Bahreyn Ulusal Meclisi'nde Yaptıkları Konuşma

15.04.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Başkan, Dost ve Kardeş Bahreyn Ulusal Meclisi'nin Değerli Üyeleri;
Aziz kardeşim Kral Hamad Bin İsa El-Halife'nin nazik davetine icabetle Cumhurbaşkanı sıfatıyla ülkenizi ziyaret ediyor olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.
Bu vesileyle bütün Türk halkının da selam, sevgi ve muhabbetlerini sizlere iletiyorum. Siz parlamenterler vasıtasıyla da bütün Bahreyn halkına bunun ulaşacağından eminim. Bahreyn demokrasisinin kalbi olan, Ulusal Meclisinizde, siz değerli milletvekillerine hitap etmekten büyük bir onur duyuyorum. Biliyorum ki bu benim için büyük bir ayrıcalıktır. Yine biliyorum ki ilk defa bu büyük Mecliste, böyle bir hak, Bahreynli olmayan bir yabancıya ama, bir kardeşinize veriliyor. Bundan dolayı sizlere gerçekten müteşekkirim ve bir kez daha hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
Türkiye ve Bahreyn, kardeşlik bağlarıyla birbirine bağlı iki dost ve kardeş ülkedir. Güçlü ilişkilerimiz her geçen gün daha da gelişmektedir. Başta Bahreyn'den Türkiye'ye ilk devlet ziyareti olma özelliğini taşıyan majesteleri Kral Hamad'ın geçtiğimiz yılki ziyareti olmak üzere, son dönemde birçok üst seviyede, ziyaretler gerçekleşmektedir. Sayın başbakanların, dışişleri bakanlarının, değerli bakanların karşılıklı birbirlerini ziyaretleri, bu ilişkilerimizin ne kadar sağlam temeller üzerinde geliştiğini gösteren en güzel işarettir.
Majesteleri Kral Hamad'ın söz konusu tarihî ziyareti, ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin hızla gelişmesine ve işbirliğinin çeşitlenmesine önemli katkıda bulunmuştur. İlişkilerimizde yakalanılan bu ivmenin sürdürülmesi arzusuyla Kral Hamad'ın ziyaretini iade etmek üzere bugün buradayım. Dün kendisiyle ve değerli arkadaşlarıyla gerçekten çok faydalı içerikli ve geniş görüşmeler yaptık, istişarelerde bulunduk. İnanıyorum ki Türkiye ile Bahreyn arasında yeni bir sayfa açıyoruz. Mevcut olan ilişkileri biraz daha ileriye taşımakta kararlılığımızı gösteriyoruz. Bu yönde karşılıklı fikirlerimizi bir kez daha teyit ettik ve güzel anlaşmalar imzaladık. Yine bu vesileyle Bahreyn ile majestelerinin öncülüğünde, ve halkın temsilcisi yüce meclisinizin desteğiyle sürdürülen reform sürecini takdirle izlediğimi belirtmek isterim. Bahreyn bu açıdan bölgesinde, öncülük yapan bir ülke olmuştur. Bir taraftan gerçekçi bir şekilde reformlarınızı yaparken, diğer taraftan kendi kimliğinize, kendi değerlerinize bağlılığı da gösteriyorsunuz. Her ikisini mecz ederek götürmek, bunun çok sağlıklı olduğu inancındayım ve bu konuda burada yapılanları gerçekten yakinen izliyoruz ve hepinizi takdir ediyoruz ve tebrik ediyoruz. Unutmayın ki meclis "milletin kalbi" demektir. Bütün fikirlerin serbestçe tartışıldığı, herkesin düşündüğü ne varsa, farklı görüşleri varsa onları getirip burada ortaya koyduğu, burada vatanının, ülkesinin güçlenmesi, halkının mutluluğunun daha iyi olması için fikirlerini paylaştığı ve bunları kabul ettirmek için uğraştığı bir mekândır. O bakımdan bu çatı gerçekten çok önemlidir ve sizler gerçekten Bahreyn'in çok değerli temsilcilerisinizdir. İnanıyorum ki, sizler de Türkiye'de olup bitenleri yakinen takip ediyorsunuzdur. Çünkü kardeşler her ikisi birbirini takip ederler. Türkiye'de de çok güzel şeylerin olduğunu size ifade etmek isterim. Özellikle son 6-7 yıl içerisinde ekonomik alanda çok büyük ilerlemeler gerçekleştirilirken dünyanın 17. büyük ekonomisi, Avrupa'nın 6. büyük ekonomisi olmuştur Türkiye. Demokratik alanda, siyasi alanda da önemli reformlar yapılmıştır. Hiçbir ülke mükemmel değildir. Mükemmel olmak için herkesin ileriye gitmesi gerekir. Kendisini en mükemmel olarak tarif eden, en gelişmiş demokrasiler bile kendilerini daha da geliştirmek için büyük gayret içerisindedirler. Bu çerçeve içerisinde -yine eminim ki yakından takip ediyorsunuz ve desteklerinizi esirgemiyorsunuz- Türkiye ile Avrupa Birliği arasında da katılım müzakereleri güçlü bir şekilde devam etmektedir. İnanıyorum ki Türkiye, Avrupa Birliği içerisinde de tüm İslam dünyasının kaygılarını, görüşlerini en iyi şekilde orada temsil edecek, ifade edecek bir ülkedir.Bu anlamda birbirimizin başarılarıyla da daima övüneceğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler;
Bahreyn ile Türkiye arasındaki ilişkiler, gücünü köklü bir geçmişten almaktadır. Türkiye, Bahreyn'in bağımsızlığını ilk tanıyan ve bağımsızlığının hemen ardından 1973 yılında Bahreyn ile diplomatik ilişkilerini kuran ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye her zaman Bahreyn'in bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemiştir ve desteklemeye de devam edecektir. Türkiye'nin 1990 yılından bu yana Manama'da yerleşik büyükelçiliğine karşılık Bahreyn büyükelçiliğininde son dönemde Türkiye'de açılmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Şunun çok iyi farkındayım ki, Bahreyn tanıdığı ve diplomatik ilişkiler içerisinde olduğu her ülkede daimi büyükelçilikler açmamaktadır. Çünkü her ülkenin nüfusuyla ilgili konudur bu. Ama Türkiye'de daimi büyükelçilik açılması ve daimi büyükelçinizin Ankara'da bulunması, sizin de Türkiye'ye verdiğiniz önemin, Türkiye'ye verdiğiniz kardeşliğin değerinin en müşahhas şekilde ifadesidir. Bundan da büyük bir gurur duyuyoruz. Bugün mükemmel olarak addettiğimiz ilişkilerimizi her alanda yeni boyutlara taşımak için kuvvetli bir ortak irade ve arzu bulunduğunu bir kez daha bu ziyaretim münasebetiyle müşahede etmekten büyük bir memnuniyet duydum. Bu siyasi irade, ekonomik ilişkilerimize de yansımaktadır. Nitekim ticaret hacmimiz son beş yılda dokuz kat artarak 44 milyon dolardan 500 milyon dolara yaklaşmaya başlamıştır. Bu rakam 2010 yılı sonuna kadar 1 milyar dolar seviyesini geçecektir. Diğer yandan ekonomik ve ticari işbirliğimizi yalnızca ticaret hacmimizle ölçmemek gerekmektedir. İlişkilerimizi sağlık, tarım, turizm, enerji, finans, KOBİ'ler ve müteahhitlik hizmetleri gibi sektörlerde her iki tarafın karşılıklı çıkarına olacak şekilde geliştirme azmindeyiz. Bu yönde birçok anlaşmalar imzaladık ve bunlar her iki ülkenin ekonomik ilişkilerini geliştirmenin altyapısını oluşturmuş vaziyettedir. Yine Bahreyn, finans sektörü açısından da önde gelen bir ülkedir. Bütün bu bölge de finans dünyasının kalbi olmuştur. Türkiye'de de birçok banka ve finans kuruluşunun Bahreyn'de faaliyet gösterdiğini görmekten yine büyük bir mutluluk duyuyorum.
Aramızdaki bu ilişkileri her alanda; sadece siyasi alanda değil, ekonomik alanda değil; güvenlik alanlarında, savunma alanlarında da geliştirme azmindeyiz. Bu yönde geçen sene, her iki ülke arasında yine anlaşmalar imzalanmıştır. Özellikle savunma sanayinde ve askerlerimiz arasında, silahlı kuvvetlerimiz arasında ki ilişkilere ve yapılacak işbirliğine de çok önem veriyoruz.
Sayın Majesteleri'nin de bu konulara çok önem verdiğini yakından biliyorum ve bundan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bahreyn'in Kıbrıslı Türklerin üzerindeki haksız izolasyonların kaldırılması yönündeki çalışmalarını da takdirle karşılıyoruz. Bu konuda karşılıklı ziyaretler ve karşılıklı işbirliğinin yine öneminin altını çizmek istiyorum.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler;
Ülkeler ve halklar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde, parlamenterler diplomasisinin çok önemi bulunmaktadır. Sadece devlet başkanları, başbakanlar, bakanlar ve hükümetler arasındaki ilişkiler yeterli değildir. Bu ilişkiler çok güzel bir şekilde seyretmektedir. Demin de anlattığım, gibi karşılıklı ziyaretlerle en zirveye çıkmaktadır. Ama unutmayalım ki, parlamenterler arasında, meclisler arasındaki ilişkiler çok daha sağlam ilişkilerdir. Çünkü bizler bir araya geldiğimizde muhakkak ki, ne kadar dost olsak da bir protokol, karşılıklı riayet etmemiz gereken kurallar vardır. Ama sizler bir araya geldiğinizde -Bahreynli siz değerli milletvekilleriyle Türk milletvekilleri bir araya geldiğinde- çok daha rahat ortamlarda, çok daha serbest bir şekilde fikirlerinizi her türlü formal ortamın ötesinde paylaşabilirsiniz. O açıdan parlamenterler arasındaki ilişkilere çok önem veriyoruz. Türkiye'de güçlü bir şekilde Bahreyn-Türk Parlamentolar Arası Dostluk Grubu vardır. Onun değerli başkanı da benim heyetimde bugün aranızdadır.
Sayın Başkan Halife El-Dahrani'nin 2008 Haziran ayında ve daha sonra 2009 Ocak ayında da İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği'nin İstanbul'da gerçekleştirilen İcra Komitesi Olağanüstü Toplantısı'na katılmak üzere ülkemizi ziyaretleri, parlamentolar arasındaki ilişkilerin gelişmesine de çok büyük bir katkı sağlamıştır. Bu vesileyle Başkan Dahrani'yi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla ülkemizdeki bir geleneği, Bahreyn'de yaşayan Türk öğrencilerini makamına kabul ederek burada da yaşattığı için teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Yine ayrı bir gerçek de şudur ki; ilişkilerimizin samimiyetini ve kardeşliğini yeni nesillere, gençlere, çocuklara taşımak da bizim görevimizdir. Nasıl babalarımız, dedelerimiz o dostluğu bizlere taşıdıysa, biz de bunu yeni nesillere taşımak zorundayız.
Bahreyn'deki hoşgörü ortamında, toplumunuzla uyum içinde yaşayan, 1000'i aşkın Türk vatandaşı bulunmaktadır. Bahreyn'de yaşayan Türkler ve Türkiye'yi her yıl artan miktarda ziyaret eden Bahreynli kardeşlerimiz, ülkelerimiz arasındaki önemli bir dostluk köprüsünü oluşturmaktadır. Bahreyn ve Türkiye tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve farklı kültürlerin hoşgörü ortamı içinde bir arada yaşadığı örnek ülkeler olmuştur. Bu nedenle her iki ülke de medeniyetler arası diyaloğa ve işbirliğine özel önem atfetmektedir.
Türkiye, Bahreyn'in de Dostlar Grubu üyesi olduğu, Medeniyetler İttifakı'nın İkinci Forum Toplantısına geçtiğimiz hafta İstanbul da ev sahipliği yapmıştır. Bu toplantıya Bahreyn, Dışişleri Bakanı düzeyinde katılım sağlayarak girişime destek olmuştur.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler;
Bahreyn ile bölgesel ve uluslararası konularda benzer politikalar izlediğimizi görmekten ve bu alanda yakın işbirliği içinde bulunmaktan büyük bir memnuniyet duymaktayım. Bu vesileyle şunu vurgulamak istiyorum. Türkiye, Körfez Bölgesi'nin barış, istikrar ve güvenliğine son derece önem vermektedir.
Türkiye olarak Körfez Bölgesi'ne tarihî bağlarla bağlıyız. Bahreyn'in esenliği, refahı ve huzuru bizim için önemlidir. Bölgede tüm ilişkilerin temelinde toprak bütünlüğüne saygı, içişlerine karışmama ve iyi komşuluk ilişkilerinin bulunması gerektiğine inanıyoruz.
Körfez Bölgesi'ne atfettiğimiz önem, geçtiğimiz yıl temeli atılan, Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog mekanizmasında ifadesini bulmuştur. Bu sürecin hayata geçirilmesinin ardından toplanacak ilk Dışişleri Bakanları toplantısına bu yaz Türkiye'de ev sahipliği yapacak olmaktan büyük onur duymaktayız.
Burada şu konunun da altını çizmek istiyorum. Körfez İşbirliği Teşkilatı'nın -ki bütün Körfez ülkelerini, hepinizi kapsamaktadır- başarılarıyla doğrusu biz de övünüyoruz ve çok destekliyoruz. Körfez İşbirliği Teşkilatı ilk defa bir ülkeyle stratejik bir işbirliği, diyalog mekanizması oluşturmuştur; o da Türkiye'dir. Bundan da büyük bir kıvanç duyuyoruz. Çünkü Körfez'deki bütün ülkeleri kardeş ülke olarak görüyoruz. Tarihî bağlarla birbirimize bağlı görüyoruz ve sizlerin esenliğini, sizlerin mutluluğunu bizim mutluluğumuz olarak görüyoruz.
Değerli Milletvekilleri;
Bahreyn ile ilişkilerimizi KİK ile tesis edilen bu kurumsal çerçeve içinde de geliştirmeyi hedefliyoruz. Yani Körfez İşbirliği Teşkilatı çerçevesindeki ilişkilerimizin geliştirilmesi içerisinde de Bahreyn'e özel önem atfediyoruz.
Bölgemizde mevcut sorunlar karmaşık ve birbiriyle ilintilidir. İstisnasız tüm bölge ülkeleri için kalıcı güvenlik ve istikrarın sağlanması, Türkiye'nin içten temennisidir. Bölgede barış ve istikrarın tesis edilmesi, halklarımızın huzur ve refah içinde yaşaması temel önceliğimizdir. Bunu sağlamamıza yardımcı olacak iyi niyetli tüm çabaları desteklemeye de devam edeceğiz.
Bu bağlamda, bölgede kaynakların akılcı ve şeffaf biçimde halkların refahı için kullanılmasının ve maceracı politikalar için israf edilmemesinin önemini de vurgulamak istiyorum. Bu çerçevedeki düşüncelerimizi, değerlendirmelerimizi bu ayın ilk haftasında, ilk resmi ikili ziyaretini Türkiye'ye gerçekleştiren Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Obama ile de ele aldık.
Başkan Obama bu ziyaret münasebetiyle ikili ilişkilerimizin yanı sıra İslam dünyasına da yönelik olumlu etki yarattığına inandığım, kayda değer mesajlar vermiştir. Bu noktada sizlerle şu fikrimi de paylaşmak istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri şüphesiz ki dünyanın en önemli ülkesidir ve onun politikaları dünyaya huzur da getirmektedir, sıkıntı da getirmektedir. Bu bakımdan baktığımızda yeni Başkanın diyaloğa önem veren, karşılıklı fikirlere önem veren politikasının değerli olduğu kanaatindeyim. Yeni Başkan, dünya konularındaki meselelerde, diğer ülkelerle olan ilişkilerinde, tek taraflı hareket etmeyeceğini ifade etmektedir. Yani "Biz karar alacağız ve bu kararı uygulamaya hepinizi çağıracağız" dememektedir. Tam tersine "Biz önemli olaylarda, önemli meselelerde herkesi dinleyeceğiz, sizleri dinleyeceğiz ve müşterek hareket etmek niyetindeyiz." demektedir ki, bu önemli bir politika değişikliğidir. Bunun dünyada bir iyimserlik havası estirdiğini hepimizin görmesi gerekir. Ve bu çerçeve içerisinde bütün dünyanın ve özellikle de Arap dünyasının, İslam dünyasının da kendi tezlerini en iyi şekilde; bölünmeden, parçalanmadan, bir bütünlük içerisinde, güçlü bir şekilde seslendirmesinin tam zamanıdır. Eğer çeşitli bölünmeler, parçalanmalar varsa; bütün bunları bir an önce gidermek gerekir ki güçlü bir şekilde, meseleler neyse, görüşler neyse, bunlar doğru bir şekilde aktarılabilinsin. Zaman geçmeden bunun gerçekleştirilmesinin önemli olduğu kanaatindeyim. Çünkü ifade ettiğim gibi; Sayın Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tek taraflı hareket etmeyeceğini dünyaya deklare etmiştir. Gerek NATO vesilesiyle yaptığım görüşmelerde, gerekse Ankara'ya yaptığı ziyarette yaptığımız uzun görüşmelerde biz sadece ikili ilişkilerimizi değil, bölgeyi ve dünyayı ilgilendiren birçok konuyu detaylı bir şekilde ele aldık. Ve bu noktadan fikirlerimizi, düşüncelerimizi -ki bu düşünceler ve fikirlerin sizlerin de düşünce ve fikirleri olduğuna inanıyorum- bunları güçlü bir şekilde Amerikan tarafına aktarma fırsatını buldum.
Bunu bütün ülkelerin yapmasının, özellikle de Arap dünyasının Körfez ülkelerinin bunları güçlü bir şekilde yapmasının tam zamanıdır.
Bu çerçevede Filistin meselesine de değinmek istiyorum. Maalesef Gazze'de olup bitenler, hepimizin yüreğini dağlamıştır. Buna sadece hükümetler seviyesinde değil, ülkemizin halkları da çok büyük tepki göstermiştir. Bu acıların tekrar yaşanmaması için bu konunun bir an önce çözülmesi gerekmektedir. Filistin meselesinin çözümü, Filistinlilerin birliği ve bütünlüğünden geçmektedir. Filistinliler birleşmeden, bir bütünlük içerisinde olmadan, kendi tezlerini güçlü bir şekilde aktaramazlar. Filistinliler birlik ve beraberlik içerisinde olduktan sonra, çözüm de iki devletli yoldan geçmektedir. Filistin toprakları üzerinde kurulmuş bağımsız Filistin Devleti ve İsrail'in, barış ve huzur içerisinde beraber yaşayabileceği bir ortamı oluşturmaktan geçmektedir. Bunun için herkesin elinden gelen tüm gayreti göstermesinin gerektiğine de inanıyorum.
Diğer yandan, Irak'ta yaşananlar ve kardeş Irak halkının çektiği acılar, hepimizin ortak acısı olmuştur. Komşumuz Irak'ın, birlik, beraberlik ve toprak bütünlüğü ve huzurunun korunmasına da çok önem veriyoruz. Şunu unutmayalım ki, bölünmenin sonu yoktur. Bu bölünme, bazen etnik temel üzerinde olabilir. Bazen mezhep farklılığı üzerinde olabilir. Eğer bölünmeyi bir kez başlatır ve bölünme savunulmaya başlanırsa, bunun sonu gelmez. Öyle olur ki küçük bir köyde, aşağı mahalle-yukarı mahalle diye de insanlar bölünmeye başlar. Öyle olur ki bir aile içerisinde de kardeşler bölünmeye başlar.
Onun için bütün farklılıkları zenginlik olarak görüp, ülkelerin birliği ve bütünlüğü için, Iraklılar Irak için, Bahreynliler Bahreyn için, diğer ülkeler kendi ülkelerinin mutluluğu için uğraşmalı ve sonunda da ülkeler arasındaki işbirliğine herkes köprü olmalı ve ülkeler arasındaki işbirliği, bölgenin huzurunu sağlamalıdır.
Bu bağlamda, Mart ayı içerisinde Bağdat'a bir ziyaret yaptım ve Bağdat'ta iki gün geçirdim. Bağdat'ta gördüklerimden şüphesiz ki, hem üzüntü duydum hem de büyük bir memnuniyet duydum. Üzüntü duyduğum şey, çok zengin olan bir ülkenin şu anda hala sıkıntılar içerisinde olmasıdır. Ama duyduğum mutluluk da, eski yıllara göre Irak'ın geleceğinin daha da güvenli olması, Iraklıların geleceğe daha da güvenli baktıklarını görmemdir. Ve Irak'ın geleceğinin parlak olduğunu görmek, beni gerçekten çok ümitlendirmiştir.
Bu bağlamda Irak'ın komşusu ülkeler olarak, gerek Bahreyn, gerek Türkiye, başından beri Irak'a her türlü desteği vermiştir ve vermeye de devam edecektir.
Değerli Milletvekilleri,
Diğer taraftan, bölgemizin istikrar ve güvenliği için atılacak doğru adımların, bölgede mevcut sorunların çözümü yolunda önemli katkılar sağlayacağına inanmaktayım. Bu yolda atılabilecek adımlardan biri de tüm Ortadoğu'nun, bütün Ortadoğu'nun, kitle imha silahlarından arındırılması pespektifini canlı tutmaktır.
BM çerçevesinde Birinci Körfez Savaşı sonrasında alınan 687 sayılı BM güvenlik Konseyi kararı dahil, muhtelif kararlar mevcuttur. Bu yolda adımlar atmaya çalışmak, bir hayal peşinde koşmak olarak görülmemelidir. Çünkü bunun hukuki meşruiyeti, BM'de Birinci Körfez Savaşı'ndan sonra alınmıştır. Bölgede mevcut sorunlar, bizi ileriye bakmaktan, arzu ettiğimiz çözümlere bizi neyin götürebileceğini düşünmekten ve yapmaktan alıkoymamalıdır.
Kitle imha silahlarına sahip olmanın, hiçbir ülkeye ilave güvenlik sağlamayacağını, aksine, bölgeye ilave istikrarsızlık getireceğini bilmek zorundayız. Bunu engellemek bizden sonraki kuşaklara da var olan borcumuzdur.
Bölgedeki tüm ülkelerin kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine ilişkin tüm uluslararası düzenlemelere taraf olmasını içtenlikle temenni ediyoruz. Bu bağlamda, Lübnan ve Irak'ın Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'ne üye olarak katılımını, büyük memnuniyetle karşıladığımızı da belirtmek istiyorum.
İçinde bulunduğumuz dönem, uluslararası planda, hem ikili, hem de çok taraflı diplomasiye daha fazla ağırlık verileceğine dair ümitlerin yeşerdiği bir dönemdir. Yeni ABD Yönetiminin silahsızlanma alanındaki söylemini ve Başkan Medvedev ile Başkan Obama'nın, bu ay başında yaptıkları açıklamayı bu bakımdan önemsiyorum. Bu olumlu havanın sürmesi ve bundan somut sonuçlar elde edilmesi için, bölge ülkeleri olarak mümkün olan en fazla katkıyı sağlamaya gayret etmeliyiz.
Ortadoğu'nun kitle imha silahlarından tamamiyle arındırılması yolunda yenilenmiş bir kararlılığın uygun vesilelerle ortaya konmasının bu amaca hizmet edeceğini düşünüyorum.
Öte yandan, İran'ın nükleer programıyla ilgili meseleye de Türkiye başından beri diplomatik yollardan barışçıl bir çözüm bulunması dışında bir seçeneğin düşünülemeyeceğini vurgulamaktadır. Bu konuların, diplomasiyle, siyasetle ve diyalogla çözüleceğine inanmaktayız.
Son olarak, Ortadoğu'daki sorunların, bölge ülkeleri tarafından sahiplenilerek çözümler üretilmesi ve tüm bölge ülkelerine açık olacak bir bölgesel güvenlik ve işbirliği mekanizması oluşturulması konusunda benzer görüşlere sahip olduğumuz Bahreyn'le bu anlamda sürdürdüğümüz işbirliğinin yakın bir gelecekte bölgemizin yararına olacak şekilde meyve vermesini temenni ediyorum.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Sınır konuları halledilmeden, istikrar ve huzur olmuyor. Tarih tabii ki çok büyük bir zenginlik ama, bazen de yük de getiriyor. Dolayısıyla bunların bugünkü modern çağda, dönemde diyalogla konuşarak, çözümlenmesi gerekmektedir. Bunun için de bu konuların çok sıcak konu haline gelmeden çözümlenmesi gerekmektedir.
Sovyetlerden sonra hatırlarsanız Avrupa'da güvenlik ve istikrarı sağlayan mekanizmalar kurulmuştur. Kurulan bu mekanizmalar, birçok sınır problemlerini bu şekilde çözmüştür. İnanıyorum ki, bu bölgede de, Ortadoğu bölgesinde de bu tip mekanizmaların kurulması şarttır. Suhuletle, aklıselimle potansiyel meseleler neyse bunları konuşarak, herkesin çıkarına olacak şekilde çözmek gerekmektedir. Bunu bütün Ortadoğu için söylüyorum. Yoksa bunlar birden bire sıcak hale gelmektedir. Ve sonunda, gördüğümüz gibi çok büyük felaketler olmakta. Bir taraftan insan kaynakları heba olurken, bir taraftan da zenginlikler heba olmaktadır. Onun için geçmişten alınacak çok dersler vardır. İnanıyorum ki, bütün bunları uygulamanın zamanı artık gelmiştir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Bir kez daha yinelemek isterim ki, Türkiye ve Bahreyn arasındaki ilişkilerin her bakımdan daha da iyi güçlenmesine büyük önem atfediyoruz. Bu meyanda her iki ülke Meclisine önemli görevler düşmektedir. Bunu önümüzdeki dönemde her iki tarafın da layıkıyla yerine getireceğine inancım tamdır. Bahreyn Ulusal Meclisine hitap etmem için bana verdiğiniz bu değerli imkan için sizlere teşekkür ediyorum.
Bunun büyük bir ayrıcalık olduğunun farkında olduğumu da sizlere tekrarlamak istiyorum. Ve sizlerle, Türk parlamenterlerin daha çok ilişki içerisinde, daha çok işbirliği içerisinde olmasını tavsiye ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle hepinize tekrar saygılar ve sevgiler sunuyorum. Ve Bahreyn halkına da en iyi dileklerimi iletiyorum, sağolun varolun.
Yazdır Paylaş Yukarı