KKTC' ye Hareketlerinden Önce Basına Yaptıkları Açıklama

19.07.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Cumhurbaşkanı olarak seçilmemin ardından ilk yurtdışı ziyaretimi 2007 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yapmıştım. Görev süremin sonunda da KKTC Cumhurbaşkanı sayın Derviş Eroğlu’nun davetine icabeten, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük bayramının 40. yıldönümü kutlamaları vesilesiyle, KKTC’yi ziyaret edecek olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Bu ziyaretimi 11 Şubat 2014’te Ada’da iki liderin ortak açıklamasıyla yeniden başlayan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu çerçevesindeki görüşme sürecinin devam ettiği bir dönemde gerçekleştiriyor olmam da ayrıca anlamlıdır. Bu vesileyle, başta Sayın Cumhurbaşkanı Sayın  Eroğlu olmak üzere, devlet erkanıyla görüş alışverişinde bulunma fırsatı bulacağım. Kıbrıs konusunun içinde bulunduğu aşamayı değerlendirecek ve ülkemiz arasındaki yakın ilişkilerin daha da güçlendirilmesi amacıyla yapabileceklerimizi ele alacağız.

Türkiye’nin 1960 garanti anlaşmasından kaynaklanan hak ve yükümlülükleri uyarınca gerçekleştirdiği, 20 Temmuz 1974 barış harekatıyla tesis ettiği huzur ve güven ortamında, Kıbrıs Türk halkı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik devlet yapısı ve her geçen gün güçlenen ekonomik kalkınma ve refah seviyesiyle, tüm Doğu Akdeniz bölgesi için örnek oluşturacak niteliktedir.

Özellikle son on yılda yaşanan ekonomik kalkınma hamlesiyle, ülkede kişi başına düşen gelir önemli oranda artmıştır. Bu tür gelişmeler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin maruz kaldığı tüm haksız kısıtlama ve engellemelere rağmen, Rum tarafıyla olan açığı kapatması bakımından mutluluk vericidir. Yakalanan bu ivmenin korunarak geliştirileceğine ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bölgede önemli bir çekim merkezi haline geleceğine dair inancım tamdır.

Adadaki yaklaşık 50 yıllık sorunun mağduru olan Kıbrıs Türk halkının çözüm ve uzlaşma yönündeki iradesi herkesin malumudur. 2004 yılında Birleşmiş Milletler barış planına evet diyen taraf, Türk halkı olmuştur. Buna rağmen haksız kısıtlama ve engellemelerin halen devam ediyor olmasını izah etmek de mümkün değildir. Uluslararası camianın artık bu yönde ciddi adımlar atmasını beklediğimizi bu vesileyle bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Son olarak, şunu da açıkça ifade etmek isterim ki; Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ahdi ve tarihi hak ve sorumluluklarının bilincinde olarak, büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçasını teşkil eden Kıbrıs Türk halkının mutluluk ve refahı için üzerine düşenleri yerine getirmeye kararlılıkla devam edecektir. Teşekkür ederim.

Yazdır Paylaş Yukarı