Gençlik Temsilcileri Heyetini Kabulünde Yaptıkları Konuşma

19.05.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sevgili Gençler,

Değerli Konuklar,

Önce hepinize hoşgeldiniz diyorum. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle sizlerle birlikte Çankaya Köşkü’nde olmaktan, gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum.

Bildiğim kadarıyla sizler, Türkiye’nin dört bir yanından geliyorsunuz, bütün illerimizden geliyorsunuz, ayrıca yavru vatan Kıbrıs’tan da geliyorsunuz. Dolayısıyla, geldiğiniz illerin rengini, kokusunu çeşitliliğini, farklılığını, hepsini Ankara’ya taşıdınız, hepsini bu salona taşıdınız ve bütün bu zenginlikleri bir birlik halinde burada sundunuz. Bundan büyük bir mutluluk duyuyorum ve gerçekten büyük bir kıvanç duyuyorum. Birliğimizi, beraberliğimizi en güzel şekilde burada gösteriyorsunuz.

Bugün 19 Mayıs, biraz önce hep beraber -bilmiyorum, sizler de orada mıydınız- 19 Mayıs Stadyumu’nda organize edilen güzel gösterileri gördük. Orada da büyük bir gurur duydum. Yurt dışından gelen, sizin neşenize katılmak isteyen, dünyanın başka coğrafyalarından renkleri de taşıyan gençleri gördüm. Gerçekten hepsiyle de gururlandık. Dolayısıyla, bugün sevincimiz büyüktür.

Biliyorsunuz, Atatürk, 19 Mayıs’ı, 1919’da Samsun’a çıktığı günü sizlere, gençlere bayram olarak armağan etti. Aslında Atatürk’ün hep vizyonu, geleceğe bakıştır. O hep gelecekle ilgilendi. Gelecekle ilgilenirken de, dünyanın hiçbir yerinde görülmediği şekilde önce 23 Nisan’ı çocuklara verdi. Çünkü gelecek çocuklar da, onlara armağan etti. 19 Mayıs’ı da gençlere armağan etti. Bununla, gelecek nesillere ne kadar çok önem verdiğini gösterdi ve ayrıca hepimizin bildiği bir de hedef gösterdi. Bu hedef de muasır medeniyetlerin üstüne çıkma. “Nedir, muasır medeniyetlerin üstüne çıkma?” dediğimizde, gayet basit bir şekilde onu şöyle anlayabiliriz: Yaşadığınız çağda, komşularınız, başka ülkeler, bütün onlardan daha iyi olma. Bunu biraz daha açacak olursak, kendimizi başka ülkelerle, dünyayla mukayese ettiğimizde en ileri olan ülkelerden daha iyi durumda olmak. Yine “Hangi alanda daha iyi olmak?” dediğimizde, daha zengin olmak. İnsanların daha mutlu olması, yönetim şeklinin daha iyi olması, demokrasisinin daha derin olması, daha güçlü olması, hukukunun başka ülkelerle mukayese edildiğinde daha üstün olması, güvenlik güçlerinin her bakımdan daha güçlü olması, sanatta daha çok başarılı olmak, müzikte daha çok başarılı olmak, sporda daha başarılı olmak, teknolojide, bilimde, bütün bu konularda başka ülkelerle mukayese ettiğimizde, onlardan daha iyi olmak, daha ileride olmak.

Dolayısıyla, bu vecizeyi açtığımızda, bunun anlamı bu. “Bu nasıl olacak?” dediğimizde, bu tabii ki yeni nesillerle olacak. 19 Mayıs 1919’un üzerinden 92 yıl geçti. O günlerde Türkiye’yi başka ülkelerle mukayese ettiğimizde, birçok noksanlıklarımız vardı, birçok bakımdan sıkıntılı durumlardaydık. Ama bugün, 92 yıl geçtikten sonra, çok şükür ki, çok büyük başarılara imza atıldı. Türkiye bugün çok güçlü hale geldi. Belki bu geçen süre içerisinde çeşitli inişler, çıkışlar olmuştur, sıkıntılı dönemlerimiz de olmuştur. Ama bugüne baktığımızda ve bugün Türkiye’yi başka ülkelerle mukayese ettiğimizde, çok çok ileride olduğumuzu görürüz. Kendimizi 10 sene önceyle mukayese ettiğimizde, daha sıkıntılı gördüğümüz ülkelerden daha iyi olduğumuzu biz de biliyoruz, bütün dünya da biliyor. Ama bu yeterli değil. 10 sene sonra, 20 sene sonra Türkiye’nin, başka ülkelerle karşılaştırdığımızda çok daha ileride olması gerekir. Demin söylediğim alanlarda, her bakımdan çok daha ileriye geçmiş olmasını, başarılı olmasını arzu ediyoruz. Yani insanlarımızın daha mutlu olmasını, şehirlerimizin daha iyi olmasını, okullarımızın daha iyi olmasını, her bakımdan çok daha güçlü olmamızı arzu ediyoruz. Bu nasıl olacak? Bu muhakkak ki önce yaşları daha büyük olanların tecrübelerini konuşturarak daha iyi görev yapmaları ama, bunun yanında bugün genç olan sizlerin yarına çok daha iyi hazırlanmanızla mümkün olacak. Sizler yarına nasıl daha iyi hazırlanacaksınız? Her alanda daha iyi eğitim alarak.

Bugün yine çok şükür ne mutluyuz ki, eskiye göre okullarımız daha iyi; hem sayı olarak hem nitelik olarak daha iyi. Üniversitelerimiz daha çok. Üniversitelerimiz içerisinde çok iyi üniversitelerimizin sayısı, giderek daha çoğalıyor. Eğitim imkânları, her bakımdan çok daha modern. Bugünkü teknolojinin sunduğu bütün imkânları, eğitimde artık en iyi şekilde kullanabiliyoruz. Bunlar, artık sizin daha iyi bir şekilde donanacağınızı göstermektedir. Bugün sadece okulunuzdaki kitaplarla yetinmeyebilirsiniz. Bugün Türkiye’nin en iyi kütüphanelerine ulaşabilirsiniz, dünyanın en iyi kütüphanelerine ulaşabilirsiniz. Bütün bu imkânlar size sunuluyor artık. Bilgisayarlar üzerinden, internetler üzerinden her şeye ulaşabiliyorsunuz. Sadece bunu okuma anlamında da söylemiyorum. Sporda, müzikte, sanatta, resimde, her alanda kendinizi eğitebilirsiniz. Okulda eğitebilirsiniz, okul dışında eğitebilirsiniz. Mesleğinizi en iyi şekilde öğrenebilirsiniz. Bunları en iyi şekilde yaptığınız süre içerisinde, hem siz birey olarak tek tek kendinize büyük fayda sağlayacaksınız hem ailenize en büyük faydayı temin edeceksiniz ve tabii ki de ülkenize en büyük katkıyı yapacaksınız. Bizim sizden beklentimiz budur.

Biz, devlet olarak bütün imkânları sizlere sunmak için seferberiz. Hepimiz, her alanda bunun için uğraşıyoruz ve rüyamız bu. Sizleri en donanımlı ve en iyi şekilde yetiştirmek. Ama sizler de, tabii bunun kıymetini bileceksiniz ve bu uğurda çok çalışacaksınız, vaktinizi boşa harcamayacaksınız. Bugün vaktinizi boşa harcarsanız, yarın o zaman bunun acısını çekersiniz. Onun için, fırsatı en iyi değerlendireceksiniz, size sunulan imkânları en iyi şekilde değerlendireceksiniz. Yarın kendiniz de mutlu olacak, aileniz de mutlu olacak, ülkeniz de çok daha güçlü olacaktır.

Size şu öğüdü de vermek isterim: Her şeyi Türkiye’den ibaret zannetmeyin. Dünyada sadece biz yokuz. Dünya çok büyük ve çok çeşitli. Bakın, bugün stadyumda gördüm, biraz önce de Sayın Genel Müdür söyledi. Dünyanın birçok ülkesinden de, sizin gibi gençler davet edildi. Yani kendimizi sadece sınırlarımızın içerisinde, biz bize zannetmeyeceksiniz. Dünya çok farklı, çok zengin. Farklı kültürlerde, farklı renklerde, farklı dinlerde dünyada milyarlarca insan var ve bugün, biliyorsunuz ki sınırlar da anlamsız. En azından, evinizde oturduğunuzda sınır tanımıyorsunuz. Televizyonunuzda, dünyanın her ülkesinin televizyonunu izleyebiliyorsunuz, dünyanın her ülkesine bir nevi gidiyorsunuz, görüyorsunuz. Dolayısıyla, dünya böyle bir dünya. Böyle bir dünyada dışarıya açık olacaksınız. Başka ülkelerin kültürlerini, dillerini, dinlerini; bütün bunları tanıyacaksınız. Ama bütün bunları tanıdığınızda, kendinizin şaşmaması için, büyük bir şaşkınlık geçirmemeniz için de özgüveninizin sağlam olması gerekir. Bunun için de, önce kendi dilinizi, Türkçe’yi, kendi kültürünüzü, kendi milli, manevi değerlerinizi, tarihinizi çok iyi bileceksiniz. Bunu bilmediğiniz süre içerisinde, başkasının kültürünü, dilini, dinini gördüğünüzde şaşırıp kalırsınız, özgüven noksanlığı yaşarsınız. Onun için, önce kendinizi iyi öğreneceksiniz, büyük tarihimizi çok iyi öğreneceksiniz, Anadolu’dan kimler gelmiş, kimler geçmiş, bunu çok iyi bileceksiniz. Yakın tarihimizi çok iyi bileceksiniz, Türk tarihini çok iyi bileceksiniz. Bunları bildikten sonra başkalarıyla, başka kültürlerle, başka tarihlerle karşılaşmaktan da hiç korkmayacaksınız. Onun için sevgili gençler, kendinizi iyi yetiştirin. İyi yetiştirmenin vakti de, bu çağlardır.

Şimdi ben bu yaşta muhakkak ki okurum. Ama bu yaşta okuduğumla, sizin yaşınızda okuduklarım arasında fark var. Sizin yaşınızda okuduklarım, belki ilk okunuşta hemen hiç zihnimden çıkmaz. Ama bugün okurken daha dikkatli okurum. Onun için, bugünlerin değerini bilin ve bugünleriniz dolu olsun. Boş, anlamı olmayan şeylerle sakın vakit kaybetmeyin. Ve sadece, tekrar altını çiziyorum, okumak değil, okumanın yanında spor, müzik, sanatın bütün dallarında kabiliyetiniz hangisine daha yatkınsa, bunları da muhakkak öğrenin.

Tabii ki gençlik deyince, sadece üniversite gençliği, sadece lise gençliği değil, üniversiteye gitmeyen, yüksekokul okumayan ama, sanatkâr olan, ticarete atılan veya hayatın başka dallarında kendisinin daha başarılı olacağına inanarak o yola çıkan gençler de var. Onların da kendilerini iyi yetiştirmeleri lâzım. İyi yetişmek derken, sadece okuyarak iyi yetiştirmek demiyorum. İster marangoz olun, ister inşaatta olun, ister demir işiyle uğraşın, ister herhangi bir idari işlerle uğraşın, hizmet sektöründe herhangi bir işi yapın; hangi işi yapıyorsanız, bu işi özenerek, onu en önemli iş olarak görerek yaparsanız, o zaman kendinizi çok iyi yetiştirirsiniz.

Bakın, bugün çok çok duyuyorsunuzdur. Bir taraftan çok iş arayanlar var ama, bir taraftan da çok eleman arayanlar var. Çok eleman arayanlar diyorlar ki, “Biz insanlara ne işi yaparsın deyince, her işi yaparım diyorlar. Ondan sonra, peki şu işi yap deyince, o işi yapamıyorlar.” Her işi yaparım diyen, hiçbir işi iyi bilmiyor demektir. Yarın sizler de gelecek, ev bark sahibi olacaksınız, aile sahibi olacaksınız. Dolayısıyla, hepinizin en iyi gelire kavuşmanız lâzım. O güne de kendinizi hazırlamanız için, hangisiyse, hangisini seçiyorsanız, onu en iyi şekilde yapmayı, ona çok özen göstermeyi, onun dünyanın en önemli işi olduğuna inanarak yapmayı bilmeniz gerekir.

Ben burada size çok kitabi şeyler söylemiyorum, hayatta karşılaşacağınız şeyleri söylüyorum ve bu söylediklerimi yaparsanız, o zaman Türkiye, çok güçlü olacak. O zaman, Atatürk’ün de gösterdiği hedef, yani muasır medeniyetlerin üstü, yani yaşadığınız çağdaki bütün ülkelerden daha iyi olma, onlardan daha ileride olma, onlardan daha başarılı olma hedefine de ulaşacağız. Onun için, bu söylediklerimi dikkatlice eminim ki dinlediniz. Bunları hep hayat tarzı yapın. Hocalarınızın, büyüklerinizin muhakkak ki, bu yönde çok büyük tavsiyeleri vardır. Onları hep dikkatli bir şekilde, hayatınızın bir yöntemi olarak alın ve bunları gerçekleştirin, sonunda çok mutlu olacaksınız.

Ben sizleri böyle güzel bir bayram günü Ankara’da, -Ankara dışından gelenler için diyorum, çoğunuz öyle diye biliyorum- Ankara’da ve Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü’nde görmekten, burada misafir etmekten gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Sizlerin getirdiğiniz neşeden hep heyecan alıyoruz, enerji alıyoruz ve bunu gittiğinizde bütün Türkiye’ye tabii yayacaksınız. Gittiğinizde bütün illerinize ve bütün yakınlarınıza da hep selamlarımı en iyi dileklerimi ulaştırmanızı sizden arzu ediyorum.

Hepinize başarılar diliyorum. Sizin başarınız, Türkiye’nin başarısı olacaktır. Hepinize tekrar başarı ve mutluluklar diliyorum. Sağ olun.

Yazdır Paylaş Yukarı