Adana Ticaret Borsası 100. Yıl Ödül Töreni’nde Yaptıkları Konuşma

24.04.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Adanalılar,

Öncelikle hepinizi büyük bir muhabbetle selamlıyorum. Bugün sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Bugün değerli bakanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanları ve Adana’nın siz ileri gelen eşrafları, müteşebbisleri, işadamları, -aranızda hanımefendiler de var, onları da görüyorum- hepinizle beraber olmak gerçekten büyük mutluluk veriyor bana.

Bundan birkaç ay önce, belki üç dört ay önce -zaman çok hızlı geçiyor- Adana Ticaret Borsası’nın Yönetim Kurulu Çankaya’ya gelip beni ziyaret ettiklerinde, Borsa’nın 100. yıl dönümü vesilesiyle programları olduğunu söylediklerinde ve bu vesileyle aralarında bulunmamı istediklerinde, ben de memnuniyetle “Tamam, gelirim” dedim. Muhakkak ki Adana’ya olan sevgimin ötesinde, sizlere, özellikle iş dünyasına, özellikle Adana’nın müteşebbislerine; üreten, istihdam eden, vergi ödeyen sizlere daha çok destek vermek, sizleri daha çok teşvik etmek ve Adana’yı topyekûn daha da öne çıkartmak ve  sahiplenmek arzusuyla “Evet tamam, geleceğim” dedim. Bugün gerçekten memnunum, çünkü birçok işlerimizin ve önemli birçok görüşmelerimizin, temaslarımızın ve misafirlerimin yanında bu ziyareti gerçekleştirdim.

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı olarak Adana’ya bu ikinci gelişim. Ama daha önce siyasi hayatta bulunduğum süre içinde, hükümetteyken defalarca geldim gittim buraya.

Adana’nın Türkiye’de çok önemli bir yeri olduğuna inanan bir kişiyim. Her şeyden önce, tarih boyunca burası hep bereketli topraklar olmuş. Tarih boyunca insanların gelip yerleştiği topraklar olmuş. İnsanları cezbeden esas şey tabii ki o zamanlar, gıda tarım ve onun da temeli bereketli topraklar. Bütün Mezopotamya ve tarihi gelişmelere ev sahipliği yapmış bir bölge burası. Taşköprü her şeyi ispatlıyor. Bundan binlerce yıl önce yapılmış, neredeyse bildiğim kadarıyla milatla yaşıt, 2000 yıl kadar eski olduğunu tahmin ediyorum, bu köprünün. Böyle bir köprü o zaman yapıldıysa, düşününün ki, o zamanlar bile insanların ne kadar çok ilgisini çekmiş ve cazip olmuş topraklar buralar. Bizim tarihimiz içerisinde de gerek Selçuklular, gerek Osmanlılar ve muhakkak ki Cumhuriyet döneminde de Adana her zaman ilgi çeken, cazip olan ve önde olan yerleşim yerlerinden birisi olmuş.

1950-60-70’li yıllarda Adana deyince akla gelen şey pamuk, tarım ve tabii ki büyük tekstil fabrikaları. Yaz mevsimi, pamuk toplama mevsimi geldiğinde, Türkiye’nin dört bir köşesinden, özellikle de Doğu-Güneydoğu bölgelerimizden insanların koşarak geldiği kazanç merkezi olmuş, Adana. Tabii ki bu kadar insanın geldiği yerde büyük sosyal olaylar, çok büyük kültürel zenginlik, çok büyük farklılıklar hep olmuş ve bütün bunlara sahne olmuş bir şehir Adana. Bütün bunlar tabii ki kültüre de çok yansımış. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, -ki hemşehriniz- romanlarında hep o zaman Adana’da gördüklerini uzun uzun anlatmışlar. Bir dönemler Türk sinemasına hep konu olan bir şehir burası. Dolayısıyla Adana’nın bu kendine has özellikleri sadece sizin için değil, Türkiye için de büyük bir zenginlik. Belki son yıllarda çeşitli değişimlerin neticesinde -burada açıkça sizinle de paylaşmam gerekirse- nispi olarak bir gerileme olduysa da, bu potansiyel burada. Bunu tekrar sahiplenmek, bunu muhakkak ki tekrar ayağa kaldırmak ve hak ettiği seviyeyi yakalayıp bir yere getirmek gerekir. Onun için doğrusu Cumhurbaşkanı olarak iki kez gittiğim yerler çok değil. Onun için Adana’ya gelmeyi çok istiyordum. Daha önceki geldiğimde de sizlerle birçok toplantılar yaptık. Organize Sanayi Bölgesi’nde, Ticaret Odası’nda o zaman da hep düşüncelerimi paylaştım ve hatta hatırlayacaksınız o zaman Adana’da sadece bir devlet üniversitesinin olması ve hiçbir vakıf üniversitesinin olmamasını da büyük bir hayretle karşılayıp, hemen birkaç  üniversite kurulması ile ilgili talimatları vermiştik. Ve bugün çok şükür çok güzel gelişmeler var.

Yine Adana deyince benim çocukluğumda aklıma gelen şey; zenginlikti. Hep zengin insanların olduğu, hatta burada doğmayan, belki başka yerlerde doğup da taşı toprağı altın gibi olan Adana’ya gelip, burada büyüyen, zenginleşen ve belki daha sonra buradan da başka yerlere giden aileler çoktur. Bunların içinde benim hemşehrilerimin de olduğunu en iyi sizler biliyorsunuz. Şimdi de tabii aranızda onlardan çoğunu görüyorum, Adana böyle bir yer.

Pamuğun piyasasındaki değişiklikler, tekstil piyasasındaki değişiklikler belki o eski önemi biraz azaltmış olabilir. Bu dünyanın başka yerlerinde de oldu, Sanayi Devriminin merkezi olan İngiltere’de de böyle oldu vaktiyle. Orada da ilk zenginlik esas o zaman yün ile başladı biliyorsunuz, tekstille, ama ondan sonra kendi dönüşümlerini sağladılar.  Şimdi bizim de muhakkak hem Türkiye olarak, hem Adana olarak bu dönüşümleri sağlamamız, çağa en iyi şekilde ayak uydurup, potansiyeli zenginlik olan, bereket olan bu toprakları ve bu bölgeyi daima müreffeh, daima zengin ve daima mutlu yapmamız gerekir. Bununla ilgili şüphesiz ki çok büyük çalışmalar var.

Her şeyden önce Organize Sanayi Bölgesini hatırlıyorum, gittiğimde tıklım tıklım doluydu orası. Herkes buraya gelip yeni yatırımlar yapmak istiyor, ama yer bulamıyordunuz. Bilmiyorum gelişmeler ne oldu, biraz önce Vali Bey’e de sordum, yeni araziler hep muhakkak ki temin ediliyor, yeni organize bölgeleri muhakkak ki kurulacak ve Adana o değişimini de sağlıyor.

Biraz önce burada verdiğimiz ödüller Türkiye’nin ilk 500’üne giren  birçok firmanın, -bildiğim kadarıyla 12- Adana’da olması, bunun en güzel göstergesi. Önümüzdeki yıllarda da çok büyük şirketlerin, firmaların çıkacağına da inanıyorum. Çünkü bu topraklar sizi mecbur eder. Ayrıca müteşebbis ruhu olan, geleneği olan bir yer burası. Onun ötesinde kültürü olan bir yer burası. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında, hatta ondan önce çıkan birçok gazetelerin, dergilerin, kültür hayatının da burada çok zengin olduğunu hep biliyoruz. Şimdi bilim, ilim hayatının da yine zengin olduğunu biliyoruz ve bundan sonra da çok daha zenginleşeceğinden hiç şüphem yok.

Bazen ilk olunca o ileride dezavantaj oluyor. Türkiye’nin işte ilk havaalanlarından birisidir buradaki havaalanınız. Tabii ki şimdi küçüldü, etrafı bütün binalarla çevrildi, yetersiz. Ama siz de biliyorsunuz ki, çok büyük bir havaalanı yapılıyor, ayrıca hızlı tren bağlantıları bütün bunlar gerçekleşecek ve sadece Türkiye içerisiyle değil; önce bölgemiz, bütün Ortadoğu Bölgesi ve bütün dünya ile de Adana’nın var olan irtibatı çok daha güçlü bir şekilde devam edecek.

Hepinize şunu tavsiye ederim: Yaptıklarınızı, ürettiklerinizi Adana için ve Türkiye için değil, bütün bölge ve bütün dünya için yapacaksınız. Ölçekleriniz artık böyle olacak, büyüklükleriniz böyle olacak. İnşallah önümüzdeki yıllar içerisinde bölgedeki istikrarsızlıklar da gidecektir.

Maalesef çok acılar çekiliyor. Başta Suriye’de olup bitenler, hepimizi muhakkak ki derinden etkiliyor. Önce insan olarak hepimizi çok derinden etkiliyor, hemen yanı başınızdaki komşunuzun evinin ateş içinde olması, harap olması. Allah hiç kimsenin evini, ülkesini o şekilde harap duruma getirmesin. Ama muhakkak ki bu, o ülkeyi yönetenlerin yanlışları neticesinde ortaya çıkıyor. Bunlar geçecektir eninde sonunda. Nasıl Irak’ta çok büyük olaylar yaşandı ve hâlâ da yaşanıyor, ama bir taraftan da baktığınızda,  Türkiye’nin nerdeyse en çok ihracatının oraya olduğunu görüyorsunuz. Çok büyük bir dinamizm var. Aranızdan da eminim ki çok büyük işler yapanlar var oralarda. Şu bir gerçek: Hangi bölgede siyasi istikrar ve güvenlik varsa, dünyanın o bölgesinde de önce huzur olur, sonra da kalkınma olur, ekonomik gelişme olur. Ülkeler için de tabii ki bu geçerli. Ülkeler içindeki istikrar, ülkeler içindeki huzur ve ülkeler içerisindeki güven de ülkelerin gelişmesi, kalkınması ve büyümesi, müreffeh olması, mutlu olması için birinci şarttır. Bunu hepiniz tecrübelerinizle de görüyorsunuz. İstikrarsızlığın olduğu dönemlerde, sizler ne kadar çok işinizde gücünüzde olsanız, ne kadar çok kendi şirketlerinizi iyi kontrol etseniz, zemin birden bire oynayınca, halı birden bire altınızdan gidince; siz istediğiniz kadar gayret sarf edin, birdenbire ekonomik dengelerin, bütçelerin, bilançoların, her şeyin değiştiğine bu ülke çok şahit olmuştur.

Uzun yıllar, nerdeyse otuz-kırk yıldır yüksek enflasyon, yüksek faizlerle sizler çalıştınız. O günleri kimse hatırlamak istemez ve o günleri hatırlamamak da lazım. Ama akılda da tutmak lazım. Çok şükür onlar artık kırıldı. Otuz sene sonra bir nesil tek rakamlı enflasyon görmeye başladı. Faizlerde düşme görmeye başladı. Şimdi tabii ki Türkiye’nin  bunun kıymetini bilip,  bunu daha da ileriye götürmesi lazım. Siz şirketlerinizi büyütmek istersiniz, sizin şirketleriniz büyüdükçe de Türkiye büyür. Bizler de Türkiye’yi büyütme sevdalısıyız,  ama büyümenin sürdürülebilir olması çok önemli. Siz şirketinizi büyütebilirsiniz, borçlarla yatırım yapabilirsiniz, krediler alırsınız yatırım yapabilirsiniz, ama onları ödeyebilir ve onu çevirebilirseniz o zaman gerçek büyüme olur. Sürdürülebilir dediğim şey bu. Yoksa birdenbire büyüme olabilir. Türkiye’nin yüzde altı, yüzde yedinin altına düşmeyecek bir büyüme trendini muhakkak yakalaması lazım. Nasıl birkaç sene önce dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında  yüzde on, yüzde onbir, yüzde dokuz, yüzde sekizlerle övünüyorduk, şimdi yine birdenbire bu büyümeyi arttırmamız lazım. Ama bugünkü halimizi de yine takdir etmek gerekir, çünkü Avrupa içerisinde en çok büyüyen, büyümesi en büyük olan ülke yine Türkiye tabii ki.

Değerli İş Adamları,

Değerli Adanalılar,

Bunun için istikrar şart, güven de şart. Güven geleceğe bakmak demektir. Sizler iş adamı olarak yatırım yaparken, sizler iş adamı olarak işlerinizi büyütürken hep geleceğe bakarsınız, tahmininizi yaparsınız ve ona göre olur. Yabancılar da böyle bakar. Bizim yabancı sermayeyi Türkiye’nin her tarafına getirebilmemiz için Türkiye’yi bir taraftan çok istikrarlı, bir taraftan da çok güvenli tutmamız gerekir. Unutmayın ki sizlerin tasarrufları, yani Türk halkının, hepimizin tasarrufları Türkiye’yi yeteri kadar büyütmüyor. Büyüyebilmek için, yatırım yapabilmek için bir taraftan tasarrufun olması lazım. Türkiye’nin tasarrufunun maalesef çok düşük olduğu ortada. Onun için başkalarının tasarruflarını bu ülkeye getirmek zorundayız. Çevremizdeki bütün ülkelerin, Arapların, Rusların, Amerikalıların, İngilizlerin tasarruflarını  getirmek lazım ki, burada işler yapılsın ve burada yatırımlar olsun. Bunun için de herkes geleceğe baktığında güven görmesi lazım. Bunun da yolu muhakkak ki gayet açık, şeffaf, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin en güzel şekilde çalıştığını göstermemizden geçer. Şimdiye kadar nasıl yaptıysak, bundan sonra da eminim ki hep böyle olacaktır. Size sadece bir örnek vermek isterim: 10 yıl önce Türkiye’ye yılda sadece 1 milyar Dolar gelirdi, yatırım için dışarıdan. Çünkü ancak o kadar güvenirlerdi. Şimdi ise bütün bu hukuki değişikliklerden, demokratik değişikliklerden sonra, istikrardan sonra Türkiye’ye olan güven arttı ve her yıl 10 milyar doların üzerinde sermaye geliyor. Bazen 15-20 milyar Dolara yaklaşık sermaye geldi. Bu nedir, bunlar da işte Türkiye’nin büyümesinin sağlanmasına katkı yaptı. Bundan sonra da bizim tekrar 10 yıl içerisinde yaptığımız gibi, bu reform, köklü değişiklikler; özellikle hukuku üstün tutan, şeffaflığı sağlayan ve öngörülebilirliği temin eden reformları hep birlikte, elbirliği içinde yapmamız gerekir.

Türkiye’de kurumların işlediğine en güzel örneklerinden birisi işte seçimlerdir. Bir süre önce, mahalli seçimleri yaptık. Halk kime karar verdiyse onları belediye başkanı yaptılar. Bu vesileyle Adana’da da hem Büyükşehir Belediye Başkanı’nı, hem diğer ilçe belediye başkanlarının hepsini tebrik etmek istiyorum ve hep başarılar diliyorum. Belediyelere çok iş düşüyor. Çünkü belediyeler nihayette şehrin geleceğini tayin ediyorlar, imar faaliyetleriyle ve diğer faaliyetleriyle. Şehirlerin geleceğini ya karartırlar veyahut da aydınlatırlar. Bunu özellikle bütün belediye başkanlarına söylüyorum. Eğer vizyoner, uzak görüşlü, günlük meselelerden uzak bir belediyecilik anlayışı ile hareket ederseniz, o zaman şehrinizin geleceğini aydınlatırsınız.

Türkiye’de diğer seçimlerde hepsinin kuralı belli artık. Geçmişte en çok sıkıntısını çektiğimiz şey biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olurdu. Birçok tartışmalar olurdu. Tartışmaların olmasından daha tabii bir şey olmaz. Çoğulculuğun olduğu yerde bunlar olacaktır. Ama önemli olan kurallar belli ise, bu kurallara saygı çerçevesi içerisinde tartışmaların olmasıdır. Önümüzdeki ilk seçim Cumhurbaşkanlığı ile ilgili seçim olacağı için, bunun da kuralları gayet ortadadır, bellidir. Onun için bundan dolayı herhangi bir öngörüsüzlük, herhangi bir risk priminin Türkiye’ye çıkmaması gerekir. Daha sonra da günü gelecektir genel seçimler olacaktır. Dolayısıyla Türkiye bunları hep şimdiye kadar ispatlamıştır, bundan sonra da hep ispatlayacaktır.

Tekrar Adana’ya dönecek olursak, Adana’nın gerçekten kıymetini bilin. Buranın taşı toprağı gerçekten altındır. Cenabı Allah buraya böyle büyük bir bereketi vermiş. Bunu harekete geçirmek daha da ileriye taşımak yine sizlerin elinizdedir. Biliyorum ki, başta yerel yöneticiler ellerinden geleni hep yapacaklardır. Değerli milletvekillerinizi yakinen biliyorum, onlar Ankara’da her şeyi yapıyorlar. Yeri geldiğinde hep bizleri de devreye sokuyorlar. Sayın Bakanınızı gayet çok yakinen biliyorum. Onu siz de bilirsiniz, ne kadar yakın tanıdığımı. O da muhakkak ki Adana için elinden gelen her şeyi yapacak. Ama sizin hepinizin artık çok kenetlenmeniz gerekir. Şüphesiz ki, hükümetin ve benim temsilcim olarak Vali buradaki devlet organlarının koordinasyonunu en iyi şekilde sağlayacak.

Şimdi, seçimler geride kaldığına göre, buranın geleceği için hepinizin çok kenetlenmesi gerekir. Bakın Adana Ticaret Borsası’nın 100. Yıl Dönümü vesilesiyle buradayız. Türkiye’nin birçok devlet kurumları vardır ki yaşı 100’den büyüktür. Başta Silahlı Kuvvetlerimiz, Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, bunların kuruluşları yüzlerce yıl geriye gider. Sayıştay, Danıştay gibi kuruluşların yıl dönümlerini kutlarız, 150. yılı, 160. yılı diye. Yani devlet kurumları Cumhuriyet’ten çok eski. Ama Cumhuriyet’ten çok eski ekonomik kuruluşumuzun sayısı çok azdır. İşte bunlardan birisi de Adana Ticaret Borsası’dır. 100. yıl dönümü kutlanıyor. Cumhuriyet kurulmadan, yeni devlet kurulmadan önce burada ticaretin ne kadar canlı olduğunu düşünün. Aslında Osmanlı döneminde de burada çok büyük çiftlikler kuruldu. Biliyorsunuz Seyhan Barajı’nın ilk yapım çalışmaları Sultan Abdülhamit döneminde başlar, projeleri falan. Ama 1950’lerde ancak başlandı, 1956’da bildiğim kadarıyla açılışı yapıldı. İlk biçer döver, ilk makine buralara gelmiştir, Adana’ya gelmiştir. Osmanlı döneminde Adana’da 20’ye yakın sanayi kuruluşu vardır, tekstil fabrikaları vardır. Burası çok köklü geleneği olan bir yerdir. Ticari geleneği olan bir yerdir. Buranın eşrafı güçlüdür, buranın işadamı güçlüdür. Bunu geleceğe hep beraber taşımamız gerekir. Bu sadece Adana için değil, bu, Türkiye için gerekli. Ankara’dan hükümet ve bütün devlet organları, burada da siz yerel yöneticiler ve işadamları, hep elbirliği içerisinde bunun gerçekleşeceğine inanıyorum.

Tekrar sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Tekrar söylüyorum. Buraya gelişimin sebebi, sizlere bu mesajı, bu motivasyonu vermek ve çok daha silkinip, kendine gelip, Adana’ya büyük hamleler yaptırmak gerektiğine inanıyorum. Ve bunu buradaki sizler yapacaksınız. Hep beraber siyasetçiler, yöneticiler ve bu şehrin sahipleri olan sizler yapacaksınız. Bunun da gerçekleşeceğine inanıyorum.

Bu toplantı vesilesiyle bu güzel otelin, açılışını daha yapmadınız ama fiilen açılış yapılmış oldu, resmi açılışını gayet güzel görkemli bir şekilde yapın, bütün işler bitince. Hemşehriniz Adalı Ailesi’ni de tebrik ediyorum. Bütün bu işler sevineceğimiz gelişmeler.

Hepinize başarılar diliyorum. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Burada olmayan bütün dostlarımıza da selam ve muhabbetlerimi iletmenizi sizden rica ediyorum. Sağ olun, var olun.

Yazdır Paylaş Yukarı