Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi'ni Ziyaretleri Sırasında İş Adamlarına Hitaben Yaptıkları Konuşma

30.12.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi'ni Ziyaretleri Sırasında İş Adamlarına Hitaben Yaptıkları Konuşma (Diyarbakır)

Değerli Konuklar,

Diyarbakır'ın Değerli İş Adamları, Sanayicileri,

Her şeyden önce hepinizi sevgiyle muhabbetle selamlıyorum. Ve buraya geldiğim andan itibaren bütün vatandaşlarımın gösterdiği, samimi, candan sevgiye de aynı şekilde hepsine karşılık veriyorum, yine hepsini muhabbetle kucaklıyorum.

Bildiğiniz gibi Diyarbakır’a daha önce gelmiştim, ama çok kısa bir ziyaretti o. Bu bölgedeki birçok ilimizi ziyaret çerçevesinde gelmiştim. Ve Diyarbakır’ı daha geniş bir şekilde gezip, sizlerle daha geniş bir şekilde beraber olamamıştım. İşte bugün bu fırsatı yakaladım. Ve sizlerle beraberim. Aslında uzun zamandır Diyarbakır’a gelmek istiyordum, kısmet bugüne oldu.

Diyarbakır, büyük bir il. Türkiye’nin en önemli illerinden birisi. Tarih boyunca böyle olmuş. Sadece Anadolu’nun değil, bütün Ortadoğu’nun en önemli merkezlerinden birisi olmuş. Milattan önce 3000'li yıllara giden bir tarihi var. Ve o günden bugüne gelen bütün imparatorluklar, devletler, büyük medeniyetler, atalarımız, Osmanlılar, Selçuklular, Artuklular, hepsi buralarda çok büyük bir şehir kurmuşlar. Burası, gerçekten tarihin izlerini en güzel şekilde taşıyor ve bunlar hâlâ ayakta. Surlar ayakta, burçlar ayakta, camiler ayakta, minareler ayakta, burası adeta bir açık hava müzesi.

İşte böyle güzel bir şehrimizi iki gün kalarak gezmek istiyorum ve bundan gerçekten çok büyük bir mutluluk memnuniyet duyuyorum. Tabii ki bu gezim sırasında, başka illerde valiliklerimizi, garnizonlarımız, belediyelerimiz, bütün bunları ziyaret ettiğim gibi, burada da aynı ziyaretleri yaptım. Ama bazı illerimizde özellikle iş adamlarına, sanayicilere çok önem veriyorum. Ve onlarla organize sanayi bölgelerini ziyaret ediyorum. İşte Diyarbakır da, organize sanayi bölgesini ziyaret ettiğim illerimizden birisidir.

Siz, iş adamlarıyla, değerli müteşebbislerle beraber olmak, bu gezinin farklı bir yanı olarak kalacaktır. Ve eminim ki bunun da güzel neticeleri olacaktır.

Öncelikle şunu söylemek isterim size: Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşlarıyız. Hepimiz, bu büyük milletin mensuplarıyız. Bu büyük milletin zenginliklerini ihtiva eden unsurlar vardır tabii ki. Bunların hepsiyle de övünüyoruz. Ama hepimiz bir milletiz. Babalarınıza, dedelerinize sorarsanız, bu milletin ne olduğunu en iyi bilirler. Ama bunun içerisinde, büyük millet olunca, tabii ki farklılıklar olacaktır. Bu farklılıklar, daima zenginlik olarak görülmüştür. Ve bundan sonra da zenginlik olarak göreceğiz. Bu farklılıkların içinde öyle yörelerimiz vardır ki, farklı diller konuşur. Sosyolojik farklı gerçekler vardır.

Öyle yörelerimiz vardır ki, dini anlayışlarda farklılıklar vardır. Ama hepsi Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıdır ve hepimiz biriz, beraberiz. İstediğimiz yere gideriz. İstediğimiz yerde iş yapabiliriz. İstediğimiz yerde iş kurabiliriz. Bursalı, İzmirli, Kayserili, Sivaslı, Diyarbakır’a gelir, Batman’a gelir, buraya yerleşir, burayı sever, burada evlenir, burada iş güç sahibi olur. Aynı şekilde, Diyarbakırlı, Batmanlı, Siirtli de, Türkiye’nin dört bir yanına, İstanbul’a, İzmir’e, Çanakkale’ye, Kayseri’ye, Sivas’a, Bursa’ya her yere, nereyi severse oraya gider ve orada iş kurar ve orada oturur, orada evlenir ve oralıdır.

İşte "Hepimiz biriz" derken, bunu söylüyorum. Bu anlayışın önce esas olması lazım. Ondan sonra da muhakkak ki, bu ülkenin sorunları var. Hepimizin problemleri var. Bu sorunları, problemleri aşmak, bunları halletmek de yine hepimizin görevidir, vazifesidir. Bu sıkıntılar farklı farklı tezahür edebilir. Bunların çözümü, Türkiye’nin topyekûn, demokratik standartlarının yükseltilmesi ve Türkiye’nin en gelişmiş ülkelerdeki, hukuk ve demokratik standartlara kavuşmasıyla hallolacaktır.

Bu Kürt meselesi olabilir, başka din-devlet ilişkisiyle ilgili meseleler olabilir. Bu meseleler, farklı farklı ortaya çıkabilir. Bunlar bizim meselelerimizdir. Ama bunları biz demokratik standartlarımızı yükselterek çözeceğiz. Bu problemleri eğer biz ideolojik, etnik yapılar, mezhep yapıları üzerinde ve siyasetle çözmeye kalkarsak; o zaman şiddet girerse, terör girerse, silah girerse, kan girerse; biz o zaman kendi bünyemizi zayıflatmaya ve kendi halkımıza zarar vermeye başlarız.

Onun için kesinlikle, silah, şiddet, terör, bunlar gündemimizin dışında olacak. Ama vicdani ve insani olarak yanlışlar, bunları düzeltmek de hepimizin işi olacak. "Vicdani ve insani olarak şu yanlış, şunu düzeltmek gerekir, bu yakışmıyor" dediğimiz birçok meselelere, Kürt meselesi içerisinde de, başka konular meselesi içerisinde de, bunlara bu açıdan bakmamız ve bu açıdan bunlarla ilgili yapacaklarımızı el birliğiyle yapmamız gerekir. Ve nitekim, bunlarla ilgili görüyorsunuz, bundan birkaç sene önce ağza bile alınmayan konular, bugün gündemimizin bir parçası haline geliyor ve yayınlar yapılıyor. Televizyon yayınları yapılıyor, radyo yayınları yapılıyor.

Bütün bunlar, kendimizin dayanışma içerisinde, standartlarımızı yükselterek çözeceğimiz konulardır. Ama biz bunları eğer ideolojik, etnik veya mezhep veya farklı yanlış siyasi terminolojilerle yapmaya kalkarsak, o zaman bütün milletin içerisinde şüpheler uyanıyor ve o zaman hepimiz birbirimize zarar vermeye çalışırız.

Ben, "İyi şeyler olacak" dedim, iyi şeyler de oluyor.  Ama iyi şeylerin daha çok olması için, asla şiddet, terör, kan, kavganın olmaması gerekir, bunu açıklıkla burada söylemem gerekir. Çünkü bu vatan hepimizindir; senin de, benim de, onun da. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesindir. Ve herkesin olmaya da devam edecektir. Hepimiz birinci sınıf vatandaş olarak devam edeceğiz.

Şimdi Diyarbakır’da bunları, şu anda gündem bu olduğu için, hepiniz konuştuğunuz için, bu düşüncelerim ve açıklamalarımı ortaya koydum. Ama size bir şey söylemek istiyorum: Havaalanından buraya gelene kadar neredeyse her yerde durdum ve insanlar koşarak, kimi bana bir kağıt verdi, kimi bana bir not verdi. Bazen çok yaşlı bir teyze verdi, bazen genç bir kız verdi, bazen genç bir delikanlı verdi. Bunların bazılarını arabada açtım, bazılarını şöyle gördüm ve hepsini tabi ki inceleyeceğim. Bunların yüzde 99’u iş-aş diyor, yüzde 99’u. Yaşlı teyze diyor ki şu kadar oğlum var, 2’sine iş bulun diyor. Genç kız diyor ki bana iş ver diyor. Genç delikanlı diyor ki bana iş bulun, diyor.

Bunların hiç konuşulmaması ve burada sadece siyasetin konuşulması, doğrusu birazcık Diyarbakır’a haksızlık. Hiçbir zaman ben "Gerçekleri görmeyelim" demiyorum, bunlar bizim gerçeklerimiz, kendi meselelerimiz. Bunları konuşacağız, konuşarak kendimiz çözeceğiz. Hep beraber çalışacağız. Yapıcı bir şekilde geleceğe bakacağız. Ama burada bir nüfus var, burada bu insanlar var. Bu insanlara iş bulmak, aş bulmak, bunların hiç birini konuşmadan sadece siyaset olmaz açıkçası.

Organize Sanayi Bölgesinde bile bakın, sadece bunları konuşuyoruz. Bir yerde yatırım olmazsa, bir yerde eğer fabrikalar açılmazsa, iş yerleri açılmazsa, orada o zaman istihdam oluşmaz, iş bulunmaz insanlara. Bir yerde insanların yatırım yapması için de, o yerin imajının iyi olması lazım.

Dün televizyondan dinledim, Diyarbakır Dicle Üniversitesi bir anket yapmış. Diyarbakır’a gelen insanlara terminalde durmuş, sormuş. Herkes, çekingen şeyler ifade etmişler. Aynı insanlara giderken sormuş, hepsi demiş ki "en buraya bir daha gideceğim" demiş. Hiç dışarıdan gördüğüm gibi değil, bu şehir. Bu şehirde herkes birbirine kardeş. Bu şehirde sevgi var, misafirperverlik var, bu şehirde insanları kucaklama var. Ama dışarıdan niye "Bu şehirde, sadece kavga dövüş var" gibi gözüksün, "Sadece kepenkler kapatılıyor" gibi gözüksün, "Sadece sokakta yürüyüş yapılıyor gibi" gözüksün? Ama Diyarbakır’ın gerçeği böyle değil. Şimdi bir yatırımın olması, iş adamının gelmesi için Diyarbakır’ın en iyi şekilde herkese gösterilmesi gerekir. Bu, hepimizin en çok da Diyarbakırlıların görevidir. Hep beraber el birliği içerisinde, bu şehre çok yatırım yapılması lazım.

Buradan bütün Diyarbakırlılara da sesleniyorum, Türkiye’nin diğr bütün iş adamlarına da sesleniyorum. Buranın potansiyeli büyük. Tarih boyunca büyük. Burası İpek Yolunun en büyük kavşaklarından birisi. Burası bütün Ortadoğu’nun en büyük merkezlerinden birisi. Burada daima ticaret çok büyük olmuş. Burada daima medeniyet büyük olmuş. Selahattin Eyyubi Diyarbakır’a geldiğinde, 1 milyon 40 bin kitap varmış, kütüphanelerde. Bugünkü kütüphanelerde belki bu kadar kitap yok. Kayıtlı şeyler bunlar.

Buralar bir zamanlar Türkiye’nin en mamur caddeleri, sokakları, en güzel şehri. Dolayısıyla burası çok farklı bir kültürü olan, çok farklı dinamiği olan bir şehir. Büyük, cazip olan bir şehir. Türkiye’nin şimdi komşularıyla izlediği dostane, kardeşçe politikaları dikkate aldığımızda, yerli-yabancı, herkesin koşarak gelip, buralara yatırım yapması lazım. Ama yatırım yapmaya gelen insanı da şehrin davet etmesi lazım. Davet etmesi için de davetiye göndermesi değil, bu şehrin imajının bozulmaması lazım. O bakımdan hepimizin büyük sorumluluğu var.

Ben, siz iş adamlarına sesleniyorum. Şimdi buraya geldim, iki fabrika gezdim. Biri 70 bin metrekarelik kapalı alan. 7000 demiyorum 70 bin metrekarelik, yapılıyor, yakında açılacak. Büyük imalat yapacaklar. Bunları çıkartın gösterin, gazetecilere, televizyonlara sesleniyorum. Bunlarla çektiğiniz resimleri de koyun. Sadece siyasi resimleri koymayın.

Biraz önce Türkiye’nin en büyük mermer ihracatçısının fabrikasını gezdik. Onların da resimlerini koyun. Buranın potansiyeli büyük. Herkes buraya gelsin. Şimdi teşvik, buraya veriliyor. Ama teşvik bile işe yaramıyorsa, o zaman kendimize bir çeki düzen verip düşünmemiz lazım. Evet teşvik, bazı illerle buranın teşviki aynı, ama oraların organize sanayi bölgeleri doldu. Oralarda yer yok. Düzce’de yer kalmadı. Oralar doldu zaten. Yani insanlar buraya koşarak gelir.

Buranın potansiyeli, batının potansiyelinden daha büyük. Çünkü buranın hinterlandı bütün Ortadoğu, bütün Mezopotamya ve esas iş, inşaat, esas kalkınma, esas yatırımlar, yıkılmış, yakılmış şehirler, oralar yapılacak. Oraları kim yapacak? Oraları biz yapacağız. En büyük milyarlık ihaleleri, Türk firmaları alıyor, sizler alıyorsunuz. Bunlara mal nereden yetişecek? Bunlara mal, en yakın olan, büyük merkezlerden yetişecek. Buradan gidecek. Dolayısıyla bütün bunları da ihmal etmememiz lazım.

Şüphesiz ki ben tekrar söylüyorum, insani ve vicdani olarak vicdanımıza ters gelen şeyleri, bunları düzeltelim, yapıcı bir şekilde bunları düzeltmeye çalışalım. Böyle bir ortam var bugün Türkiye’de. Bu ortamı bozmamamız lazım. Ve hep beraber el birliği içerisinde, Diyarbakır’ı o eski şaşalı dönemine getirmemiz lazım. İşte burada Organize Sanayi Bölgesi var, 3 km. mesafede. Buraya demir yolu niye olmasın? Çok süratli bir şekilde yapılması lazım.

Havaalanı, çok süratli bir şekilde havaalanının yapılması lazım. 1 milyon yolcuyu geçtiyse, 1 milyon yolcu geliyorsa bu şehre o zaman buranın hava terminalinin yapılması lazım. Tabii ki ben memnuniyetle öğrendim ki, hükümet talimatları vermiş. Sayın Başbakan  talimatları vermiş. Bana söyledikten sonra sordum, bu en kısa zamanda gerçekleşecek, yapılacak terminal buraya.

Şimdi uçaktan inerken insan hayran kalıyor. Yazın kim bilir nasıl gözükür buralar? Her taraf  büyük ova, Dicle Nehri bütün bereketiyle buradan akıp gidiyor. Bu toprakların sulanması, maalesef çok gecikilmiş. Bu da büyük sorunlarımız. GAP projesi için milyarlarca dolar harcandı, harcanıyor, ama maalesef bunlar hep hatalarımız, ihmal ettiğimiz tarafları var. En önemli alanlarından birisi sulama idi. Sulamayla ilgili kanallar, GAP projesi, barajlar bitiyor, ondan sonra sulama kanalları yapılmaya kalkıyor. Bunlar, çok eskinin, Türkiye’nin yanlışları. Zannetmeyin ki, sadece Diyarbakır’da. Anadolunun en ortasında, Sivas’taki, Kayseri’deki barajlar da maalesef geçmişte böyle olmuş. Barajlar yapılmış, sulama barajları, baraj bittikten sonra kanal yapılıyor. Sanki iklimi değiştirmek için, balık üretmek için baraj yapılmış gibi. Bunlar yanlış politikalardı. Bunların hep eş zamanlı yapılması gerekirdi. Kanallar da, Diyarbakır’ın, bu bölgenin sulama kanalları, GAP kanalları; aynı bu şekilde çok çok geciktirilmiş büyük projelerdi.

Yine memnuniyetle görüyorum ki, son yıllarda bunda büyük bir atılım gerçekleşti. Ve inşallah kısa süre içerisinde bunlar tamamlanınca, bütün bu bereketli arazi sulanınca, bereketine bin kat daha bereket katılacaktır.

Gıda, gıdaya dayalı sanayi, bütün bu bölgelerin dolup taşması lazım. Ama bütün bunlar için sizler iş adamlarısınız, iş adamları olarak ve sizler Diyarbakırlısınız; çoğunuz bile başka yerleri tercih ediyorsunuz. Ben sizleri suçlayamam açıkçası. Eğer fabrikanız yakılırsa, siz gelip de fabrika açmazsınız. Dozerinizin önüne eğer taş konulursa, siz öbür dozerinizi getirmezsiniz. Gayet açık, Diyarbakırlılar’ın bunu görmesi gerekir. Onun için hep beraber el birliği içerisinde bu şehri ve bu şehrin bu değerli insanlarını, tekrar yüceltmemiz ve tekrar bu şehri diriltmemiz gerekir.

Yanınızda Antep almış başını gidiyor. Yanınızda Urfa almış başını gidiyor. Diyarbakır oralardan çok daha eski bir şehir. Onun için bu bölgeye çok yatırım getirmemiz, bu bölgedeki işsizliği gidermemiz, bu bölgede herkesin zengin olmasını, herkesin insan gibi yaşayabilecekleri bir seviyeyi sağlamamız gerekir. Bu hepimizin görevidir. Ama şunu da unutmayın: Devletin herkese para dağıtmasıyla insanlar ne zengin olur ne de mutlu olur. Ancak insanların asgari ihtiyacını giderir. O zaman ne olacak? Müteşebbisler, sanayiciler, iş adamları, tüccarlar, bunların hepsi harekete geçecekler, herkes koşarak buraya gelecek. Ve buraya yatırım yapacaklar. Ve burası en şaşalı, eski dönemlerinde, tarihte olduğu gibi, yine öyle olacaktır.

Tabii şunu da gördüm: Hem dinlediklerim hem Vali Beyden hem de Belediye Başkanından aldığım brifinglerde Diyarbakır’ın birçok aslında temel sorunlarının da çözülmüş olduğunu gördüm, doğrusu. İnsanlar inanın ki böyle düşünmüyorlar. Onun için bütün vatandaşlarımı gelsinler Diyarbakır’ı gezsinler, görsünler. İşadamları heyetleri gelsin, görsün. Buranın potansiyelini görsün, sizler toplantılar yapın, davet edin, herkesi çağırın buraya. Ve basın-yayın mensuplarına da buradan ricam var. Sizler de sadece Diyarbakır deyince, Diyarbakır’ı sadece siyasetle gündeme getirmeyin, Türkiye’nin gündemine. Diyarbakır’ın bu büyük potansiyelini de gündeme getirin. İnsanlar çekinmesin, Diyarbakır’da bir şey oluyor diye, giderken anasının babasının gözü arkada olmasın. Nasıl buraya gelen insan, gidince "Bir daha geleceğim ben buraya, ya burası böyle değilmiş" diyorsa, bunu hepiniz yansıtın doğrusu. Bu gerçeği hepiniz yansıtın. Bu hepimizin vazifesidir. Bazen bilerek veya bilmeyerek zarar veriyoruz. Bundan hepimizin kurtulması gerekir.

Ben bugün ve yarın, 2 gün boyunca burada kalacağım. Birçok yine hep toplantılar yapacağım. Fikirlerimi sizlerle hep paylaşacağım. Ayrıca bu açık müzeyi gezeceğim. Ayakta duran burçları, dünyanın en büyük surlarını, Çin Seddi’nden daha uzun olan Diyarbakır surlarını, buranın Dört Ayaklı Minaresini, buranın Ulu Camisini, Nebi Camisini ve buranın İç Kalesini, inşallah bütün bunları gezeceğim ve Diyarbakırlı kardeşlerimle, vatandaşlarımla kucaklaşmaktan daima mutlu olacağım.

Bu düşüncelerle sizleri tekrar tebrik ediyorum. Kimleri? Burada fabrikası olanları. Organize Sanayi Bölgesinde işyeri olanları. Burada istihdam edenleri, vergi ödeyenleri, maaş ödeyenleri, hepinizi tebrik ediyorum. Ve devlet olarak, size her türlü destek, muhakkak ki verilecektir. Çünkü siz aslında devletin bir noktada görevini yapıyorsunuz, iş yaratarak, insanlara iş vererek.

Hepinize başarılar diliyorum. Tekrar bütün Diyarbakırlı vatandaşlarıma sevgilerimi muhabbetlerimi sunuyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı