İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile Düzenledikleri Ortak Basın Toplantısında Yaptıkları Açıklama

14.02.2011
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

Değerli Basın Mensupları,

Her şeyden önce, Sayın Cumhurbaşkanı, Değerli Kardeşime ve bütün İranlı yöneticilere, buraya geldiğimiz andan itibaren, bize gösterilen misafirperverlik için teşekkür etmek istiyorum.

Büyük bir heyetle bugün İran’dayız. Değerli bakanlarımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Türk-İran Dostluk Grubu’nun üyesi değerli parlamenterler, iş adamlarımız, birçok akademisyenler, değerli gazetecilerle birlikteyiz ve bize, geldiğimizden itibaren büyük bir misafirperverlik gösterilmektedir. Bundan dolayı bütün İran halkına teşekkür etmek isterim.

 Sizin de dediğiniz gibi, bu, Cumhurbaşkanı olarak benim ikinci ziyaretim, ama birinci ziyaretim, çok taraflı bir ziyaretti. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın Zirve Toplantısı vesilesiyle buradaydım. Bu sefer ise resmi bir ikili ziyaret gerçekleştiriyorum. Uzun zamandan sonra, bunu gerçekleştiriyor olmaktan da büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Türkiye ile İran, komşu iki ülke ve komşuluğumuz o kadar eskidir ki, ta 1639 yılından beri aynı sınırlara sahibiz. Bu kadar kadim sınırları olan ve bu kadar istikrarlı ilişkisi olan iki ülke, dünyada zor gösterilir. Ortak kültürümüz, tarihimiz vardır. Bunun en iyi göstergesini, en iyi işaretini de geçenlerde İstanbul Kültür Başkenti programları çerçevesinde Topkapı Sarayı’nda bir sergi açıldı; “On Bin Yıllık İran Medeniyeti, İki Bin Yıllık Ortak Miras” adı altında, o sergide görmekteyiz. Yani çok ortak yanlarımız var. Dolayısıyla, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da geliştirmeye önem veriyoruz.

Tabii ki gerek baş başa gerek heyetler arası görüşmelerde hem ikili ilişkilerle ilgili ikili konularımızı görüştük hem bölge meselelerini konuştuk hem de bu çerçevede İran nükleer dosyasıyla ilgili konuları da konuştuk.

Bütün bölgemizde, özellikle Ortadoğu’da, İslam dünyasında çok önemli, köklü değişimlere şahit oluyoruz. Bunları da tabii ki değerlendirdik. Benim görüşüm şudur ki: Bütün bu olup bitenlerin aslında hiçbir şekilde sürpriz olmaması gerekir. Bugünkü iletişim çağında, bugün herkesin birbirinden haberi olduğu bir dönemde, halkların talepleri, istekleri çok gerçekçidir.

Ben 2003 yılında Tahran’da, yine burada, İslam Konferansı toplantısında, o zaman bir konuşma yapmıştım ve şu değerlendirmede bulunmuştum: Hiçbir ayrım yapmadan, bütün ülkeler, hep beraber, hepimiz, evlerimizin içini düzene koymamız gerekir. Halkların arzularını dikkate almak gerekir ve bu doğrultuda da gerek siyasi gerek ekonomik köklü reformlar yapmak gerekir. Dolayısıyla, bazen yönetimlerin, liderlerin yapamadığını halk zorluyor. Aslında bölgede gördüğümüz şeyler budur. Liderlerin önderlik yapamadığına halk önderlik yapıyor. Bütün bu gördüğümüz olup bitenlerden arzumuz şu ki: Her ülkenin güçlü, halklarının onurlu ve daha mutlu bir şekilde çıkması ve bu süreçlerin kısa sürmesi.

Teşekkür ederim.

Yazdır Paylaş Yukarı