Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Düzenledikleri Ortak Basın Toplantısında Yaptıkları Açıklama

25.02.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Ülkemize bir çalışma ziyaretinde bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Sarkozy ile verimli bir görüşme gerçekleştirdik; önce baş başa, daha sonra da heyetler arasında. Fransa, Türkiye’nin müttefiki olan, çok tarihi ilişkilerimiz olan bir ülke. 500 yıllık bir tarihi bulunan ilişkilere sahibiz. Büyük bir ülkedir, çok köklü ülkedir ve Türkiye daima Fransa ile ilişkilerine önem verir, Avrupa’da Fransa’nın nasıl büyük bir lokomotif güç olduğunu bilir. Bu çerçeve içerisinde Türk-Fransız ilişkilerini daha da geliştirmek, daha da güçlü tutmak konusunda tabii ki kararlıyız.

Sayın Sarkozy bu ziyaretini G-20 Dönem Başkanı sıfatıyla yaptı. Kendisiyle de konuştuk, 1992 yılından beri bir Fransa Cumhurbaşkanı Türkiye’yi ziyaret etmediği için kendisini o şekilde de beklediğimizi paylaştık. Kendisi de gelme arzusu içerisinde olduğunu söylediler. Tabii gelirlerse memnun oluruz.

Türkiye ve Fransa, hem Avrupalı hem Akdeniz ülkesiyiz, ikimiz de. Dolayısıyla birçok ortak çıkarlarımız vardır, birçok ortak konularımız vardır. Bu görüşmemizde ilgi alanımıza giren konuları geniş bir şekilde, ama açık yüreklilikle de konuşma fırsatını bulduk. Farklı düşüncelerimizi, farklılıklarımızı, bunları da gayet açıklıkla konuştuk. Tabii önce ikili ilişkilerimize baktığımızda ilişkilerimizin ne kadar eski olduğunu söyledim. Birinci Fransuva ve Kanuni Sultan Süleyman arasındaki ittifak bugünlere kadar devam etmektedir, bundan sonra da devam edeceğine inanıyorum. NATO içerisinde hep beraberiz ve ekonomik ilişkilerimiz 12 milyar Avro’ya ulaşmış vaziyettedir. Potansiyelin çok daha büyük olduğunu biliyoruz. Türkiye’de 2 bine yakın Fransız şirketi faaliyet göstermektedir. Ekonomik ilişkilerimizin daha da gelişeceğine inanıyoruz. Sayın Sarkozy’nin G-20 çerçevesi içerisinde düşündüğü önemli bazı konular vardır. Dünya ekonomi düzeninin tabiri caizse raya oturması, sık sık karşılaşılan finans veya ekonomik krizlerin tekrar ortaya çıkmaması ve bunlarla ilgili bazı tedbirler düşünmektedir. Bunları biz de paylaşıyoruz ve Cannes’da yapılacak G-20 Zirvesine de destek veriyoruz. Bu konudaki çalışmalara da tabii ki önem veriyoruz.

Şüphesiz ki görüşmelerimizin çok önemli boyutlarından birisi Avrupa Birliği ile ilgili düşüncelerimizdir. Bildiğiniz gibi Türkiye, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine 2004-2005 yıllarında başlamıştır. Bu konuda Türkiye’nin bir devlet stratejisi söz konusudur ve beklentimiz de ahde vefa ilişkisi çerçevesi içerisinde bütün Avrupa Birliği’nin bize verdiği sözlerin arkasında durması ve müzakere sürecini başarıyla tamamlamamıza fırsat vermesidir. Müzakere süreci bittikten sonra şüphesiz ki Birliğin bazı üyeleri; Fransa, Avusturya gibi referandum kararı zaten almışlardır, o zaman verecekleri karar ne olursa bunu saygıyla karşılayacağımızı. ama bu sürecin de işlemesine herkesin yardımcı olması gerektiğini, açıkçası bu beklentimizi paylaştım. Ve bu konunun bütün Türk halkı tarafından hassasiyet gösterilen bir konu olduğunu ve beklentimizin de dediğim gibi müzakere sürecinin herhangi bir şekilde suni, “artificial” bir şekilde engellenmemesi olduğunu, bunları konuştum. Bütün Birlik için söylüyorum tabii bunları.

Ayrıca şunu da konuştuk: Ortadoğu’daki son gelişmeler gerçekten önemlidir. Bizler aynı zamanda Akdeniz ülkeleriyiz. Akdeniz’in diğer kıyısında olup bitenler bizleri yakından ilgilendirmektedir. Buraların bir an önce huzura kavuşması, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan hakları ve temel hak ve özgürlüklerin bütün bu bölgelerde hakim olmasını ve herhangi bir kaosa yol açmadan bu değişim sürecinin başarıyla bitmesini arzu ettiğimizi; bunları da paylaştık. Bütün bu konularda Türkiye ile Fransa arasında yapılabilecek çok şey olduğunu da yine paylaştık. Kendilerine ben teşekkür ediyorum bizimle bütün fikirlerini paylaştığı için. Biz de kendisine gayet açık yüreklilikle bütün düşüncelerimizi söyledik. Ümit ederim ki başında söylediğim gibi daha büyük bir ziyaret de uygun bir zamanda gerçekleştirilir. Tekrar hoş geldiniz.

SORU: Libya dosyası, şu anda bir dram yaşanıyor. Türkiye, Fransa belki aynı dalga uzunluğunda değil bu konuda. Fransa ceza yaptırımı uygulanmasını istiyor, Türkiye biraz daha çekinceli bakıyor ceza yaptırımı konusuna. Bu konuda ne söyleyebilirsiniz, askeri bir müdahale düşünülebilir mi Kaddafi’nin katliamını önlemek için? Teşekkür ederim.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Bütün bölgede çok köklü bir değişiklik yaşanıyor. Bu değişiklik, liderlerin yapamadığını halk yapıyor aslında. Temel hak ve özgürlüklerin çok bastırıldığı yerlerde neticede halk öne geçiyor. Eğer liderler reform gerçekleştiremiyorsa, ülkelerinin demokratik, hukuk, ekonomik standartlarını yükseltemiyorsa, sonra bu tepkiler kaçınılmaz hale geliyor. Biz gerek Mısır’da olsun gerek Tunus’da olsun gerekse şimdi Libya’da olsun bunları çok yakinen takip ediyoruz. Doğrusu önceden takip ediyoruz,  “Ne olabilir ne bitebilir?” diye hepsini. Maalesef Libya’da çok can kaybının olması hepimizi derinden üzmektedir ve buna karşı da çok duyarlıyız. Kesinlikle bugünkü dünyada insanların kabul edemeyeceği can kayıplarına müsaade etmemek gerekir şüphesiz ki. Bu konuyla ilgili gerekli temaslarımızı hep yapıyoruz. Şu andaki Libya yöneticileriyle sürekli konuşuluyor ve bu konuyla ilgili Türkiye olarak bütün duyarlılığımızı gösteriyoruz. Ümit ederiz ki can kaybı burada kesilir ve neticede halkların arzu ettiği şekilde gayet açık, şeffaf yeni düzenler ortaya çıkar. Türkiye buna çok önem vermektedir. Bunu aslında bütün bölge için bir ilke, prensip çerçevesinde söylüyoruz. “Kendi evinizi düzene koymazsanız, kendi evinizde köklü reformlar yapmazsanız; siyasi, ekonomik, demokratik reformlar, neticede bütün bunlarla karşı karşıya kalırsınız” diye çok önceden beri konuştuğumuz konulardır. Türkiye’nin Müslüman bir ülke olarak, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olarak demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, Avrupa Birliği’nin Kopenhag Standartları’nı nasıl gerçekleştirdiği bütün bu bölgede çok yakinen takip edilmekte ve neticede tabii ki herkes “Niçin bizde de olmuyor?” diye bunları sorgulamaktadırlar.

Libya tarihi olarak da bizim çok dostluğumuz olan bir ülkedir. Dolayısıyla olup bitenlerden çok kaygılıyız, ama çok yakından takip ediyoruz. Orada çok sayıda Türk iş adamı, Türk teknisyen, işçi var. Şimdiye kadar 10 bine yakınını kısa süre içerisinde çıkartabildik. Diğerlerinin de can güvenliğine tabii ki çok önem veriyoruz, ama Libya halkının da can güvenliği, Libya’daki bütün Libyalıların da can güvenliği birinci derecede önemlidir.

 

Yazdır Paylaş Yukarı