Osnabrück Üniversitesi İslam Araştırmaları Enstitüsü’nü Ziyaretlerinde Yaptıkları Konuşma

20.09.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Cumhurbaşkanı, Değerli Misafirler, Değerli Öğretim Üyeleri,

Öncelikle sizi sevgiyle selamlıyorum ve hemen sözlerimin başında Sayın Cumhurbaşkanı’na teşekkür ediyorum; Ankara’daki menfur saldırı karşısında bize gösterdikleri dayanışmadan dolayı.

Bu gezinin çerçevesi içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın doğduğu ve büyüdüğü şehir olan Osnabrück’ü ziyaret ediyor olmaktan ve ayrıca kendisinin de mezun olduğu bu Üniversiteyi ve bu Üniversitenin içinde kurulan İslam Araştırma Merkezi’nde bu buluşmada yer almaktan ve bu konuşmayı yapmaktan dolayı da gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Çünkü buraya gelmeden önce bu merkezle ilgili çok güzel şeyler duymuştum.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın da az önce konuşmasında ifade ettiği gibi, Almanya’da bilim alanında birçok büyük bilim adamları yetişmiştir, birçok bilim alanlarında büyük başarılar vardır ama, ilahiyat konusunda da gerçekten çok yazılmıştır. Hatta İslam dini üzerine de çok objektif görüşlerini yazan ve araştırmalarını yapan çok değerli bilim adamları vardır geçmişte.

Bu Üniversitenin İslam dini üzerinde hem araştırmalar yapmak hem de İslam dinini öğretecek öğretmenleri, elemanları yetiştirme konusunda sorumluluk üstlenip bu çalışmaları başlatmasından, bu Merkezi kurmasından ve buraya değerli ilim adamlarını toplamasından da gerçekten büyük bir memnuniyet duyuyorum, hepsini tebrik ediyorum. Bunda Sayın Cumhurbaşkanı’nın desteğinin çok önemli olduğunu biliyorum. Kendisi Aşağı Saksonya’nın Başbakanı iken bu konulara çok büyük ilgi göstermişti. Aslında Almanya Anayasası ilmin öğretilmesi, din özgürlüğü ile ilgili en geniş sınırı çizdiğini biliyoruz. Ama bu çerçevede, İslam dininin öğretilmesi konusunda pratik şimdiye kadar pek mümkün olmamıştı ama, kendilerinin bu konudaki ilgileri neticesinde bunun da başladığını görmekten gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı siz Almanya’daki bir gerçeği, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinin 20. yıldönümünde yaptığınız konuşmada açıkça ifade ettiniz; “Müslümanlık da Almanya’nın bir dini” dediniz. Çünkü burada 4 milyona yakın Müslüman yaşıyor. Bunların önemli bir kısmı Alman vatandaşı, yani sizin vatandaşlarınız, sizler için oy veriyorlar. Bu ülkeye sadakatleri var. Dolayısıyla, bu ifadeniz aslında bir gerçeği ifade etmekte.

Temel hak ve özgürlüklerin çok önemli ayaklarından birisi de din özgürlüğüdür tabii ki. Bu hangi dinle ilgili olursa olsun ve nerede olursa olsun geçerli olan evrensel bir anlayıştır. Bu çerçeve içerisinde şüphesiz ki Almanya’daki Müslümanların da kendi dinlerini, inançlarını çocuklarına öğretebilmeleri, kendilerinin de daha çok öğrenebilmeleri için imkân sunulmasının, bu yönde sorumlulukların hissedilmesinin önemli olduğu kanaatindeyim. Eğer kendilerine öncülük ve önderlik edecek kurumlar söz konusu olmazsa, o zaman yanlış kaynaklardan yanlış şeyleri öğrenebilirler ve farklı mecralara kayabilirler. O bakımdan İslam dininin aslını, özünü kendi berraklığı içerisinde hem dinsel hem de pedagojik şekilde öğretecek bir çalışmanın başlatılması, bu imkânın oluşturulması Almanya için herhalde kaçınılmazdı. Bunu da sizin içinde okumuş olduğunuz Üniversite gerçekleştiriyor. Bundan gerçekten memnuniyet duyuyorum.

Herhalde önemli olan şey şu: İnsanların kendi inançlarını, kendi dinlerini öğrenerek, koruyarak ama, aynı dili de konuşarak yaşadıkları ülkede mutlu olmaları ve yaşadıkları ülkeye katkı sağlamaları ve ülkeleriyle övünmeleri olsa gerek. Bu anlamda Almancanın herkes tarafından öğretilip öğrenilmesi, bütün Müslümanların İslam dinini de Almanca olarak bilmeleri, Almanca olarak anlatabilmelerinin önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü biz şuna inanıyoruz ki: İslam dini evrensel, yani herhangi bir ırka gelmemiştir, herhangi bir coğrafyaya gelmemiştir veya herhangi bir din değildir. Önemli olan şey, insanlar bir dine inandığında, bu Müslümanlıksa Müslümanlığa inandıklarında, bunun gereğini yapmalarını ama, aynı şekilde hangi toplulukta iseler o topluluğun dilini en güzel şekilde konuşarak, hayata en aktif şekilde katılmalarını sağlamaktır. Bu ancak insanları mutlu eder, insanları müreffeh eder, ülkeleri de tabii ki barış içerisinde tutar. O bakımdan bu gelişmeyi büyük bir memnuniyetle karşılıyorum ve emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Bu çerçevede, Türkiye’de başta Türkiye Diyanet İşleri Teşkilatı olmak üzere, Türkiye’deki ilahiyat fakültelerinin ve Türkiye’deki diğer bütün bilim dünyasının sizlerle çok yakın dayanışma içerisinde olacağını da ifade etmek istiyorum. Onların size, sizin de onlara katkıları eminim ki çok faydalı olacaktır. Bir kez daha, başta Zat-ı Aliniz olmak üzere, Üniversite Rektörü Claus Rollinger ve bu bölümü yöneten Profesör Bülent Uçar’ı hem tebrik ediyorum hem de sizlere başarılar diliyorum. Sağolun.

Yazdır Paylaş Yukarı