Sırbistan Cumhurbaşkanı Sayın Nikoliç Onuruna Verdikleri Resmi Akşam Yemeğinde Yaptıkları Konuşma

04.02.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

"Sayın Cumhurbaşkanı, Değerli Dostum,

Kıymetli Misafirler,

Yüksek vazifenize başladıktan sonra ilk defa, geçen yıl Haziran ayında İstanbul’da düzenlenen Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nde tanışmıştık. Aradan bir yıl dahi geçmeden Zat-ı Devletlerini ve heyetinizin değerli üyelerini bu defa Ankara’da ağırlamaktan kıvanç duyuyorum.

Sırbistan ile ikili ilişkilerimizde son dönemde büyük bir ivme yakalanmıştır. Bu, son beş yıl içinde iki ülke arasında çeşitli vesilelerle Devlet Başkanı düzeyinde karşılıklı olarak gerçekleştirilen altıncı ziyarettir. Ben de 2009 yılında Belgrad’a resmi ziyarette bulunmuş, 2011’de ise Türkiye-Sırbistan-Bosna-Hersek Üçlü Zirvesi münasebetiyle güzel ülkenize tekrar gitmiştim.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Bizim için Sırbistan, fiziki sınırımız olmasa da komşumuzdur. Türk insanı, Sırbistan’ı eşsiz tarihi ve doğal güzellikleriyle bilir.

Nitekim, ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi 1659’da ziyaret ettiği Belgrad’ı “sarayları, köşkleri, konakları, bağları, bahçeleri ve pazarlarıyla ‘cennet yurdu ve inci tanesi’” şeklinde tasvir etmiştir.  Devamında ise “geniş, dört başı mamur, halkı mutlu, tabiatı güzel, toprağı amber kokulu, hayır ve bereketleri bol, nimetleri çokça ve nehirleri coşkun çok güzel bir şehir” ifadesini kullanmıştır.

Belgrad’daki Türk izlerinin günümüzde en güzel şekilde yaşatılması, iki ülke ve halkları arasındaki tarihi etkileşimin ne denli güçlü olduğunun isbatıdır. Bizim tabirimizle “Belgrad Kalesi”, sizdeki ismiyle “Kale Meydan”, bu zengin tarihin en canlı örneklerindendir. Bu resme Sancak’taki Müslümanları, her yıl ülkemizi ziyaret eden yüzbinlerce Sırp vatandaşını ve Sırpça’da bugün de kullanılan binlerce Türkçe kelimeyi ilave etmek gerekir. 

Balkanlarda huzur, istikrar, refah ve güvenin anahtarı konumdaki Türkiye ve Sırbistan arasında böylesine zengin bir tarihi birikimin bulunması, bizlere bugün de güçlü bir dostluk ve işbirliği tesis etme sorumluluğunu yüklemektedir.

Bu anlayışla, emsalsiz bir işbirliği mekanizması olan Türkiye-Sırbistan-Bosna-Hersek Üçlü Zirve sürecini başlattık.  Bu çerçevede ilki 2010’da İstanbul’da, ikincisi ertesi yıl Karadjordjevo’da (okunuşu: Karacorcevo) olmak üzere iki defa üçlü formatta biraraya geldik. Bu sürecin en somut neticesi şüphesiz Bosna-Hersek’in Belgrad’a Büyükelçi ataması olmuştur.

Tüm bu konularda Zat-ı Devletleri’nin bayrağı selefinizden daha da ileriye götürme kararlılığında olduğunu memnuniyetle müşahede ediyorum. Bir yıldan kısa süre içinde ikinci defa Türkiye’ye gelmeniz, kararlılığınızın ne kadar güçlü olduğunu en müşahhas şekilde göstermektedir. Yakın zamanda Zat-ı Devletlerini Üçlü Zirve münasebetiyle üçüncü kez misafir edecek olmaktan ayrıca mutluluk duyuyorum. 

Bir Sırp atasözü, “buğday tanecikleri ekmek, taş parçaları kale yapar” der. Bu ziyaretlerinizin sadece Türk ve Sırp halklarının değil, Balkanlardaki tüm milletlerin geleceğe güvenle bakması açısından büyük önem taşıdığı kanaatindeyim. Esasen gelecek kuşaklara Balkanları bir barış yarımadası olarak miras bırakmak, hepimizin omuzlarında taşıdığı tarihi bir sorumluluktur.

Bu doğrultuda Balkanlardaki tüm ülkelerle birlikte, Sırbistan’ın da Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesini kuvvetle destekliyoruz. İkili ilişkilerimizi çok güçlü tutmakta kararlıyız. İşbirliğimizi iş, yatırım, ticaret ve kültür alanlarında yoğun bağlarla taçlandırmak azmindeyiz. Yarın İstanbul’da yapacağınız temaslarla siz de bu müşterek hedefe ulaşılmasına şüphesiz önemli katkı sağlayacaksınız.

Ziyaretinizin Türkiye ve Sırbistan arasındaki dostluk ve işbirliğini daha da pekiştireceği inancıyla, kadehimi Zat-ı Devletleri’nin sağlık ve mutluluğu ile dost Sırp halkının esenlik ve refahı için kaldırıyorum.

Teşekkür ederim."

Yazdır Paylaş Yukarı