Nijerya'ya Hareketlerinden Önce Basına Yaptıkları Açıklama

07.07.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Nijerya'ya hareketlerinden önce havaalanında basına yaptıkları açıklama aşağıda sunulmaktadır:

"Değerli Basın Mensupları,
8 Temmuz 2010 tarihinde Nijerya'nın evsahipliğinde düzenlenecek Yedinci D-8 Zirvesi'ne katılmak üzere az sonra Abuja'ya hareket ediyorum. D-8 Zirvesi'nin hemen ardından Nijerya'ya ikili bir resmi ziyaret gerçekleştireceğim.
Türkiye'den Nijerya'ya ilk kez Cumhurbaşkanı düzeyinde bir ziyaret gerçekleşiyor. Bu niteliği itibariyle de, bu seyahatimizin ayrı bir önemi vardır.
Nijerya'yı ziyaretim sırasında, Sayın Bakanlarımız, milletvekillerimiz ve resmi yetkililerimizin yanısıra, daha önceki Afrika seyahatlerimde olduğu gibi, Afrikayla ilgilenen üinversitelerden bilim adamları, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri yine Afrikayla ilgilenenler, basın kuruluşları ve 100'ün üzerinde de iş adamı vardır.
Öncelikle, D-8 Zirvesine kısaca değinmek istiyorum: Biliyorsunuz, Gelişen Sekiz Ülke D-8, Türkiye'nin inisiyatifi ve daveti üzerine İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya'nın katılımıyla 1997 yılında kurulmuştur. D-8'in sekretaryası da İstanbul'dadır.
Şimdiye kadar D-8 çerçevesinde altı Zirve düzenlendi. D-8 Zirvesi'nin ilk kez Afrika'da Sahranın Güneyi'ndeki bir ülkenin evsahipliğinde tertiplenecek olması ayrıca önem ifade etmektedir.
D-8, üye ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğinin geliştirilmesine yönelik bir gruptur. Hepsi de büyük ticari potansiyeli olan, nüfusu büyük olan, ekonomik kaynakları olan ülkelerdir. Güney-Güney diyaloğu çerçevesinde gelişme yolundaki ülkeler arasında oluşturulan işbirliğine iyi bir örnektir.
D-8 Zirvesi'nin hemen ardından, az önce de belirttiğim üzere, Nijerya'ya ikili bir resmi ziyaret de gerçekleştireceğim. Nijerya, aslında Afrika'nın en büyük ülkesidir, nüfusu 150 milyondur. OPEC üyesi bir ülkedir. Çok büyük petrol ve gaz rezervleri olan bir ülkedir. Çok büyük tabii kaynakları olan bir ülkedir. Coğrafyası, o da büyüktür, Afrika'nın en büyük ülkelerinden birisidir. Dolayısıyla Afrika kıtasının en önemli, en büyük potansiyeli olan bir ülkedir.
Bu çerçevede, kısa bir süre önce Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Sayın Jonathan ile gerçekleştireceğimiz görüşmelerde, öncelikle ikili ilişkilerimizi ele alacağız.
Bilhassa ekonomik konular, ticaret, Türklerin oralardaki yatırımları, askeri ve savunma sanayii konusundaki ortak yapabileceğimiz işler, bu ikili ziyaretimin esas parçasını oluşturacaktır. Onun için zaten 100'ün üzerinde iş adamı vardır heyetimizde.
Bu vesileyle, Abuja'da bir Türkiye-Nijerya İş Forumu da düzenlenecek. Ve bu İş Forumuna Nijerya Cumhurbaşkanıyla beraber katılacağım.
Diğer yandan Nijerya ile sadece D-8 çerçevesinde değil, İslam Konferansı'nda da beraberiz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin de üyesidir, Afrika'yı temsil etmektedir. Ve Temmuz ayından itibaren de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne başkanlık etmektedir. Dolayısıyla bazı uluslararası ve bölge meselelerini de Güvenlik Konseyine başkanlık eden bir ülkeyle istişare etme imkanımız olacaktır.
Kısaca önce böyle büyük bir organizasyonun zirve toplantısı için bir araya geleceğiz ama, daha sonra da ikili siyasi, ekonomik görüşlerimizi karşılıklı paylaşacak bir ikili ziyareti de gerçekleştirmiş olacağız. Tabii bu ziyaret vesilesiyle de orada bulunan diğer ülkelerin liderleriyle de görüşme imkanı olacaktır.
Soru : Sayın Cumhurbaşkanı, dün ve bugün İsrail basınında bazı haberler çıktı, Mavi Marmara'ya yönelik baskının ardından, sizinle İsrailli mevkidaşınız arasında bir temas kurulacağına dair, üçüncü bir ülkede bir temas kurulacağına dair, ancak bunun gerçekleşmediğine dair. Temas söz konusu oldu mu, böyle bir görüşme hazırlığı söz konusu oldu mu? Bundan sonraki süreçte İsrail Cumhurbaşkanıyla herhangi bir görüşmeniz gündeme gelebilir mi?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Benim böyle bir şeyden hiç bilgim yok. Böyle bir şey de şimdiye kadar söz konusu olmadı. Planlanmış herhangi bir şey de yok.
Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ'un bir sözü dikkat çekti, kamuoyunda da tartışılıyor. Kuzey Irak'a yönelik olarak "sözün bittiği yerdeyiz" dedi. Türk kamuoyunun bunu nasıl okuması gerektiğini düşünüyorsunuz? İzninizle bir sorum daha var. YÖK tarafından yapılan atamalarda, özellikle az oy alan adaylar tercih edildiğinde gözler size çevriliyor. Son olarak da Giresun'dan rektör adayı için böyle bir tercihi oldu YÖK'ün, 2 oy alan bir adayı listesine aldığı şeklinde. Atama sizin de önünüze gelecek, bu liste, görüşünüz nedir efendim?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Şimdi birinci sorunuzla ilgili; terörle mücadele, Türkiye'nin en büyük meselesidir, birinci meselesidir ve kapsamlı bir meseledir. Bunun dış politika boyutu vardır. Güvenlik güçlerinin sahada mücadelesi vardır. Bunun ekonomik, sosyal boyutları vardır. Aslında bu tamamen hükümetin bileceği bir şeydir. Yani Irak ile ilgili, özellikle dış ülkelerle ilgili, çevreyle ilgili, tabii ki Kuzey Irak ve Kuzey Irak'ın terörle mücadeledeki işbirliğiyle ilgili konular; bunlar, çok hassas olduğumuz bir süreç içerisinde ve herkesin de bu süreçte katkısını beklediğimiz bir dönemde, bunlar nasıl yorumlanır, gazeteleri görmedim, söylediğiniz şeylerden de haberim yok. Sadece şöyle bir başlıklara baktım, nedir, ne kadarı doğrudur, ne kadarı değildir bilmiyorum. Ama bunlar, tamamen hükümetin inisiyatifinde olan bir konudur ve ayrıca da çok kapsamlı götürülmesi gereken. Bazı konular açık konuşulur, bazı konular çok açık konuşulunca olacak şeyler de olmaz olur, açıkçası. O bakımdan bu konuyla ilgili fazla bir şey söylemek istemem. Ama Türkiye'nin terörle mücadeledeki kararlılığı çok açıktır. Ve terörle mücadelede Türkiye asla taviz vermeyecektir. Bu konuda mücadelede içeride olduğu gibi, dışarıda uluslararası işbirliği de kaçınılmazdır ve bu herkesin görevidir. Sadece Türkiye'nin beklentisi değil, herkesin görevidir. Şüphesiz ki terör örgütü Irak'taki otorite boşluğundan çok faydalandığı için, en çok bizimle işbirliği içerisinde olması gereken ve bununla ilgili yeni bir dönemin başlatılması da söz konusudur. Bu konuda önemli mesafelerin de alınmakta olduğunu söylemek isterim. Ama bunların detaylarını, bu konuların detaylarını doğrusu basınla konuşmayı da çok doğru bulmam. Çünkü bizim amacımız netice almaktır.
İkinci konuyla ilgili, benim önüme herhangi bir şey gelmedi. Biliyorsunuz birkaç gün önce Kazakistan'daydım, bana herhangi bir dosya gelmedi, bununla ilgili. Ama gazetelerde yazılanları ben de gördüm, okudum. Dolayısıyla dikkatimi çekti gerçekten. Onun için YÖK'ten izahat istedim, dönünce. Yani "nasıl kriter uygulanıyor, nasıl değerlendiriliyor, nasıl yapılıyor, neye önem veriyorlar" benim de dikkatimi çektiği için, bu konuyla ilgili izahat istedim. Ama bu vesileyle şunu da söylemek isterim, daha önce söyledim bunu ben. Üniversitelerdeki bu sistem, rektör seçimi ve atamalarıyla ilgili bu sistem, doğru değil. Hatırlarsanız bütün bu sistem, 12 Eylül 1980 müdahalesinden sonra bir tepki olarak düzenlenen bir sistemdir. Bugünkü Türkiye çok farklı bir Türkiye, o günkü Türkiye değil. Dolayısıyla bunun gözden geçirilmesi, bununla ilgili doğru, en gelişmiş ülkelerde, en gelişmiş üniversiteleri nasıl düzenlenir, bu işler nasıl oluyor, buna uygun bir şekilde, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri yapan bir ülkede olması gereken şekilde düzenlenmesi gerekir. Bu konudaki görüşlerimi ve rahatsızlığımı daha önce de ifade etmiştim.
Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, muhalefet liderlerinden, terör zirvesini sizin toplamanız yönünde bazı çağrılar oldu. Bir de iktidar ile ana muhalefet arasında bir görüşme polemiği var. Sizin liderlere görüşme konusunda bir çağrınız olacak mı ya da Çankaya Köşkü'nde de bir zirve toplamayı düşünüyor musunuz?
Sayın Cumhurbaşkanımız: Biliyorsunuz ben, bütün parti başkanlarıyla görüştüm, tek tek, bu konularla ilgili. Ayrıca da güçlü bir çağrıda da bulundum ki; "Böyle bir konuda, usul meselelerine hiç girmeden, büyük bir özgüven içerisinde bir araya gelmeleri ve konuşmaları gerekir" diye. Bu ikili olur, toplu olur, nasıl olabiliyorsa.
Peki teşekkür ederim.
Yazdır Paylaş Yukarı