Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi 2010-2011 Eğitim Öğretim Yılı Açılış Töreni'nde Yaptıkları Konuşma

02.11.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Misafirler,

Saygıdeğer Konuklar,

Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi’nin Değerli Öğretim Üyeleri,

Değerli Öğrenciler,

Sözlerimin başında, hepinizi sevgiyle muhabbetle selamlıyorum.

Osmaniye ilimize yaptığım bu ziyaret vesilesiyle Üniversitemizin, 2010-2011 Akademik yılının açılışında bulunmak da, beni ayrıca mutlu etmektedir ve benim için güzel bir gurur kaynağı olmuştur.

Osmaniye aslında 1996 yılından bu yana ildir, ama Türkiye nüfusunun büyük bir kısmı, herkes böyle bilir, belki Osmaniyelilerin dışında, ama Osmaniyeliler bunu iyi bilir- burası eskiden de ildi, 1933 yılına kadar. Hatta o zaman Osmanlı İmparatorluğu zamanında, buralar hep Cebelibereket Sancağı olarak bilinirdi ve önemli bir merkezdi. Burayı gezenler, görenler bilirler ki, bu isim buraya gerçekten yakışıyor, çünkü çok bereketli dağların eteklerinde, çevresinde kurulmuş bir yerleşim yeri, bir şehir burası. Genellikle dağlar çok bereketli olmaz biliyorsunuz, yalçın kayalık dağlar olur ve geçit vermez, yol vermez ve dolayısıyla oralarda çok fazla verimlilik de olmaz. Ama buralar farklı dağlar, farklı bir coğrafya.

Çukurova aslında Türkiye’yi besleyen bir ambar. Dolayısıyla mümbit topraklardaki bu güzel şehrimizi, yeni şehrimizi -nispeten diğerlerine göre- ziyaret etmek, beni gerçekten çok memnun etmektedir. Ve burada bulunduğum süre içerisinde, dinlediklerim, gördüklerimden de ziyadesiyle mutlu olmaktayım.

Osmaniye’ye gelmeden önce programımı ona göre yaptım. Bu güzel, yine genç Üniversitenin akademik yıl açılışında bulunmayı planladım ve bugün onu hep beraber gerçekleştiriyoruz. Üniversitenize gelince de gerçekten güzel bir kampus gördüm. Her şeyden önce coğrafi olarak, tabiat güzelliği olarak çok güzel bir yer. Buranın kısa süre içerisinde çok daha güzelleşeceğine, çok daha cazip bir mekan olacağına inancım tamdır.

Biraz önce Rektör Beyi’ dikkatli bir şekilde dinledim. Hedefini, misyonunu gayet güzel bir şekilde koymuş ve bu Üniversiteyi, güzel bir üniversite yapmak, aranan bir üniversite yapmak için, arkadaşlarıyla beraber büyük bir kararlılıkta çalıştığını, bunu da gördüm. Bunu takip ediyordum zaten.

Sizlere şunu söylemek isterim: Artık Türkiye’nin her şehrinde üniversite var. Sadece devlet üniversiteleri yok. Bu üniversitelerin yanında bir de vakıf üniversiteleri var. Eskiden sadece Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, daha sonra işte Adana, Trabzon, Erzurum gibi şehirlerimizde, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda üniversitemiz vardı. Bugün artık her ilde üniversite var. Her ilde üniversite olması, şüphesiz ki bir avantaj. Ama bu üniversiteler eğer, üniversiteye yakışır bir akademik çalışma içerisinde olmazlarsa, bir seviye tutturmazlarsa, bilimsel, çalışmalarını çok yoğun bir şekilde gerçekleştirmezlerse ve hepimizin özlediği, beklediği standartların üstüne yükselmezlerse, o zaman avantaj olarak gördüğümüz şey, dezavantaj da olur memleket için. Türkiye'nin geneli için söylüyorum bunları, Üniversiteniz için söylemiyorum. Türkiye ile ilgili, Türk üniversiteleriyle ilgili yaptığım değerlendirme çerçevesinde bunu söylüyorum. O zaman sadece bir üst lise, yüksek lise seviyesinde olur üniversitelerimiz.

Onun için yeni, genç üniversitelerin sorumluluğu çok büyüktür. Bu üniversiteler, hedeflerini çok iyi şekilde koymalı. Ve çok iyi bir şekilde akademik kadrolarını oluşturmalı. Öğrencilerine çok iyi bir şekilde güven aşılamalı ve eğitimlerini çok iyi bir şekilde yapmalıdırlar. Üniversitenize baktığımda bunu yapabilecek kabiliyet ve kadro üniversitenizde var. Rektörünüz başta tecrübesiyle bunu en iyi şekilde yapabilecek birisi. Dünyanın iyi üniversitelerini görmüş, oralarda okumuş, arkadaşları, herkes aynı şekilde.

Dolayısıyla, bir üniversitenin kuruluş aşaması, en kritik aşama olmuş oluyor. Siz henüz kuruluş aşamasına devam ediyorsunuz. Onun için dinlediklerimden, anlattıklarınızdan çok memnun oldum. Hedefinizde bütün bunları tespit etmişsiniz. Bunları tespit ettikten ve kararlı olduktan sonra, bunların hepsinin gerçekleşeceğine inanıyorum.

Osmaniye birçok avantajları olan bir ilimiz. Baştan iklim olarak, coğrafya olarak, ulaşım imkanları açısından, her bakımdan cazip bir yer. Buraya herkes gelip yerleşmek ister açıkçası. Herkes gelip, bu Üniversite'de öğretim üyesi olmak ister. Önce bu avantajı herkesin fark etmesini isterim. Bazı üniversiteler de var ki, şartları icabı gidip, çevresi icabı gidip, oraya insanlar yerleşmek istemeyebilirler. Burası çekici bir yer o bakımdan. Kışa girerken bile bakın ne güzel iklim, ne güzel hava. Öğrenciler için de tabii bu aynı şekilde söz konusu. Onun için Üniversitenizin kıymetini bilin. Ve Üniversitenizin ihtiyaçlarının hiç tereddütsüz karşılanacağını da bilin.

Böyle güzel bir ülkede, böyle güzel bir kampüste, -arkası açık, bildiğim kadarıyla- dağlara kadar yükselecek bir yerden çok güzel bir üniversitenin yükseleceğine inanıyorum. Öğretim elemanları tabii bir taraftan öğrencileri yetiştirirken, bir taraftan kendilerinin de bilimsel faaliyetlere, araştırma faaliyetlerine yeterince zaman harcamaları, ayırmaları gerekmekte.

Üniversite şehirle bütünleşmeli. Şehrin sanayisiyle, ekonomisiyle bütünleşmeli. Daha doğrusu bölgenin ekonomisiyle bütünleşmeli. Bölümlerinizi açarken, buna göre yeni bölümlerinizi açmanızda muhakkak ki çok fayda var. Çünkü bu Üniversite kurulurken, bu şehrin siyasetçileri, bu şehrin ileri gelenleri, kim bilir kaç kez Ankara’ya gittiler, geldiler. Ne kadar çok uğraştılar, böyle bir üniversite kurulsun diye. Dolayısıyla bölgeyi ve şehrinizi muhakkak siz kucaklayın. Şehir de, Osmaniye de bu Üniversiteyi muhakkak ki kucaklasın. Böyle olunca burada güzel şeyler gerçekleşir.

Tabii çok sayıda üniversite olunca üniversiteler arası rekabet de var. Bu iyi bir şey, çünkü rekabet olmasaydı, sadece öğrencilerinizi mezun ederdiniz, herkese diplomalarını verirdiniz. Ama bu rekabet, üniversiteye giriş sınavlarında tercihlerden başlıyor. Mezun ettiğiniz öğrencilerin iş bulurken ne kadar aranır olduklarından başlıyor. Öğretim üyelerinin araştırmalarına, projelerine, bilimsel faaliyetlerine herkes bakarak, bu rekabeti görüyor. Bunun için bu rekabet ortamı içerisinde, öğretim üyeleri, yöneticiler, tabii öğrenciler, sizlere, hepinize çok iş düşmekte. Neticede ne kadar çok çalışırsanız kendinize, üniversitenize ve ülkenize katkı sağlayacaksınız.

Bu üniversiteler, bu imkanlar, kolay değil doğrusu. Şimdi Osmaniye’ye bakarsak, hiçbir devlet kurumunun bu kadar imkanları yoktur. Başka illerimizde de böyle. Üniversitelerimize verilen imkanlar, hiçbir başka devlet kurumlarına, kamu kurumlarına verilmemektedir. Bu imkanların en iyi şekilde değerlendirildiğini görmek de hem milletimizin hem bizim hakkımızdır. O bakımdan herkesin çok çalışması gerekiyor. Herkesin çok uğraşması gerekiyor. Boş işlerle vaktimizi harcamamamız gerekiyor.

Özellikle öğrencilere burada seslenmek istiyorum, bu günler ileride çok aranır. Üniversiteye girmekle hiçbir şey bitmiyor. Üniversiteden mezun olunca da hiçbir şey bitmiyor. Siz, üniversitede, bölümlerinizde hepiniz birinci olmak için uğraşacaksınız. Hepiniz en iyi olmak için yarışacaksınız. Bu sıralarda okumanız gereken kitapları, bu günlerde okuyacaksınız. 10 sene sonra okuyamazsınız, bugün okumanız gereken kitapları. Üniversite sadece bilimsel faaliyet de değil, üniversitenin sosyal, kültürel bir havası var, akademik havasının yanında. Dolayısıyla artık hepiniz, artık üniversiteli olduğunuza göre, buna yakışır şekilde davranacaksınız.

Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi’nin, ismine layık bir üniversite olabileceğine inancım tamdır. Ve bu uğurda, başta tabii ki yöneticileri olmak üzere, Osmaniyeliler, Yükseköğretim Kurulu, devletimizin bütün ilgili yetkilileri, her türlü desteği de vereceklerdir.

Bir kez daha yeni akademik yılımızın hem öğretim üyelerimiz için hem öğrenciler için başarılarla dolu olmasını temenni ediyorum. Ve hepinize çok aydınlık geleceklerin beklediğini bir kez daha hatırlatarak, sevgilerimi muhabbetlerimi sunuyorum.

Sağ olun.

Yazdır Paylaş Yukarı