KKTC Cumhuriyet Meclisi'nde Yaptıkları Konuşma

19.09.2007
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Başkan,
Cumhuriyet Meclisi'nin Değerli Üyeleri,
Cumhurbaşkanı olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiğim ilk ziyaret vesilesiyle Yüce Meclisinize hitap etmekten onur duyuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Cumhuriyet Meclisi, Kıbrıs Türkü'nün kendi kaderini belirleme hakkını başarıyla kullanışının simgesidir. Kıbrıs Türkü'nün karşılaştığı engellerin aşıldığı, en güç görünen meselelerin tartışılıp çözüme bağlandığı, Kıbrıs Türk halkının iyi ve kötü günde kaderinin şekillendiği, sesinin yankı bulduğu yerdir. Geleceğe dair hayati kararların alınacağı yer de bu Yüce Meclis'tir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanı da bu çatı altında gerçekleşmiştir. Böylece Kıbrıs Türkü'nün ümit ve beklentileri tarihin akışıyla buluşmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, hukukun üstünlüğüne dayalı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, çoğulcu demokratik niteliğini kanıtlamıştır. Bu değerler ve ilkeler üzerinde gelişen ve ilerleyen KKTC, saygın yapısıyla, bölgenin barış ve istikrarı için önemli bir kazançtır.
Sayın Başkan,
Saygıdeğer Milletvekilleri,
Türkiye ve KKTC, dünyanın stratejik bakımdan en önemli bölgelerinden birinde yer almaktadır. Avrupa, Balkanlar, Doğu Akdeniz, Orta Asya, Kafkaslar, Ortadoğu ve Afrika'nın kesiştiği bu bölge, istikrar, barış ve refahın tesisine dönük çabalar bağlamında büyük potansiyele sahiptir.
Avrasya coğrafyasında işgal ettikleri stratejik konum ile çağımızın sunduğu sınırsız imkanlar yanyana dizildiğinde, Türkiye ve KKTC'nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sorunlu bir bölgenin güvenlik ve refah üreten sorumlu aktörleri olacaklarına şüphe bulunmamaktadır.
Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulmasıyla birlikte ülkelerimizin bu potansiyelini daha da güçlendiren yepyeni bir tablonun ortaya çıkacağı açıktır.
Şurası açıktır ki, gerek boru hatları gerek deniz ulaşımı bağlamında Doğu Akdeniz coğrafyası artan bir stratejik değer kazanmaktadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve buna paralel olarak üzerinde çalışılan güzergahlar, Doğu Batı koridorundaki müşterek potansiyelimizin örnekleridir. Bu denklemde Türkiye ve KKTC'nin güçlü bir rüzgarı arkalarına alacaklarına kuşku yoktur.
Sayın Başkan,
Sayın Milletvekilleri,
Büyük önder Atatürk'ün "yurtta barış, dünyada barış" ilkesi dış politikamızın temelini oluşturmaktadır. Bu ilke doğrultusunda, Türkiye'nin amacı öncelikle bölgemizde çatışma ve ihtilafların giderilmesi, sorunların barışçı yollardan çözülmesi, barış ve istikrar ortamının yaratılmasıdır.
Türkiye, bölgesinde güvenlik, barış ve istikrarın teminatıdır. Anavatan ve Garantör olarak KKTC ile birlikte çözüm yolunda çaba harcamaya devam etmekteyiz.
Öte yandan, Türkiye'nin AB üyeliği dış politikamızın temel hedefidir. AB üyeliğimizin bölgenin refah ve isikrarına da önemli katkılarda bulunacağına inanıyoruz.
Tabiatıyla, Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumda hakettiği yere ulaşma azmi ve benimsediği AB perspektifi bu çabalarımızla bütünleşmektedir. Geleceğe yönelik işbirliği vizyonumuz, adada kapsamlı çözüm sonrasında yeni bir ortaklık devletini ve Yunanistan'ı da kapsamaktadır. Kıbrıs meselesinin barışçı bir çözüme kavuşturulmasının ardından Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Adası Doğu Akdeniz'deki barış, istikrar ve refahın sacayağını oluşturabileceklerdir.
Sayın Başkan,
Sayın Üyeler,
Kıbrıs konusunun temel parametresi siyasi eşitlik ve dengedir. Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı demokratik düzen ve iki ayrı devlet vardır. Çözüm, Ada'daki bu gerçeklerin gözetilmesi ve Türk ve Rum tarafları arasında siyasi eşitliğe dayalı hassas dengenin tesisiyle mümkündür.
Bugün artık Kıbrıs Türkleri'nin kendi yönetimlerinden, eşit statü ve eşit ortaklıktan vazgeçerek, azınlık olarak yaşamayı kabul edebileceklerini ummak boş bir hayalden başka birşey değildir.
Kıbrıs Türk halkı ve KKTC'nin, kapsamlı çözümde, kurucu ve eşit iki taraftan biri olması zaruridir. Bu doğrultuda yeni bir ortaklık ancak iki kesimlilik, siyasi eşitlik ve Türkiye'nin garantörlüğü gibi vazgeçemeyeceğimiz temel ilkeler üzerine inşa edilebilir. Tabiatıyla, sorunun çözüm yeri Birleşmiş Milletler'dir. Çözüm, BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesinde, iki halkın irade ve rızasına dayanacaktır.
Ne var ki, Rum tarafı Birleşmiş Milletler çatısı altında Kıbrıs Türk tarafıyla eşitlik temelinde yetki paylaşımına dayanan bir çözümü reddetmektedir. Çözüm için herhangi bir açılımda bulunmamakta, varolan süreçleri de baltalamaktadır. Bu yöndeki uzlaşmaz tutumunu son olarak 5 Eyül 2007 tarihinde gerçekleştirilen görüşmede bir kez daha ortaya koymuştur.
Kıbrıs Rum Yönetimi, Avrupa'yı biçimlendiren hoşgörü, uyum, karşılıklı saygı, kültürler ve toplumlar arasında yakınlaşma ve işbirliği değerlerini henüz benimseyip hazmedemediğini ne yazık ki her geçen gün yeniden ortaya koymaktadır.
Türk tarafı ise bugüne kadar barış için her türlü çaba ve fedakarlığı göstermiş, 24 Nisan referandumlarından bu yana her vesileyle yapıcı yaklaşımını ortaya koymuştur. Birleşmiş Milletler'in kapsamlı çözüm önerisinin Rum tarafındaki referandumda reddedilmesiyle tarihi bir fırsat kaçırılmıştır. Oysa, Kıbrıs Türk halkı Türk tarafının uzlaşmaz olduğu yönündeki propagandayı boşa çıkararak, Avrupa'dan İslam alemine kadar tüm dünyaya Türklerin uzlaşı, çözüm, barış yanlısı olduklarını şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlamıştır.
Sayın Talat son olarak 2008 yılı sonuna kadar Kıbrıs sorununa bir çözüm bulmak için kapsamlı müzakerelere başlamaya hazır olduğunu açıklamış, ancak bu teklif de Rum tarafı tarafından kabul edilmemiştir.
Çözüm için karşı tarafın da aynı ölçüde iyi niyetli, yapıcı yaklaşımı gereklidir. Bugüne kadar böyle bir yaklaşım görebilmiş değiliz. Bu bağlamda, her iki toplum bakımından da Ada'ya barış ve huzur getirmiş olan Türkiye ve Silahlı Kuvvetlerimizi hedef alan yakışıksız beyanlar kabul edilemez. Türk Silahlı Kuvvetleri Ada'da barış ve huzurun teminatı olmaya devam edecektir.
Türk tarafı olarak, yapıcı ve barıştan yana tutumumuzu korumaya kararlıyız. Ancak bu kararlılık, her ne pahasına olursa olsun bir çözümü kabul edeceğimiz şeklinde algılanmamalıdır.
Bu noktada özellikle şu hususu da vurgulamak istiyorum: Kıbrıs sorunu ile Türkiye'nin AB üyeliği arasında herhangi bir bağlantı kurulması doğru değildir. Bu, yanlış bir hesaptır. Kıbrıs sorunu Türkiye'nin Avrupa Birliği katılım sürecinin yavaşlatılması veya engellenmesi için kullanılmamalıdır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bu girişimlere kararlılıkla karşı durmaya devam edeceğiz.
Hiç kimse, iyi niyetten yoksun ve oyalamaya dönük yaklaşımlarla bize zaman kaybettiren politik oyunlara göz yumarak, ilanihaye bekleyeceğimiz üzerine hesap yapmamalıdır. Henüz kalıcı barışın sağlanamadığı da gözden kaçırılmamalıdır.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Uluslararası toplumun da artık, Kıbrıs Türk Halkına uygulanan ayırımcılık ve kısıtlamalara son verilmesi gerektiğini anlamasını bekliyoruz. Rum tarafının uzlaşmaz siyasetinin bedelinin Kıbrıs Türkü'ne ödetilmesi büyük bir haksızlıktır. Kıbrıs Türkü, insanlık suçu işlememiş, etnik temizlik yapmaya kalkışmamış, kurucu olduğu devletten ortağını silah zoruyla uzaklaştırmamıştır.
Bütün bunlara rağmen, beş asırdır yaşadığı topraklarda eşitlik mücadelesi veren ve haklarına sahip çıkan Kıbrıs Türkü, çelikten iradesi, özgüveniyle bu uzun soluklu mücadeleyi başarıyla sonuçlandırmaya muktedirdir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Sayın Başkan,
Değerli Milletvekilleri,
Gençliğimden bugüne kadar Kıbrıs meselesiyle doğrudan ve yakından meşgul olduğum kamuoyunun malumudur. Siyasi hayatımda da Milletvekili, Devlet Bakanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olduğum dönemlerde Kıbrıs Türkü'nün meşru hakları, güvenliği ve refahı için yoğun mesai harcadım.
Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda vardığı noktadan gurur duyuyorum. Karşımızda, kendine güven duyan bir devlet yapısı bulunmaktadır. Devletiniz, dünya ile ilişkilerini de geliştirmekte ve çağdaş değerleriyle uluslararası toplum tarafından da giderek benimsenmektedir. Nitekim, son dönemde KKTC'nin çeşitli ülkelerde yeni Temsilcilikleri açılmış, KKTC'yi ziyaret eden resmi konuklar çoğalmış, Avrupa Konseyi'nden İslam Konferansı Örgütü'ne kadar uluslararası örgütlerdeki mevcudiyeti artmıştır.
Elbette halledilmemiş meseleler mevcuttur. Ancak sorunlar geçici, işlemekte olan bu devlet yapısı ise kalıcıdır. Bu sorunları aşma ve KKTC'yi tüm kurum ve kuruluşlarıyla daha ileri noktalara taşıma sürecinde, geçmişte olduğu gibi bundan böyle de işbirliği, karşılıklı dayanışma, anlayış ve güven temel dayanaklarımız olacaktır.
KKTC'nin gelişmiş bir demokrasiye sahip olması bize mutluluk vermektedir. KKTC'de de canlı bir tartışma ortamı içinde, iktidar ve muhalefetin siyasi mücadeleyi sürdürmesi rejimin sağlıklı olduğunun işaretidir. Diğer taraftan demokrasilerde siyasi tatışmaların devletin ve kurumlarının meşruiyetini sarsar hale gelmemesi esastır.
Bu bağlamda, iktidarı ve muhalefetiyle, demokrasinin tüm mekanizmalarının işletilmesine özen gösterilmesi önem taşımaktadır. Kıbrıs Türkü'nün eşitlik ve özgürlük mücadelesi her türlü politik kaygının üzerinde tutulmalıdır.
Kıbrıs Türkü bugünlere birlik ve beraberliğini her koşulda koruyarak gelmiştir. Bu ruh ve anlayış birliğinin muhafazası, verilen mücadelenin başarıya ulaşmasının temel şartıdır.
Kıbrıs'ta barışın da, istikrarın da temelinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ekonomik ve sosyal bakımdan güçlenmesinin yattığı bir gerçektir. Herkesin bildiği gibi, bu yönde hayli mesafe alınmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin refah seviyesinde Türkiye'den ve üçüncü ülkelerden gelen yatırımlarla son yıllarda hissedilir bir artış meydana gelmiştir. Bu olumlu gelişmeden kıvanç duyuyoruz.
Nitekim, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin ardından, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin de Kuzey Kıbrıs'ta bir kampüs kurması için gerekli çalışmalar başlatılmıştır. Ancak bu sektörün gelişebilmesi için eğitim kalitesinin ön planda tutulması hayati önem taşımaktadır.
Turistik tesis sayısı ve yatak kapasitesindeki artış sürmektedir. Turizm altyapısı kısa sürede herkesin gıpta ettiği bir düzeye ulaşmıştır. Ekonominin önemli sektörlerinden biri olan üniversiteler belirlenen hedeflere ilerlemektedir. Önümüzdeki on yıllık dönemde, KKTC'nin yüksek öğrenim ve turizm alanında bölgenin bir çekim merkezi haline gelmesi, milli gelirin mevcut seviyenin iki katına çıkarılması, hepimiz için öncelikli hedeftir. Türkiye bütün olanaklarını bu uğurda seferber etmeye kararlıdır.
Şu hususu da vurgulamadan geçemeyeceğim: Hepimizin bildiği gibi, sosyal kalkınmanın ilk şartı eğitimdir. Kıbrıs Türkü bugüne kadar eğitime verdiği önem sayesinde, milli kimlik ve değerlerine sahip çıkmayı, en zor şartlarda bile direnmeyi ve ayakta kalmayı başarmıştır.
Önümüzdeki yıllarda bayrağı devralacak milli şuura sahip genç nesiller güçlerini eğitimden alacaklardır. Genç nesiller KKTC'nin aydınlık geleceğine şuurla, özenle sahip çıkmalıdırlar.
Eğitim konusunda Türkiye her türlü desteği vermeye hazırdır. KKTC'nin ve Kıbrıs Türk halkının bekası eğitim alanında ve milli ve manevi benliğini koruma konusunda göstereceğimiz başarıya bağlıdır.
Sayın Başkan,
Kıymetli milletvekilleri,
Kıbrıs Türkü, yüce Türk Ulusu'nun ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşı, Kıbrıs davasını yüreğinde taşımakta, sizlerle üzülüp, sizlerle sevinmektedir. Verdiğimiz insan hakları ve hukuk mücadelesinde tek hedefimiz, Kıbrıs Türkü'nün layık olduğu yaşam düzeyine kavuşmasıdır. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da güç ve gönül birliği içerisinde bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Başarıya ulaşmak konusundaki irade ve inancımız tamdır.
Türkiye, geçmişte olduğu gibi, bugün, yarın ve daima Kıbrıs Türkü'nün barış ve esenliğinin en büyük teminatı olacaktır.
Anavatan, siyasi, ekonomik ve güvenlik çıkarlarının korunması ve iyileştirilmesinde sonuna kadar Kıbrıs Türkü'nün yanında olacaktır.
Sözlerime son verirken hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyor, Yüce Meclisinize ve Kıbrıs Türk halkına sıcak misafirperverliği için kalbî teşekkürlerimi sunuyorum.
Yazdır Paylaş Yukarı