Macaristan Cumhurbaşkanı ile Düzenledikleri Ortak Basın Toplantısında Yaptıkları Açıklama

15.11.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Macaristan Cumhurbaşkanı Sayın Pal Schmitt ve heyetinin değerli üyelerini Türkiye’de ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Kendisine hoş geldiniz diyorum ve Türkiye’de iyi vakit geçirmelerini, iyi intibalarla dönmelerini arzu ediyorum.

Türkiye ile Macaristan arasındaki ilişkiler çok dostanedir. Ve iki ülke birbirinin müttefikidir. Kültürel birçok benzerliklerimiz vardır, tarihi birçok benzerliklerimiz vardır. Ve ilişkilerimiz de daima güçlü bir şekilde devam etmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanı, Değerli Dostum Schmitt, ayrıca gerçek bir Türk dostudur. Türkiye ile ilgili de çok iyi hatıraları vardır. Kendisi olimpiyat şampiyonu olan, olimpiyat madalyası taşıyan bir sporcu eskrim dalında ve dünya şampiyonluğunda ilk madalyasını da Ankara’da 1970 yılında kazanmış. Dolayısıyla Türkiye ile ilgili çok daha ayrı duyguları olduğunu biliyordum ama, bugün bunları bir kez daha paylaştık. Büyük bir memnuniyet duydum.

Macaristan’dan Türkiye’ye 9 yıl aradan sonra gerçekleşen bu Cumhurbaşkanı ziyaretinin, iki ülke arasındaki ilişkileri, bütün alanlarda çok daha güçlendireceğine inanıyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı’yla hem baş başa hem heyetler arası görüşmelerde bütün ilişkilerimizi gözden geçirdik. Ticari ilişkilerimizi gözden geçirdik. Ticaretimizin 2 milyar dolara yaklaştığını ama, bunun daha da büyüme potansiyeli olduğunu gördük. Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul’da iş adamlarıyla bir toplantı yapacak ve orada da potansiyeli kendisi görecektir.

Enerji konularını konuştuk, Nabucco’da Macaristan da bildiğiniz gibi ortaktır. Bununla ilgili geniş bir görüş alışverişinde bulunduk. Yine kültür, eğitim konularındaki ilişkilerimizi daha da geliştirmeyi konuştuk. Aslında bu konuda çok güzel hatıralar vardır. Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin başka illerine de gidecektir. Kütahya’ya gidecek kendileri.

Macar kahramanı kral Koşut Layoş, 19. yüzyıl ortalarında Kütahya’da hayatını geçirmiştir. Ve bilindiği üzere Abdülmecit Han tarafından o zaman kendisi himaye edilmiştir. Ve kendisi Kütahya’da bulunduğu süre içerisinde Macaristan’ın ilk anayasasını, modern anayasasını kaleme almıştır ki, Macaristan’da daha modern anayasayı daha yeni kabul etmişlerdir. Bundan dolayı da kendilerini tebrik ediyorum. Bildiğim kadarıyla taslak kabul edildi, resmen de onaylanacak ama bir mutabakat sağlandı, anayasa üzerinde.

Ayrıca tabii ki görüşmelerimizde AB konularını geniş bir şekilde konuştuk. Bildiğiniz gibi Macaristan, çok yakın bir sürede AB’ye dönem başkanlığı yaptı. Bu konuda Türkiye’nin görüşlerini geniş bir şekilde anlatma imkânı buldum. Sayın Cumhurbaşkanı’nın doğrusu Türkiye’ye verdiği samimi destekten de büyük bir memnuniyet duydum. Tekrar Türkiye’ye hoş geldiniz, diyorum.

Soru: Türk toplumu Avrupa Birliği’ne katılmayı hangi ölçüde desteklemektedir?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Doğru ben de zaten bir açıklama getirmek isterdim. Macaristan’a, dönem başkanlığı süresinde elinden geleni yaptığı ve bizim üyelik sürecimizi desteklediği için zaten her zaman teşekkür ettim. Ama şu bir gerçek ki: AB ile müzakere süreci, teknik bir süreçtir. Bu teknik süreci rayından çıkartan ve buna suni siyasi konuları ekleyenler var. Bu, açıkçası ne AB’nin hukukuna yakışır ne de verilen sözlere yakışır. Hele ahde vefa ilkesine, atılan imzalara sadakat göstermemek, AB’nin temel ilkelerine de çok aykırı. Ama önemli olan şey şu açıkçası: Türkiye kendi başına üyelik sürecinin gereklerini zaten yerine getirmekte ve köklü reformlar yaptırmaktadır. Para ile ilgili, rekabet ile ilgili, ekonomiyle ilgili çeşitli fasılları, Türkiye ile açmayabilir AB. Ama ortada başka bir gerçek var ki, bugün Türkiye, AB’nin ekonomik kriterleri olan Maastricht kriterlerini birçok AB ülkesinden çok daha iyi bir şekilde gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin borç yükü %40’dır, Maastricht kriteri %60’tır. Türkiye’nin bütçe açığı %2,5’tur, AB kriteri, Maastricht’de %3’tür. Türkiye’nin borçlanma faizi, birçok AB ülkesinin borçlanma faizinden daha düşüktür. Birçok AB ülkesinin kredi notu üst üste düşürülürken, bu kriz döneminde notu 3 kez arttırılan ülke Türkiye’dir. O bakımdan Türkiye’nin müzakere sürecini bu şekilde esir almak, aslında farkına varırsa AB’nin aleyhine gelişecektir.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, komşu ülke Suriye’de şiddet sarmalı büyüyor. Son olarak saldırıların hedefi Türk diplomatik temsilcilikleri oldu. Türkiye, kısmi tahliye işlemleri yaptı. Türkiye’nin yakın dönemde Suriye’ye dönük yeni önlemler alacağı, sınırda bir tampon bölge de oluşturulacağı konuşuluyor. Siz bu saldırıları nasıl değerlendirdiniz? Türkiye önümüzdeki süreçte, Esad yönetimine karşı neler yapacaktır? Bir de sizden değerlendirme alırsak. Teşekkür ederiz.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Siz de biliyorsunuz, Türkiye son yıllarda en büyük dış politika yatırımını Suriye’ye yaptı ve Suriye’nin güçlü olması, Suriye halkının mutlu olması ve Suriye ile dostluğumuzun samimiyetini göstermek için bunları yaptı. Bütün bu yakınlığı gösterirken de dış baskılara rağmen Suriye ile yakınlaştı. Bu yakınlaşmaları sayesinde de Suriye’nin demokratik değişimini, ilerlemesini sağlamasını amaçladı. Ama ne yazık ki Suriye yönetimi, halkın beklentileri doğrultusunda köklü adımlar yapma ve değişimler yapma yerine, halka karşı baskı kullanmayı tercih etti. Bugün olanların hiçbir sürpriz değil, çünkü siz de takip ettiniz. Biz, olacakları ve işlerin nereye kadar gideceğini çok açık bir şekilde söyleyip, gerekenin yapılması gerektiğini hep hatırlattık. Maalesef Suriye çıkmaz bir sokağın içine girmiştir. Arap Ligi’nin son aldığı karar da çok açık ortadadır, ki Türkiye olarak destekledik, biliyorsunuz. Tabii ki Suriye’deki, gerek oradaki varlığımız, büyükelçiliğimiz, diplomatlarımız, diplomatik misyonlarımız; bunlara karşı yapılan saldırıları kabul etmek mümkün değil. Şiddetle bunları zaten kınadık. Bu konuda eğer gerekli tedbirleri almazlarsa, şüphesiz ki bunlar tekrarlanırsa, tepkimiz daha farklı olacaktır.

Yazdır Paylaş Yukarı