Avrupa Günü

08.05.2012
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Sayın Cumhurbaşkanımızın "Avrupa Günü" vesilesiyle yayımladıkları mesaj aşağıda sunulmaktadır:

“Siyasi, ekonomik, insani, tarihi ve kültürel açılardan tartışmasız parçası olduğumuz Avrupa kıtasında barış, istikrar ve refahın sembolü olan 9 Mayıs Avrupa Günü münasebetiyle vatandaşlarımız başta olmak üzere tüm Avrupa halklarını kutluyorum.

Avrupa Günü, Avrupa’nın dayandığı ve günümüzde tüm insanlık için evrensel nitelik taşıyan temel hak ve özgürlükler, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği ve serbest piyasa ekonomisi gibi değerlere bağlılığımızın hatırlatılması bakımından önemli bir vesile teşkil etmektedir.

Türkiye, başta Avrupa olmak üzere özgür dünyanın savunulması ve değerlerinin korunması için geçmişte büyük fedakarlıklar yapmış bir ülkedir. Bugün ise, Avrupa değerlerinin siyasi projesi olan demokrasinin Akdeniz’in doğusuna ve güneyine genişlemesini heyecanla karşılamış, bu tarihi dönüşüme müşahhas katkılar sağlamıştır. Öte yandan, Gümrük Birliği yoluyla 16 yıldan uzun süredir Avrupa ekonomik bütünleşmesinde rol oynayan Türkiye, Avrupa’nın içinden geçtiği durgunluk döneminde, hızlı büyüme oranı ve dünya ekonomisine sunduğu üretim ve yatırım potansiyeli ile, yaşanan güçlüklerin aşılmasına ve ekonomik canlanmanın yeniden sağlanmasına katkıda bulunabilecek bir konumdadır.

Avrupa yönelimini yaklaşık 50 yıl önce imzalanan Ankara Anlaşması ile pekiştiren Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik hedefi, bir devlet politikası olarak stratejik vizyonumuzun önemli bir unsurunu teşkil etmektedir. Bu yönde sarfettiğimiz çabalar, Atatürk’ün belirlemiş olduğu muasır medeniyet hedefi ve vatandaşlarımızın toplumsal ilerleme isteğiyle olduğu kadar, Cumhuriyetimizin temel öncelikleriyle de örtüşmektedir. Sözkonusu stratejik tercihin bir yansıması olarak, medeniyetler beşiği Anadolu’nun çokkültürlü yapısından ve kadim birleştirici ruhundan güç alan Türkiye daima Avrupa tarihinin bir parçası olmuş, modern Avrupa’daki tüm siyasi, ekonomik ve kültürel yapılanmaların içinde, büyük bir bölümünün kurucu üyesi olarak yer almıştır.

Bu çerçevede, Kopenhag kriterlerine tam uyum sağlamak amacıyla uzun yıllar önce ivme kazandırdığımız AB’ye üyelik sürecimize azimle devam ediyoruz. Türkiye, geniş bir toplumsal ve siyasi mutabakatla üyelik hedefi doğrultusunda kararlılıkla ilerlemekte, kapsamlı bir reform ve dönüşüm sürecinden geçmektedir. Reformlar sayesinde daha demokratik, daha müreffeh ve daha güçlü bir Türkiye inşa edilmesi, tüm vatandaşlarımızın hayat standartlarının en üst seviyeye yükseltilmesi bakımından, öncelikle milli menfaatlerimizin gereğidir.

AB sürecine bağlılığımızın kurumsal alandaki en son örneğini, AB Genel Sekreterliği’nin geçen yıl tam teşekküllü bir AB Bakanlığına dönüştürülmesi teşkil etmiştir. Ayrıca, toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarına cevap verecek yeni ve kapsamlı bir Anayasanın kabul edilmesine yönelik çalışmalar devam etmektedir.

Tabiatıyla, Türkiye’nin samimi çabalarının nihayet AB üyeliği ile taçlanması, AB’nin taahhütlerine sadık kalarak, yapıcı bir yaklaşımla, “ahde vefa” prensibi gereği katılım konusunda aynı kararlılığı göstermesine de bağlıdır. Halbuki, bugün Avrupa’yı etkisi altına aldığını üzülerek müşahede ettiğimiz bazı çevrelerin yaymaya çalıştığı mesnetsiz kanaatler ve önyargılı düşünceler, Türkiye’nin AB’ye katılımının önüne suni engeller olarak çıkarılmaya çalışılmaktadır. Meşru beklentimiz, Avrupa halklarının, yersiz endişelere kapılmadan, Türkiye ile üyelik yolunda yarım asır önce başlayan beraber yürüyüşlerine devam etmeleri ve bu alandaki desteklerini hakkaniyetin bir gereği olarak güçlendirmeleridir.

Türkiye'nin bu süreç sonunda gerçekleşecek üyeliği, AB'ye de her alanda dinamizm katacak; ekonomi, enerji, dış politika ve güvenlik gibi alanlarda sağlayacağı yeni açılımlarla AB’ye uluslararası alanda şüphesiz daha belirgin ve ağırlıklı bir konum kazandıracaktır. Ülkemizin katılım sürecinin başarıyla sonuçlanması, AB’nin gelecekteki rolü ve temsil ettiği değerlerin daha geniş coğrafyalarda kabul görmesi yönünden de eşsiz bir fırsat sunmaktadır.

Son yıllarda bilhassa ekonomik krizi bahane ederek, yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobiden beslenen aşırı akımlar, öncelikle Avrupa’nın kendi değerlerine yönelik bir tehdittir. Bu tehdidin AB’nin daha fazla içine kapanmasına neden olacak ve öncülüğünü yaptığı evrensel değerlere halel getirecek şekilde zemin kazanmasının engellenmesi, samimi temennimdir.

Bir süredir Avrupa kıtasını etkisi altına alan ekonomik ve sosyal güçlüklerle mücadele yönünde sergilenen kurumsal gayretler, Avrupa’nın içine kapanmadan, açık bir vizyonla yoluna devam etmesinin önemini bir kez daha hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde ortaya koymuştur. Avrupa’nın her alanda dışa açık bir görüntü sergilemesi, yüzyıllardır dünyaya örnek teşkil eden toplumsal dokusu zedelenmeden daha da güçlenmesi bakımından da elzemdir.

Bu düşüncelerle, başta vatandaşlarımız olmak üzere, bütün Avrupalıların 9 Mayıs Avrupa Günü’nü içtenlikle kutluyorum.”

Yazdır Paylaş Yukarı