Sayın Cumhurbaşkanımızın TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda Yaptıkları Konuşma

17.04.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Konuklar,

İş Aleminin Değerli Temsilcileri,

TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi Toplantısında sizlerle beraber olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum ve bu vesileyle hepinize sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Eminim ki sizler de yakinen takip ediyorsunuz, Cumhurbaşkanı olarak özellikle iş dünyamıza ve iş dünyamızın bütün temsilcilerine, derneklerine, vakıflarına, farklı farklı görüşlerde, farklı farklı çatılar altında, hepsine daima kucak açıyorum. Hepsinin daima başarılı olması için de gayret sarf ediyorum. Şüphesiz ki esas çatı kuruluşunuz TOBB başta olmak üzere bütün iş âlemini de özellikle yurt dışı gezilerime de davet ediyorum. Dışarıdan devlet başkanları geldiğinde onlarla da buluşturuyorum. Birçok iş forumlarında bir araya gelip, sizlerin başarısını ülkemizin başarısı olarak gördüğüm için daima destekliyorum.

Şu bir gerçek ki: Türkiye’nin kalkınması, Türk ekonomisinin ana motoru artık sizlersiniz; özel sektördür. Bunu 1980’den sonra başlayan köklü değişiklerle gerçekleştirmeye başladık. Her ne kadar 2000’li yıllara kadar çok büyük sıkıntılar çekildiyse de; bir taraftan siyasi, bir taraftan ekonomik büyük krizler yaşandıysa da, zaman zaman demokrasi dışı sıkıntılarla, müdahalelerle karşılaştıysak da, büyük ekonomik krizler yaşandıysa da, trend bugün daima özel sektörü öne çıkaran, Türkiye’de demokrasiyi güçlendiren bir şekilde devam etmiştir.

Bundan sonra da tabii böyle olacaktır. Şüphesiz ki geçmişi, tecrübeleriyle en iyi bilen sizlersiniz, siz işadamlarısınızdır. Çünkü işadamları eli taşın altında olan insanlardır. İşadamları olarak ay sonu geldiğinde çalışanlara maaş ödeyeceksiniz, kiraları ödeyeceksiniz. Hazineden, devletten ödenmeyecek bunlar. Bu bakımdan sıkıntıları da en iyi siz bilirsiniz, başarıları da en iyi siz bilirsiniz. Türkiye’nin yüksek enflasyonlu, yüksek faizli dönemlerinde; bir gecede insanların zenginleşip fakirleştiğini, bir gecede borçlarının birkaç misli arttığını, bütün bunları siz geçmişte yaşamışınızdır. Onun için bugün birçok konuda daha hassas davranıyorsunuz. Bu tip acı deneyimler bir daha Türkiye’nin önüne gelmesin diye tabii ki uğraşıyorsunuz.

Ama birçok krizden de Türkiye dersini alarak yoluna devam ediyor, başta 2001 krizi olmak üzere. Tarihimizin en acı krizini yaşadık, milli gelirimizin neredeyse yüzde 25’ini kaybettik. Ama ondan sonra aldığımız derslerle finans sektörünü, bankacılık sektörünü, kamu, bütün bunları yeniden yapılandırıp, çok köklü demokratik, hukuki ve ekonomi alanındaki reformlarla Türkiye’yi yenilemeye başladık. Bunun neticesidir ki, 30 yıldan sonra Türkiye’de enflasyon -otuz yıl bir nesil demektir-  tek rakamlı seviyelere indi. Bunun içindir ki yüksek faizlerden gerçek, reel faizlerin neredeyse negatife geçtiği dönemlere yaklaştık. Bunun içindir ki, istihdamda Avrupa ile mukayese ettiğimizde çok daha iyi duruma geldik. Tabii bütün bunlar köklü reformlarla gerçekleşti.

Ekonomik, demokratik ve hukuki reformlar el ele devam etti, bütün bu süre içerisinde. Neticede Türkiye, içeriden, dışarıdan gelecek bütün şoklara karşı da daha hazır hale gelmiş oldu. Nitekim 2009’daki büyük küresel finans krizinden yeni en az zararla çıkan ülke haline geldi.

Bütün bunları şunun için söylüyorum: Bunları hafızamızdan atamayız. Bunları yaşayanlarsınız. Şirketlerinizin bilançolarını yaparken sene sonu geldiğinde kar mı, zarar mı ediyorsunuz, bunu bilemez haldeydiniz. Yurt dışından Türkiye’ye gelen yatırımcılar sene sonunda bakıyorlardı, kazandık mı kaybettik mi derken, 50 milyon dolar yatırdıysa birdenbire sermayesi 40 milyon dolara inmiş adamın. Bunu görüyorlardı. Şimdi işte böyle bir ülkeden bugün geldiğimiz noktanın kıymetini bilip, bunu daha ileriye nasıl taşıyabileceğiz? Bunu muhakkak ki konuşmamız gerekiyor.

İşte bu istişare toplantılarında yapacağınız değerlendirmeler neticesinde şüphesiz ki önerileriniz, tespitleriniz bütün yöneticiler tarafından, başta ekonomi yönetimi tarafından ciddi bir şekilde değerlendirilecektir. Burada şunu özellikle vurgulamak isterim: Bunu sizlerle zaman zaman tek tek de paylaştım. Bu tip öneriler söz konusu olduğunda; ne kadar yapıcı öneriler gerçekleştirilirse, verdiğiniz mesajların alınmasına ne kadar çok fırsat verecek bir şekilde mesajları verirseniz, nihayetinde uygulamacılar da o kadar çok bunlara önem gösterecektir.

Değerli Konuklar,

Bugün şüphesiz ki Türkiye’de tartışılan, biraz önce de sizlerin hep ortaya koyduğunuz çeşitli düşünceler, çeşitli kanaatlar var, bazı olumsuzluklar da görüyorum. Ama bunların hepsinin geçici olduğunu bilmeniz gerekir. Türkiye böyle bir trendi yakaladıktan sonra muhakkak ki yolu daha yükseklere çıkmaktır. Bugün hepimiz biliyoruz ki Türkiye artık alt orta gelirli bir ülke değil. Yapılan reformlar, kararlı uygulamalar neticesinde bugün üst orta gelirli bir ülkeyiz. Ama bizim amacımız böyle devam etmek değil. Böyle devam edilebilir aslında. Türkiye iner-çıkar, böyle devam edebilir ama, hepimizin hedefi bu değil. Hepimizin hedefi daha üst gelirli, daha yüksek gelirli bir ülke haline gelmek. Çocuklarımızı ve geleceğimizi daha yüksek gelirli bir ülkede yaşar kılmak. Önümüzdeki büyük mesele bu. Bunu nasıl gerçekleştireceğiz dediğimizde, aslında Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planını eminim ki buradaki uzmanlar iyi biliyorlardır. Baktığınızda her şey açık seçik hep ortaya konmuş vaziyette. Yapacağımız şey nedir? Önce tabii kimler bugün yüksek gelirli bir ülke. Onlara şöyle bir baktığımızda birinci şart tabii; çok yüksek demokratik standartları gerçekleştiren ülke yüksek gelirli bir ülke olabilir. Tabii ki yüksek demokratik standartlar dediğimizde; hukukun üstünlüğü, hukuk standartlarının yüksekliği, hukukun uygulanmasındaki şeffaflık ve hukukun verdiği güvence. Hukuk her şeyin başıdır. Buna en açık misal; ikibinli yıllara kadar Türkiye’ye yılda 1 milyar doların üstünde yabancı sermaye gelmezken, hukukumuza güvenmediği için gelmiyordu. Ama yapılan tüm reformlar neticesinde, eğer son on yıl içerisinde, her sene en az 10 milyar dolarlık yabancı sermaye geliyorsa, Türkiye’ye olan güvenden dolayı geliyor. Çok açık bir misal.

Şimdi bizim daha ileriye gidebilmemiz için muhakkak ki bütün bunları konsolide etmemiz ve bütün bunları çok daha güçlendirmemiz gerekir. Bu vesileyle de şunu söylemek isterim: Tabii ki devlet sistemi içerisinde anayasa, kanunlar bağlayıcıdır. Devlet sistemi içerisinde ayrı devletler, ayrı oluşumlar, referanslarını başka yerlerden alan dayanışmalar kesinlikle söz konusu olamaz. Türkiye’nin şeffaflaşması, Türkiye’de hukukun eşit ve herkese bu çerçeve içerisinde uygulanması, Türkiye’nin yüksek gelirli bir ülke olma yolundaki en önemli sınavlarıdır. Bunu nasıl gerçekleştireceğiz? İşte aslında Avrupa Birliği müzakere süreçleri bunun en iyi mekanizmalarından birisiydi. Avrupa Birliği’ne Türkiye sadece Birliğe üye olmak için girmeyi istemiyor ki. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğindeki amacı, aslında Avrupa Birliği’nin demokratik, hukuki ve ekonomik standartlarına ulaşmadır. Norveç Avrupa Birliği’nin üyesi değildir, müzakereleri başarıyla bitirdikten sonra kendi tercihiyle ben olmayacağım  demiştir. Ama böyle bir ülke olabilmek için de çok kararlı bir şekilde müzakere sürecini yürütmemiz ve müzakere süreci içerisindeki bütün fasılları yerine getirmemiz gerekir. Bu fasılların yerine getirilmesi, işte Türkiye'yi her alanda yüksek standartlara kavuşturacaktır ve ulaştıracaktır.

Şüphesiz ki  eğitim,  yine yüksek gelirli bir ülke olmak için vazgeçilmez, birinci önem vermemiz gereken alandır. Bugün istatistikler yaptığımızda, üniversitelerimizin çokluğuyla, üniversitedeki öğrenci sayısının çokluğuyla övünebiliriz ama, nitelik ve kalite açısından bütün bunları konuşmaya başladığımızda hala çok büyük sorunların,  hâlâ çok büyük problemlerin olduğunu da hepimiz biliyoruz. O  bakımdan zaman kaybetmememiz gerekir. Türkiye'nin  enerjisini hiçbirimiz boşa kaybetmememiz ve harcamamamız gerekir.

Aslında Avrupa'da ve dünyanın birçok yerinde büyük sıkıntılar yaşanır ve oralarda durgunluk varken, Türkiye'nin çok da hızlı adımlarla  büyümesini gerçekleştirmesi için tarihi bir fırsat çıkmıştı önümüze. Bu fırsatı bir süre yakalayabildik ama, son dönemde büyümede de tabii biraz geriye düşüldü. Bunu tekrar toparlayabilmek gerekir. Bu yine özel sektörle olacaktır. Çünkü Türk ekonomisinin lokomotifi artık özel sektördür. Özel sektör istihdam yaratmaktadır, özel sektör vergi ödemektedir, özel sektör ihracat yapmaktadır.  Onun için özellikle belirli bir hacmin üzerindeki, ölçeğin üzerindeki bütün firmalarımız kamu firması gibi sahiplenilir ve hepinizin başarılı olmasına hepimiz çok özen gösteririz.

İş dünyasının  Değerli Temsilcileri,

Tabii ki moral, motivasyon sadece iş dünyasında değil, her alanda çok önemlidir. Türkiye bir seçim döneminden geçti. Seçim döneminin ne kadar sert olduğunu ve ne kadar biraz gergin olduğunu hep beraber yaşadık ama, şunu da unutmayın: Türk siyasi geleneği maalesef böyle. Şöyle bir geriye dönüp bakarsanız; 1950’den beri, en parlak dönemlerde bile siyasi geleneğimizin yeri geldiğinde ne kadar sert olduğunu görüyoruz.  Tabii ki gelişmiş  demokrasilerde, daha yüksek gelirli ülkelerde bu tip gelenekler de yok  ve değişiyor. Ben inanıyorum ki, önümüzdeki yıllarda, ileride bunlar da değişecektir ama, bunların iş aleminin, sizin  ve hiç kimsenin moralini bozmaması gerekir.

Şunun da kıymetini herkesin bilmesi lazım. Ancak istikrar, güven ortamında büyüme gerçekleştirilir. İstikrar ve güven ortamı varsa köklü reformlar  yapılabilir ve önemli adımlar atılabilir. Nihayette  son döneme baktığımızda bunun bütün avantajlarını gördük.

Şimdi, bizim  önümüze bakmamız lazım.  Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri, diğer seçimler var diye telaşa da hiç kapılmamak lazım.  Nihayette her şeyin kuralları da belli.  Mahalli seçimler yapıldı. Büyük bir katılımın olduğunu gördük. Çeşitli itirazlar söz konusu oldu ama, bütün hukuki mevzuat çerçevesi içerisinde itiraz mekanizmaları çalıştı ve hala da çalışanlar da var. Ama genel olarak baktığımızda halkın da ne kadar çok sahiplendiğini görüyoruz. Önemli olan kurallarda belirsizliğin olmaması. Daha önce yaşadığımız belirsizlikler veya ortaya çıkartılan suni krizler nihayette yeni düzenlemeleri getirdi ve şimdi önümüzde kurallar belli. Onun için herkesin işine ve gücüne bakması gerekir.

İş aleminin başarısı, hükümetin de başarısıdır, Türkiye'nin de başarısıdır, devletin de başarısıdır. Nihayette çıkıp da şu kadar istihdam oluşturuldu, yarattık denilirken bu istihdam devlet memurlarının çokluğuyla veya kamu da çalışanların çokluğuyla sağlanamaz ki. Özel sektör ne kadar gelişirse, ne kadar işlerinizi büyütürseniz, ne kadar sizler başarılı olursanız, Türkiye’nin ekonomik göstergelerindeki olumlu göstergeler de o kadar çok gelişir. Onun için sizler moralinizi hiç bozmayın, herkes işine, gücüne koyulsun ve inanıyorum ki bu söylediklerimin herkes farkındadır. Konjonktür gereği tabii ki tartışmalar olur, demokratik ülkelerde çoğulculuk her şeyin başıdır. Çoğulculuğun olmadığı yerlerde tartışma söz konusu olmaz. Tartışmalar olacaktır ama, önemli olan tartışmaların kırıcı olmaması, tartışmaların dışlayıcı olmaması ve tartışmaların neticesinde hepimizin kutuplaşmamamız. Bunun ötesinde herkes fikrini söyleyecektir, herkes düşüncesini ortaya koyacaktır.

Ben Türkiye'nin geleceğinin parlaklığından hiçbir zaman şüphe etmiyorum. Hepimiz yeri geldiğinde düşüncelerimizi ifade edeceğiz, herkes edecektir ve muhakkak ki bunlar da hep dinleniyordur, bütün bunların hepsine de muhakkak ki hep önem veriliyordur.

Türkiye'nin Avrupa Birliği konularına TÜSİAD’ın ne kadar sahip çıktığını yakından bilen bir kişiyim ben. O bakımdan hepinizi gerçekten tebrik ederim. Çünkü sadece kendi camianızın meseleleriyle değil, bütün Türkiye'nin meseleleriyle de yeri geldiğinde ilgileniyorsunuz ve güzel önerilerde bulunuyorsunuz. Bugünkü toplantının neticesinde, herhalde uzmanlar seviyesinde yapılan tartışmalarda da, bu yönde birçok yeni öneriler gelecektir, bu önerileriniz ilgililere raporlar halinde verilecektir ve bunların uygulamaya geçilmesinde de çok büyük tabii sizin katkılarınız olacaktır.

Ben bir kez daha toplantılarınızın hep faydalı geçmesini temenni ediyorum ve sizin yapacağınız bütün tavsiyeler, çalışmalar, bunlar muhakkak hep dikkate alınacaktır. Bunlar bazen açıkça ifade edilir, bazen açıkça ifade edilmez ama, neticede uygulamalarda bütün bunları hep göreceksiniz. Tekrar hepinize başarılar diliyorum ve hepinize sevgilerimi, muhabbetlerimi sunuyorum.

Sağ olun.

 

 

Yazdır Paylaş Yukarı