Le Figaro

07.10.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Le Figaro

Türk Cumhurbaşkanına göre, AB ile müzakere süreci, birliğe tam üyelik kararından ayrı tutuluyor.
Paris'e bu gece gelmesi beklenen Türk Cumhurbaşkanı yarın Nicolas Sarkozy ile birlikte Grand Palais'de, Fransa'da Türk Mevsimi etkinlikleri ve iki ülke arasında var olan ilişkiler çerçevesinde "Bizans'tan İstanbul'a" adlı serginin açılışını yapacak.
Le Figaro: Türkiye'nin AB üyeliğine açık bir şekilde karşı çıkan Fransa'yı ziyaret ediyorsunuz. Cumhurbaşkanı Sarkozy'e bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Cumhurbaşkanı Gül: Fransa'ya Türkiye Mevsimi çerçevesinde geliyorum. Bu, Fransız kamuoyunun, Türkiye'nin sanatını, kültürünü ve modern yüzünü tanımasına imkân tanıyacak olan 400'den fazla etkinlikten oluşuyor. Hiç şüphesiz, Cumhurbaşkanı Sarkozy ve belli başlı Fransız yetkililerle ikili ilişkileri geliştirmek için görüşmelerde bulunacağım.
Ülkelerin bazı konularda ayrı fikirlere sahip olması normaldir. Ama unutmamak gerekir ki ilişkilerimiz çok eskilere kök salmakta ve bir çıkar birliğine dayanmaktadır. İki ülke arasında hiçbir çıkar anlaşmazlığı görmüyorum.
LF: Buna rağmen, diplomatlarınız gerginleşen ilişkilerden şikâyet ediyor.
Cumhurbaşkanı Gül: Bu terimin uygun olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca iş birliğimiz çok geniş. Fransa'nın en büyük 12. müşterisiyiz, Fransa da bizim 16. üreticimiz. Fransa, Japonya'ya yaptığı ihracattan daha fazlasını Türkiye'ye yapıyor.
LF: Bu, "Avrupa sorunu ikinci sırada geliyor" mu demek?
Cumhurbaşkanı Gül: Bu konuda yanlış bir anlamanın olduğunu görüyorum. Fakat bu konuya fazla girmek istemiyorum. Benim için AB ile müzakere süreci, Türkiye'nin gelişmesini ve Avrupa normlarına ulaşmasını amaçlamaktadır. Bu konuda yapmamız gereken şeyler var. Yeni başlıkların açılmasıyla veya açılmamasıyla bu amaca ulaşılabilir. Kendisini değiştirmesi görevi Türkiye'nin kendisine düşüyor. Birliğin normlarına sahip olduğumuzda bu, Türk ekonomisini ve demokrasisini güçlendirecek. Bana göre önemli olan budur ve bazılarının şüphe etmesinin fazla önemi yok.
LF: Avrupa'nın bir bölümün karşı çıkması, reformları karmaşık hale sokmayacak mı?
Cumhurbaşkanı Gül: Başlıca sorun bu. Süreç kısa vadede zor olacak, fakat uzun vadede çok olumlu olacak. Süreci bitireceğimiz gün Türkiye, bugün olduğundan çok daha değişik olacak. Belki o zaman Türkiye Fransızların ve diğerlerin şüphelerini giderecek. Türkler belki de o zaman artık kendileri Avrupa'yı istemeyecekler, belki Norveç tarafından izlenen yolu seçeceklerdir.
LF: İsrail'den İran ve Rusya'ya kadar bağımsız bir dış politika sürdürmeyi deniyorsunuz. Ülkeniz AB dışında başka bir limana demir atmayı düşünüyor mu?
Cumhurbaşkanı Gül: Bölgemizde var olan sorunların daima barışçıl bir şekilde çözülmesine katkıda bulunmaya çalıştık. Fakat biz NATO'nun en eski üyelerinden biriyiz, AB'nin dış politikayla ilgili açıklamalarını hemen hemen her zaman destekledik. Türkiye tüm bu bölgede Avrupa'nın yumuşak barış politikasını uyguladı.
LF: İran'ın nükleer dosyası konusunda diplomatik bir çözüme nasıl katkıda bulunabilirsiniz?
Cumhurbaşkanı Gül: Müzakere sürecine çok önceden katılıyoruz. İran ile ciddi, şeffaf ve dürüst bir diyalogumuz var. Müttefikler arasında, dini liderleri dâhil, İranlılarla her türlü düzeyde ilişki kuran tek devlet başkanıyım.
LF: İran'a karşı yeni yaptırımlara karşı mısınız?
Cumhurbaşkanı Gül: Bölgemizde nükleer silahlara karşıyız. BM'nin kararlarını daima uyguladık, fakat İran'ın bir komşusu olarak değişik bir rolümüz olduğunu düşünüyorum. Bize göre, çözümün diplomatik ve barışçıl olması esastır.
LF: Bazıları AK Partiden "post-İslamcı" bir parti olarak bahsediyor. Partiniz yedi yıllık iktidar döneminde değişti mi?
Cumhurbaşkanı Gül: Cumhurbaşkanı olarak, AKP'nin eski bir kurucusu olsam da titiz bir tarafsızlığa uymam gerekli.
Ama şunu belirtmek lazım, hiçbir zaman İslamcı bir parti kurmayı düşünmedik. Sadece dinci olduğunu açıklayan bir parti, ne kendine ne de ülkeye hizmet verebilir. Dini özgürlüğe ve manevi değerlere saygı duymak başka bir konu. Bu, muhafazakâr bir partinin gerçeği. Din, kişisel bir tercih. Türkiye, insan haklarına saygı duyan laik bir ülke.
LF: Kürtlerle uzlaşma ve Ermenilerle normalleşme sürecine kişisel olarak giriştiniz. Türk toplumunun bu tabularının üzerine gidilmesinde sizi ne tetikliyor?
Cumhurbaşkanı Gül: Demokratik düşüncelerim. Demokrasinin standartlarını yükseltirseniz tüm vatandaşlar bundan yararlanır ve değişimler kendiliğinden olur.
LF: Kürt vatandaşların yurttaşlık ve kültürel hakları konusunda daha önce alınmış önlemler dışında, PKK ayaklanmasına son vermek için genel bir af düşünülüyor mu?
Cumhurbaşkanı Gül: Teröre başvuranlar Kürt asıllı vatandaşlarımızı temsil etmiyorlar. Türkiye'de teröre başvurulmasının hiçbir mazeretini görmüyorum. Fakat "Eve Dönüş Yasası", daha önce de olduğu gibi, militanlara silahlarını bırakma ve evlerine dönme imkanı tanıyor.
LF: Ermenistan ile diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasına yönelik anlaşma 10 Ekimde imzalanacak. Tam bir normalleşmeye varmak ve sınırın açılması için Ermeni soykırımı sorununu ele almaya hazır mısınız?
Cumhurbaşkanı Gül: Olayları araştırmak için bir tarih komisyonunun oluşturulmasını tercih ediyoruz.
LF: Sizce yaşananlar gerçek değil mi?
Cumhurbaşkanı Gül: Elbette hayır. Bu olaylar yüz yıl önce olmuş. Hiç şüphesiz trajik ve acıklı acılar yaşanmış, fakat karşılıklı acılar. Sadece geçmişte yaşanmış öfkeler dikkate alınırsa, Fransa ve Almanya bugün müttefik olmazlardı. Amacımız, çocuklarımızın geleceği için bölgede barış, huzur ve iş birliğidir.

Yazdır Paylaş Yukarı