Polonya Cumhurbaşkanı Komorowski ile Birlikte Düzenledikleri Ortak Basın Toplantısında Yaptıkları Açıklama

06.06.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Dost ve müttefikimiz Polonya’nın değerli Cumhurbaşkanı Komorowski’ye önce teşekkür etmek istiyorum, bize gösterdiği çok samimi ve candan konuk severlik için.

Türkiye ile Polonya arasındaki dostluğun kökleri tarihin çok derinliklerine gitmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın da biraz önce söylediği gibi, 2014 yılında Türk-Polonya ilişkilerinin başlangıcının 600. Yıldönümünü kutlayacağız. Tarihten gelen bu dostane ilişkiler, bugün de güçlü bir şekilde devam etmektedir. İki ülke müttefiktir ve stratejik ortaktır. Stratejik ortaklığın gereği olarak her alanda ilişkilerimizi geliştirmekte de çok kararlıyız. Bugün de Sayın Cumhurbaşkanı’yla, gerek baş başa gerek heyetler arasında yaptığımız görüşmelerde, bunları tek tek gözden geçirdik. İki ülke arasında siyasi ilişkiler mükemmel şekilde devam etmektedir. Savunma konularında müttefikler olarak işbirliğimizi çok ileri düzeylere taşıyoruz. Avrupa’nın iki büyüyen ekonomisi olarak bundan tabii ki büyük bir mutluluk duyuyoruz ve ekonomik ilişkilerimizi daha da ileriye götürmek için iradelerimizi hep ortaya koyduk.

Polonya Temmuz ayından itibaren Avrupa Birliği’nin Dönem Başkanlığını üstlenecek. Her şeyden önce Polonya’ya başarılar diliyorum. Çünkü Dönem Başkanlığı süresi boyunca hep önemli konularla ilgilenecekler. Polonya AB konularında stratejik vizyonunu kaybetmeyen ve olaylara, gelişimlere stratejik açıdan bakan ve Avrupa’nın geleceğini düşünen ülkelerin başında gelmektedir. Bu çerçevede Türkiye’nin katılım müzakerelerini yürüttüğü bir sırada Türkiye’ye verdikleri destekten dolayı da teşekkürlerimi bir kez daha iletme fırsatı buldum; hem Polonya halkına –ki, Polonya halkı anketlerde yüzde 80’lere varan bir oranda destek gösteriyor- hem hükümete, Sayın Cumhurbaşkanı’na ve bütün yetkililere. Bu vesileyle Türkiye’nin AB konusunda yaptıklarını ve beklentilerini zamanlı bir şekilde anlatma fırsatı buldum. Dolayısıyla bu ziyaret ilişkilerimize muhakkak daha bir ivme kazandıracaktır.

Ayrıca son dönemlerde şahit olduğumuz gerek Akdeniz’in kıyısındaki gerek Ortadoğu ülkelerindeki birçok olaylar, siyasi gelişmeler; bunlar hakkında da görüş alışverişinde bulunma fırsatını elde ettim. Gerçekten tekrar Sayın Cumhurbaşkanı’na teşekkür ediyorum ve bu ziyaretin iki ülke arasındaki her alandaki ilişkileri daha da hızlandıracağına olan güvenimi tekrarlıyorum.

Soru: Sizce Polonya Dönem Başkanlığı’nın sonunda Türkiye’nin AB’ye girmesiyle ilgili durumu ne olacaktır?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Türkiye, bildiğiniz gibi 2005 yılından itibaren tam üyelik müzakerelerini yapmaktadır. Bazı fasıllar açılmıştır. Bazı fasılların açılması beklenmektedir. Bütün beklentimiz şudur: Bu sürecin hızlandırılmasıyla ve bu sürecin güçlendirilmesiyle ilgili kararların alınmasıdır ve bazı fasılların açılmasıdır. Bir de Türkiye’nin üyeliği ile ilgili zaman zaman yanlış anlaşılmalar, teknik sürecin dışında konuya dahil edilmek istenen çeşitli konular var; bu konulara fırsat verilmemesidir. Ümit ediyorum ki, Polonya’nın Dönem Başkanlığı bittiğinde Türkiye, müzakere süreci içerinde anlamlı bir ilerleme temin etmiş olur.

Soru: Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza sormak istiyorum, yine AB bağlamında. Malumunuz AB’de bazı ülkelerde büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor. Aslında bunun temelleri 2008’e dayanıyor, ama tam olarak geçmediğini gördük ve başka AB ülkelerinin de bu krizi yüklenmek durumunda olduğu ortaya çıktı. AB döneminde bu durum bir handikap teşkil ediyor mu efendim?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Böyle olmaması gerektiğine inanıyorum. Tam tersine hatta bu üyelik sürecini daha da hızlandırması gerekir. Konuşmanın biraz önceki kısmında da söylediğim gibi Türkiye ekonomik büyümesini sürekli olarak gerçekleştiren bir ülke. 2010 yılında 8.9’luk bir ekonomik büyüme sağladı. Bugün Türk ekonomisi Maastrich Kriterlerini gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin gayri safi milli hasıla içindeki borç yükü yüzde 40’ların altına düşmüş vaziyettedir. Bu tabii şunu göstermektedir ki: Türkiye yatırım yapılabilecek bir ülke demektir. Bu yine şu anlama gelir ki: Avrupa’nın birçok büyük firması kendi ülkesinde durgunluk çekerken, Türkiye gibi potansiyel arzeden ülkelerde yatırım yapacak demektir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu ekonomik büyümesinin, Avrupa’daki aslında işsizliğe de Avrupa’daki durgunluğa da çok büyük katkısı vardır. Yani olumlu yönde katkısı vardır. Aynı şekilde Polonya da çok güçlü, sağlam, büyüyen bir ekonomiye sahiptir. Ekonomik göstergeler açısından baktığımızda Polonya da aynı şekildedir. Dolayısıyla bu ekonomik kriz, diğer üye ülkelere Türkiye ile olan ilişkilerini daha iyi gözden geçirmeleri ve Türkiye’nin açıkçası Avrupa’ya katacağı değeri anlamaları açısından bir fırsattır.

Yazdır Paylaş Yukarı