Almanya Federal Cumhurbaşkanı Wulff’la Birlikte Düzenledikleri Ortak Basın Toplantısında Yaptıkları Açıklama

19.10.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült

"Değerli Basın Mensupları,

Almanya Federal Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Wulff’a, Muhterem Eşlerine ve seçkin heyetlerine, Türkiye’ye hoş geldiniz diyorum ve kendilerini Türkiye’de misafir etmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı Wulff, Cumhurbaşkanı olduktan sonra ilk ziyaretlerinden birisini Türkiye’ye yapıyor. Bundan gerçekten büyük bir kıvanç duyuyoruz. Ayrıca bu ziyaretinde epeyce bir vakit ayırıp Türkiye’nin tabiî başta Ankara olmak üzere, Kayseri, Tarsus, Adana, İstanbul gibi şehirlerini de gezecek, oralarda ziyaretlerde bulunacak. Bu şunu gösteriyor: Türkiye’ye tabiî ki verdikleri önemi. Bundan, şundan dolayı memnunum, çünkü Türkiye ile Almanya arasındaki bağlar güçlüdür. Tarihi bağlar çok güçlüdür. Bugün de bağlar çok güçlüdür. Çünkü 3 milyona yakın Türk vatandaşı Almanya’dadır. Bunların 700 bin kadarı Alman vatandaşıdır. Ve orada artık sürekli yaşayacaklardır. Dolayısıyla iki ülke arasındaki ilişkilerin bu kadar özellikli olması ve güçlü olması, şüphesiz ki oradaki Türk vatandaşlarını da Türkleri de çok gururlandıracaktır.

Ayrıca iki ülke arasındaki ilişkilerin önemli ayaklarından birisi ekonomik ilişkilerimizdir. Ekonomik ilişkilerimiz de; Almanya ve Türkiye ticareti, kriz döneminde bile 24 milyar doları aşmıştır. Almanya’dan her sene Türkiye’ye 4,5 milyon turist gelmektedir. Türkiye’de yerleşik çok sayıda Alman vatandaşı vardır. Artık Türkiye de, onların yurdu gibidir. Sürekli burada yaşamaktadırlar. Bütün bunlara baktığımızda çok güçlü bağlarımız vardır. Sizin bu ziyaretiniz, bu bağları çok daha güçlü hale getirecektir. Ve yeni bir ivme kazandıracak, şüphesiz ki. Bundan da büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu ziyaretin başarılı geçmesini arzu ediyorum. Ve eminim ki bu ilişkilerimize, bu ziyaretinizle yeni bir sayfa açılmış olacaktır.

SORU: Sayın Gül, Almanya’da şu anda göç konusunda, Türkiye’den de göç konusunda önemli bir tartışma var. Ve bazıları şöyle söylüyorlar, “Göç artık dursun” diyorlar, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, bu tartışmayı ve bu kapsamda, Alman Cumhurbaşkanı şunu söyledi: "İslam Almanya’nın bir parçası" dedi. Bunu şöyle siz de aynı şekilde Türkiye için söyleyebilir misiniz, "Hıristiyanlık Türkiye’nin bir parçası" diyebilir misiniz?

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Önce tabii Sayın Wulff’un konuşmasını ben de okudum ve gerçekten çok takdir ettim. Gerçekçi olan bir konuşma. Söylediği şey şu: Almanya’da Alman vatandaşı olan Müslüman Türkler var. Dolayısıyla onların da Cumhurbaşkanı olduğu için, onlar da Almanya’ya sadakatlerini her şekilde gösteriyorlar. Aralarında çok başarılı örnekler var, sanatçılar var, iş adamları var, politikacılar var, sporcular var, hepsi. Dolayısıyla, tabiî ki onlar da Almanya’nın bir parçası olduğuna göre, bunda yadırganacak bir şey yok. Ben de bunu söylerim. Bizim de tabiî gayrimüslim vatandaşlarımız var. Müslüman olmayan; Hıristiyan olan vatandaşlarımız var, Musevi vatandaşlarımız var. Ben onların da Cumhurbaşkanıyım. Onlar da bizim vatandaşlarımız. Dolayısıyla aramızda bir ayrım söz konusu olamaz ki. Modern devlet anlayışında, demokrasilerde bu bir gerçektir. Sizin vatandaşlarınızın kimliği, dini, bütün bunlara saygı duymak. Dolayısıyla bu konuda ben bir problem olduğu kanaatinde değilim, olmaması gerekir. İkincisi, Türkiye’den Almanya’ya giden Türk vatandaşları, malum vaktiyle, davet üzerine gittiler oraya. Ama dünyanın şartları o kadar değişti ki, o zaman gidip dönmek için giden insanlar orada kaldılar. Dünya değişti, sınırlar değişti, sınırlar kalktı, Avrupa yeni bir şekil aldı, dünya yeni bir şekil alıyor. Bu çerçeve içerisinde, bugünün şartlarına göre her şeyi tabii düşünmemiz gerekiyor. Bugün Almanya’ya, Türkiye’den böyle yoğun bir göç söz konusu değil, benim bildiğim kadarıyla. Ama herhalde şöyle bir anlayış da olmaz: Öyle bir vize sistemi uygulayalım ki hiç kimse gelmesin gitmesin, bu da olmaz herhalde. Bu da bugünkü modern devlet anlayışına uygun değildir. Hatta Türkiye’deki ekonomik büyüme, Türkiye’nin giderek çok daha demokrasisinin güçlenmesi ve Türkiye’nin giderek çok daha güçlü hale gelmesi, Almanya’dan Türkiye’ye vaktiyle gidenlerin ters göçünü bile başlatmıştır, gelenler vardır. O açıdan bunları siyasi olarak kullanmamak gerektiği kanaatindeyim. Bizim ülkemizde de, sizin ülkenizde de, başka ülkelerde de birçok temel sorunlar olabilir. Sizin ülkenizde de gördüğüm kadarıyla, entegrasyon, yani ülkenize sonradan gelenlerin Almanya’ya entegrasyonu önemli bir konu. O zaman bu konuyu, kullanmak, siyaseten kullanmak yerine bu konunun çözümüne herkesin yardımcı olması gerekir. Ve bu konuyu kolaylaştırmak gerekir. Ben, daha önce de söyledim, şimdi de açıkça tekrar ederim, bir insan Almanya’da yaşıyorsa, Almanca'yı en iyi şekilde öğrenmesi gerekir, önce kendine faydası olsun, sonra ailesine faydası olsun, sonra çevresine ve yaşadığı topluma faydası olsun. İngiltere’de yaşıyorsa, İngilizce'yi en iyi şekilde öğrenecektir. Türkiye’de yaşıyorsa Türkçe'yi en iyi şekilde öğrenmesi gerekir. Bunları teşvik etmemiz hepimiz için bir görevdir. Ama bu konularda da noksanlık olduğunu da biliyorum. Almanya’ya geldiğimde de biliyorum. Burada da gerçekçi ve anlayışçı bir tahlil yaparsak, oradaki insanlara da çok fazla suç yüklemememiz gerekir. Çünkü oraya giden insanlar, ilk gidenler, Anadolu’da bir şehri görmeden, Ankara’yı, İstanbul’u görmeden, Almanya’nın büyük şehirlerine gitmiş insanlardır. O zaman onlara yeteri kadar, ne biz ne siz önderlik yapamadık. Dolayısıyla onlar da o zaman kendilerini korumak için çeşitli duygular içerisine girdiler ve belki entegrasyonun gecikmesinin sebebi bu oldu. Ama bugün herkes değişiyor. Onlar görüyorlar, noksanlığını, yanlışlığını. Herkes Almanca bilmemenin kendilerine getirdiği zararı biliyor. "Almanca bilseydim neler yapabilirdim" diyen insanlar çoktur herhalde orada. Başarılı örnekleri görüyorlar. Dolayısıyla bu konuları el birliği içerisinde hep iyileştirmemiz gerektiği kanaatindeyim."

 

Yazdır Paylaş Yukarı