Ankara Üniversitesi Akademik Yılı Açılış Töreni Konuşması

05.10.2009
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
"Ankara Üniversitesi'nin Saygı Değer Öğretim Üyeleri,
Değerli Öğrenciler,
Sözlerime başlamadan önce bu akademik yılın başlangıcı vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan duyduğum büyük mutluluğu ifade etmek istiyorum. Bu akademik yılın hepiniz için, ülkemiz için, üniversite için, sizler için ayrı ayrı başarılı olmasını temenni ediyorum.
Ankara Üniversitesi, Başkentimizin ismini taşıyan bir üniversite. İstanbul'un tarihini bir kenara bırakacak olursak, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk üniversitesidir. Türkiye Cumhuriyeti kurulunca bütün kurumsal yapısını Başkent'te kurmaya başlarken, bakanlıklar ve diğer ilgili bütün devlet kurumlarıyla birlikte 1925 yılında, Hukuk Mektebi o zamanki adıyla, Hukuk Fakültesi'ni 1925'te Büyük Önder Atatürk'ün önderliğinde temelini atarak kurmuş ve daha sonra çok değerli başka fakülteleri bünyesine katmıştır. O zamanki Mülkiye Fakültesi Siyasal Bilgiler, Tıp Fakültesi, Ziraat Fakültesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Veteriner ve diğer birçok fakülte ve bunların altındaki birçok branşlar. 1946 yılına gelindiğinde artık Üniversiteyi, tam bir kurumsal, büyük bir üniversite haline getirmiştir.
Ankara Üniversitesi şüphesiz ki Türk eğitim sistemine, üniversite hayatına çok şeyler vermiştir. Ama demin söylediğim cümleyi hemen hatırlarsak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda, kökleşmesinde, gelişmesinde, devlet geleneğinin oluşmasında da Ankara Üniversitesi'nin çok önemli rolü olmuştur.
Unutmayalım ki, çok önemli bir dönem valiler, büyükelçiler hep sizin üniversitenizden çıkmıştır. Dolayısıyla devletin bürokrasinin oluşmasında da çok büyük katkısı olmuştur. Bu bakımdan Ankara Üniversitelileri olarak hem değerli öğretim üyeleri hem değerli öğrenciler ne kadar gurur duysanız, ne kadar öğünseniz şüphesiz ki azdır.
Ankara Üniversitesi sadece devlet hayatına değil, toplum hayatına değil, eğitim sistemine de çok büyük katkıları olan bir üniversitedir. Çünkü büyük üniversiteler dediğimizde çok uzun döneme kadar Türkiye'nin bir İstanbul'da bir Ankara'da iki büyük üniversitesi vardı. Bu üniversiteler diğer üniversiteleri beslemiştir. Bu üniversiteler yeni üniversitelerin kuruluşlarına, onların büyümesine hep imkan vermiştir. Akademik kadrolar olarak vermiştir, yol göstermiştir, onların gelişmesine ve kökleşmesine hep katkıda bulunmuştur. O açıdan Türk eğitim sisteminde de şüphesiz ki üniversitenizin çok önemli bir yeri vardır. Bugün de üniversitenin birçok fakülteleri, birçok enstitüleri, merkezleri, yüksek okulları, konservatuarları, laboratuarları, bunlarla yine önemini güçlendirerek koruduğunu görüyoruz.
Ayrıca memnuniyetle ifade etmek isterim, biraz önce Sayın Rektörün de ifade ettiği gibi, Ankara Üniversitesi'nin dışa açılma faaliyetleri, sadece Türkiye meseleleri değil, bütün dünya meseleleriyle, insanlık konularıyla da uğraşma açısından Afrika'dan Latin Amerika'ya, Balkanlara kadar açılım yapması, buralarla ilgili merkezler kurması, buralarla ilgili akademisyenlerin, araştırmacıların gelişmesi ve bütün bunların Türkiye'nin, Türkiye dışındaki etkinliğini artırması açısından da çok önemli olduğunu burada söylemek istiyorum. Ve bütün bu faaliyetleri de güçlü bir şekilde desteklediğimi ve takdir ettiğimi burada ifade etmek istiyorum.
Memnuniyet verici olan şey şu ki, Türk üniversiteleri artık dışarı açılmakta, dışarıda kampüsleri olmakta, dışarıda araştırma merkezleri olmakta ve Türkiye'nin özellikle son yıllarda bütün bölgesindeki etkinliği topyekun bir şekilde hissedilirken, üniversiteler de burada yerini almaktadır.
Değerli Öğretim Üyeleri,
Değerli Öğrenciler,
1 Ekim'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açış konuşmamda da ifade ettiğim gibi, üniversitelerden beklentilerimiz çok büyüktür. Bu da hakkımızdır tabii ki. Çünkü bir ülkenin güçlü olması, bir ülkenin sonunda refaha ulaşması, halkını mutlu etmesi, o ülkenin nitelikli insan gücüyle direkt ilgilidir. Şüphesiz ki nitelikli insan gücünün ilk, orta öğretimde temeli atılıyor, ama esas şekil üniversitelerde veriliyor. İnsanın hayatta hangi yönde gelişeceği, hayatını nasıl kazanacağı, insanlığa, ülkesine, ailesine nasıl katkı yapacağı üniversitelerde şekil almaktadır. Bu açıdan Türkiye'nin güçlü, nitelikli insan gücünün gerçekleştirilmesinde üniversitelerin çok büyük katkısı vardır. O açıdan üniversitelerden beklentimiz çoktur dedim.
Biraz önce Öğrenci Konseyi Başkanı değerli öğrencinizin konuşmasını çok dikkatli dinledim. Gerçekten çok takdir ettim. Siz de Sayın Rektör çok geniş bir şekilde güzel konulara değindiniz. Bunların hepsini takdir ediyorum. Üniversiteler hem eğitim merkezidir, şüphesiz ki hem de araştırma ve geliştirmenin ve bilim üretmenin, teknoloji üretmenin merkezidir. Bu ikisinin de çok iyi şekilde yapılması gerekir. Büyük üniversiteler ve yeni üniversiteler arasında şöyle bir işbirliği, ihtisaslaşma alanlarının da tespit edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Sayın YÖK Başkanı da buradayken, özellikle bu konuların çok değerlendirilmesi, Türkiye'nin birikimi çok büyük olan üniversiteleriyle çok daha belki yakın işbirliği içerisinde bu ihtisaslaşmanın en iyi şekilde planının, programının yapılması gerektiğine de inanıyorum.
Eğitim açısından üniversiteler bir yarış içindedir. Sadece kendi aralarında değil, artık, dünyayla da Avrupa'yla da yarış içerisindedir. Birçok programlar çerçevesiyle exchange programları yapılmaktadır. Avrupa'dan öğrenciler gelmektedir. Bizim öğrencilerimiz de Avrupa'ya gitmektedir. Geçen sene bildiğim kadarıyla 12 bin öğrenci değişimi yapılmıştır. Bu büyük bir rakamdır. Dolayısıyla artık herkes birbirini gözlemleyebilmekte. Hiç kimse kapalı bir eğitim içerisinde değildir. Bu bakımdan eğitim kalitesinin artırılması şarttır. Çünkü bu sonunda ölçülmektedir de. Üniversitelerin eğitim kalitesi performansı, üniversiteler, fakülteler tercih edilirken öğrenciler tarafından açıkça ölçülmektedir, açıkça derecelendirilmektedir. O bakımdan bütün üniversiteler bir yarış içerisindedir.
Bilim ve araştırma açısından da üniversitelerin çok büyük görevleri vardır. Son dönemlerde dillendirdiğim bir hususu Sayın Rektör de burada söyledi. Bilim adamlarımızın, üniversitelerimizin performansı konuşulurken hep gittiğim yerlerde yayın sayısına atıfta bulunuluyor. Birçok üniversiteyi ziyaret ediyorum. Bizim üniversitemizde şu kadar yayını var, şu kadar listelere girdi. Bunun zaman zaman aldatıcı olduğu kanaatindeyim. Yine üniversitelerin performansı ölçülürken yayınların yanında, ne kadar patent aldılar, ne kadar buluş yaptılar, ne kadar yerli ve yabancı fonlardan faydalandılar, Avrupa Birliği çerçevesi içerisindeki çerçeve programlarından ne kadar Türk üniversiteleri pay aldı? Bütün bunların da ölçü olması gerektiğine inanıyorum. Bu bakımdan son yıllarda önemli gelişmenin Türkiye'de olduğunun da farkındayım. Bu konudaki yasal düzenlemeler, Meclis'te çıkan teşvikler, TÜBİTAK'ın artan fonları, üniversiteler ile TÜBİTAK arasındaki işbirliğindeki çok sevindirici gelişmeler. Bütün bunların neticede Türkiye'ye çok büyük katkı yaptığına inanıyorum. Çünkü yıllar hızlı bir şekilde geçmektedir. Hepimiz potansiyelimizin bazen boşa gittiğini görerek yakınırız. Enerjimizi tam veremediğimizi, bunu tam ülke hizmetine sunamadığımızı kendi aramızda konuşuruz ve bundan çok şikayetçi oluruz. Günlerin boşa geçmemesi gerekir. Bu konuda, belli konulara tam konsantre olmamız gerekir. Üniversitelerin de esas alanları eğitim ve bilim üretmektir.
Unutmayalım ki Türkiye gibi büyük bir devlet bilim ve teknoloji transfer eden bir ülke olamaz. Bizim bilim üretmemiz, teknoloji üretmemiz, insanlığa bu konuda da çok büyük katkılar vermemiz gerekir ve çok değerli şüphesiz ki bilim adamlarımız vardır. Bunları söylerken yapılanları görmemezlikten gelmiyorum. Ama daha çok yapabilecek kapasitemiz olduğuna inancımdan dolayı bunları söylüyorum. Yoksa yapılabilecek bütün başarıları takdirle karşılıyoruz. Onlara yenilerinin eklenmesi için bunları söylüyorum.
Üniversitelerin başarılı olması için şüphesiz ki akademik özgürlük her şeyin başında gelmektedir. Bilim, araştırma, akademik çalışmalarda, sınır koyduğunuz zaman, o zaman siz yönlendiriyorsunuzdur. Doğruyu peşinen kabul ediyorsunuz, onu sadece ispatla uğraştırıyorsunuz demektir. Halbuki akademik çalışmalar doğruyu araştıracaktır. Sınırsız bir şekilde araştırma alanı olacaktır. O açıdan akademik özgürlüğe çok önem veriyorum.
Şüphesiz ki idari ve mali konular akademik özgürlüğün yanında çok önemlidir, bunlar bir engel olmamalıdır, ama üniversiteler idari konuları öne çıkartan, onlarla daha çok uğraşan bir kurum da olursa esas işlevinin de gerisine düşer. İdari konular, mali konular akademik özgürlüğün alabildiğine rahat kullanılması için yedek, destekleyici unsurlardır üniversitelere. O açıdan çok geniş düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim. Üniversite ve YÖK arasındaki ilişkiler ne kadar düzgün olursa, birbirlerine güven ortamı ne kadar çok oluşursa, ne kadar çok işbirliğinde olurlarsa hep beraber çok daha fazla şey üreteceğimize inanıyorum.
Şüphesiz ki siyaset, günlük meseleler, ülke meseleleri üniversitelerin konularıdır. Üniversiteler bunlarla hiç uğraşmasın dediğimizde o zaman totaliter ülkelerdeki, otoriter ülkelerdeki üniversitelere dönüşür. Buradaki sınır şudur; üniversiteler tabi ki ülke meseleleriyle yakın ilgileneceklerdir. Biraz önce Öğrenci Birliği Başkanı'nın burada konuştuğu ve çok takdir ettiğim bir şekilde günlük siyasetin, günlük partilerin buralardaki uzantısı gibi olmamalıdır. Konjoktürel siyasetin içersine girerek değil, daha yukarı bir perdeden siyaset yapmalıdır, daha büyük resmi görmelidir ki, söyledikleri dikkate alınsın. Doğruyu söylemekten de çekinmemesi gerekir açık söylüyorum. Doğruyu ne kadar çok yapıcı bir şekilde söylerseniz, söyledikleriniz o kadar çok dikkate alınır. Önemli olan söylediklerinizden faydalanılmasıdır. Önemli olan söylediklerinizin etki etmesi, etki görmesidir. O açıdan da tabi ki söyleyiş şekliniz çok önemlidir. Ama günlük siyasetin bir parçası olarak bunu yaparsanız o zaman ister istemez diğer siyaset bunu tam kabul etmez. O açıdan siyaset, ülke meseleleriyle ilgilenmek, doğruları görmek, analiz etmek, kritikler yapmak, tenkitler yapmak üniversitelerin işidir, akademisyenlerin işidir. Hukuk fakültesinde, mülkiyede ders öğretenler tabi ki bunları yapacaklarıdır ama bu dediğim gibi eğer bir üst seviyeden yapılırsa bu yapılanların hepsinin de Türkiye'ye faydasının olacağı kanaatindeyim.
Unutmayalım ki zaman zaman geçmişimizde enerjimizi nasıl tükettiğimizi hepimiz biliyoruz. O açıdan kendimizi devamlı gözden geçirerek hem üniversitemize hem ülkemize hem bütün insanlığa faydalı olmak için büyük gayretler içerisinde olmamız gerektiğine inanıyorum.
Değerli öğrenciler sizlerle de paylaşmak istediğim birkaç husus var. Geçen İstanbul Üniversite'sinin açılışında da söyledim. Diploma tek başına bir işe yaramıyor. Eskiden üniversite mezunlarının önünde çok açık bir iş imkanı vardı; devlet memuru olmak. Bazı ülkelerde, gelişmemiş ülkelerde hala öyledir, üniversite mezunu olunca otomatik olarak devlet memuru olunuyor. Türkiye artık öyle değildir. Türkiye artık gelişmiş bir ülkedir. Türkiye'de üniversite mezunu olunca, hatta mezun olduğunuz dalda faaliyet göstermeniz de şart değildir, önemli olan o formasyonu almanızdır. O açıdan önünüzde çok büyük imkanlar vardır. Sizler sadece belli bir iş yapmayacaksınız ve sizler sadece Türkiye üniversitelerinden mezun olanlarla da yarışmayacaksınız. Artık sizler dünyadan mezun olan insanlarla yarışacaksınız. Sadece Türkiye'de iş yapmayacaksınız, dışarıda da iş yapacaksınız. İş hayatında başarılı olacaksınız. Eğer devlet bürokrasisine girerseniz, orada da sizin başarınız devletin başarısı olarak yansıyacaktır. Akademik kariyere devam ederseniz oradaki başarınız, Türkiye'nin bilim hayatına yaptığınız katkıyla başarılı olacaktır. O bakımdan sizin bu yılları çok iyi değerlendirmeniz gerekmektedir. Unutmayın ki üniversite yılları tatlıdır, hepimiz için öyle geçmiştir, ama çabuk geçer. Üniversite bitip diplomaları aldıktan sonra gerçek hayatla karşı karşıya olacaksınız. O zaman işte bu yılları iyi değerlendirdiyseniz hayata da iyi başlayacaksınız. Hayata nasıl başlarsanız, çoğu zaman öyle gidiyor onun için kendinizi iyi hazırlayın. Bugünleri, bütün bu devletin, milletin size sunduğu bu imkanları, hocalarınızın, üniversitenizin sunduğu bütün bu imkanları en iyi şekilde değerlendirin ve hayatta tabi ki başarılı olun. Ailelerinizin de bu ülkenin de sizden beklentileri budur.
Ben bu düşüncelerimle bir kez daha sizlere başarılar diliyorum. Ankara Üniversitesi, fakülteleri dağınık olduğu için, İstanbul Üniversitesi de böyle, ilk üniversiteler böyle, büyüklüğü bazen tam gözükemiyor, bilmeyenlere. Yani bir kampüs içerisinde değilsiniz, her yere dağılmış, bütün Ankara'nın her tarafında binalarınız var. Bunların bazıları Ankara'nın ilk binalarıdır, ilk büyük tarihi eserleridir. Bunlar tam gözükemiyor. Bugün Sayın Rektör'ün konuşmasında da faaliyetler şöyle kısa bir şekilde özetlenince, gördük ki ne kadar geniş bir alanda hizmet veriyorsunuz. Tıp fakülteleri başlı başına tabii ki ayrı çok büyük hizmetler veriyor hastaneleriyle tüm unsurlarıyla…Bunların hepsiyle övünüyoruz. İnanıyorum ki bu süre içerisinde üniversiteniz çok daha güçlü bir şekilde gelişecektir daha doğrusu kendisini yenileyecektir. Artık eski üniversitelere, büyük üniversitelere bunu söylüyorum; kendisini yenilemesi, bütün kurumlar gibi bunu tavsiye ediyorum. Bunu en iyi şekilde yapacağınıza inanıyorum. Hizmetlerinizle tekrar gurur duyuyoruz. Bu akademik yılının başarılı olmasını temenni ediyorum hem sizler için hem öğrenciler için, teşekkür ederim. "
Yazdır Paylaş Yukarı