Tunus'a Hareketlerinden Önce Basına Yaptıkları Açıklama

07.03.2012
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Tunus Cumhurbaşkanı Sayın Munsif Merzuki’nin davetine icabetle resmi bir ziyaret gerçekleştirmek üzere biraz sonra Tunus’a hareket edeceğim.

Bu seyahatim, bir yılı aşkın süredir Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da cereyan eden siyasi değişim ve demokratik dönüşüm hareketlerinin başladığı ülke olan Tunus’a Yasemin Devrimi sonrasında Türkiye’den Cumhurbaşkanı seviyesinde yapılacak ilk ziyareti teşkil etmektedir.

Beraberimdeki üst düzeyli heyette, Yasemin Devrimi’nin birinci yıldönümü kutlamalarına özel temsilcim sıfatıyla katılan Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay ile Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz’ın yanısıra, değerli milletvekillerimiz ile basın ve akademi dünyamızın seçkin temsilcileri yer alıyor.

Tunus’taki temaslarım çerçevesinde, Cumhurbaşkanı Sayın Merzuki ile yapacağım resmi görüşmelere ilave olarak, Ulusal Kurucu Meclis Başkanı Mustafa Bin Cafer ve Başbakan Hammadi Cibali ile de biraraya geleceğim.

Tunus ile ikili ilişkilerimizin tüm veçhelerinin yanısıra, iki ülkeyi ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konular hakkında kapsamlı görüş alışverişinde bulunacağım.

Tunus’ta ayrıca, ülkenin en köklü eğitim müesseseleri arasında yer alan ve 19. yüzyılda Galatasaray Lisesi örnek alınarak kurulmuş olan Sadıki Koleji’nde gençlerle bir sohbet toplantısında buluşacağım.

Ziyaretimin en önemli bölümlerinden birini ise, yarın Tunus Ulusal Kurucu Meclisi’nde yapacağım konuşma oluşturmaktadır. Serbest ve adil seçimlerle oluşturulan bu müstesna Parlamento, hiç şüphesiz Tunus halkının başlattığı haklı mücadelenin tecessüm ettiği mekandır. Bu itibarla, ülkenin geleceğine ışık tutacak kararların alındığı Ulusal Kurucu Meclis’e hitap edecek olmaktan kıvanç duyuyorum.

Değerli Basın Mensupları,

Yasemin Devrimi’ni nispeten barışçıl şekilde gerçekleştiren Tunus, siyasi geçiş sürecinin ikinci aşamasını da diğer tüm ülkelere örnek teşkil edecek tarzda ilerletmektedir.

Tunus halihazırda halkının hür iradesiyle seçtiği Meclis tarafından Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanını belirlemiş, Başbakanını ve Geçiş Hükümetini atamış durumdadır. Bu gelişmelerden büyük bir memnuniyet duyuyoruz.

Tunus'taki reform ve demokratikleşme sürecinin başarıyla sonuçlandırılmasının, gerek dost ve kardeş Tunus halkının huzur ve refahı, gerek bölgemizin barış ve istikrarı bakımından azami önem taşıdığına inanıyorum.

Türkiye, Yasemin Devrimi’nin ardından Tunus’a Dışişleri Bakanı düzeyinde ziyaret gerçekleştiren ilk ülke olmuştur. Bilahare, Başbakan Sayın Erdoğan beraberinde geniş bir heyetle Tunus’u ziyaret etmiştir. Tunus Dışişleri Bakanı Abdüsselam da ilk resmi yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yapmış, bu kapsamda iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulması kararlaştırılmıştır. Ayrıca, Tunus Bölgesel Kalkınma Bakanı Sayın Kalkınma Bakanımızın misafiri olarak ülkemizi geçen hafta ziyaret etmiştir. Tüm bu ziyaretler, Türkiye’nin Tunus’a verdiği desteğin ve Tunuslu kardeşlerimizin ülkemize duydukları muhabbetin müşahhas göstergeleridir.

Aynı anlayış çerçevesinde, benim ziyaretim de Türkiye’nin desteğinin bir kez daha en üst düzeyde ifade edilmesi için önemli bir fırsat oluşturmaktadır. Muhataplarımla yapacağım görüşmelerde, Tunus'ta demokratik düzenin tüm kurumlarıyla tesis edilmesi gayretlerine ve ekonomik kalkınma doğrultusundaki çalışmalara Türkiye’nin sağlayabileceği müşahhas katkıları da ele alacak, tecrübelerimizi Tunus makamları ile paylaşacağız.

Ziyaretimin, iki dost ve kardeş halk arasındaki müstesna ilişkilerin daha da güçlendirilmesine ve işbirliğimizin her alanda geliştirilmesine hizmet edeceğine inanıyorum.

Teşekkür ederim.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, Pozantı ile başlayan süreçte, Sincan’da devam eden çocuk tutuklularla ilgili süreci biliyorsunuz zaten. Son olarak bunlara yer olmadığı gerekçesiyle bazı çocukların yetişkin cezaevinde kaldığı iddiaları da eklendi. Gelinen süreci ve son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Teşekkür ederim efendim.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Türkiye’nin demokratik ve hukuk nizamı ülkeyi çok şeffaf hale getirmiştir. Dolayısıyla herhangi bir yanlışlık, herhangi bir aksama, herhangi bir kötü manzara söz konusu olursa bunlar artık saklanmıyor. Bunlar hemen ortaya çıkıyor ve bunlarla ilgili de gerekli soruşturmalar açılıyor, tedbirler alınıyor. Bu çerçeve içinde bakmak lazım. Belki çok eski yıllarda da bu tip olaylar daha fazla oluyordu ama, bunlar orada kalıyordu, üstü kapatılıyordu, hesaplar sorulmuyordu, tedbirler alınmıyordu. Bu yeni Türkiye’nin en önemli yüzlerinden birisidir, şeffaf hale gelmesi. Yani her şey artık herkes tarafından yazılabiliyor, çizilebiliyor. Yanlışlar gösterilebiliyor ve bir denetleme mekanizması, bu şekilde otomatik olarak devreye girmiş oluyor. Maalesef bahsettiğiniz üzücü olayları da hepimiz gördük ama, hemen gördüğünüz gibi, ilgililer, bakanlık, bununla ilgili teşebbüse geçti, soruşturmalar açtı, tedbirler aldı.

SORU: Siz daha önce de çok gündeme getirdiniz. Türkiye’nin yakın ilgisi sürüyor. Dün Başbakan da söyledi, “Esad yönetimi er ya da geç bu dünyada bu şiddetin hesabını verecektir” dedi. Artık Suriye’de şiddet durmuyor, bütün bir uyarı silsilesi sürmesine karşın. Bundan sonra ne tür adımlar atILacak, Türkiye’nin en yakın komşusu Suriye ile ilişkisi nasıl ilerleyecek? Nasıl değerlendiriyorsunuz, gelinen noktayı?

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Tabii bu işin geçmişini biliyorsunuz, söylediğiniz şeyleri tekrarlamak istemem ama, ülkeler içerisindeki olaylar belli boyutu aştıktan sonra ülke meselesi olmaktan çıkar. Bütün insanlığın ve uluslararası toplumun meselesi haline gelir. Suriye de maalesef bu boyuta ulaşmıştır. Ve her gün çok sayıda insan hayatını kaybetmektedir. Ve daha önce açıkladığımız gibi artık Suriye’deki yönetime hiçbir güvenimiz kalmamıştır. Biz, komşumuzda istikrar ve huzur isteriz şüphesiz ki. İstikrar da, huzur da artık bugün baskıcı, otoriter rejimlerle gerçekleşmiyor. Onun için ben, geçen yıl da açıkladım, Suriye’yi şu anda yönetenlerin artık tercihi muhakkak ki yapmaları gerekir. Girdikleri yol, gittikleri yol, kesinlikle çıkmazdır, sonu çok daha karanlıktır, hüsrandır. O bakımdan uluslararası camianın gayretlerine muhakkak ki kulak vermeleri gerekir. Arap Ligi ve Türkiye arasındaki dayanışmayı da biliyorsunuz, beraber çalışma ortamını. Bu çerçeve içerisinde bu ısrarlarından vazgeçmeleri gerekir. Dolayısıyla öne sürülen bazı formüller var biliyorsunuz. Bunlara bugün eğer evet demezlerse, ileride doğrusu her şey çok daha geç olacak. Bugün nasıl her şey geç olduysa, bundan 6 ay önce yapacağı şeyleri, yapmayıp da bugün yaptığında, “Artık bunların vakti geçti, her şey çok geç, çok az” deniyorsa, çok yakın zamanda bugünkü durumda çok aranır hale gelir, yönetim açısından. Onun için kendilerine birçok temaslar çerçevesi içerisinde sunulan teklifler var. Onları muhakkak ki kabul etmeleri, kendi çıkarları için de, Suriye halkı, Suriye Devleti için de en iyi yoldur.

SORU: Sayın Cumhurbaşkanım, Türkiye’nin bir taraftan terörle mücadelesi devam ederken, diğer yandan da terör örgütünün yeni stratejiler geliştirdiğini görüyoruz. Son olarak örneğin terör örgütü KCK isim değiştirerek DHK adını aldı. Ve bu yapının altına radikal sol örgütleri de toplama peşinde. Bu yeni durum karşısında Türkiye’nin alacağı tavır ne olacaktır, terörle mücadele kapsamında?

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Terörle mücadelede şundan herkes emin olsun ki, güvenlik birimlerimiz, bunlar en etkin mücadeleyi veriyorlar. Ve her türlü imkânlarını kullanarak en etkin mücadeleyi veriyorlar. Dolayısıyla terör örgütü hangi metotları yaparsa yapsın, hangi metotları kullanırsa kullansın, güvenlik güçlerimizin hepsi teyakkuzda, hepsi her şeyin farkında. Ve hiçbir zaman başarılı olamayacaklardır.

Yazdır Paylaş Yukarı