Kankeiren Tarafından Organize Edilen Çalışma Yemeğinde Yaptıkları Konuşma

07.06.2008
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Cumhurbaşkanımızın Kankeiren tarafından organize edilen çalışma yemeğinde yaptıkları teşekkür konuşması aşağıda sunulmaktadır:

"Türk ve Japon İş Çevrelerinin Çok Değerli Temsilcileri;
Ticaretten sorumlu Bakan Sayın Tüzmen, Hazine'den sorumlu Bakan Sayın Şimşek, Yatırım Promosyon Ajansı Başkanı ve değerli Türk iş adamlarıyla beraber, bugün Osaka'da sizlerle biraraya gelmekten büyük bir mutluluk duyuyorum.
Japonya'ya yaptığım bu resmi ziyaret, Türkiye'den ilk Cumhurbaşkanı ziyaretidir. Bu ziyaret vesilesiyle Tokyo'da başta Majeste İmparator olmak üzere, Sayın Başbakan ve birçok devlet yetkilileriyle çok önemli görüşmeler yaptığımız gibi, Japonya'nın ve Tokyo'da bulunan çok değerli büyük şirketlerin hepsinin yöneticileriyle de çok faydalı görüşmeler yaptık.
Bugün Osaka gibi sadece Japonya'da değil, bütün dünyada meşhur olan büyük bir şehirde, büyük ekonomik potansiyeli olan bir şehirde bulunmaktan, sizlerle beraber olmaktan gerçekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Osaka sadece ticaret açısından, sanayi açısından büyük bir şehir değil, dünya çapında EXPO'yu da gerçekleştiren, önemli kültürel faaliyetlere ev sahipliği yapmış büyük bir şehir. O açıdan burada sizlerle beraber bulunmak bizim için gerçekten büyük bir mutluluktur.
Tokyo'da siyasi konuları konuştuğumuz için ve siyasi konular açısından Türkiye'de Japonya'nın dostluğu artık çok iyi bilindiği için, burada bu konuya girmeden siz ekonomiyle ilgili büyük yatırımcılara, Türkiye ile ilgili bazı bilgiler vermek ve vakti böyle değerlendirmek istiyorum.
Değerli dostumuz Shimozuma, konuşmasında Japon şirketlerinin biraz dinlenmede olduğunu söylediler. Şimdi ümit ediyorum ki, bu anlattıklarımdan sonra dinlenmenin bittiğini ve Japonların da tekrar bir harekete geçmesi gerektiğini göreceklerini tahmin ediyorum.
Aslında Sayın Shimozuma doğru söylediler. Yani, gerçekten Japon şirketleri Türkiye söz konusu olduğunda biraz dinlenmede. Çünkü, biz geçen sene 22 milyar dolar yabancı yatırım kabul ettik Türkiye'ye. Bunun çok büyük bir kısmı Avrupa'dan oldu, ama Japonya'dan ihmal edilecek kadar az.
Aslında Japon firmaları Türkiye'yi çok önce keşfettiler. 20-30 yıl önce geldiler. Belki o zamanki şartlar daha fazla gelişmelerine imkan vermedi ama, bugünkü Türkiye, o günkü Türkiye'den çok farklı. Özellikle bunun altını çizerek birkaç cümle söyleyeceğim. Çünkü, o günlerdeki bazı olumsuzluklar cesaretinizi biraz kırmış olabilir açıkçası.
Her şeyden önce çok yüksek bir enflasyon dönemi vardı. Paramızın değeri maalesef çok düşüktü, maliyet hesapları tahmin edilemiyordu, ayrıca yabancı sermaye açısından hukukumuz, ticaret hukukumuz da farklıydı; yerli-yabancı şirket ayırımı yapıyorduk o zamanlar.
Ama son beş sene içerisinde yapılan çok köklü ekonomik reformlarla, demokratik reformlarla, hukukumuzda yaptığımız değişikliklerle bütün bu olumsuzluklar ortadan kalktı.
Ve bunun neticesinde Avrupa Birliği'yle tam üyelik müzakerelerine başladık.
Siz de takdir edeceksiniz ki, tam üyelik müzakerelerine başlamak için çok iyi işleyen, düzgün işleyen bir piyasa ekonomisinin olması ve hukuk, ticaret standartlarının Avrupa Birliği seviyesinde olması gerekiyor idi.
Bütün bunlar gerçekleştiği için, bugün enflasyon tek rakamlı seviyeye düşmüştür. Bugün Türk parası dünyanın en kıymetli paralarından birisi haline gelmiştir ve bütün makro ekonomik göstergeler çok başarılı bir şekilde devam ederken, Avrupa Birliğinin Maastricht kriterlerinden bazı önemli konuları Türkiye karşılamaya başlamıştır.
Ve bunun neticesinde son altı yılda Türkiye ortalama yüzde 7 büyümeyi gerçekleştirmiştir.
Yani bu, yüzde 40'ın üstünde bir büyümedir ki, bir zamanlar; 60'lı, 70'li, 80'li yıllarda Japonya'nın yaptıklarını biz bu dönem içerisinde yapmaya başladık.
Burada siz yatırımcıların dikkatini özellikle şu noktaya çekmek istiyorum: Kısaca özetlediğim Türk ekonomisinin resmi, size, bir taraftan çok güvenli ekonomilerin minimum riskini getirirken, diğer yandan gelişmekte olan ekonomilerin çok büyük ekonomik potansiyelini teklif ediyor ve bunu veriyor size.
İşte bütün bunların neticesinde, daha önceki yıllar da, senede 1 milyar dolara bile ulaşmayan yabancı sermaye Türkiye'ye gelirken, geçen sene 22 milyar dolar geldi. Daha önceki sene 20 milyar dolar geldi.
Bugün hukukumuzda yerli-yabancı şirket ayrımı söz konusu değildir, herkes aynı kriterlere, aynı hukuka tabidir.
İşte bütün bunlardan dolayı, tahmin ediyorum ki şimdi, değerli dostum Shimozuma hak verecektir, artık Japon firmalarının da o dinlenme süresini bırakıp Türkiye'ye doğru yönelmeleri gerekir.
Şunu da hatırlatmak isterim ki, Türk pazarı sadece Türkiye ile sınırlı değildir.
Her ne kadar Türkiye Avrupa Birliği'yle tam üyelik müzakerelerine 2005'te başladıysa da, 1996 yılından bu yana, yani 10 senedir de Avrupa Birliğiyle gümrük birliği anlaşması içerisinde, yani Almanya ile Fransa ile İngiltere ile aramızda herhangi bir gümrük duvarı yok.
Dolayısıyla 27 Avrupa Birliği üyesi ülke de, Türkiye pazarıyla bütünleşmiş vaziyette.
Afrika'nın kuzey kesimi, bütün Ortadoğu, Arap ülkeleri, Kafkasya, Balkanlar, Rusya ve Orta Asya Cumhuriyetleri, -ki biz bunlara Türk Cumhuriyetleri diyoruz- bunlar da Türkiye'nin aslında hinterlandı içerisinde olan alanlar. Dolayısıyla pazar olarak bunları da düşüneceksiniz.
Ayrıca, bu ülkelerin çoğuyla da serbest ticaret anlaşması imzalamış vaziyetteyiz.
Körfez İşbirliği Teşkilatıyla da -Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Umman- serbest ticaret anlaşmasını imzalamak üzereyiz, son dönemeçteyiz.
Bütün bunlarla da şunu söylemek istiyorum: Türkiye aslında bütün bu bölgeye hitap eden çok iyi bir lojistik merkezdir.
Tabii işbirliği yapılabilecek birçok alan vardır ama, turizme özellikle değinerek sözümü bitirmek istiyorum. Turizm, son yıllarda Türkiye'nin yaptığı yatırımlarla Türkiye'nin en önde giden sektörü olmuştur, bu sene 25 milyon turist bekliyoruz, geçen sene 22 milyon turist geldi.
Eminim ki -değerli dostumuz gibi- Türkiye'de bulunanlar, Türkiye'deki otelleri biliyorlar. Ama ben bir kez daha söylemek isterim ki, Avrupa'nın en iyi otelleri son üç dört yıldır Türkiye'den seçiliyor.
Şu anda yapılmakta olan oteller bittiğinde eminim ki onlar da, dünyanın en iyi otelleri olarak listelere girecektir.
Dolayısıyla bu alanda da çok büyük işbirliği imkanı var.
Sadece Türkiye ve Japonya arasında değil, üçüncü ülkelerde de Türk ve Japon şirketleri çok iyi işbirliği yapabilirler. Türk müteahhitlik şirketleri, dünyanın üçüncü büyük müteahhitlik şirketleridir, dolayısıyla çok iyi örnekler oluşturulabilir ki, bunun güzel örnekleri de vardır.
Ben sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum. Çünkü, bildiğim kadarıyla bazı sunuşlar da olacak. Ben tekrar sizlerle beraber olmaktan duyduğumuz memnuniyeti ifade ediyorum ve bu konukseverliğinize teşekkür ediyorum."
Yazdır Paylaş Yukarı