KİTAPLAR

Fotoğraf Galerisi

Video Galeri

Günün Fotoğrafı

 

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tunus’ta “Teşebbüs ve Devletin Yeni Rolü” Etkinliğinde Konuştu

09.12.2019
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tunus’ta “Teşebbüs ve Devletin Yeni Rolü” Etkinliğinde Konuştu

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 6-7 Aralık tarihlerinden Tunus’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyareti esnasında 11. Cumhurbaşkanı Gül, Tunus’un önde gelen düşünce kuruluşlarından “The Arab Institute of Business Leaders – IACE”ın düzenlediği “Teşebbüs ve Devletin Yeni Rolü” başlıklı etkinliğe katıldı ve Tunus  Eski Cumhurbaşkanı Mohamed en-Nasır, Tunus Başbakanı Yusuf Şahid ve Yunanistan Eski Başbakanı Aleksis Çipras'ın da yer aldığı açılış oturumunda etkin ve demokratik devletin inşası üzerine bir konuşma yaptı.

 

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı konuşmanın metni:

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan,

Değerli Konuklar,

Hanımefendiler ve Beyefendiler,

Tunus iş dünyasının temsilcisi IACE’nin (The Arab Institue of Business Leaders) organize ettiği bu toplantıya ikinci kez katılmaktan ve sizlere hitap etmekten büyük onur duyuyorum. IACE’nin bu güzel şehirde 2015 yılında düzenlediği toplantıyı da katılmıştım. Davetiniz için teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Ekim ayındaki seçimlerde Cumhurbaşkanı seçilen Kais Said’i tebrik ediyor, kendisine başarılar diliyorum.

Hanımefendiler ve Beyefendiler,

2012 Mart ayında Türkiye Cumhurbaşkanı olarak güzel ülkenize yaptığım ziyarette Kurucu Meclisinize hitap etmek şerefine erişmiştim. Konuşmamda, demokrasinin bir mükemmelleşme süreci olduğunu söylemiş ve Tunus’un bunu başaracağına olan samimi inancımı da paylaşmıştım.

Bugün geriye dönüp baktığımızda, Tunus’un dostları olarak gurur duyuyoruz. Tunus demokrasiyi, asgari toplumsal hasarla, ülkenin kurumlarını yok etmeden ve geçmişi aratacak bir kaosa düşmeden tesis etti. Tüm dünya da bu süreci büyük bir takdirle izledi.

Arap Baharının diğer ülkelerde dondurucu kışa dönmesi, sizlerin demokrasi yolundaki başarılarınızı olağanüstü kıymetli kılmaktadır.

Değerli Konuklar,

Siyasetin amacı ve toplumu yönetenlerin sorumluluğu, halkın yaşam standartlarını, refahını ve mutluluğunu arttırmaktır.

Bunun için birinci şart barış ve huzurun sağlanması, farklı görüş ve düşünceden olan herkesin beraberce yaşamasıdır. Etnik, din, mezhep ve dil farklılıklarının neredeyse olmadığı Tunus’ta birlikte yaşamayı başarmak daha da kolaydır.

Son yüzyılın büyük ideolojik ve siyasi mücadeleleri şunu göstermiştir: Temel hak ve özgürlüklerin garanti altına alınmadığı toplumlarda barış, kalkınma ve refah yoktur. Böyle durumlarda iç çatışmalar ve dış müdahaleler kaçınılmazdır. Bunun son örnekleri 1989’dan sonra Doğu Avrupa’daki demokrasi dalgası ve Tunus’un öncülük ettiği Arap Baharı olmuştur.

Tunus’un demokratik bir sistem kurma yolunda bugüne kadar attığı adımlar ve elde ettiği kazanımlar takdire şayandır. Bununla birlikte takdir etmelisiniz ki, bir ülkede gerçek anlamda demokrasinin yerleşmesi kısa sürede gerçekleşebilecek bir süreç değildir. Gerekli idari ve hukuki dönüşümün yanında toplumun zihinsel dönüşümü de gerekmektedir.

Bu çerçevede, öncelikle demokrasiden ne anladığımızı değerlendirmeliyiz. Her şeyden önce demokrasi sadece seçim sandığına indirgenecek bir şey değildir. Seçimleri kazanan istediğini yapar anlayışı bir ülkenin demokratik gelişimine zarar vermekten başka bir şeye yaramaz.

Demokrasiler çoğunlukçu değil çoğulcu olmalıdır ve demokratik iktidarlar sadece çoğunluğun değil azınlıktaki kesimlerin de talep ve haklarına saygı göstermelidir. Bu yüzden gerçek anlamda bir demokrasi temel insan hak ve özgürlüklerinin evrensel standartlarda garanti altında olduğu, hukukun üstünlüğü ilkesinin her şeyin üstünde tutulduğu ve toplumun farklı kesimlerinin temsil edilip, yönetime katkı sağladığı bir sistemdir.

Demokrasilerde, iktidarın gücünü kötüye kullanmasını önlemek için güçler ayrılığı ilkesi denetim ve denge sisteminin temel olduğu bir kurumsal yapıyla güvence altına alınmalıdır. Bu, demokrasinin güçlü partilerin veya liderlerin gölgesi altına düşmesini engellemek için bir gerekliliktir. Kurumsallaşma ve meritokrasi gerçek bir demokrasi için hayati öneme sahiptir.

Demokrasi belirli özellikleri olmaksızın hiçbir zaman tam anlamıyla işleyemez. Bunlar şeffaf ve hesap verebilir bir idare, diyalog ve uzlaşma kültürü, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, cinsiyet ve fırsat eşitliğidir.

Bu değerlerin ve ilkelerin hepsinin Batı’da ortaya çıktığı ve Batı değerleri olduğu düşünülebilir. Yine de, Türkiye veya Tunus gibi Müslüman nüfusa sahip bir ülkeden gelen birisi olarak, bunların temelde bizim de değerlerimiz olduğunu iddia edeceğim. Belki tam olarak bu terimlerle isimlendirilmemiştir, ancak bu ilkelerin ve değerlerin tümü geleneğimizde mevcuttur.

Değerli Konuklar,

Demokrasi dışı otoriter rejimlerin de ekonomik olarak büyüdüğü ve kalkınabildiği iddia edilebilir. Ancak bu kalkınmanın ne kadar sürdürülebileceği ve toplumun geneline refah olarak ne kadar yansıyacağı cevaplanmamış bir sorudur. Genellikle bu şekilde elde edilen zenginlik adil bir şekilde topluma yansımamaktadır.

Ben bir ülkenin gücünün onun sert gücüyle değil yumuşak gücüyle, yani uluslararası prestiji ve vatandaşlarına sağladığı mutluluk ve refahla ölçülmesi gerektiğine inanıyorum.

Unutulmamalıdır ki, bir toplumda pozitif değişimin ve yenilikçiliğin birinci şartı özgürlükçü bir ortamın tesis edilmesidir. İnsanların teşebbüs özgürlüğü ile yaratıcı kapasitelerini sergileme fırsatına sahip olduğu, mülkiyet haklarının yasalarca güvence altında olduğu ve hukukun üstünlüğünün esas alındığı yerlerde ancak kaliteli ekonomik büyüme sağlayacak bir sisteme sahip olunabilir.

Tabii kaynakları (gaz / petrol) olmayan ülkeler, demokratik sistemlerini, hukukun üstünlüğü ilkesini ve serbest piyasa ekonomilerini kalkınmalarına enerji yapabilirler. Aklımızdan çıkarmamalıyız ki, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve adil gelir dağılımı sağlıklı bir demokrasi için olmazsa olmazlardır.

Tabi kaynaklar açısından zengin olmayan ülkelerin genelde iç tasarrufları hızlı kalkınmalarına yeterli olmayacağı için dış sermayeyi ülkeye çekmeleri elzemdir. Bu da ülkede yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, istikrarlı bir siyasi ortam ve yatırım ortamının yerli-yabancı ayrımı yapılmadan iyileştirilmesine bağlıdır.

Yapısal reformlar ve rasyonel ekonomik hedeflerle güçlendirilmiş işleyen serbest piyasa ekonomisi ülkeyi yabancı yatırımcılar için öngörülebilir ve cazip kılar. Uzun vadeli yatırımları ancak ekonomik programlarınızı şeffaf bir şekilde iç ve dış yatırımcılarla paylaşarak çekebilirsiniz.

Tunus için dış yatırım çekmenin yanı sıra girişimciliği teşvik ederek ve KOBİ’leri destekleyerek ekonomiyi çeşitlendirmenin de önemli olduğunu düşünüyorum. Hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde girişimcilik ve KOBİ’ler istihdamın büyük kısmını yaratmaktadır.

Ayrıca, Tunus’un ekonomik önceliği olan istihdam yaratmanın daha esnek emek piyasası gerektirdiğini de belirtmek isterim.

Bu çerçevede, Tunus gibi eğitimli genç nüfusu fazla, Akdeniz kıyısında stratejik konuma sahip, ana dilinin yanında bir Avrupa dilini de iyi konuşabilen bir ülkenin demokrasi ve iyi yönetişimle her anlamda başarılı olacağına ve kısa sürede kalkınacağına olan inancım tamdır.

Burada Tunus’un gençlerine yatırım yapmasının ve özellikle girişimciliği teşvik etmesinin önemini vurgulamak istiyorum. Tunus’un ekonomik olarak en büyük zenginliği genç nüfusudur. İyi yetişmiş insan kaynağı, coğrafi konumu ve Avrupa’yla entegrasyonu Tunus’un kalkınmasında anahtar faktörler olacaktır. Ortak tecrübemiz ekonomik kalkınma için iyi yetişmiş insan kaynağının doğal kaynaklardan çok daha önemli olduğunu göstermiştir.

Günümüz dünyasında yaşanan ekonomik ve siyasi krizler, silahlı çatışmalar, düzensiz göç gibi faktörler dünya genelinde demokratik değerlerin erozyona uğramasına ve popülist, otoriter, yabancı düşmanı akımların güç kazanmasına neden olmuştur.

Bugün liberal demokratik değerlere saldırı ve aşırıcı akımların güç kazanması dünyanın her bölgesinde gözlemlenebilen bir eğilimdir. Ancak iki savaş arası dönemde dünyanın yaşadıkları ve otoriter, popülist liderlerin ülkelerini en nihayetinde içine sürükledikleri ekonomik, sosyal ve siyasal yıkım akıldan çıkarılmamalıdır.

Siyasi tarih bizlere göstermişti ki, bir ülkenin kalıcı olarak kalkınması ve insanlarının refah ve huzur içinde yaşaması o ülkede hukukun üstünlüğünün, fikir ve düşünce özgürlüğünün, iyi yönetişimin ve fırsat eşitliğinin sağlanmasına bağlıdır. Bunları da elde etmenin yolu yüksek standartlara sahip bir demokrasi inşa etmekten geçmektedir.

Arap Baharının öncüsü Tunus’un demokrasisini en yüksek standartlara çıkaracağına ve diğer ülkeler için ilham kaynağı olacağına inancım tamdır.

Teşekkür ederim.

 

Tüm Haberler

Yazdır Paylaş Yukarı