Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’nun Açılış Konserinde Yaptıkları Konuşma

18.01.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Bakan,

Kıymetli Misafirler,

İnsanlık tarihi kadar eski bir sanat dalı olan, bir şekilde her insana, her topluma dokunan bir kültür varlığıdır müzik..

Kaynağı ne kadar bireysel ve yöresel ise; dili de bir o kadar evrenseldir müziğin. Bu meyanda,  insanın ruhuna doğrudan hitap eden, adeta “ruhun dili”dir müzik…

Millet olarak gönül dünyamızın tellerini titreten, aşklarımızı, sevinç ve kederlerimizi notalara, makamlara, ezgilere dökerek ölümsüzleştiren “bir sihir”dir müzik…

Halkımızın yüce hasletlerinin şifrelerini, notalar aracılığıyla geçmişten bugüne ve yarına bağlayan, Dede Efendi’nin tabiriyle “derin bir derya”dır müzik..

 Kıymetli Misafirler,

Kültür ve Sanat Dünyamızın Değerli mensupları,

Başka vesilelerle de söylediğim gibi, ülkelerin, medeniyetlerin gelişmişlik düzeyini taçlandıran nihai başarılar her zaman bilim, kültür ve sanat alanında yaşanmıştır.

Tarih, bize göstermiştir ki, milletler zenginleşip, fakirleşebilirler. Güçlü orduları ve zengin kaynakları zamanla zayıflayıp, tükenebilir.

Ancak,  büyük inkişaf dönemlerinde üretilen kültür ve sanat değerleri, her zaman coğrafyaları, çağları aşarak, kalıcı olarak milletlerin medeniyet envanterine kaydedilirler.

İşte Klasik Türk müziği, böylesine güçlü soyut kültür mirasımızın, en rafine ve kalıcı değerlerinden biridir.

Farabi’den, İbn-i Sina’dan gelen müzik geleneğimizi, Orta Asya’dan, Anadolu’ya, Akdeniz’e ve Balkanlara taşıyan ecdadımız, çok sofistike ve muazzam bir kültür mirası oluşturmuştur.

Bu süreçte,   bir yandan geniş Avrasya coğrafyasında değişik halkların zengin müzik geleneğini de bünyesinde mezcederken; diğer yandan, klasik Batı müziği dahil, pek çok müzik geleneğinde  kalıcı izler bırakmıştır. 

Dolayısıyla, klasik Türk müziğimizin yazılı kaynaklarının, dünyanın önde gelen kültür başkentlerindeki nadir kütüphanelerde özenle korunması tesadüfi değildir.

Böylesine kadim bir kültürel mirasın, tarihin uzun ve karmaşık yollarında kaybolmadan bugünlere ulaşması, derinliğinin ve bütün insanlığa mal olduğunun müşahhas göstergesidir.

Bu durum, sözkonusu kültürel değerlerin zaman içindeki yolculuğunda gördüğü alaka ve himayeye de işaret etmektedir.

Nitekim, tarih boyunca kurduğumuz devletlerin istisnasız hepsinde, musikimiz sadece bir sanat olarak değil, bir ilim dalı olarak da görülmüştür.

Ecdadımız, sanatçı ve ilim adamlarını toplumun “en ziyade himayeye mazhar” kesimi olarak görmüştür.

Zira, sanatçılar ve ilim adamları, çoğu zaman popüler olmayan, ticari kazanca tahvil edilemeyecek kültürel değerleri, tüm toplum ve insanlık adına üreten fedakar ve cefakar bireylerdir.

Kıymetli Misafirler,

Ecdadımızın ilim, sanat ve sanatçıya atfettiği önemin bir ifadesi olarak Türk Musikisi’nin Osmanlı dönemindeki son himaye merkezi, imparatorluk sarayındaki Muzıka-yı Hümâyûn olmuştur.

Bu gelenek Cumhuriyet Dönemi’nde de sürmüştür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin ilanını takiben Muzıka-yı Hümâyûn’nun iki temel kurumunu, “Riyâset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası” ve “Riyâset-i Cumhur İncesaz Heyeti” adlarıyla  Cumhurbaşkanlığı himayesine almıştır.

Bu kurumlardan “Riyâset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası” bugün “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” olarak başarılı müzik çalışmalarını hala devam etmektedir.

Buna karşılık, “Riyâset-i Cumhur İncesaz Heyeti”, Gazi’nin 10 Kasım 1938’de ebediyete intikalinin ardından adeta tarih sahnesinden çekilmiştir.

Ciddi devlet geleneği bulunan tüm ülkelerde, böyle kurumlarının sürekliliğinin korunması esastır.

Bu nedenle, köklü devlet geleneğimizin bir icabı olarak, öz musikimize hakettiği alaka ve himayeyi yeniden ihya etmek  ihtiyacını hissettim.

Türk Milleti adına üstlendiğim makamın adını, geleneksel musiki sanatımızı temsilen bir kuruma tevcih etmem noktasında, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu en güçlü aday olarak temayüz etti.

Neticede, Bakanlar Kurulumuzun Kararı’yla, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun adı, “Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu” olarak değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı makamının himayesine alındı.

Kültür ve Turizm Bakanlığımıza bağlı olarak vazifesini ifa edecek Klasik Türk Müziği Korosu’nun, Cumhurbaşkanlığının her türlü kurumsal desteğinden yararlanacağından emin olabilirsiniz.

Bu kapsamda, Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’na ismine ve sahip olduğu muazzam geleneğe mütenasip İstanbul’da tarihi bir konser salonu kazandırılması çalışmalarına şimdiden başladığımı müjdelemek isterim.

Koro’nun gerek kadro, gerek altyapı bakımından en üstün imkanlara kavuşması için el birliğiyle her türlü katkıyı yapmalıyız.

Bu vesileyle, başta Profesör Nevzad Atlığ olmak üzere,  “Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu”nun bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Sözlerime son verirken, Divan Şairimiz Baki’nin  “Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş“ gazelinden hareketle; Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’nun da “bu kubbede daha nice hoş sadalar” bırakmasını temenni ediyor; hepinizi muhabbetle selamlıyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı