Atatürk'ün Ebediyete İntikalinin 72. Yıldönümü Nedeniyle Düzenlenen "Anma Töreni"nde Yaptıkları Konuşma

10.11.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Saygıdeğer Konuklar,

Sözlerime başlarken sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk'ü ebediyete intikalinin 72. yıldönümünde saygı ve rahmetle anıyoruz.

Böyle önemli günlerde düzenlenen toplantılar, kendi içerdiği manayla birlikte, bizlere geldiğimiz seviyeyi gözden geçirme, geleceğe ilişkin saptamalar ve değerlendirmeler yapma imkanını da vermektedir.

Aziz milletimiz 10 Kasımları bir yas günü değil, Atatürk’ü fikirleriyle, idealleriyle anma ve bıraktığı eseri ebediyete kadar yaşatma kararlılığını dile getirmek için bir vesile olarak görmektedir.

Daima vurguladığım gibi, Atatürk milletimizin ortak değeridir ve hep öyle kalacaktır. O'nu tüm tartışmaların üzerinde tutmak gerekir.

Büyük bir komutan olarak milletimizle birlikte istiklal mücadelesini zafere ulaştıran Atatürk, eşsiz bir devlet adamı ve lider olarak da, ülke ve dünya şartları istikametinde modernleşme ve dönüşüm hamlelerini cesaretle gerçekleştirmiştir.

Atatürk, daima çağın ilerisinde hareket etmiştir. İnsanımızın mutluluğu ve refahı için hayata geçirdiği inkılap ve reformlar, milletimizi uygar dünyayla buluşturduğu gibi, birçok devlet tarafından da örnek alınmıştır.

O'nun bu hamleleri, Cumhuriyet aracılığı ile, bu ülkede yaşayan herkesi eşit haklara sahip kılmış, ortak paydada buluşturmuş ve bir arada yaşama idealini daima canlı tutmuştur.

Atatürk'ün ileri görüşlülüğü, barışçı kimliği, dünya gerçeklerini iyi bilmesi ve insani değerlere verdiği önem, O'nu dünyanın saygın liderlerinden biri yapmıştır.

O sadece yaptıklarıyla ve başarılarıyla değil, isabetli öngörüleriyle de bütün insanlığın takdirini ve sevgisini kazanmıştır.

O'nun yaşadığı dönemde, başka ülkelerdeki siyasal ve sosyal sistemler çökerken, Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayakta kalmaya muvaffak olmuştur.

Çünkü Atatürk, medeni dünyayla bütünleşme yolunda yapılması gerekenleri cesaretle uygulamıştır.

Atatürk, gerek savaş yıllarında gerek Cumhuriyet döneminde tüm kararlarını Yüce Meclis'e danışarak almıştır.

Bu durum, O'nun meşruiyetçi çizgisini, milletimize ve demokrasiye verdiği önemi ortaya koymaktadır.

Değerli Konuklar,

Şunu memnuniyetle ifade etmek isterim ki: Cumhuriyetimizin 87. yılında, Atatürk'ün yapılmasını istediklerinden birçoğunu gerçekleştirmiş bir millet olmanın bahtiyarlığını hissediyoruz.

Cumhuriyetimizi taçlandıran yeni başarılar sayesinde geleceğe umutla ve güvenle bakıyoruz.

Atatürk, muasır medeniyet seviyesini bizlere hedef gösterirken, sürekli dinamizm içinde olan, modernleşme gayretlerini kesintisiz sürdüren, her bakımdan güçlü, demokratik, çağdaş ve müreffeh bir Türkiye idealini ortaya koymuştur.

Bu Türkiye; "evrensel değerlerin yol göstericiliğinde ilerleyen, AB ile üyelik sürecini tamamlayan, kendi insanının huzuru, mutluluğu ve refahı için gerekli olan tüm adımları kararlılıkla atan, hukukun üstünlüğünü sağlamış, insan haklarına saygıya dayalı birinci sınıf demokrasi olmayı başarmış bir Türkiye"dir.

Ülkemizin son yıllardaki performansı, bu hedefin ne kadar gerçekçi olduğunu açıkça göstermektedir.

İçte sorunlarını çözmüş güçlü bir devlet, dışta saygın bir ülke olma hedefiyle yolumuza devam ediyoruz.

Artık değişimlere direnen değil, yeni uluslararası düzenin gereklerini bilen, çağın değerlerine uyum sağlayan bir Türkiye var. Bu değerleri içselleştiren ve uygulayan bir Türkiye var.

Türkiye siyasetten ekonomiye, demokratikleşmeden hukuk sitemine ve sosyal hayata kadar inanılmaz hızlı, köklü bir değişim içindedir.

Siyasal sistemi, dinamik ekonomisi, giderek derinleşen demokrasisi, akılcı diplomasisi ve güçlü ordusuyla Türkiye, çok büyük bir ülkedir. Bu konumuyla hakikaten göz kamaştırmaktadır.

Liderlik çağın ruhunu anlamayı ve ufkun ötesini gören bir anlayışa sahip olmayı gerektirir. Atatürk’ün kişiliğiyle özdeşleşmiş bu kavramı, bugün Türkiye’nin dünyada oynadığı etkin rolde de görmek mümkündür.

Yoğun ülke gündemi içinde çok öne çıkmasa da dünya, Türkiye'nin gücünün ve etkinliğinin farkındadır.

Bunları söylerken, son dönemde bölgesel ve uluslararası alanda barış, huzur, güvenlik ve refahın geliştirilmesine katkı sağlayan, işbirliği ve dostluğu aranan bir ülkeden söz ediyoruz.

Esasen Türkiye’nin geldiği bu durum, Atatürk’ün "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" şiarının somut tezahüründen başka bir şey değildir.

Kıymetli Misafirler,

Hepimizin ortak gayesi Türkiye'nin ekonomik, toplumsal ve siyasal açıdan daha da güçlü bir ülke olmasıdır.

Cumhuriyetimizin 87. yılında geldiğimiz seviye, esasen bu hedefe, çok da uzak olmadığımızı işaret etmektedir.

Ancak bu süreçte gerçekçi bir vizyon oluşturulmasının önemi büyüktür.

Toplumumuzun gücünü, ülkemizin imkan ve kaynaklarını bu vizyon doğrultusunda harekete geçirmemiz gerekmektedir.

Tabii bununla birlikte siyaset üstü bir yaklaşımla ortak hedeflerde kenetlenmemiz de elzemdir.

Geleceğin Türkiyesi'ni inşa etmek siyaset üstü bir konudur ve her kesimin katkısını gerektirir.

Bunu gelecek nesiller için başarmak zorundayız. Önümüzde başka seçenek yoktur.

Neticede elde edeceğimiz başarı, sadece bugünleri değil, önümüzdeki yüzyılları da şekillendirecektir.

Türkiye, geçmişten gelen birikimi, büyük devlet geleneği, nitelikli insan gücü, demokratik sistemi, tarihi ve kültürüyle dünyadaki değişimlere öncülük eden bir ülke olacaktır.

Devlet ve millet olarak bu konuda gerekli, irade, azim ve cesarete sahip olduğumuzdan şüphe duymuyorum.

Sözlerime son verirken, daha güçlü bir Türkiye için herkesi birlikte çalışmaya davet ediyorum.

Ebediyete intikalinin 72. yıldönümünde Cumhuriyetimizin kurucusu, milletimizin unutulmaz lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı, rahmet ve şükranla anıyorum.

Yazdır Paylaş Yukarı