TBMM’nin 24. Dönem 3. Yasama Yılı açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Gül; yeni Anayasa çalışmaları, dış politika ve bölgemizdeki gelişmeler, terörle mücadele, hukuk devleti ve demokratikleşme ile ekonomideki gelişmeler hakkındaki görüşlerini paylaştı. Cumhurbaşkanı Gül, dünyada ve ülkemizde meydana gelen gelişmelerin bu yasama dönemini, öncekilerden daha hassas hale getirdiğine dikkat çekip böyle dönemlerde daha fazla konuda ortak tavır alınmasının gerektiğini vurgulayarak, “Ülkemizin ‘özenilecek’ vasıflarını daha da kurumsallaştıracak ve demokratik kazanımların sürmesini sağlayacak yöndeki kararlı yürüyüşümüze devam etmeliyiz” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 24. Dönem 3. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açılış konuşmasıyla başladı.
Cumhurbaşkanı Gül, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, her yeni başlangıcın yeni umutları beraberinde getirdiğini kaydederek, “Dünyanın köklü değişimler geçirdiği; ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda muazzam altüst oluşların yaşandığı günümüz ortamında da Yüce Meclisimiz, milletimizin, sorunlarının çözümünü emanet ve itimat ettiği en önemli kurumdur. Kuruluşundan beri olduğu gibi, bugün de Yüce Milletimiz, rehberlik için yüzünü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne çevirmekte, sizlerin varlığından, çalışmalarınızdan ve gayretlerinizden ümitvar olmaktadır” dedi.
Dünyada, çevremizde ve ülkemizde meydana gelen gelişmelerin, sorunların bu yasama dönemini, öncekilerden daha hassas hale getirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, böyle dönemlerde daha fazla konuda ortak tavır alınması, bunun için de daha geniş istişareye, çok yönlü diyaloga ve her düzeyde daha yakın çalışmaya ihtiyaç bulunduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, siyasi partilerin demokrasilerin temel unsuru olduğuna işaret ederek, siyasi partilerin liderleri ile siyasetçilerin, şartların gerektirdiği ortamın oluşmasına ortak katkılarının her türlü katkıdan daha fazla belirleyici olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, “Doğrularımızı söylemeye devam edelim, ancak bunu yaparken dışlayıcı ve birbirimizden uzaklaşmayla sonuçlanacak bir üslup kullanmaktan da kaçınalım. Sözün gücünün ne olduğunu hep hatırda tutalım” dedi.
Konuşmasında, Meclis’in, siyasetin tüm renk ve eğilimlerini temsil ettiğini ve bu nedenle de çok güçlü olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, ancak seçildikleri halde bu yasama yılında da Meclis’te olamayan milletvekillerinin bu tablo içinde bir noksanlık oluşturduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül, “Meclis kompozisyonunda meydana gelebilecek her türlü noksanlık, geçmişte yapılanları tekrar etmekten ve çok ihtiyacımız olan çözümleri daha da ötelemekten başka bir işe yaramayacaktır” dedi.
Dünyada yaşanan değişime de değinen Cumhurbaşkanı Gül, yakın coğrafyada, asla değişmez gözüyle bakılan, halkların kaderi olduğuna inanılan siyasi yapıların çözülmeye yüz tuttuğunu, insanların daha fazla hak ve özgürlük taleplerini yüksek sesle ifade etmeye başladıklarını söyledi. Bu değişim süreci henüz sona ermediği için etrafımızdaki çalkantıların ülkemizi de etkilediğini anlatan Cumhurbaşkanı Gül, yakın coğrafyada meydana gelmekte olan köklü değişimlere yol açan gelişmelerde, ülkemizin ‘ilham kaynakları’ndan biri olduğuna da dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Gül, nüfusunun çoğunluğu Müslüman, demokratik ve laik bir ülke olarak Türkiye’nin, ekonomik alanda kaydettiği ilerlemelerin yanında, farklı din ve etnik kökenden vatandaşlarını mutlu etme çabalarıyla da dikkat çektiğini ve bugünün dünyasında ‘Türkiye gibi olmanın’ bazı halklar için bir özlem haline geldiğini belirtti.
Diğer yandan uzak ve yakın coğrafyalarda meydana gelen değişimlerin, ülkemiz için büyük fırsatlar doğurduğu gibi yeni sorunlara da kapı araladığını aktaran Cumhurbaşkanı Gül, “Bölgemizde istikrar ve güvenliğe önem veren, karşılıklı dayanışma ve çok yönlü iş birliği temelinde sorunları ortak çözümlerle ortadan kaldırmayı amaçlayan uzun vadeli stratejimizi kararlıkla sürdürdük. Zaman içerisinde karşımıza çıkan birçok engele rağmen, bu politikalarımızdan taviz vermeyerek samimiyetimizi bölge ülkelerine ve komşularımıza ispat ettik” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, Orta Doğu’da bugün bile Soğuk Savaş mantalitesi ve yöntemleriyle stratejik ve taktik hamleler sürdürüldüğüne dikkat çekerek, bu nedenle, her zamankinden daha dikkatli ve ihtiyatlı olmakta yarar bulunduğunu belirtti.
Orta Doğu’da halk hareketleri başladığında, normalde bütün dünyaya demokrasi dersi veren bazı ülkelerin tereddütler yaşadığını anlatan Cumhurbaşkanı Gül, bugün de yaşananları gölgelemek ve dönüşümü yolundan saptırmak için global çapta sinsi girişimler yapıldığını kaydetti. Cumhurbaşkanı Gül, geçtiğimiz günlerde yaşanan ve etkisini şimdi bile hissettiren film kışkırtmasının bu girişimlerin son örneği olduğunu aktardı ve İslam âleminin bu tuzağa düşmeden demokrasi ve kalkınma yolundaki çabalarını sürdürmesi gerektiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Gül, Suriye’de kanlı bir iç savaşın sürdüğüne dikkat çekerek, “Bir ülke kendisini tüketir mi? İşte bugün Suriye kendisini tüketiyor. Biz Suriye’nin kendi kendisini tüketmesini istemeyiz. Tercihimiz, halkı mutlu olan güçlü bir Suriye’dir” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasında, uluslararası topluma çağrıda bulunarak şunları söyledi: “Suriye’de akan kanın durması hepimizin ortak sorumluluğudur. Yakın tarih uluslararası camianın üzerine düşeni yapmadığı durumlarda, bu tür olayların nasıl daha büyük kıyımlara dönüştüğünü göstermektedir. Bu itibarla, olaylara Soğuk Savaş mantalitesi ve kısır çıkarlar gözlüğüyle bakmamalı, insani sorumluluklarımızı dikkate alan, hak ve adaleti gözeten, cesur ve kararlı bir tutum sergilenmelidir.”
Dış politikayı ilgilendiren meselelerde dostlar ile düşmanların çoğu kez karıştığını, intikam duygularının devreye girdiğini ve kıskançlıkların depreştiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, bu nedenle, takip edilen politikanın yan etkilerinin dikkatle izlenmesi ve her bölge ülkesinin tehdit algılamasını anlamaya çalışmak gerektiğini belirtti.
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Gül, yeni Suriye’nin kendi halkıyla ve komşularıyla barışık bir şekilde, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini korumasının ülkemizin temel önceliği olduğunu; öte yandan, Filistin davasına sadakat ve desteğin kesintisiz sürdürülmesinin, yeni Suriye’nin meşruiyetinin en önemli kaynaklarından biri olacağını kaydetti.
Bu gelişmelerin güney sınırımızda yeni ve ciddi güvenlik sorunları ortaya çıkardığına da işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, kaos ortamını fırsat bilen terör örgütünün saldırılarını tırmandırdığını, başta Suriye olmak üzere bölgede meydana gelen dönüşüm ve kaosu fırsat zannederek yeniden tarihî bir yanılgı içine girdiğini; Türkiye’nin huzurunu ve kalkınmasını engellemek isteyen farklı odakların taşeronu haline geldiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, “Teröre karşı mücadele, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin temel ilkeleri gözetilerek, aynı kararlılık ve azimle sürdürülecektir. Milletimize kasteden terör odaklarına karşı herhangi bir müsamaha gösterilmesi ve teröre karşı mücadelede en ufak bir zafiyet içine girilmesi asla söz konusu olmayacaktır” dedi. Konuşmasında Cumhurbaşkanı Gül, Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin teröre karşı yürüttüğü mücadeleyi büyük fedakârlıkla ve yeni şartlara göre kendisini yeniden yapılandırarak sürdürdüğünü belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, “Devlet ve millet olarak Silahlı Kuvvetler ve güvenlik güçlerimize güvenimiz tamdır. Bu vesileyle, başta terörle mücadele olmak üzere, ülkemizin huzur ve güvenliği için hayatlarını kahramanca feda eden asker, polis ve sivil tüm şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum” diye konuştu.
Terörle mücadelede millet olarak, iktidarı, muhalefeti, medyası ve sivil toplum kuruluşlarıyla tek yürek olduğumuzu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, mücadelenin başarısı için kararlılık ve birlikteliğin sürmesi hayati önem arz ettiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Gül sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bağlamda hepimiz bu Meclis çatısı altında yaptığımız, ‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini’ koruma yeminine sonuna kadar sadakat göstermeliyiz. Terör ile demokrasi hiçbir ahvalde kol kola gezemez. Terörün kucaklanmasına, övülmesine ve meşru gösterilmesine müsamaha eden bir demokrasi de dünya üzerinde mevcut değildir. Terör, en önemli anayasal değerlerden biri olan insan onurunu ve temel hakların başında gelen yaşama hakkını yok etmeyi hedeflediğinden hiçbir şekilde mazur gösterilemez” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, milletçe topyekûn yürütülmesi gereken terörle mücadelede en büyük silahın, ahlaki üstünlük ve hukuki meşruiyetin gerek içeride, gerek dışarıda asla kaybetmemek olduğunu kaydederek, bu meşruiyetin en büyük güvencesinin demokrasi olduğunu ve terörün kastettiği temel hedefin demokrasi olduğunu belirtti.
Türkiye’nin bir süredir günün şartlarına da uyum içerisinde demokrasinin kanallarını genişletme çabasında olduğunu, daha önce korkulan pek çok alanda cesur adımlar attığını ve atmaya devam ettiğini bildiren Cumhurbaşkanı Gül şunları söyledi: “Gerçekleşen değişikliklerden hemen her alanda herkesin yararlanması da sağlanıyor. Pek çok yasak sona erdirildi. Kimliklere müdahale anlamına gelen uygulamalar artık yok. Anadiller üzerinde var olan baskılar kalktı. İsteyene anadilini öğrenme imkânı bu yıldan itibaren eğitim sistemi içerisine alındı. Ülkenin her yerindeki bürokratlar görevlerinin halka hizmet olduğunun bilincindeler. Terör örgütü bu gelişmelerden çok rahatsız oldu. Özgürlük alanı genişleyen halkın, doğal olarak istikrardan yana tavır alması, terör örgütünü sıkıştırmaktadır. Bu itibarla, demokratik standartlarımızı yükseltme yönündeki cesaretimizin kırılmaması gerekir. Bugün konjonktürel sebeplerden artan terör saldırılarının tuzağına düşüp yanlış istikamete girmemeli ve tekrar kısır döngü içine düşmemeliyiz. Bu bağlamda, bütün sorunların çözüm yerinin bu Meclis olduğunu hatırda tutmalı ve yeni Anayasa hazırlanması çabalarımızı da kararlılıkla sürdürülmeliyiz.”
Son dönemde artan terör saldırıları ve can kayıpları nedeniyle en ufak bir karamsarlığa kapılmamak gerektiğine de işaret eden Cumhurbaşkanı Gül; ülkemizin demokratik standartlar, ekonomik gelişmişlik, siyasi istikrar ile askeri ve yumuşak güç bakımından belki de Cumhuriyet tarihinin en güçlü dönemini yaşadığını, sorunlar büyük olsa da ülkemizin bunlarla rahatlıkla baş edecek güç, tecrübe ve birikime sahip olduğunu söyledi.
Dış politikadaki kazanımların en değerlilerinden biri olan komşularla ilişkilerde kaydedilen ilerlemelerin titizlikle muhafaza edilmesi gerektiğini de ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, “Bazı komşularımızla ilişkilerde bizim dışımızdaki gelişmeler nedeniyle yaşanan gerilemeyi, geçici ve dönemsel olarak görmeli, komşularla ilişkileri dostluk ve karşılıklı menfaatler prensibi temelinde ilerletme hedefini muhafaza etmeliyiz. Bazı komşularımızın da yaşadığı Orta Doğu’daki tarihî dönüşümün, güvenlik, istikrar ve refaha tahvil edilebilmesi için bölgenin iki temel güvenlik ikileminin halledilmesi öncelik taşımalıdır. Aslında birbiriyle ilintili olan bu iki temel mesele, Arap-İsrail ihtilafı ile bölgede tırmanma istidadına giren kitle imha silahlarının yayılması tehlikesidir. Her iki sorunun da çözümü için münferit ve kökten olmayan yaklaşımlar yerine, daha bütüncül ve kapsamlı bir yaklaşımın ortaya konulması elzemdir” dedi.
Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Gül, İsrail’in de güvenlik endişelerine son veren Arap Barış Planı ile, bölgenin kitle imha silahlarından arındırılmasına imkan sağlayacak 1991 tarih ve 687 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını temel alan bir bölgesel silahsızlanma mekanizmasının eş zamanlı olarak hayata geçirilmesinin esas referans alınması gereken noktalar olduğu görüşünü vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül, “ABD Başkanı Obama’nın 2010 yılında New York’ta yapılan NPT İzleme Konferansı’nda bu fikri destekleyen beyanlarını takdirle karşılıyor ve silahsızlanma konusunda diğer büyük aktörleri de bu hususta inisiyatif almaya davet ediyorum” dedi.
Konuşmasında, ülkemizin son yıllarda tüm kıtalarda yakaladığı diplomatik ve ekonomik aktivizmin sürdürmesinin, Türkiye’nin dünya politikasında yükselen profilinin korunması ve millî menfaatlerimizin genişletilmesi açısından gerekli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, başta Rusya olmak üzere, ilişkilerimizin süratle çeşitlendiği Çin, Afrika, Latin Amerika ve Pasifik ülkelerine yönelik çok boyutlu dış politikanın güçlendirilmeye devam edilmesi gerektiğini de belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve İslam dünyasıyla ilişkilere verilen önem ile Kıbrıs davasına yönelik dikkat ve alakanın artırarak sürdürülmesi gerektiğine de işaret etti.
Konuşmasında, Batı ekonomilerinin yaşadığı büyük krize de dikkat çeken ve hiçbir krizin sonsuza dek sürmeyeceğini belirten Cumhurbaşkanı Gül sözlerini şöyle sürdürdü: “1929 Buhranı’ndan bu yana çok sayıda kriz sona ermiş ve çoğu kez ülkeler ‘yaratıcı yıkım’ kuralı gereğince krizlerden güçlenerek çıkmıştır. AB üyelik perspektifinin getirmiş olduğu ivmeyle Türkiye’nin, ekonomisini ve demokrasisini güçlendiren ve vatandaşlarımızın hayat standardını yükselten pek çok reforma öncülük ettiği bir gerçektir. Çoğu kez karşı taraftan kaynaklanan nedenlerle süreç yavaşlasa da biz kendi işimize bakmalı ve AB müktesebatı çerçevesinde atılması gereken doğru adımları kararlılıkla atmalıyız. Bu nedenle, Yüce Meclis’ten beklentim, AB uyum yasalarına ve reformlarına yönelik önceliğin yeniden tesis edilmesi ve bunların bütün vatandaşlarımız adına somut kazanımlara dönüştürülmesinin sağlanmasıdır.”
Yeni Anayasanın yapılmasına da değinen Cumhurbaşkanı Gül, “Milletimizin özlemi ve beklentisi olan bu anayasa için vade, bugün başlayan yeni yasama yılıdır” dedi. Yeni Anayasanın ön hazırlığının geçtiğimiz yıl tamamlandığını, şimdi bu çalışmaların ortak bir metne dönüştürülmesi zamanının geldiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, ortaya çıkacak metnin mümkün olduğu oranda üzerinde uzlaşılabilecek ortak görüşleri içermesi gerektiğini vurguladı.
Özgürlükçü bir anayasayla, herkesin hak ve hürriyetlerini garanti altına alan, kimsenin kendisini dışlanmış hissetmeyeceği yeni bir vatandaşlık mukavelesini gerçekleştirilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül şöyle söyledi: “Yeni Anayasa yapım sürecinde, pek çok meselenin ve alternatif anayasal sistemlerin gündeme getirilmesi, bu sistemlerin olumlu ve olumsuz yanlarının irdelenmesi sağlıklı bir tartışmadır. Bu sistemlerin dünyada başarıyla uygulandığı örnekler bulunduğu gibi, ciddi sıkıntılara yol açtığı örnekler de mevcuttur. Önemli olan dünyadaki mevcut örnekleri de dikkate alarak meseleyi kendi bütünlüğü içinde, tüm veçheleriyle tartışmaktır.”
Cumhurbaşkanı Gül, yapılması gerekenin, köklü anayasal tecrübemizin ışığında milletimizi layık olduğu seviyeye taşıyacak, temel hak ve özgürlükleri genişletecek, halkımızın birlik ve beraberliğini pekiştirecek ve demokrasimizi kurumsallaştıracak bir anayasanın bir an önce hazırlanması olduğunu kaydetti.
Ülkemizde bugün herkesin görüşlerini rahatlıkla ifade edebileceği bir özgürlük ortamı bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, bu yolda eksikler veya yanlış uygulamalar, demokrasiyi zedeleyen görüntüler söz konusuysa, bunların hepsinin hiç gecikmeden ortadan kaldırılması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, “Türkiye, çok şükür, bugün belli bir demokratik olgunluğa kavuşmuş bir ülkedir. Bir ülkede yazarların, düşünürlerin ve fikir adamlarının görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeleri, o ülkeye itibar kazandırır. Aynı şekilde, gazeteciler, haberciler ve bir bütün olarak medya mensuplarının halkı haberdar etme görevlerini yerine getirirken hiçbir engelle karşılaşmamaları da temel esastır. Hiç kimse fikirleri ve fikirlerini medya yoluyla açıklaması yüzünden hapse düşmemelidir. Şiddeti teşvik eden ile görüş açıklayan arasında kesin bir ayrım gözetilmelidir” diye konuştu.
Hukuk devleti, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi temel demokratik ilkelerin her ülkeyi güçlü kıldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, kritik dönemlerden geçerken bu konularda gösterilecek özen ve titizliğin, mücadele gücüne güç katacağı ve her türlü istismar ve kirli propagandalardan uzak tutacağını belirterek şöyle söyledi: “Bu sebeple, kurumlarımızın da itibarını yüceltmek ve zedeletmemek için, tüm şüphe ve kuşkuları yok edecek cesaretle davranmalıyız.”
Cumhurbaşkanı Gül, ülkemizin 2001 yılında tarihinin en derin ekonomik krizini yaşadığını hatırlatarak krizi takip eden yıllarda alınan etkili tedbirler ve hayata geçirilen kapsamlı reformlar sayesinde ekonomimizin, istisnaî bir iki yıl hariç, istikrarlı bir büyüme ve gelişme trendi yakaladığını söyledi. Türk ekonomisinin son 10 yılda AB ortalamasından yaklaşık 5 kat daha hızlı büyüdüğünü ve bunun istihdamı artırdığını kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, “Bu başarıda en büyük pay, çalışkan milletimize ve gösterdiği basiret ve izlediği doğru politikalarla hükümet ve ekonomi yönetimine aittir. Ancak, bütün dünyanın takdirle ve dikkatle izlediği bu ekonomik performansın, kendi ülkemizde yeterince önemsendiğini ve takdir edildiğini maalesef söyleyemeyiz. Avrupa’nın en güçlü ülkelerinin vatandaşlarının bugün karşı karşıya kaldıkları sıkıntı ve acıları görmemiz gerekir” dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, cari politikaların geçici başarılarıyla yetinmeden, ekonominin yapısal olarak daha güçlü temeller üzerine kurulmasını sağlayacak, orta ve uzun vadeli yapısal reformları hayata geçirecek stratejik vizyonun kaybedilmemesi gerektiğine de işaret etti. Fiyat istikrarını ve finansal istikrarı tehlikeye atmadan, cari açıksız yüksek büyüme hedefine değinen Cumhurbaşkanı Gül, gelişmiş ekonomilerle aramızdaki gelir düzeyi farkını kapatmak ve orta gelirli bir ülke konumunda kalmamak için yüksek oranlı büyümeye ihtiyaç bulunduğunu kaydederek, “Bu yönde orta ve uzun vadeli politikaların oluşturulduğunu da görmekten mutlu olduğumu ifade etmek isterim” dedi.
Ekonomi alanında bugüne kadar sağlanan başarıların önemli bir sebebinin mali ve parasal disiplin olduğunu kaydederek bu alanda yaşanacak gevşemenin, tamiri imkânsız sonuçlara yol açacağına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, bu kırılgan dönemde kamu harcamalarındaki önceliklere de dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, önümüzdeki dönemin anahtar sözcüğünün “verimlilik” olması gerektiğini, bunun için de başta eğitim olmak üzere, bilimsel çalışmalar, araştırma-geliştirme ve inovasyon faaliyetlerinin, ekonomik programların hedeflerine ulaşmasında en temel unsur olduğunu kaydetti.
Ülkemizin, 21. yüzyıla sorunlarla boğuşan ve ne yapacağı kestirilemez bir ülke olarak girdiğini, oysa bugün vatandaşlarının kendisine güven duyduğu, değişen dünyanın alacağı yeni düzene katkısı olabilecek, güçlü bir ülke olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, “Zenginleşiyor ve zenginliğimizi tabana yaymanın yollarını arıyoruz. Sorunlarımızı, demokrasi içerisinde, konuşarak ve tartışarak çözme gayretindeyiz. Dışarıdan bakanların gıpta ettiği, içeriden bakıldığında da gurur duyulması gereken bir ülke bugün Türkiye... Bu gelişmede, iktidarı ve muhalefetiyle bütün siyasi partilerimizin ve tabii bir bütün olarak Yüce Meclisimizin büyük payı var” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül konuşmasının sonunda Türk milletinin ve geleceğin Türkiye’sinin her bakımdan daha parlak ve aydınlık olacağına dair inancımı ifade etti.
Ankara, 1 EKİM 2012 | Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24'ncü Dönem Üçüncü Yasama Yılının Açılışı Konuşma Metninin Türkçesi .PDF Dosya Formatında | .DOC Dosya Formatında
Ankara, 1 EKİM 2012 | Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24'ncü Dönem Üçüncü Yasama Yılının Açılışı Konuşma Metninin İngilizcesi .PDF Dosya Formatında | .DOC Dosya Formatında