İtalya’ya Hareketlerinden Önce İstanbul Atatürk Havalimanı’nda Yaptıkları Açıklama

28.01.2014
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

İtalya Cumhurbaşkanı Sayın Napolitano’nun davetine icabetle, devlet ziyaretinden bulunmak üzere az sonra Roma’ya hareket edeceğim. Ziyaretim, Sayın Napolitano’nun 2009 yılında ülkemize yaptığı ziyaretin iadesi mahiyetini taşımaktadır.

Bu ziyarette bana Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan, AB Bakanı ve Başmüzakereci Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, milletvekilleri, işadamları, akademisyenler, basın mensupları ve diğer resmi zevattan oluşan üst düzeyli bir heyet refakat etmektedir.

Ziyaretim sırasında Cumhurbaşkanı Napolitano’yla ikili ilişkilerimizi tüm veçheleriyle ele alacak, güncel bölgesel ve uluslararası konuları gözden geçireceğiz.

Ayrıca, Başbakan Letta ve Senato Başkanı Grasso başta olmak üzere, İtalyan yetkililerle ortak gündemimizde yer alan konuları görüşeceğiz.

Esasen İtalya ile Akdeniz Havzası’nda yüzyıllar boyunca etkileşim içinde olduğumuzu, güçlü kültürel ve beşeri bağlarımız bulunduğunu, NATO çerçevesinde ittifak ilişkilerine sahip olduğumuzu biliyorsunuz.

Bu köklü ilişkilerin doğal sonucu olarak İtalya, Türkiye’nin AB üyeliğinin en güçlü destekçileri arasında yer almaktadır.

Bu bağlamda, 2014 yılının ikinci yarısında AB Dönem Başkanlığı’nı devralacak olan İtalya’daki tüm temaslarımda, AB ve AB’yle müzakere sürecimizle ilgili konularda tabii ki geniş bir şekilde ele alma fırsatı doğacaktır.

Değerli Basın Mensupları,

Türkiye ile İtalya arasındaki siyasi ilişkiler kadar ekonomik ve ticari alandaki işbirliğimizin geliştirilmesine de büyük önem atfediyoruz.

Avrupa’yı etkisi altına alan ekonomik kriz ortamına rağmen İtalya’yla 20 milyar Dolar düzeyinde seyreden ticaret hacmimiz bunun en açık göstergesidir.

Ancak iş, finans, bankacılık, ticaret ve karşılıklı yatırımlar gibi alanlarda yeni hedefler belirlediğimiz takdirde, işbirliğimizi çok daha ileri boyutlara taşıyabileceğimizi de biliyoruz.

Ziyaretim sırasında ilişkilerimizin bu önemli boyutunu da ele alma fırsatını bulacağım. Bu çerçevede, Türk ve İtalyan iş çevrelerinin öndegelen temsilcileri ile bir çalışma kahvaltısı yapacağım. Ayrıca, Türkiye-İtalya İş Forumu toplantısının açılışında iş adamlarına hitap edeceğim ve onları karışlıklı ticaret ve yatırımlara teşvik edeceğim.

Ziyaretimin bir diğer boyutu ilişkilerimizin beşeri ve kültürel boyutuyla ilgilidir. Son dönemde bu alanda yakalanan hareketlilik memnuniyet vericidir. 2013 yılında 700 bin İtalyan ülkemizi turist olarak ziyaret etmiştir. Ayrıca, Türk vatandaşlarının da daha yoğun biçimde İtalya’yı ziyaret ettiklerini biliyoruz.

Türk ve İtalyan halklarını birbirine yakınlaştıran bu alandaki etkileşimi kolaylaştıracak adımları atmakta da  kararlıyız. Bu bağlamda, İtalya ziyaretimde Yunus Emre Türk Kültür Merkezi Roma Şubesi’nin açılışını gerçekleştireceğim. Böylelikle, Türkçe’nin ve Türk kültürünün İtalya’da daha iyi tanınması ve öğrenilmesine katkı sağlanmış olacaktır.

Roma’daki resmi temaslarımı tamamladıktan sonra 31 Ocak Cuma günü Rönesans’ın başkenti Floransa’ya geçecek, temas ve incelemelerimi sürdürüp aynı gün Türkiye’ye döneceğim.

Ziyaretimin, Türkiye ile İtalya arasında tarihten gelen dostane ilişkilerin pekiştirilerek her alanda yeni ufuklara taşınmasına vesile teşkil edeceğine inanıyorum.

Teşekkür ederim.

Soru: Prof. Fatih Hilmioğlu için devreye girdiğiniz söylendi. Duyduğumuz kadarıyla sağlık durumu da gittikçe kötüye gidiyor. Bu konuda gelinen noktayı öğrenebilir miyiz?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Söyledim ben, bir kez daha tekrarlamak isterim. Halkımız şöyle zannediyor: “Cumhurbaşkanı birisini arzu ederse veya cezaevinde, hapishanede olan herhangi biri hastaysa onu affedebilir”. Böyle bir Anayasal yetkisi var zannediyorlar. Benim böyle bir yetkim yok. Benim böyle bir yetkim olsa doğrusu ben onu hemen kullanırım. Bahsettiğiniz kişi için, hem buna benzer başka kişiler de var, ama bir kez daha sizin aracılığınızla herkese duyurmak istiyorum ki, hapishanelerde, cezaevlerinde hasta olanların, yaşlı olanların savcılar vasıtasıyla Adli Tıbba müracaat etmeleri gerekiyor. Adli Tıbbın vereceği raporlar Adalet Bakanlığı vasıtasıyla benim önüme geliyor. Ben Cumhurbaşkanı olarak o zaman devreye giriyorum. O zaman ben “Evet” ya da “Hayır” da diyebilirim. Ama demin de ifade ettim size, bu tip durumlar insani meselelerdir. Ben de üzülüyorum ama yasal olarak elimde re’sen birisini hapisten çıkarma, affetme yetkim yok. Ancak bu prosedürler işler ve dosya önüme gelirse, ben o zaman devreye girebiliyorum. Bu süreçlerin hızlanması için de gerekli talimatları verdim. Bilmeyenlere “Müracaatlarınızı hemen yapın” diyorum. “Adli tıp süreçleri hızlansın” diyorum. Adalet Bakanlığı’nda olursa dosyalar, benim önüme bir an önce, hemen o gün gönderilsin diye takip ettiriyorum.

Soru: Efendim son bir aydır, doların yükselişi gündemde biliyorsunuz. Bugün de Merkez Bankası’nın bir toplantısı var. Ve gece 24.00’te bir açıklama yapılacak. Herkesin gözü kulağı orada olacak, sizin bu konu ile ilgili değerlendirmenizi alabilir miyim?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Bu konuyla ilgili belki Ali Bey’e sorsan o bile bir şey söylemezdi. Ama söyleyeceğimiz şey şudur: Türkiye dalgalı kur politikası içerisinde bulunur. Hepimiz biliyoruz. Herhangi bir kur, şu noktada olacak diye, böyle bir tespit yok. Eskiden bu yapılıyordu. Ama şüphesiz ki Türkiye makro ekonomik göstergelerinin, gerçekçi seviyede olması, ekonomi yönetiminin en önemli görevlerinden birisidir. Onun için devamlı toplantılar yapıyorlar, tahliller analizler yapıyorlar. Şüphesiz ki yapılması gereken herhangi bir şey söz konusu olursa da gerekli müdahalelerini yapıyorlar. Ama Merkez Bankası’nın bağımsızlığını Türkiye önemli bir reform olarak kabul etmiştir. Merkez Bankalarının bağımlı olduğu dönemlerde,  o zaman ekonomiye güven zedeleniyordu. O açıdan Merkez Bankası ve ilgililer yani onların uzmanları, para kurulu nasıl bir karar verecek, onu hep beraber göreceğiz.

Soru : Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı. Bir kaç siyasi partinin hem seçim bürolarına, hem de araçlarına saldırılar düzenleniyor. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz ?

Sayın Cumhurbaşkanımız : Seçim ortamına girilince herkesin, başta konuşmasına çok daha fazla dikkat etmesi, daha saygılı bir dilin kullanılması, partiler arasında yeri geldiğinde diyaloğun oluşturulabilmesi için şarttır. Aslında bu her zaman şarttır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışında yaptığım konuşmalarda belki de en çok dikkat çektiğim husus budur. Seçim ortamına girdiğimizde buna çok daha fazla dikkat etmek gerekir. Geçenlerde maalesef acı bir olay da oldu biliyorsunuz, bundan dolayı başsağlığı da diledim, üzüntülerimi de belirttim. Eğer sorumluları olarak herkes daha dikkatli dil kullanırsa, bu tip gerginliklere de fırsat vermemiş oluruz. Bu vesileyle bir kez daha ben bütün değerli liderlerden, bu konuya dikkat etmelerini hatırlatmak isterim.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanım özellikle son dönemlerde Sayın Başbakan’ın açıklamalar iki taraftan da farklı tepkiler alıyor. Destekleyen taraf da var, eleştiren taraf da var. Özellikle gazetecilerin eleştirileri var, dışarıdan yine eleştiriler var aynı şekilde. Siz Cumhurbaşkanı olarak Başbakan’ın üslubunu nasıl buluyorsunuz?  İkincisi de özellikle Başbakan’ın açıklamalarının ardından Sayın Cumhurbaşkanı'nın belli açıklamalar yapması da bekleniyor yine vatandaşlar tarafından, “Cumhurbaşkanı keşke açıklamalar yapsa da şu ülkede ki gergin ortam biraz daha yumuşasa” diye ifadeler kullanılıyor siz neler söylemek istersiniz?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Biraz önce söyledim tavsiyelerde bulundum. Türkiye’nin ortamını normalleştirmek hepimizin tabii çıkarınadır. Hepimizin de görevidir. Çünkü söylediğiniz ekonomideki çeşitli oynamalar bile hepimize sokaktaki insana da, en yetkili insana da zarar vermektedir. Sayın Başbakan aynı zamanda bir siyasi parti başkanıdır, dolayısıyla görüşlerini açıklayacaktır, kendisi açısından bundan gayet doğal birşey olamaz. Görüşlerini, inandıklarını, bildiklerini, tavsiyelerini kamuoyuyla paylaşacaktır.

Bu hepimizin çok dikkat etmesi gereken şey, bütün siyasetçiler, devlet adamları, Türkiye'nin önemli aktörlerinin hepsinin dikkat etmesi gereken şey; aslında Türkiye'de olağanüstü bir şeyin olmadığını, Türkiye'nin normal yolunda gittiğini. Siyasi mücadeleler her zaman olacaktır. Demokrasinin bunlar olmazsa olmaz tarafıdır, Türkiye'nin demokrasinin işlediği, hukukun işlediği bir ülke olduğunu, ekonomik göstergelerin güven verici bir ülke olduğunu, hem kendi halkımıza hem de bütün dışarı göstermek yeni hepimizin menfaatine. Tabii ki Türkiye'nin çok büyük çıkarınadır.

Yazdır Paylaş Yukarı