KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun Onuruna Verdikleri Akşam Yemeğinde Yaptıkları Konuşma

18.06.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Cumhurbaşkanı, Muhterem Hanımefendi,

Kıymetli Misafirler,

Eşim ve ben Zat-ı Devletleri’ni ve saygıdeğer refikanızı Cumhurbaşkanı seçilmenizden sonraki bu ilk resmi ziyaretiniz vesilesiyle ağırlamaktan büyük mutluluk duymaktayız. Anavatan’a hoşgeldiniz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı ve çoğulcu bir devlettir. Kıbrıs Türk demokrasisi, tüm bölge için örnek nitelikte olduğunu son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de görüldüğü gibi, hep ispatlamış, hepimiz için gurur kaynağı olmuştur.

Kıbrıs Türk halkı, bu aşamaya büyük güçlüklerden birlik ve beraberliğini korumak suretiyle geçerek ulaşmayı bilmiş, tarihte pek az halkın karşı karşıya kaldığı çetin sınavları başarıyla vermiştir. Kıbrıs Türk halkının varlığını, hakkını ve eşitliğini muhafaza kararlılığı, geleceğinin en büyük teminatıdır.

Şüphesiz, Anavatan bu yolda Kıbrıs Türkü’nün her zaman destek bulduğu, sonsuza kadar da bulacağı yerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşı, Kıbrıs davasını yüreğinde taşımakta, sizlerle üzülüp, sizlerle sevinmektedir.  Gücümüz, birliğimizden ve sarsılmaz gönül bağımızdan ileri gelmektedir.

Kıbrıs Türk halkı Ada’da adil ve kalıcı bir çözüm hedefini her daim gözetmiştir. Kırk yıllık müzakere süreçlerinde Kıbrıs Türkleri her zaman yapıcı bir tutum sergilemiş, Ada’nın eşit sahibi olarak Kıbrıs meselesinin sağlıklı bir çözümle nihayete erdirilmesi için çaba sarfetmiştir.

Kıbrıs Türk halkı, bu doğrultuda 2004 yılında BM Kapsamlı Çözüm Planı’na da, getirdiği tüm fedakarlıklara rağmen, “evet” diyebilmiştir. Kıbrıs Türk tarafı, 2008 Eylül’ünde başlayan ve halen devam eden BM kapsamlı çözüm müzakerelerinde de dinamik, yapıcı ve çözümü arzulayan taraf olmuştur.  

Kıbrıs Türklerinin çözüm isteyen taraf olduğu BM tarafından da teyit edilmektedir. Bu tutumun ortaya konabilmiş olması şüphesiz büyük bir siyasi olgunluk gerektirmektedir. Zira, 2004 yılındaki referandumlar sonrasında BM Genel Sekreteri’nin çağrılarına ve özellikle AB’nin bu yönde kabul ettiği karara rağmen, Kıbrıs Türkü’ne dayatılmaya çalışılan insanlık dışı tecrit halen son bulmuş değildir.

Maalesef Kıbrıs Türklerine verilen sözler tutulmamıştır. Buna rağmen, kapsamlı çözüme referandumda “hayır” diyen Rum tarafı tek yanlı AB üyeliğiyle ödüllendirilmiş, bugüne kadar sergilemiş olduğu uzlaşmazlığın hiçbir bedeli yokmuşcasına hareket etmeye adeta teşvik edilmiştir.

Yine de, Kıbrıs Türk halkının çözüm yolunda sergilediği samimiyet ve kararlılık, her türlü takdirin üstündedir.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Değerli Konuklar,

Gösterilen sabır ve samimiyet karşılığını mutlaka bulacaktır. Adil ve kalıcı bir çözüm hedefine yönelik çabalarımız, ortak davamızı gerek BM, gerek uluslararası toplum tarafından daha fazla görmezden gelinemeyeceği bir noktaya taşımıştır. Adil çözüme doğru atılan adımlar, yakın geçmişe değin dünyanın gözünü boyamakta mesafe katedebilmiş olan Rum tarafının uzlaşmazlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir.

Bu yolun sonunda Rum tarafı da BM çerçevesinde ve BM parametreleri doğrultusunda adil bir çözüme rıza göstermek, Türk tarafının eşit ortaklığını tüm veçheleriyle kabul etmek ve içine sindirmek durumundadır. Aksi halde, uzlaşmazlığın faturasını ödeyecek olan Rum tarafı olacak, çözümsüzlüğün faturasının Kıbrıs Türk tarafına kesilmesi haksızlığı daha fazla devam ettirilemeyecektir.

Kıbrıs Türk tarafının Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu’nun dirayetli liderliğinde müzakere sürecini yılsonuna kadar çözüm hedefi doğrultusunda yapıcı ve kararlı biçimde devam ettireceğini biliyoruz. Bu, ortak milli davamızın nihai başarısı için bize de güven vermektedir.

Türkiye ve KKTC,  barıştan ve çözümden yana tutumlarını korumaya kararlıdır. Adil ve kalıcı bir çözümün parametreleri bilinmektedir.  Mevcut müzakere sürecinin hedefi bellidir. Çözümün zemini ortadadır.

BM Genel Sekreteri’nin son raporunda da bu hususa dikat çekilmekte, 2010 yılı sonu hedef olarak gösterilmektedir. Kimsenin bu çerçeve dışında yollar aramak, Kıbrıs Türk halkının eşitliğine, hukukuna ve hürriyetine halel getirecek formülleri KKTC’ne ve Türkiye’ye dayatmak, tek yanlı sonuçlara baskıyla ulaşmak gibi hayallere kapılmaması lazımdır.

Uluslararası toplumun da bu tür çabalara alet olmama olgunluğunu göstermesi beklenir. Kıbrıslı Türklere verilen sözler de artık yerine getirilmelidir.

Nihayet, Kıbrıs’ta sağlıklı, yaşayabilir bir çözüm, yalnızca Ada’daki tarafların değil, AB başta olmak üzere tüm uluslararası toplumun da menfaatinedir.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Değerli Konuklar, 

Kıbrıs’ta barışın da, istikrarın da yolu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik ve sosyal bakımdan güçlenmesinden geçmektedir. Nitekim, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ekonomik yapısının kuvvetlendirilmesine ve refah seviyesinin yükseltilmesine yönelik müşterek çabalarımız meyvesini vermektedir.

Bununla birlikte, şüphesiz daha fazla mesafe katetmemiz ve bunu tam bir dayanışma içinde kararlılıkla sürdürmemiz elzemdir. Bu yolda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile tam bir işbirliği içinde adımlar atmaya, imkanlarımızı bu uğurda seferber etmeye kararlıyız.

Sayın Cumhurbaşkanı,

Eşim de, ben de Zat-ı Devletlerini ve muhterem eşinizi Ankara’da ağırlamaktan büyük memnuniyet duyuyor ve bu vesileyle, şahsınızda Kıbrıs Türk halkına en içten sevgi ve selamlarımızı sunuyoruz.

Tekrar hoşgeldiniz, şeref verdiniz

Yazdır Paylaş Yukarı