayıcı rolü hakkında neler düşünüyorsunuz? Buna ek olarak, 2009 için dış siyasette hedefleriniz hakkında da bilgi verirseniz çok sevinirim.
SN CUMHURBAŞKANI: Türkiye'nin dış politikasının birinci önceliği, istikrar ve güven yaratmak ve kendi bölgesine şüphesiz ki bunu temin etmektir. O bakımdan benim gezilerimde genellikle birinci öne çıkarttığım şey, istikrar, güven ve bunu sağlamakla ilgili ortamı oluşturmak. Çünkü ben şuna inanıyorum ki; bir ülkenin kendi bölgesinde, bulunduğu bölgede, eğer güven ortamı, istikrar ortamı yaratılmazsa, o zaman ekonomik kalkınma, ekonomik işbirliği ve refah da mümkün değildir. Çünkü kaynaklar o zaman farklı bir şekilde değerlendirilecek, daha çok başka, ekonomik olmayan konulara ayrılacak; bölgedeki ülkeler tarafından. O bakımdan biz öncelikle içinde bulunduğumuz bölgedeki komşularımızla -başta tabii komşularımız ve yakın komşularımız olmak üzere- politik meselelerin diyalog yoluyla hep çözümüne çok önem verdik ve bu bağlamda da geçen 4-5 yıl içerisinde çok başarılı olduk ve bütün komşularımızla güven ortamını oluşturduk. Tabii böyle barış yanlısı olan, daima istikrar yanlısı olan ve bölgede daima istikrar için güvenli, iyi bir güç olan Türkiye'nin bu görüntüsü herkes tarafından da çok takdir edilmeye başlandı. Dolayısıyla biz bu önümüzdeki dönemde de enerjimizi, bunu çok daha genişletmek ve problemlerin çözümüne katkı sağlamak yönünde kullanacağız. Tabii ki bölgenin dışında Avrupa Birliği'yle olan bütünleşme sürecimiz yine dış politikamızın en önemli önceliği olmaya devam edecek. Bunun dışında "ortak değerlerimiz" dediğimiz demokrasi, şeffaflık, insan haklarına saygı, eşitlik ve serbest piyasa ekonomisinin bütün bu bölgede bir kök salması için de bir örnek olmaya devam edeceğiz, gayret sarf edeceğiz.
SORU: Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin üyeliği ile elde edeceği faydaları değerlendirir misiniz? Aynı şekilde, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olduktan sonra elde edeceği faydalar ve Türk halkının eline geçecek en önemli faydalar nelerdir?
SN CUMHURBAŞKANI: Bu, karşılıklı bir "kazan-kazan" sürecidir aslında. Zaten böyle olmasaydı Avrupa Birliği'ne üye ülkeler, ittifakla Türkiye'yle üyelik müzakerelerine başlamazlardı. Türkiye zaten 10 yıldan fazla bir süredir Avrupa Gümrük Birliği'nin üyesi. Bu süreç içerisinde biz rekabeti, verimliliği ve yarışı öğrendik açıkçası. Ve bu süreç bizim sanayimizi çok daha güçlü hale getirdi. Ve bunun neticesinde Türk sanayii, hem yeterlilik hem prodüktivite açısından rekabet düzeyini çok yükselti. Politik süreçte de, yani tam üyelik süreci içerisinde de, Türkiye Avrupa Birliği müktesebatını -ki bu standartlar her alanda- hayatın her alanındaki standartlarını, kendi standartları yapmayı üstlenecek. Dolayısıyla bu, Türkiye'nin bir transformasyonu süreci olacak. Ve bu müzakere sürecinin sonunda tam üyelik noktasına hazır hale geldiğinde Türkiye, her bakımdan, her alanda çok farklı bir ülke olacak ve çok daha güçlü bir ülke olacak. Böyle bir Türkiye, tabii ki Avrupa Birliği için de çok büyük bir kıymet olacak. Bu, ekonomik olarak böyle olacak. Çünkü büyük bir ekonomik partner olacak ve mevcut Avrupa Birliği pastasını büyüten bir katkı sağlayacak. Stratejik değer açısından Avrupa'ya inanılmaz bir stratejik bir değer katacak. Yani politik ve güvenlik -ki stratejik konular olarak baktığımızda bunlara- önemli bir stratejik derinlik ve boyut getirecek. Enerji konusunda; Avrupa Birliği'ni bütün enerji kaynaklarına yakınlaştıracak ve bağlayacak. Yani Türkiye'nin içinde olduğu bir Avrupa Birliği ki, Türkiye'nin içinde olabilmesi için tabii o standartları yakalamış olması lazım, bugünkü Türkiye'den bahsetmiyorum, müzakereleri tamamlamış bir Türkiye'den ve farklı bir Türkiye'den bahsediyorum. Öyle bir Türkiye'yle Avrupa Birliği, dünyada çok büyük rol oynayabilecek en büyük güçlerden biri olacak, en büyük güç haline gelecek.
SORU: Bir ülke için uzun vadeli vizyon sahibi olmak oldukça önemlidir ve şunu biliyorum ki Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıldönümü de 2023 yılında gerçekleşecek. Ülkenin ulaşmayı hedeflediği en önemli hedeflerden biri, bu sene içinde 500 milyar dolarlık bir ihracat hacmine ulaşmaktır. Bu hedefe ulaşmak, kişi başına düşen milli gelirin artırılması açısından oldukça önemlidir. 2007'de bu rakam 107 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. Şimdi 2009 yılındayız ve Cumhuriyet'in 100. yıldönümüne kadar 500 milyar dolarlık hedefe ulaşmak için ne gibi önlemler alınması gerektiğini düşünüyorsunuz?
SN CUMHURBAŞKANI: Tabii öncelikle Türkiye'nin çok dinamik, reform sürecini güçlü bir şekilde devam ettirmesi lazım. Bu, daima kendisini ileriye atacak, Türkiye'yi sürekli güçlendirecek ve dinamik tutacak bir unsurdur. Aslında AB ile müzakere süreci de bir anlamda bu reform sürecini besleyen ve teşvik eden bir süreç. Böyle bir süreç içerisinde, zaten çok dinamik ve genç bir nüfusumuz var. Tabii eğitim, eğitimin kalitesi ve özellikle yüksek teknolojiyle ilgili alanlarda, araştırma, geliştirme ve teknoloji üretme konularında Türkiye'nin başlattığı çok köklü bir program var ki, bu 4-5 sene sonra neticesini verecek. Çünkü bu konularda çok büyük fonlar ve çok büyük teşvikler verdik, çok önemli kanunlar çıkarttık. Bunların neticesini göreceğiz. 4-5 sene sonra çok açık bir şekilde göreceğimize inanıyorum. Buna devam etmemiz lazım. Ve Türkiye'nin güvenilir ve önü görülür bir ülke olmasının, Türkiye'ye dönük yabancı yatırımları da çok artıracağına inanıyorum. Bütün bunların Türkiye'nin üretim kapasitesini ve içerideki GSYİH'yi süratli bir şekilde büyüteceğine inanıyorum. Ayrıca tabii takip ettiği dış politika, Türkiye'nin -başta komşuları, bölgesi olmak üzere- yeni alanlara açılması; Afrika, Latin Amerika, bütün Orta Asya; bunlar yeni pazarları harekete geçirttiriyor. Bunlar neticesinde benim o rakamlara ulaşılabileceğinden şüphem yok. 2002 yılı sonunda 36 milyar dolar olan ihracat rakamı, 2008 sonunda 120 milyar dolara yaklaştığına göre, 2023 yılında o rakamlara da ulaşılabileceği kanaatindeyim.
SORU: Son bir soru olarak, meslektaşımın da bahsettiği üzere bu ekim ayında İstanbul'da bir IMF toplantısı olacak. Size sormak istediğim şey, konferansa katılacak iş liderlerine yabancı yatırımlar çerçevesinde, Türkiye'nin doğrudan yabancı yatırımlar için uygun bir ülke olduğu ile ilgili son mesajlarınız nelerdir?
SN CUMHURBAŞKANI: Onlara şunu söylemek isterim; Türkiye'ye güvenmelerini isterim. Çünkü Türkiye, politik istikrarı yakalamış bir ülke. Köklü reform sürecine inanan ve bu sürecin meyvelerini aldığı için bu süreci devam ettirmeye kararlı bir ülke. Reform süreci dediğimde de demokratik, yani politik reformlar, hukuk reformları ve ekonomik reformlar. Bütün bu alanda bu süreç köklü bir şekilde devam edecek. Bu süreç, Türkiye'nin mevcut olan potansiyelini çok daha değerli hale getirecek. Zaten Türkiye'nin potansiyeli insan olarak, coğrafya olarak, konum olarak, gayet izahtan uzakta, gayet açık ama bu potansiyeli harekete geçirecek, bu potansiyeli çok daha cazip kılacak şey, bu reform sürecidir ve bunun devamıdır. Ve yani Türkiye'ye yatırım yapanlar, inanıyorum ki Türkiye'nin bu avantajlarını gördüklerinde Türkiye'yi bir -en azından bu bölgede- güvenli bir ada olarak göreceklerdir. Tabii ayrıca Türkiye'nin takip ettiği, takip edeceği bütün dış politika, yani bir istikrarı destekleyen, barışı destekleyen, problemleri çözme oryantasyonlu politikaların da bunu hızlandıracağı kanaatindeyim. Bu bakımdan yatırımcıların birinci dikkat edecekleri şey güven unsuru olacaktır. O güven unsurunun fazlasıyla var olacağına inanıyorum ve herkesi de davet ediyorum.
Yazdır Paylaş Yukarı