Birleşmiş Milletler 68. Genel Kurulu’na Katılmak Amacıyla ABD'ye Hareketlerinden Önce Esenboğa Havalimanı'nda Yaptıkları Açıklama

20.09.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 68’inci Genel Kurulu genel görüşmelerine katılmak üzere az sonra New York’a hareket edeceğim.

Genel Kurul genel görüşmelerine BM’ye üye devletlerin tamamının katılması beklenmektedir. Katılımcı ülkelerin büyük çoğunluğu, görüşmelerde Devlet veya Hükümet Başkanı düzeyinde temsil edilecektir.

Beraberimdeki heyette, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin de bulunmaktadır. Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz ise New York’ta heyetimize katılacaktır.

Bu yıl BM Genel Kurulu’na 24 Eylül Salı günü, geleneksel olarak ilk iki sırada konuşan Brezilya ve ABD Devlet Başkanları’nın ardından üçüncü sırada hitap edeceğim.

Aynı gün öğleden sonra “Sürdürülebilir Kalkınma konulu Yüksek Düzeyli Siyasi Forum” kapsamında “Liderler Diyaloğu: Yüksek Düzeyli Siyasi Forum-Vizyondan Eyleme”  konulu oturuma ana konuşmacı olarak katılacağım. Bu, geçen yıl Rio’da yapılan Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’nın sonuçları doğrultusunda kurulan Forum’un ilk toplantısı olacaktır. Konuşmamda ağırlıklı olarak, ülkemizin kalkınma alanındaki küresel çabalara katkılarına değineceğim.

BM 68. Genel Kurulu’na iştirak eden Devlet ve Hükümet Başkanları’na yönelik olarak 24 Eylül Salı akşamı bir resepsiyon vereceğim. Bu vesileyle, BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine 2015-2016 dönemi adaylığımız için destek arayışlarımıza ivme kazandırmayı hedefliyoruz.

25 Eylül Çarşamba günü “Binyıl Kalkınma Hedeflerinin Gerçekleştirilmesine Yönelik Çalışmaların Takibi” konulu özel etkinliğe de iştirak ederek, katılan Devlet ve Hükümet Başkanlarına hitap edeceğim.

New York’ta bulunacağım süre zarfında çok sayıda Devlet ve Hükümet Başkanıyla ikili görüşmelerde bulunacağım.

Ekonomi diplomasisi faaliyetlerimiz çerçevesinde Merrill Lynch ve Türkiye-ABD İş Konseyi tarafından düzenlenecek etkinliklere katılarak, Amerika’nın iş, finans ve yatırım çevrelerinden saygın temsilcilere ülkemizin sunduğu potansiyeli anlatacağım.

Bu fırsattan istifade ederek, Princeton Üniversitesi’nde ve “Council on Foreign Relations” isimli düşünce kuruluşunda konferanslar vereceğim. Ayrıca, New York Times gazetesinin yazı işleri kurulu, “Foreign Affairs" ve CNN gibi öndegelen basın ve medya kuruluşlarının temsilcileriyle biraraya gelerek, mülakatlar gerçekleştireceğim.

Ziyaretim vesilesiyle, ABD’de yaşayan Türk toplumu ve derneklerinin temsilcileriyle de biraraya gelecek ve bu ülkede bulunan Ahıska Türklerinin temsilcilerini kabul edeceğim.

Bu yoğun programı tamamladıktan sonra, 28 Eylül 2013 Cumartesi günü ABD’den ayrılacağım.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu genel görüşmelerine iştirakimin ve bu kapsamda gerçekleştireceğim temasların, dünya gündeminde bulunan konulara ilişkin tutumlarımızın, dış politika önceliklerimizin ve ülkemizin sunduğu iş ve yatırım potansiyelinin en üst düzeyde uluslararası kamuoyuna aktarılması bakımından yararlı olacağına inanıyorum.

Teşekkür ederim.

Soru: Suriye’de son günlerde yaşanan gelişmeler kapsamında Türkiye sınırına yakın olan Azaz Kasabası’nın El Kaide ile bağlantılı güçlerin denetimine girdiği belirtiliyor. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu çerçevede Türkiye’nin sınır bölgesinde bazı ilave önlemler alması söz konusu mudur?

Sayın Cumhurbaşkanı: Biz uluslararası dünyayı başından beri ikaz ediyoruz, “Eğer, bu işler uzarsa, istikrarsızlık, bir ülkede radikal, ekstrem akımlar giderek güçlenir, sonunda terörist faaliyetler çoğalır. Bunlar ileride o ülke için de, bölge içinde tabii tehlikeli hale gelir” diye. Başından beri bunun hep bilincindeyiz. O bakımdan Türkiye bu konularla ilgili gayet dikkatli gerekli tedbirlerini almakta. Terör konusunda Türkiye’nin duruşu çok sağlamdır. Bundan hiçbir tereddüt olmaması gerekir. Biz, “bizim teröristimiz, sizin teröristiniz” bakışının çok tehlikeli olduğunu bilen ve bunun acısını hep çeken bir ülkeyiz. Bu açıdan Türkiye olarak en büyük hassasiyetimiz çevremizdeki bu istikrarsızlıktan kaynaklanan aşırı akımların ileride teröre dönüşerek, bölgeyi etkilememesi ve tabii ki ülkemizi de bütün bunlardan korumak Türkiye’nin birinci önceliğidir. Bunu her zaman doğrusu toplantılarımızda konuşuruz. Yetkililer de, hükümetimiz de bunun hep farkındadır.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, Meclis açılış konuşmalarınızda sürekli demokrasi ve özgürlükler konusunda önemli mesajlar veriyorsunuz. Türkiye’nin de en önemli gündeminin başında yer alıyor demokratikleşme paketi. Hükümet tarafından bu ayın sonunda açıklanacağı belirtildi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından. Siz Başbakanla çok sık görüşüyorsunuz, ilgili bakanlarla çok sık görüşüyorsunuz. Acaba demokratikleşme paketine ilişkin detaylı bilgiler varsa bunu bizimle paylaşır mısınız ve acaba bu değişikliklerle birlikte Türkiye’de nelerin değişeceğini düşünüyorsunuz?

Sayın Cumhurbaşkanı: Şimdi herhâlde herkes takdir ediyordur ki Türkiye’nin şu anda en önemli dış politika gündemi Suriye meselesidir. Dolayısıyla bütün buluşmalarımızda, bütün toplantılarımızda birinci gündem budur ve buradaki bütün amacımız da, önce buradaki bu savaşın en kısa içerisinde bitmesi. Çünkü biliyoruz ki, iç savaşlar en acımasız savaşlardır ve dost bir halkın gözümüzün önünde çok büyük bir katliama uğraması, dost bir ülkenin gözümüzün önünde tamamen kendi kendini tüketmesi, yıkılması, bunlar acı vermektedir. Dolayısıyla bütün mesailer aslında ta başından beri bu işin en kısa süre içerisinde bitmesi için harcanıyor. Hatta başında bu işler diplomasi ile bitsin diye çok büyük uğraşlar verildi biliyorsunuz. Hepimizin çok büyük girişimleri oldu. O zaman uluslararası camia bunu çok fazla fark edemedi. Ama bugün herhalde bunu fark edecektir. Şimdi bütün bu çerçeve içerisinde bizim yine başından beri hep söylediğimiz şey şuydu rejime: “Siz kendi inisiyatifinizle işleri ele alın ve kendi inisiyatifinizle ülkenizin geleceğini düşünün” dedik.

Türkiye bildiğiniz gibi yaptığı reformlarla bölgeye bir ilham kaynağı olmaktadır. Yumuşak gücüyle olmaktadır. Başından beri hep reform programları, demokratikleşme programları aslında bütün çevremiz tarafından hep ilgilenilmekte, sadece kendi halkımız değil bütün çevre tarafından. Ve demokrasisi Avrupa standartlarına ulaşmış bir ülkenin bile hâlâ yapmaları gerekli olduğunu gösterme açısından bütün çevrenin Türkiye’den ibret alması gerekir. O bakımdan Türkiye’de yaptığımız ve yapılmaya çalışılan bütün bu reform çalışmaları, bir taraftan kendi milli birliğimizi, beraberliğimizi daha pekiştirmek, herkesin öz yurdunda, kendi ülkesinde herhangi bir şikâyeti olmadan yaşamasını temin etmek ve diğer taraftan da tabii ki bölgeye güzel bir ilham kaynağı olacağı kanaatindeyim.

Soru: Amerika’nın ve Rusya’nın anlaşmasının ardından Suriye’ye askeri müdahale seçeneğinin en azından şimdilik rafa kalktığı gözüküyor. Ve bunun da Esad’ın konumunu kuvvetlendirdiği noktasında değerlendirmeler var. Sorum şu: Türkiye Suriye’ye bir askeri müdahaleyi destekliyor mu? İkinci olarak da Amerika’daki temaslarınız çerçevesinde netleşen devlet başkanlarıyla ikili görüşmeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Sayın Cumhurbaşkanı: Şimdi Türkiye her şeyden önce bu işin savaşsız halledilmesini isteyen bir ülke. Başından beri en büyük çabayı bunun için gösteren bir ülke. Savaşlar hiçbir zaman arzu edilmez, savaşı kimse arzu etmez. Ama eğer savaşa hazır olmazsanız da, o zaman yanlışların yapılmasını önleyemezsiniz.

O bakımdan bu işi böyle algılamak gerekir. Türkiye’nin herhangi bir savaş arzusu falan da yoktur. Türkiye sadece Suriye’de devam eden bu katliamın en kısa süre içerisinde durdurulmasını talep etmektedir ve uluslararası camianın çok güçlü bir kararlılık göstermesini istemektedir.

Bildiğiniz gibi Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantıları aslında çok büyük bir fırsattır, bütün liderlerin, herkesin birbirleriyle görüşebilmesi açısından. Bu gerek benim için gerek değerli bakanlar, özellikle Dışişleri Bakanımız için hep geçerlidir. Dünyanın gündeminde ne varsa herkes oradadır ve bu iyi bir fırsattır, bir nevi bu bir fuar gibidir ve hep böyle tarif edilir. Ve herkes birbirinin ülkesine gidip gelmektense orada bulunduğu süre içerisinde görüşür. Onun için siz de takip ettiyseniz bilirsiniz öyle olur ki, her gezide elli- altmış görüşme olur bazen. Bu büyük bir fırsattır. Benim bu programım çerçevesinde bazı devlet başkanlarıyla görüşmelerim olacak. Bunların içerisinde tespit edilenler var, henüz tespit edilmeyenler var. Ama şu anda İran ve Fransa Cumhurbaşkanları başta olmak üzere bazı cumhurbaşkanlarıyla görüşeceğiz. Bu arada şunu da söylemek isterim: Amerika Birleşik Devletleri başkanları Birleşmiş Milletler Genel Kurullarında bir prensip olarak ikili görüşme yapmazlar. Çünkü biriyle yaparsalar diğerleriyle de yapma ihtiyacı söz konusu olur. Bu bir gelenektir. Onun için bizim herhangi bir şekilde ikili görüşme talebimiz yoktur. Ama başka ülkelerden, bazılarından biz talep ederiz, bazıları da bizden talep ederler. Ve bu bir bilinen gelenektir.

Teşekkür ederim.

Yazdır Paylaş Yukarı