LCI Tv

08.10.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

SORU: Hepinize iyi akşamlar, Eyfel Kulesi gibi, bu akşam "Le Journal du Monde" (Dünya Haberi) da Türkiye renklerinde. Eyfel, Kırmızı ve Beyaz renklerle aydınlatılmış, "Türkiye Fransa'da" mevsiminin, en etkileyici etkinliği 400 sergi ile ilk bahara kadar sürecek. Türkiye Mevsimi dikkat çekmeden geçen Temmuz ayında başladı. Aslında bugün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Paris'e özel olarak gelişiyle gerçek açılışı yapılacak.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül davetlimiz. İyi akşamlar Sayın Cumhurbaşkanı, teşekkür ederim ve hoş geldiniz, ve LCI ve TF1 stüdyolarına geldiğiniz için teşekkür ederim. "Eyfel Kulesi Türkiye Renklerinde", fakat ne yıldız, ne hilal var, bayrağınızın iki sembolleri de yok. Ölçülü olarak düzenleyerek şoke etmemek amacıyla mı, yoksa Türkiye'nin 71 milyon Müslümanın bulunduğu büyük bir ulus olduğunu unutturmak için mi?
SN. CUMHURBAŞKANI: Kesinlikle hayır, aslında hilal ve yıldız sürekli gökyüzünde, herkes görebilir: en önemlisi de bu, kırmızı ve beyaz eksikti. Bunlar Eyfel kulesini güzelleştiren renklerdir, hilal ve yıldız göklerde. Kültürünü, tarihini ve modern Türkiye'yi Fransa'da tanıtması için verilen bu fırsat, sanırım Türkiye için büyük bir mutluluktur. Dediğiniz gibi, birçok faaliyet mevcut, kısa bir süre önce açılmıştır, 400 adet kültürel faaliyet 9 ay sürecektir. Yarın Cumhurbaşkanı Sarkozy ile beraber "Bizans'tan İstanbul'a Kadar" adlı en önemli serginin açılışını gerçekleştireceğiz ve bu vesileyle çok büyük bir simge olan Eyfel Kulesi, şüphesiz, bunu en iyi şekilde canlandıracaktır ve bundan dolayı çok teşekkür ederiz.
SORU: Evet, fakat Eyfel Kulesi'nin kırmızı ve beyaz renklere bürünmesi göz aldatıcı, sanki Türkiye'nin bir ayağı Paris'te gibi bir his vermektedir. Fakat gerçekte, Fransa, Türkiye'nin Avrupa'da yer almasını reddediyor. Görünüşte bu şekilde arkadaş olunması, fakat politik kapsamında boşanma durumunda olunmasını ve Fransızlar ile Türklerin hiçbir zaman bu kadar karşı karşıya kalmadıklarını, nasıl açıklıyorsunuz?
SN. CUMHURBAŞKANI: Aslında, Fransız ve Türk ilişkileri tarihi çok köklüdür, ayrıca son yıllarda da Fransız ve Türk ilişkileri derinliğini korudu ve Türkler önceden Avrupadalardı, tarihsel yönden de ve bugün de. Unutmayalım ki, İkinci Dünya Savaşından sonra, Türkiye, Avrupa'nın tüm kurumlarına kurucu üye olarak katılmıştır, Avrupa Konseyinin kurucu üyesiyiz, Strazburg'daki Avrupa İnsan Hakları Divanı'nın kurucu üyesiyiz, bu Mahkemenin verdiği kararlar, Fransa'da, Avrupa'da ve tüm ülkelerde geçerlidir. Etkili tüm kurumlarda bulunmaktayız. Fakat bazen konjonktür yönünden, bazı kaygılar oluşmakta, fakat gerçekte bunların üzerinde zaman kaybetmiyoruz, Fransız ve Türk halkını yaklaştırmaya çalışıyoruz.
SORU: Yine de, Fransız şirketlerinin şu anda, Türkiye'de çalışmaları hiçbir zaman bu kadar zor olmamıştı.
SN. CUMHURBAŞKANI: Hayır, neden, tam tersi, şimdiki saatte ticari hacmimiz 11 milyar Euro'dur, ve Fransa, Fransa'ya en çok satan ülkedir. Biz çünkü, Türkiye, Fransa'nın en çok ihracat gerçekleştirdiği 5. ülke, Japonya'dan çok Türkiye'ye ihracat yapıyorsunuz! Türkiye'de 800 Fransız şirketi mevcuttur, şu anda hepsi de orada bulunmaktan mutluluk duyuyor. Ve o halde, algılamada olumsuz bir nokta vardır belki bu yönde haklısınız, burada haklısınız. Fakat, asıl sahaya bakarsanız, eğer işbirliğimizin ve ticari hacmimizin gerçekteki durumlarına bakarsanız, Fransa'nın, Türkiye'ye sattığı malları görürsünüz. Tekrar söylüyorum, Türkiye Fransız mallarının ithalatında 5. ülkedir. Fransa'da çok istihdam yaratıyoruz, eğer bunu birisi yakından incelerse, çok önemli rakamlar olduğunu göreceksiniz. Ve diğer alanlarda da çok geniş işbirliğimiz vardır, yani ilişkilerimiz iyi gidiyor, ancak gerçekten potansiyelimizin çok aşağısındayız, çok daha fazlasını yapabiliriz, daha fazla beraber çalışabiliriz, bu bir gerçek.
SORU: Dediniz ki, yarın, "Bizans'tan İstanbul'a" adlı serginin açılışını Nicolas Sarkozy ile beraber gerçekleştireceksiniz, iki kıta arasında bir köprü. İstanbul'un hem Avrupa'da hem Asya'da bulunduğunu doğrulamak amacıyla, Fransız Cumhurbaşkanını ülkenize davet etmeyi düşünüyor musunuz?
SN. CUMHURBAŞKANI: Önceki görüşmelerimizde Cumhurbaşkanına açık davetimi daha önce belirtmiştim, elbette, mümkün olduğunda gelmek istiyor, fakat bu ziyareti planlamak gerekiyor, o kadar.
SORU: Öyleyse, kültür, bazen politika oluyor, spor da öyle. Geçen yıl gerçekleşen bir futbol maçı, Türkiye ile Ermenistan arasında bir düzelmenin başlangıcı olmuştu ve yarından sonra, iki ülke İsviçre'de diplomatik ilişkiler ve gümrüklerin açılması ile ilgili tarihi anlaşmalar ve protokol imzalayacaklar.
SORU: Bir masa etrafında toplanmadan önce, Ermeniler ve Türkler bir stadyumda buluştular. Geçen yıl Erivan'da, Cumhurbaşkanı Gül karşılaşmaya şahsen katılmıştı, bir dönüm noktasının başlangıcıdır. Bundan itibaren, müzakereler hızlanmıştır, ilk sonuçlar yarından sonra bekleniyor, iki ülkenin de diplomatik ilişkilerini düzeltmek ve sınırlarını açmaları konusunda taahhütler yapmaları bekleniyor. Barışın devamlılığı için, iki son derece hassas dosya çözülmelidir : ilk önce Ermeni soykırımı, bir bağımsız uzman komisyonu oluşturulacak, diğer çatışma ise : Azerbaycan'daki, Karabağ topraklarının Ermeniler tarafından kuşatılması, Türkler Ermeni askerlerinin bölgeden çekilmelerini istiyorlar, görüşmeler ilerliyor. Neden şimdi ? Avrupa'ya girmek için mi ? Ankara iyi niyetini göstermek istiyor, Ermeniler için "hayatta kalmak". Rusya ve Gürcistan arasındaki savaş, durumu değiştirdi.
MICHEL MARIAN(ALT YAZI : ortak yazar : "Ermeni Tabusu Üzerinde Diyalog") : Ermenistan, bağlı olduğu Gürcistan'ın gereçlerinin karadan sağlanması konusunda % 90 oranında devam eden bağımlılığını anlamıştır ve kendisi için güvenilmez bir yol olduğu için yerine tek ciddi yol Türkiye görülmüştür.
MAGALIE BARTES (ALT YAZI: Paris, Tarih 02 Ekim 2009, levha yazısı: Unutmak ihanet etmektir): Ermeni diasporasının bir kısmı anlaşmayı reddediyor ve öfkesini duyuruyor, geçen hafta, Paris'i ziyaret eden, Cumhurbaşkanı Sarkisyan ikna etmekte zorlanıyor.
Görüntüde bir diaspora militanı : Bu protokol, Türkiye çıkarları lehinedir, diaspora buna karşıdır.
MAGALIE BARTES: Türk milliyetçileri de son sözlerini söylemediler, Ermeniler üzerinde pişmanlık söz konusu değil. Mecliste muhalefetin sert olacağı görünüyor.
SORU: Türkiye Cumhurbaşkanı iseniz, Erivan stadyumuna gitmek cesaret ister! Türkiye'nin resmi tarihini tartışılmasını yasaklayan ve soykırımdan konuşulduğunda hapis cezasına çarpılma ile ilgili kanunları da kaldırmaya cesaretiniz var mı?
SN. CUMHURBAŞKANI: Türkiye'de böyle kanunlar yok, bunlar uzun zamandır geçmişte kaldı. Türkiye'de, herkes istediği görüşü istediği gibi savunabilir, okuyabilir, herkes istediğini okur ve yazar, tabii bu görüşün arkasında şiddet ve şiddet ile zorlama bulunmaması şartıyla. Bu nedenle Türkiye'de, daha önce söylediğim gibi, algılama ile gerçekler arasında bir fark vardır. Türkiye'nin algılanması ile Türkiye'nin gerçekleri iki farklı şeylerdir. Tüm bu söyledikleriniz Türkiye'de uzun zamandır geçmişte kalmıştır. Fakat söylenenlerle hemfikir değiliz, fakat birisi inanıyorsa, inanmaya hakkı vardır, bugün Türkiye'de kitaplar yayınlanmıştır, Türkiye'de çevrilmiştir, bunların üzerinde yasaklama yoktur. Fakat ben bu düşünceleri kabul etmiyorum. Fakat, benim ülkemde kabul etmediğim, takdir etmediğim düşünceleri söyleyebilirsiniz, ben kabul etmediğimi söyleyebilirim, fakat tartışabilirim, söyleyebilirim, eğer düşüncenin arkasında şiddet yoksa, bu düşünceler bizimkilerle karşıt olsa bile, Türkiye'de tartışılabilirsiniz, anlatılabilirsiniz. Zaten bunlar gerçekleşmekte, bu konuda konferanslar verilmekte, bazı kişiler tersini söylemekte, bazı kişilerin görüşleri farklıdır ve Türkiye'de özgürce konuşulmakta.
SORU: Türkiye'de, Ermenistan ve Ermeni soykırımından konuşmak tabu değil! Tamam, basın özgürlüğünden konuşmayalım, birbirimize çok şey söylememiz gerekiyor ve çok az zamanımız var. İlk öğrenmek istediğim, Cumhurbaşkanı Sarkisyan, gelecek hafta rövanş için Türkiye'ye geleceğine söz verdi mi, onayladı mı? Ve yarından sonra, İsviçre'de bu anlaşmaların imzalanacağını onaylar mısınız? Çünkü, fazla bilmiyoruz, hükümetiniz belirsiz görülmekte.
SN. CUMHURBAŞKANI: Türkiye'de basın özgürlüğü de var, şartlarını tekrar ediyorum, herkes istediğini yazar, ben Ermenistan'a giderken, önkoşulsuz gittim, Cumhurbaşkanı Sarkisyan beni davet etti ben de gittim. Cesaretle gittim ve Ermenistan'da çok iyi karşılandım ve şüphesiz iyi bir başlangıç olmuştur ve iyi bir süreç başlamıştır. Ben de, Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ı davet ettim, daha biraz zamanımız var, umarım gelecektir ülkemize ve kendisini en iyi şekilde karşılayacağız, şüphesiz istiyoruz.
SORU: Şu an bilmiyor musunuz?
SN. CUMHURBAŞKANI: Spor, spor centilmen olmaktır ve ben de giderken, bir iki gün önce bildirmiştim. Ve sanıyorum onun da daha zamanı var, daha zaman var, maç günü yaklaştıkça, geleceğini bildirecektir.
SORU: İsviçre'deki toplantı, yarından sonraki imza randevusu, onaylandı mı?
SN. CUMHURBAŞKANI: Son anda bir sorun çıkmazsa buluşacağız.
SORU: Belirsiz! Biraz da Avrupa'dan bahsedelim ve gittikçe burada göze çarpan bir sorun : Yasadışı göçmenlerin problemi. Uzmanlar, Türkiye üzerinden geçtiklerini ve 150 000 kaçak göçmenin Türkiye aracığıyla Avrupa'ya girmeye çalıştıklarını söylemekteler. Bu rakamın doğruluğu denetlenemez ancak sayının yükseldiği kesin, Benoit Christal durumu özetleyecek.
BENOIT CHRISTAL: Facia sadece İspanyol veya İtalyan deniz kıyılarında değil, bu görüntüler Türk yetkilileri tarafından çekilmiştir. Göçmen adayları, yolculuklarını Ege denizinde bitiriyorlar ve en kötü durumlarda Avrupa'nın kapılarını kapattığı göçmenlerin cesetleri sahil güvenlik tarafından toplanmakta. Iraklılar, Afganlar, Pakistanlılar, Avrupa'ya Yunanistan'dan veya Bulgaristan'dan ulaşmak için kaçakçılara 5 000 ile 7 000 Euro ödemekteler. Brüksel'in suçlamalarına Türk yetkililerin cevabı : "Türkiye'nin 7 000 kilometrelik kıyısal bölümünün güvenliğini sağlamak için Avrupa Birliği hiçbir mali yardım etmemektedir". Avrupa Acentesi Frontex ile hafif bir işbirliği başlamıştır, fakat bu kurumun kendi yetkilileri bile iktidarsızlıklarını kabul etmekteler.
GIL ANIAS (Frontex Müdür Yardımcısı) : Bugün, kapasitemiz çok sınırlıdır, hiçbir koordinasyon yetkimiz yok, daha iyi işler yapabilmek için, daha çok karar alma ve komut verme yetkimiz olması gerekiyor.
BENOIT CHRISTAL: Türkiye GÖÇMEN tutuklanmasının yükseldiğini teyit etmektedir. Fakat bu fenomen kontrol dışı gibi görünmekte. Ortadoğu ve Asya'dan gelen göçmenlere, şimdi de Akdeniz kontrollerinden korkan ve macerayı Türkiye'ye kadar uzatan Afrikalı mülteciler eklenmekte. Bazı Avrupa komisyon üyeleri, üye ülkelere yardım olarak ayrılmış milyarlarca Euroların dağıtılmasını teklif ediyorlar, bugüne kadar bu söz tutulmamıştır.
SORU: Sayın Cumhurbaşkanı, sanki bu göçmen problemi sizi aşıyor gibi görünüyor! Avrupa'dan beklentileriniz nedir? Sınırlarınızı Avrupa denetleyecek değil!
SN. CUMHURBAŞKANI: Şüphesiz büyük bir problem, fakat söylemem gerekiyor ki, eğer izin verirseniz, sadece Türkiye yoluyla geçilmiyor, Akdeniz'den de geçilmekte, Afrika'dan gelenler de geçmekteler. İtalyanların nasıl büyük sorunlarla karşılaştıklarını da görüyorsunuz, nasıl insanları denizlerden topladıklarını, veya nasıl, bazı ülkelerin insanları denizde bıraktıklarını gördük. Öyleyse büyük bir sorundur. Gerçekten, Türkiye buna karşı büyük bir mücadele vermektedir ve bizim için de bir sorundur. Çünkü, elbette her yıl sınırlarımızın güvenliğini artırmak için daha fazla önlem alıyoruz. Bize gelen göçmenlerle geri dönüş anlaşmaları yaptık, yeniden kabul edilmeleri için çok baskılar yaptık. Türkiye'de, Avrupa'dan daha fazla göçmen bulunmakta ve bazen insanlık nedenlerinden dolayı ülkelerine geri gönderemediklerimiz var, ülkelerinden kaçanlar var, bu büyük bir problem. Bu konuda çokça işbirliği yapılmalı, Brüksel'in bu konuda Türkiye ile daha fazla işbirliği yapması gerekmektedir. Çünkü, unutmayalım ki, Brüksel birçok alanda ve müzakereler döneminde aday ülkelerle çok çalışmıştır ve biz de üyeliğe adayız, bu konularla ilgili birçok bölüm var, daha fazla işbirliği yapmamız gerekmektedir, Türkiye bu işbirliğine açıktır. Fakat biz kendi gücümüzle, bu problemi çok ciddiye almaktayız ve bu sorunla ticaret yapan kişilere karşı mücadele veriyoruz, bu kişilere karşı acımasız davranıyoruz. Bu konularda yasalarımızı çok güçlendirdik, yani insan ticaretiyle ilgili. Polisler ve Jandarma imkanlarımızı artırdık bu konuda. Fakat, bazen insanlar ölme tehlikesini göze alıyorlar ve her şeyi yapmaya hazırlar. Geçmek için her şeyi yapmaya hazırlar ve bunlara karşı mücadele etmek çok güç. Bu nedenle, uluslararası işbirliğine ihtiyacımız var, özellikle Avrupa Birliğinin işbirliğine, Brüksel'le daha iyi işbirliği yapmamız gerekmekte ve biz hazırız ve bu konuda Brüksel'in biraz daha fazla önem vermesi gerekmektedir.
Yazdır Paylaş Yukarı