Mardin Artuklu Üniversitesi'nin 2010-2011 Akademik Yılı Açılış Töreninde Yaptıkları Konuşma

25.10.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Konuklar,

Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Değerli Öğretim Üyeleri ve Değerli Öğrenciler,

Hanımefendiler, Beyler,

Hepinizi sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

Uzun süredir, Mardin’e gelmeyi gerçekten çok istiyordum. Çünkü gelmeyeli epey olmuştu. Daha önceki görevlerim vesilesiyle, birçok defa Mardin’de bulunmuştum. Bu sefer, bu ziyaretim gerçekleşirken, Üniversite'nin, 2010-2011 Akademik Yılının açılışında bulunmak ve bu güzel temel atma merasimlerine katılmak da, benim için ayrı bir mutluluk kaynağı olmaktadır.

Mardin, gerçekten kendine has kimliği olan, özelliği olan bir şehrimizdir. Türkiye’nin her bölgesinin kendine has bir güzelliği vardır, bunu tartışmıyoruz. Ama şu bir gerçek ki: Mardin bir açık hava müzesidir. Ve Mardin’de çok farklı kimlikler, barış, hoşgörü ve tolerans ortamında, iç içe, kardeşçe, yüzyıllardır beraber huzur içerisinde yaşamaktadır. Bu özelliği, Mardin’i tabii ki çok dikkate getirir yapmıştır. İşte böyle bir şehrimizde bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Mardin’in gıyabında her zaman çok güzel konuşulur. Ve konuşulurken de bu özellikleri, dilden dile dolaşır. Biraz önce değerli Rektör Yardımcısı, değerli Rektör, Zeynel Abidin Bey konuşurken Mardin’i yeteri kadar anlattılar. Aslında burası, Mezopotamya’nın önemli merkezlerinden başka birisidir. Ve bu şehirde taş, dantel örülür gibi yontulmuştur. Ve bu özelliğiyle de daima hafızalarda güzel yer etmiştir.

Maalesef son yıllarda, Mardin’in bu güzelliği, neredeyse örtülür, kapatılır şekilde, yanlış yapılaşmanın, yanlış şehirleşmenin ve kötü mimarinin geliştiğini acı acı hepimiz hissederken, tekrar birdenbire herkesin Mardin’i keşfettiğini, Mardin’i sahiplendiğini ve bütün bu çirkinliklerin yavaş yavaş temizlenip, tekrar Mardin’in eski haline o güzelliğiyle, hafızalardan hiç silinmeyecek şekilde kalması yönünde önemli adımlar, teşebbüsler ve çalışmalar yapılmaya başlandığını memnuniyetle görüyoruz.

Hükümetimiz, devletimiz bunun farkına vardı. Burada ise bütün Mardinliler olarak sizler, Mardin’in ileri gelenleri, burada olanları veya burada olmayıp, başka illerimizde olanları, herkes bunu sahiplendi. Değerli Vali, Belediye Başkanı, siyasetçiler herkes bu işin farkına vardılar ve büyük bir çaba gördüm. Bundan büyük bir memnuniyet duydum gerçekten. Daha önceki gelişlerimde, bu çabayı, bu bilinci, bu şuuru görmemiştim, yoktu. Şimdi böyle bir çabanın olmasını çok değerli buluyorum, takdir ediyorum ve bunu çok teşvik ediyorum.

İnanıyorum ki kısa süre içerisinde, UNESCO’nun tarihi miras listesine bu şehir girecektir. Bununla ilgili çalışmayı ben de himayeme aldım, bugün vilayeti ziyaretimde ve bunu hızlandıracağız. Bütün bunlar, Mardin’in eski parlaklığının, sönmek üzere olan o korun, ateşin tekrar nasıl alevleneceğine ve nasıl etrafını pırıldatacağına en güzel işarettir. Ve böyle bir değişim, tekrar kendine gelme, bu şehri 5-10 sene içerisinde çok cazip yapacak. Ve yerli-yabancı, binlerce yüzbinlerce insana ev sahipliği yapacağınıza inanıyorum. Şüphesiz ki, bunun getireceği ekonomi, bunun getireceği dinamizmin çok farklı ve çok katkıları burada yaşayan vatandaşlarımıza da olacaktır.

Bunları söyledikten sonra, bu Üniversiteyle ilgili bazı görüşlerimi paylaşmak isterim. Tabii ki bütün üniversiteler önemlidir, çünkü ilim yuvasıdır üniversiteler. Çok şükür bugün Türkiye’de her ilde üniversite açıldı. Eskiden olduğu gibi, sadece 3 ilimizde 3-4 tane üniversite değil, çok sayıda üniversite var. Bu üniversitelerin yanında vakıf üniversiteleri var. Daha önce olduğu gibi üniversiteler çok dar kalıplar içerisine zorla sığdırılan değil, tam tersine canlı tartışan, konuşan ve birbiriyle rekabet eden, bilim üreten, ilim üreten kurumlar haline de dönüşüyor. Bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum. İşte bu üniversiteler içerisinde bazıları çok temayüz edecektir. Bazıları belki vasat gidecektir, bu işin tabiatı gereği böyledir. Herkes birinci olamaz, herkes ikinci üçüncü de olamaz. Ama bazıları çok ileri gidebilir, bazıları biraz geride kalabilir, onlar da yarış içerisinde tekrar ileri gidebilirler. Ama bu rekabetin olması, ilerlemeyi, terakkiyi ve giderek mükemmelleşmeyi gerçekleştiren en büyük dinamizm ve en büyük itici güç olacaktır.

İşte bunların içerisinde, birçok üniversite içerisinde, bu Üniversitede ben büyük bir potansiyel görüyorum açıkçası. Çünkü burası bütün Mezopotamya’ya hitap ediyor. Sadece Türkiye’ye değil, bütün bölgeye hitap eden bir yer. Ve burada Türkiye’nin başka bölgelerinden de farklı olarak yine bir kimlik, bir gerçek var; Müslümanlar, Süryaniler, Hıristiyan vatandaşlarımız, hepsi beraber buraya çok katkılar sağlamışlar. Bu bölgede, çok büyük bilim adamları gelmiş, büyük medreseler açılmış, bugün işte bunlar tekrar canlanıyor. Bugün bunlarla ilgili çok güzel çalışmalar yapılıyor. Dolayısıyla bu Üniversite gerçek anlamda, sosyal bilimler üniversitesi olmaya en iyi şekilde adaydır.

Her kurumun, ülkenin, şehrin olduğu gibi, üniversitelerin de bir mukayeseli üstünlükle öne çıkartabileceği bir konu olabilir. Bazısının teknolojide çok ileri gitme üstünlüğü vardır, imkanları ona göredir. Bazısı başka bir dalda, tıpta, çok ileri gitme avantajı vardır, bu avantajlar bir veridir. Siz bunları zorla yapabilirsiniz, hazırlayabilirsiniz, ama bazılarının da çevreden daha önceden gelen bir müktesebatı, onun bir avantajı vardır. İşte bu Üniversite'nin avantajını da sosyal bilimlerde görüyorum ben. Bunun içerisine mimariyi de sokuyoruz. Bütün kültür, geniş anlamda, dolayısıyla ruh koydunuz oraya, sadece çarpma bölmenin ötesine geçtiniz. Bunu da bir geniş bir kültür anlayışı içerisinde koyuyorum. Bu alanlarda, bu Üniversite gerçekten çok aranan, bilme, ilme, bilim hayatına çok katkı yapan bir üniversite olabilir. Onun için sosyal bilimler üniversitesi olarak kendisine alan seçmiş olmasını çok doğru buluyorum. Ve bu yönde, bütün kurumlarımızın da tabii ki sizi desteklemesi gerekir.

Unutmayalım ki kültürel mirasın korunması aslında, anayasanın emridir. Yani Anayasamız, bütün kültürel mirası korumamızı emrediyor. Kültürel miras dediğimizde de kültürel miras çok geniş aslında. Güzel bir eser, Sultanahmet Camii de veya buradaki gördüğümüz bir medrese de, buradaki bir Suryani kilisesi de, bütün bunların hepsi; Mimar Sinan’ın köprüsü de mirasımızın bir parçası olduğu gibi, sanatta, edebiyatta, başka alanlarda da aynı şekilde. Dede Korkut, Mesnevi, Ahmedi Hani’nin Mem u Zin’i, bunların hepsi de bizim mirasımızdır, kültürel parçamızdır. Dolayısıyla bunların korunması, bütün bunların en iyi şekilde yaşatılması, anlatılması, öğretilmesi, hepimizin aslında görevidir. İşte bu Üniversite, bunu yapabilecek bir üniversite.

Bugün Mardin meydanında halkla şöyle buluştuğumda baktım, tabii ki herkesi dinlerken orada, üç tane hanım farklı dillerle konuştular, benimle. Biraz da yaşları ileri seviyede idi, yani çok yaşlı değillerdi ama. Birisi Arapça konuştu benimle, birisi Kürtçe konuştu, birisi Süryanice konuştu orada. Ve bütün bunlar, tabii buranın yerlisi olan insanlar. Dolayısıyla bu büyük bir zenginlik. Farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeyi işte burada buluyorum ben. Bu çerçeve içerisinde buluyorum. Ama bütün bu zenginliklerin hepsi, burada huzur içerisinde, burada kardeşlik içerisinde, yüzyıllar boyunca yaşamıştır. Arızi şeyler her dönemde olabilir, ama önemli olan, işin ruhudur ve işin esas ana izidir. Bu bakımdan baktığımda burada herkes vardır, herkes var olmaya da devam edecektir. Bunu yaşatmak, bu zenginliği muhafaza etmek anlamına gelecek. İşte bu Üniversite, bunu en iyi şekilde yapabilir. Üniversitenizde tabii ki Türk edebiyatı, Farsça var, Kürtçe öğretmeye başladınız, burada var, bunun bölümünü açtınız. Başka diller, Süryanice bildiğim kadarıyla var, burada bunları öğretiyorsunuz. İşte bütün bunlar bu Üniversite'yi öne çıkartacaktır, başka üniversitelerden daha önde. Siz başka üniversitelerin önde olduğu konulardan, ihtiyacınız varsa onlardan faydalanacaksınız, onlar da sizden faydalanacak.

Artık bu işler, el yordamıyla olmayacak. Bu işlerin hepsi, bir bilimsel metodoloji içerisinde olacak, bu da üniversitelerde yapılmaktadır. O bakımdan Mardin Artuklu Üniversitesi’ne gerçekten çok önem veriyorum. Başta Rektör olmak üzere, bütün yakın arkadaşlarını hepinizi tebrik ediyorum. Ve bu Üniversitenin güçlenmesi için de ne gerekiyorsa, bunu hep beraber el birliği içerisinde yapmamız gerekmektedir.

Tabii ki devlet üstüne düşenleri yapacaktır. Çünkü burası bir devlet üniversitesi, bir vakıf üniversitesi değil. Devlet üstüne düşeni yaparken, bazı şehirlerimizde gördüğüm, çok güzel örneği, burada da görüyorum. Bu da ayrı bir mutluluk kaynağıdır. Nedir o? Üniversite işine şehir sahip çıkıyor, o il sahip çıkıyor. Üniversitenin biran önce tamamlanması, üniversitenin daha güçlü ve daha iyi bir şekilde akademik hayatına devam etmesi için devletin bütçesinin yanında halk devreye giriyor. Halk da şöyle giriyor, hayırseverleri vasıtasıyla giriyor. Bir çok üniversite var, devlet bütçesiyle yapılacak olsaydı, inanın ki bugünkü durumunun çok gerisinde olunurdu. Ama hayırsever vatandaşlarımızın kazançlarının bir bölümünü gönüllü olarak üniversiteye ayırmaları, fakülte binalarını yapmaları, akademik kadroları desteklemeleriyle, bu üniversitelerimiz çok süratli bir şekilde büyümekte ve gençlerimize çocuklarımıza en iyi eğitim vermektedirler.

İşte burada bugün Zeynel Abidin Bey’i tebrik ediyorum, bütün ailesini tebrik ediyorum, böyle bir fakülteyi yaptırdıkları için. Ve sadece tabii ki Mardin’e değil, insanlar sadece doğduğu yere değil, bazen de kazandığı yerlere de yapıyorlar, dolayısıyla göreceğiz o projeniz nedir, onu da öğreneceğim, ondan dolayı da tebrik ederim. Ama burada bu Üniversite'nin bu hale gelmesinde, en büyük katkıları olanlardan biri de eski milletvekillerimizden, Güzel Sanatlar ve Edebiyat Fakültesini yapan Süleyman Bölünmez. Deminden beri hep gözüm arıyor, ama göremiyorum, burada mı değil mi bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla o daha önce de iki fakülte yaptırdı. Dolayısıyla onu da tebrik ediyorum. Diğeri tabii Midyat, buranın aynı demin söylediğim farklılıkları en iyi şekilde bir arada tutan önemli bir ilçe Midyat. Oraya da Sayın Mithat Yenigün, o yine bir yerleşke yapıyor, onu da tebrik ediyorum. Sonra tabii Rektörlük Binasını İstanbul Menkul Kıymetler Borsası yaptırdı, bütün borsa, iş adamları nezdinde, Başkanı Sayın Hüseyin Erkan’ı çok tebrik ediyorum. Şimdi başka yine tebrik etmem gereken, ama burada görmediğim hemşehrim Halit Narin. Dnlar Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası olarak, sadece buraya değil, doğrusu birçok yerde gerçekten çok güzel işler yapıyorlar. Sadece üniversitelere değil, bazen Kızılay’ın bir sağlık kuruluşu oluyor, bazen bir hastane oluyor, bütün bunları hep destekliyorlar. Ve bu şekilde sadece kendi meslektaşlarının dayanışmasını yapmıyorlar, aynı zamanda da çok güzel bir sosyal sorumluluk örneği ortaya koyuyorlar.

Biraz önce Sayın Rektör söyledi, ben de buraya gelirken bana da söylediler. Not ettim, Sayın Şakir Nuhoğlu da, herhalde burada, doğrusu sizi de tebrik ediyorum. Çünkü bunlar gönüllü verilen kararlar. Hiç kimsenin zoruyla, baskısıyla değil. Kazancınızın bir kısmını, istediğiniz gibi harcayabilirsiniz, ama buraya da en güzel şekilde işte ayırabilirsiniz. Burada bu eğitim devam ettiği süre içinde, sizin, ailenizin ismi en güzel şekilde yad edilir.

Bundan dolayı bütün Mardinliler’i kutluyorum ve bunların arkasının geleceğine inanıyorum. Çünkü bunlar aynı zamanda takdir ediliyorsa, güzel bir hareket, o aynı zamanda teşvik anlamına da geliyor, yenilerinin çıkması bakımından da. İnanıyorum ki Üniversite'nin diğer ihtiyaçlarını bir taraftan devlet karşılarken, bir taraftan sizler de sahipleneceksiniz ve en güzel şekilde bitecek.

Buradaki akademik kadroya, bütün öğretim üyelerine, öğretim elemanlarına, idari personelinize ve öğrencilere hep başarılar diliyorum. Bu Akademik Yılınızın sizler için ve Üniversite için birçok başarılarla dolu olmasını temenni ediyorum.

Ve bu vesileyle bir kez daha bütün Mardinliler’e sevgilerimi, muhabbetlerimi sunuyorum. Sağolun, varolun.

Yazdır Paylaş Yukarı