‘Üçüncü İstanbul Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi’nin Açılışında Telekonferansta Yaptıkları Konuşma

13.12.2012
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Katılımcılar,

Kıymetli Misafirler,

Hanımefendiler, Beyefendiler,

Uluslararası İşbirliği Platformu tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi”nin açılışı vesilesiyle sizlere hitap etmekten mutluluk duyuyorum.

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, İstanbul’a ve Türkiye’ye hoşgeldiniz diyorum.

Uluslararası İşbirliği Platformu, içinde bulunduğumuz dönemde dünya siyasetinde ve ekonomisindeki temel dengelerin değişmekte olduğu bilinciyle, bölgesel işbirliğine ve etkin çok-taraflılığa duyduğumuz ihtiyacın bir yansıması olarak 2010 yılında kurulmuştur. Ben de başlangıcından itibaren bu girişime destek veriyorum.

İstanbul’da düzenlenen ilk “Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi”nde yaptığım konuşmada, bilginin, sermayenin ve insanların dolaşım hızındaki baş döndürücü gelişmelere işaret etmiştim.

Bu nimetlerden ancak diyalog ve işbirliği temelinde ortak bir akla ulaşılması ve bunun ortak eyleme dönüştürülebilmesi suretiyle yararlanılabileceğini dile getirmiştim.

Aradan geçen dönemde Uluslararası İşbirliği Platformu’nun giderek kurumsallaştığını, Avrasya bölgesinden devlet adamlarını, öndegelen işadamlarını, sivil toplum kuruluşları temsilcilerini ve yerel yöneticileri aynı çatı altında başarıyla biraraya getirdiğini memnuniyetle görüyorum.

Platformun küresel ekonominin sunduğu fırsatlardan en etkin şekilde yararlanılabilmesi için her düzeyde stratejik işbirlikleri geliştirilmesine önemli katkı sağladığına inanıyor, bu yılki toplantınızın da başarılı geçmesini diliyorum.

Kıymetli Misafirler,

Dünyamızın Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana geçirmekte olduğu dönüşüm, Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgelerindeki gelişmeler ve Avrupa’yı derinden etkileyen küresel ekonomik kriz ile yeni bir safhaya girmiştir.

Göründüğü kadarıyla, tüm Avrasya coğrafyasını yakından ilgilendiren bu sürecin küresel düzen üzerinde de önemli yansımaları olacak ve etkileri uzun yıllar hissedilecektir. Bu bağlamda, bu seneki etkinliğin temasının “Küresel Düzenin Yeniden Yapılandırılması: Avrasya’nın Potansiyeli” olarak belirlenmesini çok isabetli buldum.

Değerli Katılımcılar,

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, kritik coğrafyaların kesişim noktasında bulunan Avrasya bölgesinin jeopolitik ve jeostratejik önemi artmıştır.

Küresel güç dengelerinin Asya’ya meylettiği bir ortamda, uluslararası sistemin dayandığı temel varsayımlar ortadan kalkmış ve yeni bir küresel düzenin temel parametrelerinin emareleri görülmeye başlamıştır.

Güvenlik, refah ve barışın bölünmez bir hale geldiği bu ortamda, uluslararası işbirliği ve dayanışma hiç olmadığı kadar önem kazanmıştır.

Böyle bir dönemde, ortaya çıkan risklerin bertaraf edilmesi ve fırsatlardan en etkin şekilde istifade edilebilmesinin anahtarı “bölgesel işbirliği ve sahiplenme”den geçmektedir.

Küresel düzenin yeni yapısı da bu doğrultuda atılacak adımlar temelinde şekillenecek ve başarısı da, bu yönde sağlanan ilerlemeye bağlı olacaktır.

Avrasya bölgesi, şimdiden, küresel düzenin yeniden yapılandırılmasının temel sahnelerinden biri haline gelmiştir.

Zira bu bölge, dünyanın geleceğini belirleyecek olan risk ve fırsatların en yoğun olarak kesiştiği ve bu çerçevede bünyesindeki gelişmelerle dünya siyasetine ve ekonomisine yön verebilecek bir niteliğe sahiptir.

Bu itibarla, Avrasya bölgesinde geliştirilecek işbirliği mekanizmaları ve bunların dayanacağı temel ilkeler, aynı zamanda küresel yönetişim yapılarını da etkileyecek ve şekillendirecektir.

Gerçekten de bölgede, enerji, ticaret, ulaşım ve güvenlik başta olmak üzere pek çok alanda sayısız işbirliği imkanları mevcuttur.

Avrasya bölgesi geçmişte olduğu gibi tüm insanlığa ışık tutabilecek “Modern İpekyolu”nun yeniden canlandırılması bakımından hayati bir konuma sahiptir.

Kıymetli Misafirler,

İtiraf etmeliyiz ki, mevcut küresel sistemin temel yapıları dünyanın hâlihazırdaki ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır. Bu kuruluşların yeni güç dengelerini yansıtmaktan uzak olduğu da aşikârdır.

Türkiye olarak, BM Güvenlik Konseyi ve “Bretton Woods” kurumları başta olmak üzere küresel siyasete ve ekonomiye yön veren örgütlerin kapsamlı bir reforma tabi tutularak daha kapsayıcı ve adil bir hale getirilmelerini arzu ediyoruz.

Bu noktada, söylemlerimiz kadar bizzat eylemlerimizin de yol gösterici olacağını düşünüyorum.

Küresel güç dengesinin sıklet merkezi haline gelen Avrasya bölgesinde hayata geçireceğimiz başarılı işbirliği mekanizmalarının daha iyi işleyen yeni bir küresel düzen için müşahhas bir örnek teşkil edeceğine inanıyorum.

Bu meyanda, Uluslararası İşbirliği Platformu, çok boyutlu konuların bu Zirve’de tartışılmasına imkân vermesi hasebiyle önemli bir rol oynamaktadır.

Zirve boyunca,  ekonomiden, ticaret ve yatırımlara;  kültürel konulardan, kentsel dönüşüm, kadın hakları ve gıda güvenliğine kadar; pek çok  meselenin ele alınmasını önemsiyorum.

Yapacağınız toplantılar sırasında ortaya atacağınız öneri ve projelerin geniş Avrasya coğrafyasında önemli bir sinerji yaratmasını temenni ediyorum.

Bu çerçevede, Türkiye ile Arap ligi arasında ihdas edilen Türk- Arap İşbirliği Platformu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ), Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (CICA), Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) ve Başkanlığını yürüttüğüm İSEDAK gibi işbirliği mekanizmalarından yararlanılması faydalı olacaktır.

Öte yandan, her türlü çabayı resmî makamlardan ve hükümetlerden beklemek doğru değildir. Sivil toplum kuruluşları ve iş dünyası da bölgesel barış, huzur ve refaha katkıda bulunmalıdır.

Bu itibarla,  bir süre önce Türk ve Arap kanaat önderlerinin bireysel girişimleriyle başlatılan Türk-Arap Diyalogu Platformu’nun dostluk ve muhabbet çağrısına herkesin kulak vermesini de temenni ediyorum.

Sözlerime son verirken, Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi’nin düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik ediyor, hepinizi tekrar muhabbetle selamlıyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı