La Stampa

21.11.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
La Stampa

"Türkiye Cumhurbaşkanı Gül: "Soğuk Savaşın Son Duvarını Yıkacağız"
Soğuk Savaşın son yasaklı sınırı, Anadolu'da, Türkiye ile Ermenistan arasında, bir zamanlar İpek Yolu'nun geçtiği Ağrı Dağı'nın eteklerinde direniyor. Ancak kapalı olan sınır, demir perdeden çok daha eskiye dayanan Ermeni meselesinin sadece son bölümünü oluşturuyor. Her şey bir yüzyıl önce, 1. Dünya Savaşı'nın oluşturduğu fon üzerinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yılları sırasında patlak verdi. Ermeniler, 1915'de halklarının padişahın orduları tarafından yürütülen vahşet dolu bir soykırıma kurban gittiğini ve 1.5 milyon kurban verdiklerini savunuyor. Türkler o ifadeyi oldum olası reddetti; "topluluklar arası savaş" ve "savaş zamanı yapılan yer değişimlerinden"den bahsediyorlar: Ayrıca bazı aydınlar kısa süre önce "büyük felaket" hakkında bir çağrı başlattı. Bu olayda her iki taraftan kaynaklanan propaganda hep hazır bekliyor; her sözcüğün gerçekte kocaman bir taş gibi ağırlığı var.
Ilımlı İslami parti üyesi, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kayseri'de doğdu (antik Cesarea şehri). Bir zamanlar bu şehirde önemli (kayda
değer sayıda) bir Ermeni cemaati yaşıyordu. Cumhurbaşkanı Gül, ülkesinin en karmaşık ve uzun zamandır dondurulmuş halde bekleyen siyasi düğümlerini ele almaya karar verdi. Yavaş ama düzenli adımlarla yoluna devam ediyor. Gül bir sene önce şu açıklamayı yaptı: "Kürt meselesine ilişkin güzel gelişmeler olacak. Tarihi bir fırsatı elimizden kaçırmayalım." Daha sonra, otuz yılı aşkın süredir yaşanan bir diplomatik boşluğu yarıda keserek, Bağdat'a resmî ziyarette bulundu. Diğer devlet başkanları güvenlik nedenleriyle aynı gün içinde gelip alelacele şehirden ayrılırken, Gül özellikle Bağdat'ta konaklamak istedi. Son olarak da geçen Ekim ayında Türkiye'ye ziyarette bulunan ve bir yıl önce de yine iki ülke millî futbol takımları arasındaki bir maç vesilesiyle misafiri olduğu Ermeni Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ı kabul etti. Sportif folklorun arkasında, Gül ve misafiri Sarkisyan tarafından birlikte alınan cesur bir karar vardı. Aşırı Atatürk yanlıları ve Ermeni diasporasının kararından dönmeyen üyelerinin ağırlığı, her iki Cumhurbaşkanı üzerinde de kendisini hissettiriyor. Böylece, Ermenistan Cumhuriyeti'nin 1918 tarihinde kuruluşundan bu yana ilk kez bir Ermeni Cumhurbaşkanı, padişahların topraklarına bir ziyaret gerçekleştirdi.
LA STAMPA: Vatandaşlarınız ve Ermeniler ne zaman sınırı geçmeye başlayacak?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Ekim ayında Bern'de imzaladığımız anlaşmanın ardından, bu engel kısa süre içinde ortadan kaldırılacak. Söz konusu metnin her iki ülke meclislerinde tartışılması için doğal olarak teknik zamana ihtiyaç var. Ancak daha sonra, karşılıklı büyükelçi değişimi ve kara sınırlarının yeniden açılması söz konusu olacak. Hava sahası zaten bir süredir açılmıştı.
LA STAMPA: Türk politikasında artık tabulara yer olmadığını söylediniz.
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Kürt meselesi veya Ermeni meselesi gibi yasak konular artık yok. Eğer bir ülkede demokrasi seviyesi artarsa, bunun sonucu olarak tabular ortadan kaybolur.
Ve eğer biz, "komşu ülkelerle sıfır sorun" diplomasimizi ileri götürmek niyetindeysek, her konuda konuşabilmemiz gerekir. Arşivleri inceledikten sonra bir hükme varılması için, iki taraf tarihçilerinden oluşan ve üçüncü ülke araştırmacılarının da katıldığı bir karma komisyon önerdik. Askerî arşivleri de açtık ve araştırmacıların hükmünü kabul edeceğimizi söyledik. Ancak tabuları ortadan kaldırmak, fikirleri alakadar eder, söylemi değiştirmek daha yavaş bir süreçtir.
LA STAMPA: Erivan ile aranızdaki siyasi dönüm noktasını başlatan belli bir olay var mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: İki sene önce Cumhurbaşkanı Sarkisyan seçildiğinde, kendisine resmî bir metin değil de, samimi bir kutlama mesajı gönderdim; o da aynı samimiyetle cevap verdi. Sanırım buzlar o anda kırıldı. Daha sonra karşılıklı davetler, iki tarafın futbol takımlarının maçları, oldukça sembolik anlam taşıyan yer ve zamanlarda yapılan açılım beyanatları oldu. Ama genel olarak tüm dünya değişiyor; Türkiye de değişiyor.
LA STAMPA: Ülkenizde bu açılımı destekleyen ve engelleyenler var mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Uzlaşmaya yanaşmayan tavırlarla karşı koyanlar var. Bu doğaldır, çünkü neredeyse bir yüzyıldır sürüklenen bir sorun söz konusu. Ama bu sorunu çözmek isteyenler de var. Benim için önemli olan, çözmek isteyenlerin diğerlerine kıyasla sayıca daha fazla olmalarıdır.
LA STAMPA: Zamanın açılım bakımından artık olgunlaştığını şahsen ne zaman düşündünüz?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Ağustos 2008'de Kafkas savaşı patlak verdiği zaman. Sorunlar çözülmediği, dondurulmuş kaldığı zaman, o noktada bu sorunlar yeniden buzdolabına koyulmak suretiyle çözülemez. Böyle yapmak gayet kolaydır, ancak bazı tehlikelere maruz kalınır. Oysaki o bölgede istikrara, iş birliğine ihtiyaç var. Ve Ermenistan'ın o bölgede bir yeri var. Bu ülkede meydana gelecekler, pek çok yönde fayda üretecek, çok uzaklara kadar ulaşacaktır.
LA STAMPA: Erivan ile gerçekleştirdiğiniz açılımlarda, Kayseri doğumlu oluşunuzun, Anadolulu bir Türk oluşunuzun yardımı oldu mu?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: İlk kez bana bu soru yöneltiliyor. Açıkça söylemem gerekirse olmadı.
LA STAMPA: Söylemek istediğim: Ev sahibesi olarak eşinizin Bursa'da Ermeni Cumhurbaşkanı için yemek yapmasının belli bir anlamı var mı?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Anadolu'da geleneklerin misafirlere karşı belli kuralları olduğunu söyleyebiliriz ve Ermeniler bu adetleri gayet iyi biliyorlar. Ancak doğru bilgi vermek adına, yemekler burada, Ankara'da hazırlandı ve sonra Bursa'ya götürüldü ve eşim akşam yemeği organizasyonunu tümüyle kontrol etmeyi arzuladı. Eşimin yemek yaptığını söylemek sanırım biraz fazla olur.
LA STAMPA: Ermenistan ile yakınlaşmadan dolayı Azerbaycan biraz endişeli görünüyor.
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Ülkelerimizin her ikisinin de İslam dünyasına ait olduğu bir gerçek ve Erivan'ın Hristiyan askerleri Dağlık Karabağ'ı aldığında biz açıkça Bakü'nün tarafında yer aldık. Doğal olarak Azeriler, bugün bizimle Ermenistan arasında olanları son derece dikkatle izliyorlar. Ancak Dağlık Karabağ'dan bahsedilirken, sadece o bölgedeki Ermenileri değil, bir tampon bölge oluşturmak üzere Erivan tarafından işgal edilen etraftaki yedi bölgeyi de düşünmek lazım. Bu, farklı bir sorun çünkü o bölgelerden Azeri mülteciler hareket etti. Bu iki ülkenin tampon bölge sorununu çözeceği kanısındayım. Ayrıca, imzalanan anlaşmanın etkileri Bakü'ye de avantajlar getirecektir.
LA STAMPA: Erivan ile ilişkilerin yeniden başlamasında Batılıların yardımı oldu mu?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Gerçek arabuluculuk İsviçre tarafından yapıldı; Batılılar bizi cesaretlendirdi.
LA STAMPA: Cesaretlendirmenin kimi zaman fazla bir anlamı olmuyor. Tek kaydadeğer rolün Rusya tarafından oynandığı söyleniyor.
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Rusya'nın, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki müzakerelerde önemli bir rolü oldu ve olmaya devam ediyor.
LA STAMPA: Güney Kafkaslarda sizinle Ermeniler arasındaki yakınlaşma, Kuzey Kafkaslarda Gürcistan'da, Osetya'da, Abhazya'daki gerginlikleri dengeliyor mu?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu, uzun bir istikrarsızlık tarihi olan bir bölgedir. Ama durum normalleşirse, burada var olan enerji kaynakları gözönüne alınırsa, o zaman Kafkaslar gerçekten herkes açısından avantajlı, açık bir kapı haline gelir.
Türkiye'nin bölgede gösterdiği tüm çabanın nedeni budur. Geçen yıllarda bu bölgenin sorunları ikinci düzey diplomatlara teslim edilirdi; bu, içerdikleri sorunları çözmeksizin dosyaları açık tutmak anlamına geliyordu. Oysaki şimdi sorunlar iki ülkenin cumhurbaşkanlarının masasında bulunuyor; tamamen farklı bir durum söz konusu.
LA STAMPA: Ancak Kafkaslarda ve özellikle de Türkiye'de çok sayıda gaz ve petrol boru hattı kesişmekte. Bu projelerden bazıları politik olarak birbirine zıt gibi görünüyor; Amerika ve Avrupa'nın desteklediği Nabucco ve özellikle Rusların desteklediği Güney Akım gibi.
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Hayır, birbirlerine zıt değiller. "Birbirlerini tamamlıyor, birbirlerini bütünleştiriyor" diyorum. Yeni petrol boru hatları kazılıyorsa bundan korkmamak gerekir. Ülkemiz topraklarından geçen gaz ve petrol birer silah değildir. Güvenilir ve öngörülebilir bir davranışa sahip olmak, Türkiye'nin sağlam bir geleneğidir. Coğrafi nedenlerle ayrıcalıklı bir pozisyonda bulunduğumuz söylenebilir, ancak bu doğal bir unsurdur; bizim irademize bağlı değildir.
LA STAMPA: Gaz ve petrol boru ağları büyümeye devam ederse, büyük miktarda musluğu kontrol edeceksiniz. Fırat ve Dicle nehirlerinin kaynaklarını da kontrol ediyorsunuz. NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip olduğunuz halde, askerî pozisyonunuzdan daha önemli bir stratejik pozisyonunuz olacak.
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu bağlamda haklısınız. Ama tekrar söylüyorum: Topraklarımızdan geçen gaz, bizim için bir silah değildir. Rus gazı Ukrayna'dan geçmediği için Avrupa'nın tedarik sorunları olduğunda, Yunanistan hiçbir sınırlama görmedi, bizim tedariklerimiz düzenli olarak ulaştı. Ayrıca komşularımızla "sıfır sorun" politikası istiyorsak, gaz muslukları şantaj aracı olarak kullanılamaz. Sözleşmeler mevcut ve ciddi bir ülke bu sözleşmelere riayet eder.
LA STAMPA: Ermenistan konusuna dönecek olursak bu, Osmanlı İmparatorluğu'ndan miras aldığınız bir tarih ve bugün, ılımlı İslami bir parti bu mirasa son vermek istiyor. Aynı zamanda bu nedenle de mi sizin yeni-Osmanlılar olduğunuz söyleniyor?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Bu terimi Batılılar icat etti ve daha sonra bizim lügatimize da girdi. Komşu ülkelerle iyi ilişkilere sahip olmak, tarihlerini ve zihniyetlerini anlamak, kendi bakış açısını empoze etmeden ve diğer insanların kimliklerini deforme etmeden (bugün Afganistan'da olduğu gibi) sorunları çözmek, anlamına geliyorsa, o zaman bu terimi paylaşıyorum. Eğer tam tersi, Batı yanlısı bir çizgiden uzaklaşmak, Atlantik yükümlülüğümüzü unutmak, Brüksel'e doğru tatminsizlik göstermek, imparatorluk retoriğini yeniden gündeme getirmek anlamına geliyorsa, o zaman bunu paylaşmıyorum.
LA STAMPA: Son olarak, bugün Türkiye'nin Ermeni meselesi konusunda nihai olarak sayfayı çevirdiği söylenebilir mi?
SAYIN CUMHURBAŞKANI: Evet, bu bizim seçimimizdir. Elimizden geleni yapıyoruz. Ama diğerleri de aynı iradeye sahip olmalıdır.

Yazdır Paylaş Yukarı