11. Denizcilik, Ulaştırma Ve Haberleşme Şurası'nda Yaptıkları Konuşma

05.09.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Bakanlar,

Kıymetli Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Bu yıl 11’incisi “Herkes İçin Ulaşım ve Hızlı Erişim” sloganıyla düzenlenen, Denizcilik, Ulaştırma ve Haberleşme Şurası münasebetiyle aranızda bulunmaktan memnuniyet duyuyorum.

Sizleri kara-deniz-hava ve demiryolları ile enerji nakil ve haberleşme hatlarının kesişme noktası olan Türkiye’de ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Dört saatlik bir uçuşla, üç kıtadan bir buçuk milyar insanla kucaklaşmanın mümkün olduğu bir dünya şehri olan İstanbul’a hoşgeldiniz diyorum.

Özellikle değerli yabancı misafirleri burada görmekten duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek istiyorum.

Bu önemli organizasyonu ikinci defa uluslararası katılımla gerçekleştiren Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Binali Yıldırım’a ve ekibine teşekkür ediyorum. Bu güzel organizasyondan dolayı.

Kıymetli Misafirler,

İletişim, bilişim ve ulaşım çağının hayli gelişmiş bir safhasını yaşıyoruz. Bu çağda, ulaştırma ve haberleşme hepimizin yaşam kalitesini yakından ilgilendiriyor.

Nitekim, gündelik hayatın her aşamasında modern ulaşım vasıtalarını kullanıyor, haberleşme araçlarından yararlanıyoruz.

Pek çoğumuz artık akıllı telefonlar, tabletler ve dizüstü bilgisayarlarla haberleşiyoruz. İnternet ve kitle iletişim araçlarından da çok yoğun şekilde istifade ediyoruz.

İtiraf etmem gerekir ki, ben de sizlerden farklı değilim. Sosyal medya dahil teknolojinin bütün imkanlarından faydalanmaya gayret sarf ediyorum.

Hangi sektörde, hangi kurumda ve hangi alanda bulunursak bulunalım, ulaştırma ve haberleşme hepimizin hayatını etkiliyor, vazgeçilmez bir işlevi yerine getiriyor.

Salona baktığımda bu çeşitliliğin müşahhas tezahürlerini görüyorum. Aramızda özel sektörden de, kamudan da temsilcilerin var olduğunu biliyorum.

16 ülkeden devlet adamları ve bürokratlar kadar, bilim insanları, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri de var. Şahsen bunu çok önemsiyorum.

Hedefimiz, salondaki bu katılımcı zenginliğinden istifadeyle, Türkiye’nin 2023 hedeflerini gözden geçirmektir. Böylelikle, 2035 stratejisini oluşturacak ulaştırma ve haberleşme vizyonuna katkı sağlamaktır.

Aramızda bulunanlar bu kadar farklı ihtisas ve donanıma sahip olunca, hiç şüphem yok ki, ortaya konacak netice de ortak aklın ürünü olacak ve geleceğe gerçek anlamda yön verecektir.

Kıymetli Misafirler,

Birçoğunuz bu konuların uzmanlarısınız. O yüzden ayrıntıya girmeden, genel mahiyetteki bazı görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Küresel köy” olarak tanımlanan bir dünyada ve post-modern bir zaman diliminde yaşıyoruz. Teknolojik ilerleme ve yeniliklerin, zamanın akışını hızlandırdığı bilgi çağında yaşıyoruz.

Geçen asrın sonunda gerçekleşen teknoloji, iletişim ve bilişim devrimiyle, insanoğlunun zaman ve mekâna olan bağımlılığı büyük ölçüde kırıldı.

Artık uzak-yakın, bilinen-bilinmeyen, tanıdık-yabancı gibi kavramlar anlamsızlaştı. Sınırlar şeffaflaştı. Karşılıklı etkileşimin önündeki engeller büyük ölçüde kalktı.

Bilişim ve iletişim teknolojilerinde meydana gelen yenilikler, artık toplumların kimyasını değiştirdi. Toplumlar sadece kendilerine sunulanı değil, her alanda dünyada en iyi olanı talep eder hale geldiler.

Neticede, şeffaflık, özgürlük, adalet, hesap verebilirlik ve iyi yönetişim, artık sadece dünyanın imtiyazlı bir bölümü için değil, tamamı için geçerli değerler haline dönüştü.

Nitekim, yakın bölgemizde cereyan eden gelişmeler, bu sürecin tüm iniş ve çıkışlarına rağmen geri döndürülemez bir mecra olduğunu herkese göstermiştir . Bunu anlamayanların, gelişmeleri yönlendiren değil, olayların ve zamanın arkasında koşanlar olacakları açıktır.

Şu bir gerçektir ki teknolojiye gem vurmak mümkün olmadığına göre bugün hayal etmediğimiz birçok yeniliklerle ileride karşılaşacağız. Bu dünyayı bugünkünden çok daha şeffaf hale getirecek ve hiçbir şeyi dar bölgeler içerisinde bırakmayacak. Bu gidişatı en iyi değerlendirmesi ve anlaması gerekenler de şüphesiz ki ülkelerini yönetenlerdir.

Kıymetli Misafirler,

Küreselleşen dünyada haberleşme ve ulaştırma, hiç şüphesiz ekonominin de temel sütunları arasındadır.

Küresel dünyaya açık, modern bir ekonominin, sağlıklı bir iletişim ve ulaşım altyapısına sahip olmadan rekabet etmesi mümkün değildir.

Bu nedenle, her ülkenin entegre bir ulaştırma stratejisi dahilinde kara-deniz-hava ve demiryollarına yatırım yapması şarttır.

Esasen yük taşımacılığında daha ucuz yöntemler deniz ve demiryollarıdır.  Orta mesafelerdeki yolcu taşımacılığında hızlı tren hatları ise her geçen gün daha da öne çıkmaktadır.  Şüphesiz karayolları da tüm dünyada temel ulaştırma ağı olarak ağırlığını sürdürmektedir. Sürat ve konforun sembolü havayolları ise modern çağın bir diğer vazgeçilmezidir.

Türkiye’nin son dönemde, ulaştırma ve iletişim alanında dev hamleler gerçekleştirdiği hepinizin malumudur.

Türkiye’de özellikle havayolu sektöründe başlatılan liberalizasyon çalışmaları kısa zamanda meyvelerini vermiştir.

İç hatların milli havayolumuz dışındaki havayolu şirketlerine açılmasının ardından, büyük bir pazar genişlemesi yaşanmış; ortaya çıkan rekabet ortamı Türk Hava Yolları dahil tüm şirketlerimizin atılım yapmasını sağlamıştır. Bu aynı zamanda kaliteyi, fiyatları ve yolcu sayısındaki artışı da beraberinde getirmiştir. Hatırlıyorum ilk yıllarda bu kararlar alınırken çok büyük tedirginlikler yaşandı. Ama neticede bugün geldiğimiz nokta hepimizi gururlandıran nokta olmuştur. İnanıyorum ki bunu birçok ülke ele alabilir ve Türkiye’deki özellikle havacılık alanındaki gelişmeleri güzelce çalışabilir, bundan alınabilecek çok dersler olduğu kanaatindeyim.

Bugün THY, beş kıtada 220 noktaya doğrudan sefer düzenleyen, dünyada en fazla ülkeye uçan, gerçek anlamda bir dünya şirketi haline gelmiştir.

Her geçen gün gelişip güçlenen özel havayolu şirketlerimizin başarıları ise her türlü takdirin üzerindedir.

Ayrıca Türkiye, bugün Avrupa’nın en modern havalimanı terminallerine sahip ülkesidir. Ülkemizin neredeyse her şehrine havayoluyla ulaşmak mümkün hale gelmiştir.

Bütün bunlar doğru stratejilerin başında ortaya konmasıyla sağlanmıştır. Hepsi birbirine adeta imkan hazırlamıştır. Eğer biz başındaki kapalı ekonomiyle havayollarında devam etmiş olsaydık ne Türk Hava Yolları bugünkü duruma gelirdi ne de dünyada artık isim sahibi olmuş büyük özel hava yolları şirketlerimiz olurdu ne de her ilde bu terminaller, bu hava yolları bu hava alanları açılabilirdi.

Havayolu alanında yaşanan iftihar verici gelişmelerin ardından son yıllarda, hızlı tren hatlarında da büyük bir atılım yaşanmaktadır.

Bütün bu gelişmeler bize şunu gösteriyor: Ulaşım imkanları arttıkça insanımızın memnuniyeti artıyor. Kendine güveni artıyor; ülkesine güveni artıyor.

Kentler, adeta komşu evler mesafesine dönüşüyor bu şekilde. Bir yandan ekonomimiz gelişiyor; diğer taraftan toplumsal insicamımız pekişiyor. Türkiye, tüm dünyaya daha açık bir ülke ve toplum haline geliyor.

Elbette ulaştırma ve iletişim alanında yapılacak daha çok işimiz vardır. Bu bağlamda, otoban ve duble yol ağının genişletilmesi, raylı sistemlerin yaygınlaştırılması, yeni liman ve tersane inşası, yüksek tonaj ve hızda gemi yapımı önem taşıyan konulardır.

Ayrıca, daha geniş kapasitede havaalanları, uçak filoları ve bunları şehir merkezlerine bağlayacak sistemlerin inşası, ağırlık vermemiz gereken alanlardır.

Tüm bunlar yapılırken insanlara güvenli, ucuz, hızlı ve konforlu seyahat imkanı tanınmalı, aynı şekilde, yük transferinde düşük maliyet-hızlı teslimat dengesini sağlayacak altyapılar oluşturulmalıdır ki hedeflerimiz de bunlardır, bunun için bu toplantılar yapılıyor, bunun için buralardan ortak aklın çıkması için gayretler sarf ediliyor.

Kıymetli Misafirler,

Benzer bir tablo haberleşme sektörü için de geçerlidir. Bu bağlamda, üretkenlikte zaman-mekân kısıtlamalarının büyük ölçüde kırıldığı post-modern çağda, gözetilmesi gereken en temel ilkelerinden biri esnekliktir.

İnsanlar, artık geleneksel kalıplara bağlı kalmadan yaşayabilecekleri, çalışabilecekleri ve üretebilecekleri imkânlar peşindedir.

İletişim ve ulaştırma sektörleri, bu talebe kulak verebildiği ölçüde daha yenisini, daha iyisini ve daha kalitelisini geliştirecektir.

Bu çağın bir diğer önemli ilkesi de verimliliktir.- Daha önce çeşitli vesilelerle dile getirdiğim üzere, faktör verimliliğini arttıracak çalışmalara mutlaka hız verilmelidir.

İletişim, bilişim ve inovasyonun ortaya çıkardığı verimlilik artışı, artık ekonomik büyümenin de, beşeri kalkınmanın da ana lokomotifi olmuştur.

Bunun için bilgi, bilgi üretimi ve araştırma-geliştirme faaliyetlerine daha fazla yatırım yapılmalıdır.

Türkiye’de bu konuda yürütülen çalışmaları yakından takip ediyor ve destekliyorum. Bu çalışmalar, yeni ekonomi politikalarının temel öncelikleri arasındadır. Bu politikalar, ekonomimizin orta gelir tuzağına takılmamasının da anahtarıdır.

Gördüğüm kadarıyla yeni kalkınma planlarının genel stratejisi hep buraya oturtulmaktadır. Çünkü Türkiye bu kategoriden başka bir kategoriye muhakkak taşınacaktır. Bu da bilim, teknoloji ve inovasyonda olacaktır. Bu bilincin bütün ülkeye ve bütün kamuya ve bütün yönetime hakim olduğunu görmekten de gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Kıymetli Misafirler,

Bir coğrafyada yaşanan gelişmenin “domino etkisi”yle diğerlerine de tesir ettiği günümüz dünyasında, Türkiye’nin ulaştırma ve haberleşme stratejisini bölgesel ve küresel boyutlarıyla planlaması elzemdir.-

Ulaşım ve haberleşme hatları sadece ekonomik ve ticari zaviyeden bakılacak bir mesele de değildir.

Her şeyden önce dünya üzerinde bir coğrafi alanın “bölge” olarak adlandırılabilmesi için,  ülkeler ve halklar arasında iletişim ve etkileşimi mümkün kılacak haberleşme ve ulaşım ağlarının olması şarttır.

Eğer bu ulaşım ve haberleşme ağları bir bölgede olmazsa ülkeler çıkmaz sokak gibidir. Komşularıyla hiçbir ilişkisi olmayan, yalnızdır. O bakımdan bölgesel kalkınmaların, bölgesel işbirliğinin temel niteliği ve temel ihtiyacı muhakkak ki ağlarla bu ülkelerin o bölgede birbirine bağlanmasıdır.

Bu durum esasen,  tarih boyunca da böyle olmuştur.  Mesela, İpek Yolu olmadan Avrasya bölgesinden bahsetmek mümkün müdür? Bu ulaşım ağları sayesinde ülkeler, medeniyetler birbiriyle hem ticari hem de insani ilişkiler geliştirmişlerdir.

Bugün bu tür bölgesel ve küresel ağların oluşturulması artık diplomasinin, ekonominin ve stratejinin temel politika önceliklerinden biri haline gelmiştir.

Avrupa Birliği gibi bölgesel ekonomik ve siyasi entegrasyon projeleri, kıtaların kaderini değiştirmiş, bölgesel barış ve refahın temel lokomotifi olmuştur.

Tarih boyunca Türkiye, hem coğrafi hem kültürel olarak, kıtaların, medeniyetlerin ve kadim ulaşım koridorlarının kesişme noktasında yer almıştır.

Bugün, söz konusu jeostratejik konumumuzu yeni küresel ve bölgesel şartlar ışığında yeniden tanımlayarak, pek çok bölgesel enerji, haberleşme ve ulaşım ağına öncülük ettik.

Geride bıraktığımız on yılı aşkın süreçte Türkiye’de bu yönde önemli adımlar attık.

Ülkemiz üzerinden geçen enerji, ulaşım ve haberleşme ağlarıyla, bir yandan Türkiye’yi dünyaya kenetledik; diğer yandan, etrafımızdaki çok boyutlu coğrafi bölgelerin ekonomik ve beşeri entegrasyonuna hizmet ettik. Bu anlayışla, kara-hava-deniz yollarına ve hızlı tren altyapısına çok ciddi yatırım yaptık

Bunlardan sınır aşan boyutları bulunan Marmaray projesine özellikle dikkat çekmek istiyorum.

Biraz önce sayın bakan detaylı anlattı eminim ki bu toplantılar vesilesiyle en çok belki de gündeme gelecek  ve üstünde durulacak proje bu olacaktır.

Asya ve Avrupa’yı hem kara, hem de demiryoluyla birbirine bağlayan bu projenin üstüne, Modern İpek Yolu olarak da adlandırılan Orta Koridor’u bina etmekteyiz.

Bu vizyonun önemli bir parçası olan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının temelini Azerbaycan ve Gürcistan Cumhurbaşkanlarıyla birlikte attık. Önümüzdeki yıl tamamlamayı öngördüğümüz projeyi süratle hayata geçirmek için Gürcü ve Azeri dostlarımızla birlikte yoğun çaba gösteriyoruz.

Bu proje sayesinde Londra’dan kalkacak bir trenin, Marmaray ve Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ile Hazar Denizi’ndeki Aktau limanı bağlantısı üzerinden,  kesintisiz olarak Pekin’e kadar gitmesini sağlayacak altyapıyı oluşturmayı hedefliyoruz.

Esasen Modern İpek Yolu olarak adlandırdığımız Orta Koridor projesi, basit bir ulaştırma projesi değildir.

Yüzyıllık bir rüyayı hayata geçirecek bu projenin, ileride Hazar’ın iki yakasını enerji, ulaşım ve haberleşme hatlarıyla örülmesi hedeflenmektedir.

Bu projeler sayesinde Hazar Denizi, Avrupa-Asya ekseninde ülkeleri ve bölgeleri, enerji hatları, kara, deniz ve tren yolları ile haberleşme ağlarıyla birbirine bağlayan kritik bir bölge haline dönüşecektir.

Değerli Katılımcılar,

Türkiye, ulaştırma alanında gerçekleştirdiği dev projelere paralel olarak, iletişim ve haberleşme alanında da devrim niteliğinde açılımlar gerçekleştirmiştir.

Memnuniyetle görüyorum ki, Türkiye’nin bugünkü iletişim altyapısı, pek çok gelişmiş ülkenin sahip olduğu teknolojinin ötesinde bir hız ve etkinliğe sahiptir.

Türk bilim insanları, mühendisleri ve girişimcilerinin önümüzdeki dönemde de çığır açan teknolojik buluş ve yeniliklere imza atacaklarına inancım tamdır.

Şimdi sorulması gereken soru, önümüzdeki dönemde neler yapılacağıdır.

Esasen 2009’da düzenlenen Şura’da ortaya konulan Hedef-2023 Stratejisi’yle bunun işaretleri verilmiştir.

Türkiye’yi, Türk ekonomisini ve Türk insanını, post-modern çağın gereklerine uygun şekilde geleceğe hazırlamak temel şiarımızdır.

Cumhuriyetimizin 100. yılında en gelişmiş  demokratik standartları yakalamış; dünyanın en ileri ekonomileri arasında yer alan; enerji-ulaştırma ve haberleşme altyapısıyla küresel sisteme tam entegre olmuş; müreffeh, istikrarlı ve güçlü bir Türkiye hedefliyoruz.

Özel girişimcilik ve serbest piyasanın gerekleriyle yoluna devam edecek demokratik Türkiye’nin, komşularımızın yanısıra bölgesel ve küresel ortaklarımızın da yararına olacağına inanıyorum.

Bu doğrultuda gerek milli, gerek sınır aşan projelerde tüm bölgesel ve küresel ortaklarımızla işbirliğine açık olduğumuzun altını çizmek istiyorum.

Üç gün sürecek Şura boyunca çevreci, sürdürülebilir, maddi gelişme ve kalkınmanın yanında konunun sosyo-kültürel boyutlarını da dikkate alan küresel bir bakış açısıyla meseleleri ele alacak, konuşacak ve tartışacaksınız.

Özellikle konunun sosyal ve kültürel boyutunun ne kadar çok önem arz ettiğine eminim ki hepimiz vakıfız. Teknoloji bugün artık, biraz önce de söylediğimi gibi, toplumların da kimyasını gerçek anlamda değiştirmiştir. Buna göre muhakkak ki birçok sosyolojik siyasi gelişmeler söz konusudur. Bunlar çok olumlu yönde olduğu gibi nasıl tedavi eden ilaçların olumlu etkileri varsa çeşitli yan etkileri de olabilir. Dolayısı ile bütün bunların göz ardı edilmeden  bu toplantılarda ele alınması gelecek için şüphesiz ki hepimizi çok daha güvenli yapacaktır.

Yapacağınız fikir teatisinin, 2035’e giden süreçte yeni ufuklara doğru yol alınmasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Aklınızda hep şu idealin doğrusu olmasını isterim ; insanların, ürünlerin, hizmetlerin ve sermayenin serbestçe dolaşabildiği, özgür, müreffeh ve yaşanabilir bir dünya.

Bu ideali, bugün olmazsa bile ileride gerçekleştirmek, çalışmalarımızı buna göre düzenlemek sadece bir millet, ülke veya bölgenin değil, bütün insanlığın yararına olacaktır.

Bu vesileyle, iştirakleriyle Şûra’yı renklendiren ve değerleri fikirleriyle katkı sunacak tüm katılımcılara, özellikle yurt dışından gelen  değerli misafirlere bir kez daha hoşgeldiniz diyorum ve hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyor, başarılar diliyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı