KİTAPLAR

Fotoğraf Galerisi

Video Galeri

Günün Fotoğrafı

 

Cumhurbaşkanı Gül’den AB Liderlerine: “Attığımız İmzaları Onurlandıralım”

19.09.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült



Almanya Cumhurbaşkanı Wulff ile düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Gül,
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin yeni olmadığını, tam üyelik müzakerelerini sürdüren bir devlet olduğunu ve Türkiye'nin üyeliğine ilişkin oy birliğiyle alınan bir karar olduğunu hatırlattı. 

Açıklamalarının ardından Cumhurbaşkanı Gül ve Almanya Cumhurbaşkanı Wulff, Türk ve Alman gazetecilerin sorularını cevaplandırdılar. 

“UYUMUN ANAHTARI İNSANDAN GEÇİYOR”

Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin, “Almanya'da yaşayan Türklerin uyumu konusunda neler yapılabileceğini?” sorması üzerine: “Ben uyumun anahtarının insandan geçtiği kanaatindeyim. Burada her iki tarafa da düşen görevler var. Burada yaşayan ve yaşamayı düşünen bütün Türklerin, en güzel şekilde Almancayı öğrenmelerinin şart olduğu kanaatindeyim. Bunu daha önce de paylaştım. Buradan bir kez daha sesleniyorum; burada yaşayacaksa insanlar, lisanını en güzel şekilde konuşması lazım” diye konuştu. Başka ülkelerde yaşamak isteyen vatandaşların da oraların dilini öğrenmesinin şart olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, böylelikle kişinin hem kendisine hem de yaşadığı topluma katkı sağlayacağını hatırlattı. 

“BİR LİSANI KONUŞMAK, KİMLİĞİNİ DEĞİŞTİRMEK ANLAMINA GELMEZ”

Cumhurbaşkanı Gül, açıklamasının devamında şunları kaydetti: “Biraz önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın da söylediği gibi, asimilasyon başka bir şey. Bir lisanı en güzel şekilde konuşmak, Almancayı aksansız konuşmak, kendi kimliğini, inançlarını ve dinini değiştirmek anlamına kesinlikle gelmez. Çok kültürlülük içerisinde, demokrasi içerisinde mevcut olan ülkenin hukukuna en büyük bağlılığı göstererek, en güzel şekilde lisan öğrenilebilir. Lisan öğrenmenin önünde bazı engeller olduğu kanaatindeyim. Bana verilen bilgilere göre, lisan aslında ilkokullarda ve onun öncesinde yuvalarda öğreniliyor. Çocukların okul öncesi eğitim almaları teşvik edilmeli. Bununla ilgili herhangi bir sorun varsa o da dikkatle analiz edilmeli, bu sorun ortadan kaldırılmalı. Eğer bir Müslüman Türk aile, çocuğunu gönderirken onun yiyeceklerine dikkat ediyorsa, ama burada bir dikkatsizlik varsa ve aile sakınıyorsa, bu çok basit bir problem. Onun yemekleri ona göre ayarlanır ve o garanti onlara verilir. Böyle olunca bütün çocuklar da okula gönderilir. Yoksa lise çağına geldikten sonra lisan öğrenmek oldukça zorlaşıyor. Burada yaşayan insanların bunu muhakkak becermesi gerekiyor. Almancayı aksansız konuşmak, kendi ana dilini bilmemek anlamına da gelmez. İnsanlar kendi ana dillerinde güzel bir şekilde konuşabilirlerse, başka dili de güzel bir şekilde konuşabilirler. Bunların zor olmadığı kanaatindeyim. Çift dilli, ikisini de ana dili gibi konuşan insanların sayısı çoktur. Bundan çekinmemek lazım. Bunun için herkesin üzerine düşen görev vardır, herkes üzerine düşeni yapmalı.” 

“TÜRKİYE'NİN AB İLE İLİŞKİLERİ YENİ DEĞİL”

Bir gazetecinin, “Siz AB'ye katılımı destekliyorsunuz. Bu yönde açıklamalarınız var. Türkiye'deki halkın görüşü nasıl? Halk, AB üyeliğini istiyor mu? İmtiyazlı ortaklık ile ucu açık müzakereler kavramları bağdaştırılabilir mi? Bu konular, yarın Almanya Başbakanı Angela Merkel ile yapılacak görüşmelerde gündeme gelir mi?” şeklindeki sorusunu da cevaplayan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin yeni olmadığını, Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerini sürdüren bir devlet olduğunu ve Türkiye'nin üyeliğine ilişkin oy birliğiyle alınan bir karar olduğunu hatırlattı. 

“AHDE VEFA, AVRUPA'NIN TEMEL İLKESİDİR”

Cumhurbaşkanı Gül, üyeliğin şartları bulunduğunu, bu şartlardan birinin de ''müzakere sürecinde başarı sağlamak'' olduğunu ifade ederek: “Müzakere süreci nedir; üye olmak isteyen ülkenin bütün standartlarını AB standartlarına taşımasıdır. Bununla ilgili fasıllar vardır, bu fasılların gereğini yapmasıdır. Şimdi Türkiye bununla meşguldür. Türkiye'nin tam üye olup olmamasının müzakeresinin şu anda yapılmasının çok yersiz olduğu kanaatindeyim. Türkiye'nin müzakere sürecini başarıyla bitirmesine fırsat vermek gerekir. Türkiye, müzakereleri başarıyla bitirdikten sonra Avrupa Konseyi, 'evet Türkiye, hazırdır' diyecek, sonra da üye ülkelerin bazılarında referandum yapılacak: 'Türkiye üye olsun, olmasın' diye. O ülkelerden birisinin halkı, 'hayır biz Türkiye'yi istemiyoruz, Türkiye bize yük olacak' derse, Türkiye zaten tam üye olamayacak. Biz de bunu saygıyla karşılayacağız. Hatta bunu da açıkça konuşmak isterim. Bilmiyorum belki o gün geldiğinde Türk halkı da 'ben tam üye olmak istemiyorum' diyebilir. Ama bugün hepimizin görevi şudur: Attığımız imzaları onurlandırmak. Ahde vefa ilkesi, Avrupa'nın temel ilkesidir. Türkiye'nin müzakere sürecini başarıyla bitirmesi, Türkiye'nin çok işine yarar. Türkiye'yi her bakımdan güçlü bir ülke yapar. Demokrasisi, hukuk standartları, ekonomisi, güçlü bir ülke yapar. Bunun da bütün Avrupa'ya ve Avrupa ülkesine katkısı olur. Bundan korkmamak, çekinmemek lazım” dedi. 

“İLKELİ HAREKET EDİLEREK MÜZAKERE SÜRECİNE FIRSAT VERİLMELİ”

''Özel nitelikli ilişki'' ifadesine de değinen Cumhurbaşkanı Gül, “Biz bunu anlamakta güçlük çekiyoruz” diyerek, Türkiye ile AB ülkeleri arasında Gümrük Birliğinden dolayı zaten özel bir ilişki bulunduğunu vurguladı. Türkiye ile Almanya arasında hiçbir gümrük duvarı olmadığını, Alman ürünlerinin gümrüksüz bir şekilde Türkiye'ye girebildiğini, AB'ye üye diğer ülkeler için de bunun geçerli olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Gül: “Cesaretimiz var, biz bu rekabete girdik ve bu rekabeti yapıyoruz. Bunun ötesinde daha nasıl özel bir ilişki olur, orası biraz zor” diyerek, ilkeli hareket edilmesi ve müzakere sürecine fırsat verilmesi gerektiğini söyledi. 

Cumhurbaşkanı Gül, “Müzakere sürecini bitirdikten sonra günün şartlarına bakılır. Eğer istenmiyorsa, Türkiye'nin bir yük olduğu düşünülüyorsa biz o zaman üye olmamayı memnuniyetle karşılarız. Ancak bugün bu stratejik yönelişimizden kesinlikle vazgeçmek niyetinde değiliz” şeklinde konuştu. 

Cumhurbaşkanı Gül, son olarak bir Alman gazetecinin, “Göç politikasını eleştirdiniz, en çok neden rahatsızlık duyuyorsunuz?” sorusu üzerine, Almanya'da yaşayan 3 milyon Türk vatandaşından 1 milyonunun aynı zamanda Alman vatandaşı olduğunu, diğerlerinin de Türk vatandaşlığı bulunduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, en büyük sorunun gidiş gelişlerde yaşandığına dikkat çekti. 

“VİZE KONUSUNDA ÇOK BÜYÜK SIKINTILAR YAŞANDIĞINI GÖRÜYORUM”

Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle vize konusunda çok büyük sıkıntılar yaşandığını görüyorum. Gelen bütün şikâyetler bu konuyla alakalı. Öyle ki; Türk iş adamları fuarlara mallarını gönderiyorlar, ama fuarlara biz gidemiyoruz diyorlar; bilim adamları konferanslara davet ediliyorlar, vize alamıyorlar, gelemiyorlar; konser ilan ediliyor ama vizeler çıkmadığı için bu konserler iptal ediliyor. Bir de evlilikle ilgili konular var. İnsanların kiminle evleneceği, çok insani bir konu. Evlenilecek insanın Almancayı bilme şartı olması, bu da birazcık yaralayıcı. Bu konuların özgüven içerisinde tekrar gözden geçirilmesi, karşılıklı konuşulması -muhakkak Alman tarafının da kendi hassasiyetleri vardır- bunlar durduk yere çıkmamıştır, ama bunların konuşularak giderilmesi gerektiğine inanıyorum. Artık her şeyi samimiyetle birbirimize açabilecek vaziyetteyiz. Bu tür problemlerin konuşularak çözümlenmesinin, insanları çok rahatlatacağına inanıyorum.” 

ALMANYA CUMHURBAŞKANI WULFF’DAN ALMANYA’DAKİ TÜRKLERE TEŞEKKÜR

Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff da, Türkiye-Almanya arasındaki dostluğun çok eski bir geçmişe dayandığını belirtti. Bu dostluğun günümüzde, iki ülke arasında bir köprü oluşturan ve Almanya'da yaşayan Türkler sayesinde daha da geliştirildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Wulff: “İkili ilişkileri bilim, teknoloji ve yenilenebilir enerji alanında da kullanabiliriz" dedi ve Almanya'daki Türklere, ülke için verdikleri emekten dolayı da teşekkür etti. 

Türkiye'nin, Müslüman nüfusu ve demokratik yapısıyla Arap ve Kuzey Afrika ülkeleri için örnek teşkil edebileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Wulff, “Bu ülkelerde Türkiye ile birlikte tek sesle konuşarak birlikte hareket edebiliriz” diye konuştu. 

Türkiye ile çok iyi ilişkilere sahip olduklarını yineleyen Cumhurbaşkanı Wulff, Cumhurbaşkanı Gül'ün bu kadar kısa bir süre sonra iade-i ziyarette bulunmasını “Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerin kalitesinin bir göstergesi” olarak değerlendirdi. 

CUMHURBAŞKANI WULFF: “TÜRKİYE'YE ÜYELİK VE MODERNLEŞME SÜRECİNDE YARDIMCI OLUNMASI GEREK”

Cumhurbaşkanı Wulff, Türkiye'nin AB üyeliğinin Türk halkı arasında nasıl karşılandığı şeklinde Cumhurbaşkanı Gül'e yöneltilen bir soruyla ilgili olarak da, bu konuda Cumhurbaşkanı Gül'ün görüşlerine tümüyle katıldığını söyledi. Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin adil ve ucu açık bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Wulff, bu konudaki tüm farklı açıklamalara rağmen Federal Meclis’in büyük bir bölümünün de bunu desteklediğini, bu nedenle Türkiye'ye üyelik ve modernleşme sürecinde yardımcı olunması gerektiğini belirtti. 

CUMHURBAŞKANI WULFF: “ORTA DOĞU VE KUZEY AFRİKA'DA İŞ BİRLİĞİ YAPILDIĞI TAKDİRDE GÜVEN DAHA DA ARTAR”

Dışarıdan bakıldığında Almanya'nın Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemediği şeklinde bir izlenim olduğunun hatırlatılması üzerine de Cumhurbaşkanı Wulff, bunun doğru olmadığını, aksine bazı sorunların giderilmesinde Almanya'nın yardımcı olduğunu ve bu konuda dengeli davrandığını belirterek, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da iş birliği yapıldığı takdirde güvenin daha da artacağını ifade etti. 

Cumhurbaşkanı Wulff, tüm iyi ilişkilere rağmen anlaşamadıkları konuların da olduğunu, edindikleri tecrübelerden Almanca öğrenmeden ülkeye gelen bir insanın Alman toplumunun içine giremeyip kendi vatandaşlarıyla bir paralel toplumda yaşadığını gördüklerini, bu nedenle bu uygulamanın doğru olduğu görüşünde olduğunu iletti. 

Basın toplantısını Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül ile Alman Cumhurbaşkanı Wulff'un eşi Bettina Wulf, heyette bulunan bakanlar ve milletvekilleri de izledi.

Tüm Haberler

Yazdır Paylaş Yukarı