Avusturya Cumhurbaşkanı Fischer ile Düzenledikleri Ortak Basın Toplantısında Yaptıkları Açıklama

02.05.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Cumhurbaşkanı Sayın Fischer aslında gayet güzel bir şekilde, geniş bir şekilde özetlediler neler konuştuğumuzu. Bildiğiniz gibi, bu, 13 yıl aradan sonra bir Türk cumhurbaşkanı’nın Avusturya’ya ilk ziyaretidir. Bundan 3 yıl önce de Sayın Fischer Türkiye’de benim misafirim olmuştu ve gerçekten çok güzel görüşmeler yapmıştık. Türk-Avusturya ilişkilerinde o zaman yeni bir sayfa açılmıştı. Bütün bunların neticelerini de hep görüyoruz.

Bugün özellikle ekonomik alanda geldiğimiz nokta, çok etkileyicidir. 2,5 milyar dolar civarında dış ticaret hacmimiz vardır. Avusturya’nın önemli bir ihracatı vardır Türkiye’ye, ama Türkiye’de Avusturya’nın yatırımları çok büyük boyutlara ulaşmıştır. Avusturya’nın büyük şirketleri, özellikle enerji alanında çok büyük projeleri gerçekleştirmektedirler. Bu karşılıklı “kazan-kazan” ilkesi çerçevesi içerisinde olmaktadır.

Türk ekonomisi, son yıllarda çok başarılı bir performans göstermektedir. 2010 yılında yüzde 8.9’luk bir büyüme gerçekleşmiştir. Dünyanın en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olmuştur. Ekonomik kriterlerimiz, Maastricht Kriterleri’ni karşılamaktadır. Her ne kadar Avrupa Birliği üyesi değilsek de bile, gayrisafi milli hâsıla içerisindeki borç oranlarımız, bütçe açıklarımız, bütün bu konuları gözden geçirdiğinizde, çok başarılı olduğumuzu herkes görmektedir. Bununla şu mesajı vermek istiyorum: Avusturya şirketleriyle Türk şirketlerinin yapabileceği çok şeyler vardır. Avusturya’nın belki bizim kadar büyümeye ihtiyacı yoktur, ama mevcut şirketlerinin kârlılığını devam ettirebilmesi için de yeni yatırımlara tabii ki ihtiyacı vardır, yeni işlere ihtiyacı vardır. Bu açıdan işbirliğimizi çok önemsiyorum.

Türk ve Avusturyalı iş adamlarının ortaklaşa katılacağı İş Forumu’nda Sayın Cumhurbaşkanı’yla beraber iş adamlarına hitap edeceğiz ve onları daha çok iş yapmaya teşvik edeceğiz.

Siyasi konuları da tabii ki görüştük. Terörle mücadeleye çok önem veriyoruz. Terörle mücadele konusunda herhangi bir ayrım yapmadan, bütün terörist örgütlerle hep mücadele çok önemlidir.

Yine Avrupa Birliği konularını konuştuk. Bu konuda şunu da burada ifade etmek isterim: Türkiye, Avusturya’nın dönem başkanlığında bir faslı açmış ve kapatmıştır. Açıkçası, açılan ve kapanan tek fasıldır. Bu da Avusturya’nın dönem başkanlığında gerçekleşmiştir. Kendilerine şunu söyledim: Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle müzakere süreci, bundan 4-5 sene önce oybirliğiyle kabul edilmiştir. Bu süreç, teknik bir süreçtir. Bu sürece siyasi konuların dâhil edilmemesi gerekir. Maalesef oyunun kuralları değiştirilerek, çeşitli siyasi konular zaman zaman bu sürece dâhil ediliyor. Bu, hiç kimsenin çıkarına değildir. Neticede Türkiye, Avrupa Birliği müktesebatını üstlenen bir ülkedir. İş yapması gereken, kanunlarında, anayasasında, yönetmeliklerinde, tüzüklerinde, uygulamalarında değişiklik yapması gereken ülke, Türkiye’dir. Avrupa Birliği’nin de bunu takip etmesi gerekir. Neticede, eğer Türkiye, Avrupa müktesebatını başarıyla üstlenir ve bunu tamamlarsa, Avrupa Birliği Komisyonu, “Türkiye hazır” diyecektir ve o zaman da Avrupa halkları bakacaklardır. Eğer Türkiye’nin katılımı kendi lehlerineyse, “evet” diyeceklerdir, yoksa “hayır” diyeceklerdir. Açıkçası burada Avusturya halkına şunu söylemek isterim: Türkiye, mevcut pastayı büyütecek bir ülkedir. Avrupa’nın 6. büyük ekonomisidir, çok dinamik bir ekonomisi vardır. Bu pastayı büyüttükten sonra oradan hissesini alacaktır Türkiye. Yoksa mevcut pastadan bir hisse almayacaktır, bunun bilinmesini isterim.

Bütün bu konularda, daha müzahir davranılmasını ve önümüzün açık tutulması konusunda Avusturya’nın katkı sağlamasını hep rica ettim. Vize konularıyla ilgili de doğrusu çeşitli düşüncelerimi paylaştım. Gümrük Birliği’ne üye olan bir ülkenin malları serbestçe dolaşırken, o mallarını tanıtacak insanların vize alıp da fuarlarda mallarının başında bile duramaması, hep tezat teşkil etmektedir. Bu konularda düşüncelerimi gayet açık bir şekilde paylaştım ve Sayın Cumhurbaşkanı ve değerli diğer Avusturyalı yetkililer, bütün bunları not ettiler. Ümit ediyorum ki, hem ikili bazdaki ilişkilerimiz hem diğer alandaki ilişkilerimiz, güçlü bir şekilde gelişecektir. Her iki ülkenin de çok geçmişe dayanan işbirliği vardır.

Diplomatik ilişkilerimiz 15. yüzyılda kurulmuştur. O zamanki Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk daimi büyükelçilerinden biri Viyana’dadır. Birçok kültürel birbirimizi etkilediğimiz alanlar vardır. Bugün de aynı şekilde güçlüdür ilişkilerimiz. Her sene 500 bin Avusturyalı turist olarak Türkiye’yi ziyaret etmektedir. Bundan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Eminiz ki, kendilerini eğer mutlu hissetmeseler, bu rakamlar her sene artmaz. Bu ilişkilerin güçlü bir şekilde devamı konusunda iki taraf da elinden gelen her türlü gayreti gösterecektir. Bana, heyetime gösterilen misafirperverlik için Sayın Cumhurbaşkanı’na ve bütün Avusturyalı yetkililere tekrar teşekkür ediyorum.

Soru: Avusturya’da yaşayan Türklerin entegrasyonu konusunda ne düşünüyorsunuz?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Sayın Cumhurbaşkanı Fischer de bahsettiği için ben bahsetmedim. Geniş bir şekilde bu konuları konuştuk. Şu bir gerçek ki: Avusturya’da 200 bin civarında Türk’ün olduğunu, bunların yarısının da sizin vatandaşınız olduğunu biliyoruz. Bunların içerisinden çok başarılı bilim adamları, çok başarılı sporcular, çok başarılı sanatçılar, iş adamları çıkmıştır. Ama bu alanda bazı problemlerin olduğu da malumdur. Bunları saklamaya da gerek yoktur. Bu konuları aşmak için de elbirliği içerisinde çalışmamız gerekmektedir. Ben bu vesileyle şu çağrıyı bir kez daha yapmak isterim: Avusturya’da yaşayan Türk vatandaşlarının, burada yaşayan herkesin, muhakkak bulundukları ülkenin dilini, yani Almanca’yı en iyi şekilde konuşmalarını doğrusu isterim. Ben onların iki anadili olduğu kanaatindeyim. Hem Türkçe’yi çok iyi bilmeleri gerekir hem de bulundukları ülkenin dilini en iyi şekilde, aksansız bir şekilde konuşmaları gerekir. Bunun için de imkânların tanınması gerekir şüphesiz ki. Okul öncesi “kindergarten”larda, ilkokullarda, bütün üniversitelerde, bu konularda eğer kanallarda bir problem varsa, imkânların daha çok açılması gerekir. Hep beraber çalışmamız gerekir. Bu ülkenin lisanını bilmeden bu ülkede yaşarsanız, ne kendinize ne ailenize ne de bulunduğunuz topluma katkınız olur doğrusu. Onun için bu mesajı burada bir kez daha güçlü bir şekilde vermek isterim. Bu konularda bazı sorunların olduğunu hep biliyoruz. Elbirliği içinde bunlar aşılacaktır.

Soru: Avusturya Başbakan Yardımcısı Spindelegger, Türk toplumuna bir çağrı yapmanızı istemişti, entegrasyon konusunda. Yalnız buradaki Türk toplumu, her iki ülke için neyi ifade ediyor, aslında ben onu sormak istiyorum yani. Avusturya’daki Türkler, Türkiye için ne ifade ediyor, Avusturya için ne anlam ifade ediyor?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Şimdi bana soruyorsanız, söyledim zaten. Avrupa büyük bir kıta. Avrupa’nın bazı ülkelerinde, biliyorsunuz, göçler olmuştur. İnsanlar davet üzerine ta başında buralarda çalışmaya gelmişlerdir. Şimdi ikinci, üçüncü, dördüncü nesilleri vardır ve bu insanların aslında çift anayurdu vardır. Dolayısıyla, bulundukları ülkelere en iyi şekilde entegre olmaları gerekmektedir. Bunlar aslında Avusturya ve Türkiye arasında en iyi şekilde köprü vazifesini göreceklerdir. Bizim ilişkilerimiz bu anlamda yeni değildir. Geçen Avusturya gazetelerine de söyledim. İstanbul’daki Avusturya Lisesi, 3-4 sene öncesine kadar Avusturya’nın Avusturya dışındaki tek okuluydu. Şimdi bildiğim kadarıyla birkaç tane daha açılmış bazı ülkelerde. Bu kadar köklü ilişkilerimiz vardır bizim. Şimdi de ilişkilerimiz köklüdür. Eğer Avusturya Milli Takımında oynayan Türk asıllı futbolcular varsa, Avusturya Milli Takımı’nı temsil ediyorlarsa, Avusturya formasını giyiyorlarsa, bu aslında çok güzel örnektir. Problem nerede olabilir? Önemli olan problemleri yapıcı bir şekilde çözmeye uğraşmaktır. Herkes kendisini başkasının yerine koyarak uğraşacaktır. Bugün şu bir gerçektir ki: Farklı kültürler, farklı dinlerden insanlar olabilir, ama önemli olan, demokrasinin evrensel ilkelerine bağlı olmak, insan haklarına çok saygılı olmak ve herkesin bulunduğu ülkenin yasalarına da en iyi şekilde sadakat göstermesi, uyması gerekmektedir. Bu prensipler söz konusu olunca, bence aşılamayacak hiçbir konu yoktur.

Soru: Avrupa Birliği müzakere sürecinde beklentileriniz var mı? Özellikle vize konusunda beklentilerinizin haklı olduğunu düşünüyor musunuz? 

Sayın Cumhurbaşkanımız: Şimdi bizim bazı beklentilerimizin haklı olduğu kanaatindeyim, vizeyle ilgili. Biz 16 yıldır Avrupa Gümrük Birliği içindeyiz. Yani bütün kapılarımızı, Avrupa’nın bütün ülkelerine açmış vaziyetteyiz, bizden başka da yok. Avrupa Birliği’ne üye olmadan Avrupa Gümrük Birliği içinde olan Avusturya’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin bütün mallarına gümrüklerini açan başka bir ülke yok. Ama öyle garip durumlar oluyor ki, diyelim ki Viyana’da bir fuar var, bu fuarda mallarınızı sergiliyorsunuz. Mallarınız geliyor, ama malların sahipleri gelemiyor, vize alamadığı için. Yani hiç vize alamıyor demiyorum, zor, zorluklar çıktığı için, gecikildiği için. Şimdi Avrupa Birliği, Rusya’yla, Ukrayna’yla, onlarla bile vize görüşmelerine başlıyor, Türkiye ile vize görüşmelerine başlamıyor. Bu açıkçası Türkiye’nin değil, Avrupa Birliği’nin kredisini sarsan, güvenilirliğini sarsan bir konu. Bütün Balkan ülkelerine vize muafiyetleri getiriyor. Türkiye söz konusu olunca, 16 sene önce Gümrük Birliği anlaşması yaptığı, gümrük sınırlarını, duvarlarını sıfırladığı bir ülkeyle vize görüşmesine başlamıyor. O bakımdan ben, Avrupa Birliği’nin bütün yetkililerine ve bütün tabii ki üye ülkelere bu konuyu düşünmeleri ve bu konuyla ilgili adil ve gerçekten dürüst kararların alınması gerektiğini söylüyorum. Herhalde, kim dinlerse bunu, bana hak verecektir diye düşünüyorum. Şimdi düşünün hiç değilse; iş adamları, öğrenciler, sanatçılar; bunlarla ilgili bile bir vize kolaylığı söz konusu olmazsa, o zaman burada bir adil bir durum söz konusu değil. Bu konuların görüşülmesini, doğrusu istiyoruz.

Yazdır Paylaş Yukarı