Diyanet İşleri Başkanlığı Tarafından Verilen İftar Yemeği'nde Yaptıkları Konuşma

17.07.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Bismillahirrahmanirrahim.

Değerli Misafirler, Değerli İlim ve Fikir adamları, İslam Dünyasının Dört Bir Yanından İstanbul’a Teşrif Eden Değerli Misafirler,

Önce hepinize hoş geldiniz diyorum. Bu mübarek Ramazan ayında, “Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi” başlıklı toplantıyı organize ettiği için, başta Diyanet İşleri Başkanlığımız olmak üzere, onunla işbirliği yapan bütün kurumları da tebrik etmek istiyorum. Sizleri, burada görmekten büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Maalesef  İslam dünyası çok sıkıntılı günler geçiriyor. Biraz önce burada konuşan değerli ilim adamları, İslam dünyasının farklı ülkelerinden, farklı mıntıkalarından gelenler, burada güzel konuşmalar yaptılar ve durumu gayet güzel izah ettiler. Ümit ediyorum ki bugün, yarın ve ertesi gün yapacağınız toplantılarda çok güzel tartışmalar olacak. Ve bu tartışmaların neticesinde çok güzel neticelere varacaksınız. Ve bunlar, bütün İslam dünyasına, İslam dünyasının yöneticilerine, din adamlarına, herkese ışık tutan fikirler ortaya çıkartacaktır.

Toplantının ilan edilen amacının da gösterdiği gibi, bölgemizde uzun yıllardır yaşanan ve Müslümanlar için adeta utanç verici bir mahiyet kazanan kanlı olayları sadece konuşmak değil, tartışmak değil, bir noktada onlara yol göstermek sorumluluğunu hissettiğimiz için buradasınız hepiniz. Tabii ki bir taraftan Müslümanlar olarak olup bitenlerden açıkçası utanıyoruz. Çünkü iç savaşlar yaşanıyor, çünkü Müslümanlar birbirlerini katlediyor, çünkü komşular birbirlerinin evini yıkıyor. Bir taraftan da çok büyük acılar çekiyoruz. Bu, ne Müslümanlığa yakışır ne insanlığa yakışır.

Tanıdığımız şehirler yerle bir ediliyor. Bildiğimiz büyük tarihi varlıklar yok ediliyor. Gözümüzün önünde binlerce insan öldürülüyor, çocuklar yetim kalıyor, kadınlar dul kalıyor. Milyonlarca insan, evlerinden barklarından ayrılıyor, mülteci duruma düşüyor ve çok sıkıntılı bir hayat yaşıyor.

Bugün İslam dünyasının dört bir yanından gelen sizlerin bulunduğunuz ülkelerin belki bazılarında huzur var, ama çoğunda da acı var. “Komşusu açken kendi tok olan bizden değil” diyen bir dinin mensupları olarak, komşusunun evi yangınken, komşusunun evi yerle bir edilirken, bizim rahat olmamız, acı çekmememiz, bunun çilesini hissetmememiz, tabii ki mümkün değildir. Ama sadece üzülmek yetmez. Buna yol gösterici çalışmaları da muhakkak yapmamız gerekmektedir. İşte sizlerin bir araya gelmeniz; ilim erbabının, Kur-an’ın, Sünnetin yolunda insanlığı aydınlatan, yol gösteren sizlerin düşünmeniz, tartışmanız ve yol gösterici fikirlerle ortaya çıkmanız, eminim ki devlet adamlarına, yöneticilere, sorumluluk hisseden herkese çok büyük bir rehberlik edecektir. Onun için burada gayet açık seçik konuşmak gerekir. Kendi kusurlarımızı önümüze koymak gerekir. Her şeyi başkasından, bizim dışımızda görmemek gerekir. Bazen basiretsizlikler, bazen ihtiraslar, bazen çok başka arzular, mezhepleri, dinleri, çeşitli akımları istismar ederek, aslında bu çatışmalara meydan vermektedirler. Yoksa bu çatışmaları sadece mezhep çatışması, din çatışması gibi göstermenin de yanlış olduğu kanaatindeyim. Bunun altında aslında bunları istismar eden, kendilerine güç çıkarmak isteyen, kendilerine pozisyon bulmak isteyen, hakimiyet kurmak isteyen kişiler, akımlar, otoriteler ve bütün güç toplamak isteyenler vardır. Onun için burada, hepimizin, herkesin aklını başına alması ve bu yanlışlara kapılmaması gerekir.

Değerli İlim Adamları,

Sizler cesur bir şekilde doğruları söylemek durumundasınız. Hiç bir şeyden sakınmadan yol göstermek durumundasınız. Olur ya idareciler bazen başka saiklerle farklı yollara kayabilirler. Ama sizin o zaman hiçbir şeyden çekinmeden, hakkı, doğruyu çıkıp ortaya koymanız gerekir. Hiçbir zaman ne siyasi otoritelerden ne yüksek mevkilerdeki kişilerden; din adamları doğruyu söylemekten çekinmez. Doğru neyse onu söyleyeceksiniz. Yoksa İslam aleminin bu perişan hali bu şekilde Allah korusun devam etmeye devam eder ve sürer.

Tabii ki bu yaşananlar, bir taraftan dinimiz adına yapılıyor gibi gözüküyor. Bazı hareketler var ki, bunların başlıklarında bir sürü İslami terminolojiler, mukaddes kelimeler, büyük İslam alimlerinin ismini taşıyan hareketler, bütün bunların adı altında da hareket ediyorlar. Böyle olunca din de, İslam da çok farklı bir şekilde tanıtılıyor. Buna hiç kimsenin tabii ki hakkı yok. Bu, bir taraftan dinin, İslam’ın tebliğini zorlaştırdığı gibi, bir taraftan da bugünkü dünyada Müslümanlar her yerde yaşıyorlar; batı toplumu içerisinde yaşıyorlar, Avrupa’da, Amerika’da, başka yerlerde de yaşıyorlar; bütün onların hayatını da tabii ki çok büyük zorluklar içerisine sokuyor. Ve oralarda İslam’ın en güzel şekilde anlatılmasının, yayılmasının önüne de maalesef geçiliyor. Onun için hepimizin, önce kendimize bakmamız gerekiyor. Kendi kusurlarımızı düzeltmemiz gerekiyor. Sonra da tabii büyük bir dayanışma içerisinde olmamız gerekiyor. Bu dayanışmayı göstermediğimiz takdirde o zaman herkes paramparça. Bu dayanışmayı göstermediğimiz vaziyette, çok büyük bir zafiyet de ortaya çıkıyor. İşte görüyorsunuz, herkesin gözü önünde, sadece dünyanın değil, bütün Müslümanların da gözü önünde, Filistin’de yaşananlar, Gazze’de yaşananlar. Çok büyük bir utanç, çok büyük bir acizlik var.

Bu vesileyle bütün hayatını kaybedenlere, şehitlere, Allah’tan rahmet diliyorum. Bütün bunları durdurabilmek için, İslam dünyasının güçlü bir dayanışmayı göstermesi gerekmektedir. Bu dayanışmayı göstermediğimiz süre içerisinde de daha çok büyük felaketler, daha çok büyük acılar çekilir. Halbuki İslam dünyasında Cenab-ı Allah her türlü vaziyeti vermiş vaziyettedir. Bu nimetler, insanların mutluluğuna, refahına harcanması gerekirken, maalesef bu nimetlerin üzerinde insanlar, fakirlik, acizlik ve büyük bir zulüm çekmektedirler. Tabii ki başkaldırıların hepsi yanlış değil. Bir yerde zulüm varsa, bir yerde adaletsizlik varsa, bir yerde haksızlık varsa, bir yerde eşitsizlik varsa, insanlar bunu ifade etmeye önce başlarlar. En tabii taleplerini dile getirdiklerinde onlar susturulursa, o zaman da maalesef ortaya çıkan manzaralarla karşı karşıya kalırız. Onun için hepimizin aklımızı başımıza toplamamız gerekiyor. Burada din adamlarına, İslam alimlerine çok büyük görev düşüyor; een zor şartlarda bile doğru neyse bunu Allah için açıkça söylemek. Bunu söylerken de tabii ki Kur’an’ın, Sünnetin en güzel şekilde tefsirini, en güzel şekilde bugünkü çağa anlatımını yapmak gerekiyor.

Bugün maalesef, bazı hareketler çeşitli fetvalarla da yola çıkıp, din adına hareket ettiklerini söylüyorlar. Din adına insanlar öldürülüyor. Din adına gerçekten utandığımız manzaralarla karşı karşıyayız. İslam dünyasında çapraz savaşlar var. Bütün bunlar, bir taraftan cehaletten olduğu gibi, bir taraftan da tabii ki dirayetli yönetimlerin olmayışından kaynaklanmaktadır. Ümit ediyorum ki sizin bugün, yarın yapacağınız toplantılar ve yapacağınız açıklama makes bulur. Yapacağınız açıklama, belki her şeye çare olmayacaktır. Belki çatışmaları durdurmayacaktır. Ama sizler gibi İslam dünyasının değerli alimlerinin, değerli düşünürlerinin açık, berrak bir şekilde doğruların altına imza atmanız ve bunun duyulması bile; başlı başına çok büyük bir olaydır.

Bundan dolayı bu toplantıyı tertipleyenleri tebrik ediyorum. Bu toplantıya İslam dünyasının dört bir yanından teşrif eden, sizlerin hepinize hoş geldiniz diyorum. Hepimizin gözü arkada. Biraz önce aranızdan çoğunuzla selamlaştım, konuştum. Hepinizin geldiği yerlerde acı var. İnanın ki acısı olamayan ülkelerdeki Müslümanların da gönlü ve kalbi sizlerle beraber. Dolayısıyla böyle sıkıntılı bir Ramazan geçiriyoruz. Cenab-ı Allah inşallah bu mübarek günler yüzü-suyu hürmetine, yaklaşan Bayram hürmetine, bu acıların dinmesi için herkese basiret verir, herkese sağduyu verir ve bu çekilen acılar, zulümler, ızdıraplar, gözyaşları en kısa süre içerisinde biter. Bir kez daha hepinize sevgilerimi. muhabbetlerimi sunuyorum. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Ve İstanbul’a teşrif ettiğiniz için de hepinize çok çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.

Yazdır Paylaş Yukarı