KİTAPLAR

Fotoğraf Galerisi

Video Galeri

Günün Fotoğrafı

 

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 24. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde Konuştu

14.07.2021
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 24. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde Konuştu

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Marmara Grubu Vakfı tarafından düzenlenen “24. Avrasya Ekonomi Zirvesi”ne katıldı.  “Küresel Isınma ve İklim Değişikliği” konusunun ele alındığı ‘Çağdaş Bilge İnsanlar Platformu’ Oturumu’na bir video mesaj ile katılan Cumhurbaşkanı Gül, bu kürenin bize emanet olduğunun altını çizerek, “Gerek teolojik açıdan gerek felsefi açıdan düşünelim bu bir emanet. Bu emaneti geçmişte insanlık nasıl bize devrettiyse, bizim de bu emaneti gelecek kuşaklara, nesillere yaşanabilir bir şekilde devretme sorumluluğumuz var.” dedi.

Aşı bulununca  tünelin ucunun gözükmüş olduğunu vurgulayan 11. Cumhurbaşkanı Gül, “Ümit ediyorum ki, süratli bir şekilde aşı bütün dünyaya yayılacak ve neticede bu iş bitmiş olacak. Şunu unutmamak gerekir; dünyanın bir kısmı aşı olup bir kısmının aşı olmaması bu problemin bittiği anlamına gelmez. Herkesin bu kadar seyahat ettiği bir ortamda tabii ki tehlike devam edecektir. Bunun da bilinci içinde olduğunu görüyorum.” dedi.

Geçen yıl ki konuşmasında Dünya Sağlık Örgütü’nün yeniden yapılandırılması ve finans olarak güçlendirilmesini dile getirdiğini ifade eden Gül sözlerine şöyle devam etti: “Memnuniyetle görüyorum ki bu yönde devletler adımlar atmaya başladılar, ciddi çalışmalar söz konusu. Yine eğitim konusunda da sıkıntılar yaşandı ama bu sıkıntılar içersinide de bazı buluşlar yeni metodlar, teknolojiler, bunlar da insanlığa hediye olarak kalacak. Bunlar hep ileride kullanılacak.”

Küresel Isınma ve İklim Değişikliği’nin göz göre göre, hepimiz içinde yaşaya yaşaya gerçekleştiğini, bu durumu da ‘Kaynar suyun içine atılan kurbağa nasıl alışıyorsa o ortama biz de bir nevi bunun alışkanlığını yaşıyoruz’ misaliyle tarif eden Gül sözlerini, “Ama on yıllarca önce bilim adamları herkesin dikkatini çekti. Bu şekilde giderse bu küre de yaşanmaz hale gelecek bir gün. Kıyamet kopacak dediler. Sonra bunu dikkate alan düşünürler bunu dikkate alan filozoflar bunu dikkate alan siyasetçiler, devlet adamları çıktı ve önemli adımlar atıldı. Konferanslar yapıldı, toplantılar yapıldı. Araştırmalar yapıldı. Büyük boyutlarda tabii hep çalışmalar yapıldı. Bunların en önemlileri uluslarası anlaşmalar oldu. Paris İklim Anlaşması, benim de cumhurbaşkanı olarak katıldığım Kopenhag’da daha önce yapılan zirve.. Bütün bu toplantılarda yeni standartlar, yeni kurallar geliştirilip, ülkeleri gönüllü olarak bu çalışmalara katmak için uğraşılmaya başlandı.” sürdürdü.

Gelişmiş ve kalkınmış ülkelerin eğitime çok para harcadıkları için eğitimli hale geldiklerini ve eğitimli nüfusların bu işin bilincini daha çok hissettiklerini vurgulayan Gül, “Onlar dehşeti daha çok görüyorlar. İleri de dünyanın yaşanmaz olacağını daha çok görüyorlar. Yeşiller Partileri hep bu ülkelerden çıktı. Onun için bu ülkeler küresel ısınmayı durdurmayı öncelik olarak görüyorlar. Bunun sebeplerinden birisi de enerji kaynaklarının şekli olduğu ortaya çıkıyor. Kömür üretiminin, karbon yaymayan teknolojilerin ortaya çıkması. Bunu yapalım hadi dediklerinde o zaman gelişmemiş olan ülkeler, gelişmiş olan ülkelere bir dakika diyorlar, sen tamamladın gelişmişliğini ama ben de o seviyeye geleyim, ben de o zaman bu işlerden vazgeçeyim, yani kömürle enerji üretmeyeyim diyorlar. Bunda bir noktada haklılık payı var böyle düşünmelerinde. İşte bunun anlaşılması gerekiyor. Onun için uluslararası bir neticeye bağlayıcı bir karara varmak gerekiyor.” diyerek konuşmasına devam etti.

Bağlayıcı kararlar alınabilmesi için bir sistem geliştirmek gerektiğinin altını çizen 11. Cumhurbaşkanı Gül, “Bu yapılamadığı süre içerisinde, dünya süratli bir şekilde kirlenmeye ve tehlikede daha da dönülmez bir noktaya gelmeye devam edecek. Onun için belki bir nevi tazminat şeklinde gelişmekte olan ülkelerin, gelişmemiş olan ülkelerin enerji kaynaklarının küreyi kirletmeyecek şekilde yapılmalarına yardımcı olacak finans yolları bulunması gerekiyor, buna yardım etmek gerekiyor. Şimdiye kadar dünyayı kirletmiş olan ülkeler onu bir nevi ceza olarak bu ülkelere yardım şeklinde ödemeleri gerekiyor. Dolayısıyla bunlar çok girift konular . Bu konularda ne kadar sorumlu davranılırsa o kadar tedbirler erken alınır ve gerisi dönüşü mümkün olmayan bir noktaya varılmamış olur.” dedi.

Türkiye olarak bu konulara bütün Cumhuriyet hükümetleri gibi kendi cumhurbaşkanlığı döneminde de çok önem verdiğini, zirvelere bizzat katılarak bu önemi gösterdiğini dile getiren Gül, “Tabii Türkiye’yi yöneten diğer devlet başkanları, başbakanları, onlar da hep gereğini yaptılar. Neticede kendi planlamamızı da ona göre yapıp enerji üretimimizin kaynaklarını gayet kararlı bir şekilde kaydırdık. Yani yenilenebilir elektriğe geçme de Türkiye dünyada 13. enerji üretimimizin yüzde 50’sini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyoruz. Özellikle de son yıllarda güneş ve rüzgar konusunda çok ileri mesafeler katettik ve dikkat çeken başarılar elde ettik. Aynı şekilde ormanlarımızı çoğaltma konusunda da yine hükümetlerimiz gayet bilinçli bir şekilde  hareket ediyorlar. Başta şehirlerimiz olmak üzere son 20-30 sene içerisinde çok yeşillendi. Bütün Anadolu şehirkeri her taraf büyükşehirler çok yeşillendi. Şehirlerin dışında kırsal alanlarda devlet kurumları öncülüğünde yeni ormanlar yaratılıyor. Bu konuda da Türkiye’nin gayet başarılı olduğunu söyleyebilirim.” dedi.

Son olarak bilim adamlarına göre hala dünyanın geri dönülemeyecek noktaya gelmediğini ifade eden Gül, uçakla Amerika seyahatlerini yaparken pilotların kendisini özellikle Kuzeyden götürdüklerini ve kendisini uyararak eriyen buzulları gösterirlerdiklerini söyleyerek konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Dakikalarca onların eridiğini gözümle görerek o güzergahlardan geçerdim. Eminim ki aranızda çoğunuz bunlara hep şahitsinizdir. O bakımdan bir taraftan devletler bir taraftan gönüllü kuruluşlar ellerinden gelen herşeyi yapmalı ve bu bilinci iyice uyandırmalı ve neticede bütün ülkeleri bağlayıcı, herkesi işin içerisine sokup, doğru kararları hakkaniyetli ve adaletli bir şekilde almalı. Bunun da altını tekrar çiziyorum. Eğer bu fedakarlıklar hakkaniyetli ve adaletli bir şekilde yapılmazsa açık söyleyeylim o zaman kimse buna yanaşmaz. En önemli nokta zaten bu olmuş oluyor, biraz önce bahsettiğim gibi sen kirlettin sıra bende, ben de biraz kirleteyim deme hakkını kendisinde görür. Onun için dünya, bu küre bize emanet. Gerek teolojik olarak, inançlı olarak düşünelim, gerek filozof olarak felsefi açıdan düşünelim bu bir emanet. Bu emaneti geçmişte insanlık nasıl bize devrettiyse, bizim de bu emaneti gelecek kuşaklara, nesillere yaşanabilir bir şekilde devretme sorumluluğumuz var. Umarım ki bu konuda gerekli adımlar atılır.”

Tüm Haberler

Yazdır Paylaş Yukarı