Laiklik İlkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına Girişinin 76. Yıl Dönümü

05.02.2013
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Cumhurbaşkanımızın, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına girişinin 76. yıl dönümü dolayısıyla yayımlanmasını istedikleri mesajları aşağıda sunulmaktadır:

 “Köklü reformlarla çağdaş demokrasiler arasındaki yerini güçlendiren ülkemiz, bir yandan kendi değerlerini korurken diğer yandan da evrensel değerleri benimsemekte ve kararlılıkla hayata geçirmektedir. Demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri gibi laiklik de bu değerler arasında önemli bir yer tutmaktadır.

Çağdaş demokrasiler, farklı düşünce ve inançlara sahip olanları da kucaklayan, herkesin düşünce ve inançlarına uygun şekilde yaşamasına imkân sağlayan, hak ve özgürlükleri teminat altına alan rejimlerdir. Laiklik ilkesi din, toplum ve devlet ilişkisinin sağlıklı bir şekilde kurulmasında önemli bir rol oynayarak bu rejimlerin temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır.

1937 yılında 1924 Anayasasına giren laiklik ilkesi 1982 Anayasasının 2, 10, 15 ve 24’üncü maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenirken gerekçede ‘her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tâbi kılınmaması’ şeklinde tanımlanmaktadır.

Laiklik ilkesi gereğince herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Ayrıca ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir. Anayasa, kimsenin ibadet ve dinî âyinlere katılmaya, dinî inançlarını açıklamaya zorlanamayacağını ve bunlardan dolayı kınanamayacağını da belirtmektedir.

 Anayasanın, savaş halinde bile kimsenin din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağını ve bunlardan dolayı suçlanamayacağını  öngörmek suretiyle ek bir güvence getirmesi de, laiklik ilkesi bakımından din hürriyetinin önemini göstermektedir.

            Anayasa herkesin inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin eşit olduğunu hükme bağlayarak laiklik ilkesinin bir başka şartını da düzenlemekte ve yukarıda belirtilen düzenlemeleri güçlendirmektedir.

Bu hükümlerle din hürriyeti güvence altına alınırken, laikliğin ikinci yönünü oluşturan din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını öngören düzenlemeye de Anayasada yer verilmektedir. Buna göre, Devletin temel düzenini din kurallarına dayandırma amacıyla, din veya din duyguları yahut dince kutsal sayılan şeyler kötüye kullanılamaz.

Bu düzenlemeler uyarınca, inançların ve inançsızlıkların bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması; Devletin bütün inanç mensuplarına ve dinî inancı olmayanlara eşit mesafede olması, herkesin kendini özgürce ifade edebilmesi ve inançlarını veya inançsızlıklarını serbestçe yaşayabilmesi gerekir.

Laiklik, devletin meşruluk temeliyle ilgili bir ilke olmasının yanında, karşılıklı saygı iklimini hâkim kılarak toplumun her kesiminin ‘kendisi olarak’ yaşamasına imkân sağlamakta; böylece herkesin barış ve huzur ortamında birarada yaşamasının hukukî, siyasî ve sosyal zeminini de oluşturmaktadır.

Laiklik ilkesinin, farklılıkları zenginlik olarak gören bir anlayışla, bir özgürlük ve barış ilkesi olarak görülmesi ve uygulanması, çok çeşitli inanç gruplarını barındıran ülkemizde birlik, barış ve huzur içinde yaşamanın teminatı olacaktır.”

Yazdır Paylaş Yukarı