Bakü Devlet Üniversitesi tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza Fahri Doktora Verilmesi Töreninde Yaptıkları Konuşma

07.11.2007
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Rektör, çok değerli hocalar, çok değerli öğrenciler, değerli misafirler; öncelikle şahsıma tevci edilen fahrî doktora unvanı için teşekkür ediyorum.
Bu unvanın bana Azerbaycan'ın en önemli ve en eski üniversitesi olan Bakü Devlet Üniversitesi tarafından verilmiş olması benim için büyük bir şereftir. Bundan dolayı bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Aslında benim de üniversite hayatım var, akademik hayatım var, ama akademik hayatımı biraz erken bıraktım ve siyasete katıldım. Dolayısıyla akademik hayatım yarıda kaldı ve şimdi bana fahrî doktora unvanı verilme isteği bildirilince o günleri tekrar hatırlattınız. Bundan dolayı da tabii ayrıca bir heyecan duyuyorum.
Sayın Rektör, çok muhterem misafirler;
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk ziyaretimi Azerbaycan'a yapıyorum. Şimdi Azerbaycan ve Türkiye arasındaki dostluğun, kardeşliğin, beraberliğin de fiilen bir işareti ve buna verdiğim önemi bu şekilde gösteriyorum. Bundan gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Çünkü aramızdaki ilişkiler en veciz şekilde hem büyük Atatürk hem Haydar Aliyev tarafından çok güzel bir şekilde ifade edilmiş. Bütün sözlerin özeti bu iki cümle.
Biraz önce Sayın Rektör de konuşmasında söyledi, ama tekrar edeceğim. Atatürk; "Azerbaycan'ın kederi bizim kederimizdir, onun mutluluğu, memnuniyeti bizim mutluluğumuzdur" demiştir.
Sizin önderiniz, büyük devlet adamı Haydar Aliyev de; "Bizler bir milletiz ama iki devletiz" demişlerdir.
Aslında dünyada şu gerçektir; Türk milleti çok devletler kurmuştur. Dolayısıyla aynı milleten olmanın şuuru ve bilinci içerisinde de hareket etmemiz gerektiğine inanıyorum. Bizler aynı dili konuşan ve aynı soydan gelen insanlarız. Böyle devletler az bulunur. Dolayısıyla böyle devletler arasındaki dostluk, kardeşlik, muhabbet, dayanışma ve işbirliği de tabii ki farklı olacaktır.
Büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki, Azerbaycan bağımsızlığına kavuştuğu günden bu yana, -ki 15 yıl geçmiştir- bu 15 yıl içerisinde Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Azerbaycan devleti arasında bu dostluk giderek pekişmekte, kardeşlikle pekişmekte, bu şuur ve bilinç giderek çok daha ileri seviyeye ulaşmaktadır.
Bundan büyük bir memnuniyet duyuyoruz, hem biz hem Azerbaycanlı yönetici kardeşlerimiz bununla iftihar ediyoruz. Tabii ki kardeşlik, beraberlik; bunlar güzel şey, ama önemli olan bunların büyük gurur projelerine dönüşmesi ve bunlardan halklarımızın fayda sağlamasıdır. Yoksa dostluk, kardeşlik, aynı milleten olmak sadece lafta kalır.
Yine büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki bu yönde de çok büyük gelişmeler var. Geldiğimden beri yaptığımız konuşmalarda tekrarlıyoruz, bugün sizin huzurunuzda da bir kez daha tekrarlamak isterim: Buradaki gençlerin, talebelerin yaşları müsait olmayabilir, ama Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi, Bakü-Tiflis-Erzurum projesi, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesi konuşulmaya başlandığında birçok kişi bunları hayâl olarak görmüştü. Dünyanın ikinci büyük petrol boru hattının gerçekleşeceğine, hem de bu zor coğrafyada gerçekleşeceğine ve bunların hayata geçeceğine kimse inanmıyordu, hatta bunu engellemek için uğraşanlar da çoktu. Ama bugün, yine büyük bir iftiharla ifade etmek isterim ki, bütün bu projeler gerçekleşmiş, Azerbaycan'ın petrolü Türkiye'nin Ceyhan'ından bütün dünyaya pazarlanır olmuştur.
Sadece Bakü'den, Azerbaycan'dan da değil. Geçen sene Sayın Cumhurbaşkanınız, değerli kardeşim İlham Aliyev Kazakistan'ı ziyaret etti, Sayın Nazarbayev ile imzalar atıldı, anlaşmalar yapıldı. Kazak petrolleri de, Orta Asya petrolleri de bu boru hattından artık bütün dünyaya Akdeniz'den pazarlanabiliyor.
İşte, değerli gençler, bundan 10 sene önce, 15 sene önce rüya idi, bugün bunların hepsi gerçektir; tankerler doluyor, boşalıyor ve her şey gayet güzel çalışıyor.
Şimdi Bakü-Tiflis-Kars demiryoluyla yol anlaşmaları imzalandı. Bu ne demektir biliyor musunuz? Buraya Kazakistan da dahil. Taa Çin'den kalkan bir tren yükünü hiç aktarmadan Azerbaycan'ı geçecek, Gürcistan'ı geçecek, Türkiye'yi geçecek ta Avrupa'nın ortasına kadar her yere gidecek.
Bilmiyorum bilginiz var mı? Biz şimdi Asya ile Avrupa'yı yerin altından da birleştiriyoruz. Asya ile Avrupa arasında iki köprü var İstanbul'da. Şimdi yerin altından da trenlerin geçeceği tünel yapıyoruz. Bu da bittiğinde bu söylediğimiz şey açılacaktır. Çin'den çıkan vagonlar, İstanbul Boğazı köprüsünün altından geçerek ta Avrupa'ya kadar gidecek.
Bütün bunlar şunu gösteriyor ki, bu büyük projeler, hayâl edilemeyen projeler artık gerçekleşiyor ama bunun iki önemli ayağı var; Türkiye ile Azerbaycan'ın işbirliği. Bütün bu büyük projelere liderlik eden, öncülük eden, itici rol oynayan iki ülke var, Türkiye ve Azerbaycan. İşte onun için dostluk ve kardeşlik sadece lafta değil, dostluk ve kardeşlik icraatta da vardır.
Yine ekonomik alanda baktığımızda burada çok sayıda büyük Türk firmalarının büyük projeleri başardığını görüyoruz. Bundan dolayı Azerbaycan'ın yöneticilerine teşekkür ediyoruz. Şimdi yine büyük bir iftiharla gördüğümüz bir şey, Azerbaycan'ın büyük şirketleri de Türkiye'ye yatırım yapıyorlar. Türkiye'nin Avrupa çapındaki en büyük Petro-Kimya tesisleri özelleştirilirken Azerbaycan firmaları birinci geliyor. Akdeniz'de yapacağımız çok büyük rafineriler şimdi artık masaların üstünde, düşünülüyor hep beraber.
Tüm bunlar işte dostluk ve kardeşliğin akılla birleşerek ne büyük projeleri gerçekleştirebileceğini gösteriyor. Sadece ekonomik anlamda değil şüphesiz. Eğitim alanında, kültür alanında, savunma alanında, dış politikada şüphesiz ki birbirimizi destekleyen politikalarımız da bizim iftihar ettiğimiz konulardır.
Bugün sadece bu üniversitede 900'e yakın Türk öğrencisinin olması gerçekten büyük bir gurur kaynağıdır. Aynı şekilde Türkiye'deki üniversitelerde de çok sayıda Azerbaycan'dan gelen öğrenciler vardır. Okulların, liselerin, üniversitelerin açılıyor olması eğitim alanındaki en büyük işbirliği örnekleridir.
Biraz önce Sayın Rektör'ü dinlerken bazı problemlerin de olduğunu öğrendim. Şüphesiz ki bunlarla da döndüğümde ilgileneceğim. Türkiye'deki Yüksek Öğretim Kurulu'nda bunların ne olduğunu, onlara bu problemleri ileteceğim ve çözümü için uğraşacağım.
İlişkiler bu kadar grift, bu kadar çok, bu kadar yoğun olunca problemler de olabilir. Bunları olumsuzluk olarak görmemek gerekir. Ama çıkan problemleri çözebilmek için gayret sarf etmeli ve bunları halletmemiz gerekir. O açıdan bu konuda muhakkak ki elimden geleni yapacağım. Bunu da burada ifade etmiş olayım.
Kültür alanında yine çok büyük imkânlar vardır. Azerbaycan'ın sanatta, edebiyatta ne kadar zengin olduğu, ne büyük şairlerinin, ne büyük edebiyatçılarının, opera ve balede ne büyük sanatçılarının olduğunu hep biliyoruz.
Tüm bu konularda da yine işbirliğinin yapılması, Azerbaycan'ın bu değerli zenginliğinin Türkiye'ye yansıtılması, Türkiye'nin kültürünün burada da yansıtılması inanıyorum ki çok büyük işbirliği alanlarından birisidir.
Tabii bilim, araştırma konusunda üniversitelerimiz arasında yapılacak çalışmaları da çok teşvik etmemiz gerekiyor. Bu konu ayrı bir saha, bu konuda da çok önemli, büyük bir potansiyel vardır. Bunu da harekete geçirmek gerekiyor.
Siyasî konularda biz birbirimizi her zaman desteklemişizdir. Uluslararası platformlarda, Birleşmiş Milletler'de, Avrupa Konseyi'nde ve diğer kuruluşlarda, İslâm Konferansı Teşkilatı'nda, bütün buralarda Türkiye ve Azerbaycan daima beraber olmuştur. Türkiye'nin olmadığı yerlerde Azerbaycan Türkiye'nin tezlerini savunmuştur, Azerbaycan'ın olmadığı yerlerde de Türkiye her zaman Azerbaycan'ın tezlerini savunmuştur ve onun hakkını, hukukunu korumuştur ve bu böyle de olmaya devam edecektir.
Azerbaycan'ın topraklarının bir kısmının işgal altında olduğunu bütün dünyaya en iyi şekilde anlatmak gerekir. Buradaki göçmenlerin veya sizin değişinizle "kaçkınların" nasıl bir hayat sürdüğünü herkese anlatmak gerekir. Bu önemli hususu hepinizle paylaşmak istiyorum. Bu tip konular resmi görevliler tarafından dünyada anlatılırken çok fazla etki yapmaz. Çünkü resmi görevliler, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları, hükûmetlerinin resmi görüşlerini söylerler ve sonuna kadar da hep söyleyeceklerdir.
Burada üniversitelere çok iş düşmektedir, bilim adamlarına çok iş düşmektedir, tarihçilere, entelektüellere, aydınlara, gazetecilere çok görev düşmektedir. Hatta sizin yine tabirinizle Gayri Hükümet Teşkilatlarına çok çok görev ve vazife düşmektedir. Bu meseleleri bütün dünya kamuoyuna en iyi şekilde anlatmak gerekir. Bu konuları Belçika'da, Brüksel'de, Londra, Paris'te, New York'ta, Frankfurt'ta hiç yorulmadan ikna edene kadar anlatmak lazım. Bu konularda hükûmetler yalnız bırakılırsa, o zaman önemli neticeler zor elde edilir. İnanıyorum ki, Azerbaycan'ın haklı davasında bütün dünya kamuoyuna anlatma konusunda bu hükûmet dışı teşkilatlara çok görev düşmektedir ve gereğini en iyi şekilde yapacaklardır.
Biz Türkiye olarak bu yara kapanmadıkça huzur içinde olamayız. Büyük Atatürk'ün dediği gibi: "Azerbaycan'ın kederi bizim kederimiz", dolayısıyla bu mesele sizin meseleniz olduğu kadar bizlerin de meselesidir. Bu açıdan devletlerimiz arasında, hükûmetlerimiz arasında, bakanlıklarımız arasında daima yakın bir işbirliği vardır ve inanıyorum ki bu azimle barışçı bir şekilde de bu konu çözülecektir.
Şu bir gerçektir; bir bölgede güvenlik meseleleri halledilmeden, o bölgenin ekonomik olarak kalkınması ve refahın bütün halka yayılması mümkün değildir. Çünkü kaynaklar, insanlar başka şeylere harcanır. Ama bir bölgede eğer barış, huzur, güvenlik, istikrar varsa o zaman bütün enerji o bölgenin ekonomik kalkınmasına, altyapısının tamirine ve insanların refahına harcanacaktır.
Onun için hukuk dışı yollarla, zorla, güçle toprak işgalleri veyahut da problemlerin çözümü için emrivaki yapma gibi konulardan vazgeçmek gerekir. Bunların bir netice vermeyeceğini artık herkesin bilmesi gerekir. Hakka ve hukuka riayet etmek, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün hükûmetlerin tanıdığı çerçeve içinde, bütün hepimizin tanıdığı çerçeve içerisinde Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü korumak gerekir.
Sayın Rektör, değerli profesörler, değerli öğrenciler;
Bakü Devlet Üniversites'nin şöhreti çok bellidir. Bu şöhret sadece bu coğrafyada değil, bütün dünya çapında da bilinen bir şöhrettir. Buradan çok büyük insanlar mezun olmuştur, yetişmiştir. İnanıyorum ki, buradan mezun olacak siz talebeler, öğrenciler de ileride çok önemli işler yapacaksınız, çok büyük başarılara imza atacaksınız. Bundan dolayı sizleri yetiştiren değerli profesörlere, hocalara ve bu imkânı veren herkese çok çok teşekkür edin.
Ayrıca üniversitenizin bana fahri doktora unvanını verme kadirşinaslığını göstermesinden dolayı da ayrıca bütün üyelerinize, hepinize, başta şahsınız olmak üzere, hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Türkiye ve Azerbaycan kardeşliğinin sonsuza kadar giderek güçlenerek devam edeceğini burada bir kez daha tekrarlıyor, bu vesileyle de bütün Türk halkının, tüm kardeşlerimizin selamlarını, sevgilerini, muhabbetlerini sizlere sunuyorum.
Sağolun, teşekkür ederim.
Yazdır Paylaş Yukarı