Marmara Grubu Vakfı tarafından düzenlenen 28. Avrasya Ekonomi Zirvesi'ne katılan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, zirvenin "Barışçıl Çözümler, Barışı Yeniden Tesisi" temasına değindi. Gül, konuşmasında, "Savaşı önlemenin maliyetinin savaşın çıkması ve sonrasındaki maddi ve manevi insani maliyetten her koşulda çok daha düşük olması" şeklindeki çok önemli gerçeğin bu zorlu dönemde hatırlanması gerektiğini vurguladı. Mevcut çoklu krizler ve farklı şekillerde ortaya çıkan savaşlarla karşı karşıya olunduğunu belirten Gül, diyalog ve barışçıl çözümlerin yegane yol olduğunu kaydetti.
Uluslararası sistemin çok zorlu bir dönemden geçtiğini ve birçok devlet adamının sistemin çöktüğünü dile getirdiğini ifade eden Gül, eski cumhurbaşkanları olarak geçmişte Körfez, Bosna, Afganistan, Irak gibi birçok zorlu konuyla uğraştıklarını hatırlattı. Soğuk Savaş sonrası daha barışçıl bir dünya beklenirken yaşanan kriz ve savaşların şok etkisi yarattığını, ancak geçmişte sağduyunun galip geldiği barışçıl çözümlere ulaşıldığını belirtti. Günümüzde benzer bir sağduyu ortamının yeterince belirgin olmamasının endişe verici olduğunu söyledi.
Dünyanın öngörülemeyen kırılganlıklarla yüzleştiğini kaydeden Gül, Batı ve Avrupa'yı derinden etkileyen Kırım'ın haksız işgali ve ardından önlenemeyen Rusya-Ukrayna Savaşı'na dikkat çekti. Avrupa'daki gergin ortamın İkinci Dünya Savaşı öncesini hatırlattığını belirten Gül, Helsinki Nihai Senedi'nin temelini oluşturan devletlerin egemen eşitliği, sınırların dokunulmazlığı gibi ilkelerin aşındırıldığını ifade etti. Gerginliklerin sadece Rusya ile Avrupa arasında değil, Avrupa'nın kendi içinde ve Transatlantik ittifakında da yaşandığını dile getirdi.
Ortadoğu'daki duruma da değinen Gül, Filistin ve Gazze'de yaşananların tarihe kara bir leke olarak geçtiğini söyledi. Çoğu masum çocuk ve kadın olmak üzere 50.000'i geçen, 60.000'e yaklaşan Filistinlinin sistematik olarak öldürüldüğünü belirtti. İsrail hükümetinin Gazze halkına insani yardımların ulaşmasını engellemesini eleştiren Gül, bölgenin vaktiyle iki devletli çözüme kavuşturulamamış olmasından dolayı sorunun kangrene dönüştüğünü ve bu durumun dünyanın birçok köşesinde radikalleşmenin ana kaynağı olmaya devam ettiğini vurguladı. Daha barışçıl bir dünyaya ilerlenmesi gerekirken, savaşların daha yoğun, acımasız ve sivillerin güvenliğini hiçe sayan bir tabloyla karşı karşıya olunduğunu ifade etti.
Çatışmaların sadece sahada silahla yaşanmadığını belirten Gül, iklim krizi, orman yangınları, su sorunları, hibrit savaşlar, siber savaşlar ve ticaret savaşlarının da yıkıcı boyutları olduğunu söyledi.
Gül, savaşın önlenmesi için sonuna kadar siyasi iradelerin kullanılması gerektiğini belirterek, çatışma başladıktan sonra barış sürecinin yıllar alabileceğini, meselelerin kronikleşebileceğini ve savaş öncesi duruma tam dönülmesinin garantisi olmadığını kaydetti. Bugün Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşlarında bu gerçeklerin yaşandığını söyledi.
Barış çabaları ile savaş arasındaki maliyet dengesini iyi anlayıp buna göre politikalar geliştirmenin liderlere düştüğünü ifade eden Gül, ülkeleri savaş ortamından uzak tutacak yegane formülün birbirini anlama, empati kurma, diyalog tesis etme ve dürüst, ilkeli, dirayetli, iyi niyetli bir yaklaşımla ortak sorunların üstesinden gelmeye çalışmak olduğunu belirtti. Liderlerin bu formülü uygulayabilmesi için savaşın ortaya çıkaracağı acıları içselleştirmeleri gerektiğini, aksi takdirde savaşın kolayca nihai çözüm olarak görülmesi durumunda yıkımların ve acıların kaçınılmaz hale geleceğini söyledi.
Savaşın önlenmesi ve anlaşmazlık halinde diyalog kapılarının açık tutulması için uluslararası kurumların daima güçlü ve çalışır halde tutulması gerektiğini vurgulayan Gül, Birleşmiş Milletler ve AGİT gibi kurumların savaşların en şiddetli yaşandığı dönemlerde dahi müzakere zeminleri sunduğunu hatırlattı. Günümüzde bu kurumların ilkesiz liderlerce çalışamaz ve itibarsız hale getirildiğini görmenin üzücü olduğunu belirten Gül, buna asla müsaade edilmemesi gerektiğini söyledi.
Gül, bir diğer önemli noktanın, dünyanın neresinde olursa olsun haksız savaşlara yol açanların cezasız kalmaması gerekliliği olduğunu ifade etti. Bunların cezalandırılmasının sadece adalet açısından değil, caydırıcılık açısından da çok önemli olduğunu kaydeden Gül, özellikle Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların güçlü ve itibarlı tutulmalarının elzem olduğunu söyledi. Bu kurumların aldığı kararların taraf ülkelerce çifte standart olmaksızın uygulanmasının da şart olduğunu belirtti.
Büyük filozof Kant'ın tarif ettiği "daimi barış" kavramının ütopik olabileceğini söyleyen Gül, "barışın onun gerçek kıymetini anlayabilenler tarafından tesis edileceğini, sürdürülebileceğini ve bir barış kültürünün oluşturulabileceğini" vurguladı. Liderlerin aynı zamanda toplumu eğiten kişiler olduğunu belirten Gül, onların konuşmaları ve sağlam argümanlarının ülkeler, bölgeler ve dünyada barışın önemini daima hatırlattığını ve savaşın yıkıcılığını bilen liderlerin hem kendi halklarını hem de insanlığı felaketlerden uzak tutacaklarını söyledi. Barışa şans vermenin her konuda daha az maliyetli ve daha güvenli bir yol olduğunu, siyasi tarihte bunun acı örneklerinin çok olduğunu kaydetti.
Konuşmasını, barışın ülkelerde ve tüm dünyada daim olması dileğiyle tamamladı.