CICA/AİGK Kapsamında Düzenlenen Basın Toplantısında Yaptıkları Açıklama

08.06.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Değerli Basın Mensupları,

Biraz önce CICA Zirvesi'nin Kapanış Oturumunu gerçekleştirdik. CICA'nın Dönem Başkanlığı'nı Türkiye olarak üstlendik. Bu tarihten itibaren, İstanbul zirvesi öncesi 20 üyeli olan teşkilat; şimdi Irak ve Vietnam'ın da üye olmasıyla, 22 üyeli bir teşkilat haline dönüşmüştür. Zirveye üye devletlerin gösterdikleri ilgi, gerçekten memnuniyet verici olmuştur. Katılan devlet ve hükümet başkanlarına, ülkelerin temsilcilerine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

Biliyorsunuz, daha önce de ifade ettim; Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı'nın en önemli özelliği, Asya'da AGİT'e benzer bir güvenlik teşkilatı oluşturmak. Avrupa'da nasıl güvenlikle ilgili problemler daha önceden çözülüyor, bunlar sıcak konu haline gelmeden hallediliyor ve bununla ilgili bir mekanizma olduysa, Asya'da da böyle bir mekanizmanın oluşmasıdır. Yani kısaca CICA, Asya'nın AGİT'i demektir. Bütün hedef budur, bu yönde de büyük bir mesafe alınmıştır. Türkiye, 2010-2012 dönemi için CICA Dönem Başkanlığını Kazakistan'dan devraldı ve 2 sene boyunca da Dönem Başkanlığımızda neler yapacağımızı açış konuşmamda açık bir şekilde ifade ettim.

İleride, CICA'ya olan ilginin giderek daha da artacağına inancım tamdır. Bu, devlet başkanlarının ve temsilcilerin yaptığı bugünkü açıklamalarda da ortak kanaat olarak ortaya çıkmış vaziyette. Sizin de takip ettiğiniz gibi, CICA Zirvesi sırasında birçok ikili görüşmeler de yapma fırsatını buldum.

Sayın Basın Mensupları,

"CICA, 22 üyeli bir örgüt haline geldi" dedim. CICA'nın kurallarına göre, CICA'nın kararları oybirliğiyle, ittifakla alınmaktadır. Uluslararası örgütlerin kendine has bu tip yapısı vardır. Dolayısıyla, bu toplantıda, özellikle geçen hafta içerisinde, Gazze'ye insani yardım taşıyan Türk gemisine yapılan İsrail saldırısı ve maalesef öldürülen Türklerle ilgili, bir üye hariç bütün üye ülkeler, neredeyse hepsi, bununla ilgili hissiyatlarını, kınamalarını ve bununla ilgili düşüncelerini açık bir şekilde ifade etmişlerdir; görüşmelerde ve konuşmalarda. Ama teşkilatın kuralları gereği, bütün kararlar ittifakla alınmak mecburiyetindedir. Dolayısıyla, bu ittifak teknik olarak mümkün olmamıştır. Onun için, Türk Dönem Başkanlığı olarak şimdi, bir Başkanlık Açıklaması yapıyorum ki, bu demin söylediğim gibi, bir üye hariç diğer herkesin görüşü olarak. Bu açıklamayı size okuyorum.

"Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı'nın Üçüncü Zirve toplantısı, üye ülkelerin ortak siyasi iradelerini ve vizyonlarını yansıtan Siyasi Bildiri'nin oydaşmayla kabulü ile son bulmuştur. Bununla birlikte, üye ülkelerin büyük bir çoğunluğunun arzusuna rağmen, kabul olunamayan meseleler de olmuştur. Türk Dönem Başkanlığı, bu hususları bir Başkanlık Açıklamasıyla duyurmayı görev bilmektedir.

Uluslararası ve bölgesel barış ve güvenliği tehlikeye atma potansiyeli taşıyan tehditleri ele almak sorumluluğumuz tahtında, bir üye ülke hariç, tüm diğer üye ülkeler, 31 Mayıs 2010 sabahı Doğu Akdeniz'de uluslararası sularda seyretmekte olan ve Gazze Şeridi'ne insani yardım taşıyan uluslararası yardım konvoyuna İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen eylem karşısında derin endişelerini ifade etmişler ve bu hareketi kınamışlardır. Bir üye ülke hariç, tüm diğer üye ülkeler, bu eylemi, Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası hukuk ilkelerinin açık ihlali olarak addetmişler ve bu eylem sonucunda sivillerin hayatını kaybetmesini güçlü bir şekilde kınamışlardır. Bu kabil eylemlerin tekrarını önlemek ve hesap verilebilirlik ilkesini korumak amacıyla, BM Güvenlik Konseyi Başkanlık Açıklaması doğrultusunda olayın inandırıcı ve şeffaf bir şekilde soruşturulmasını teminen BM Genel Sekreteri tarafından bağımsız uluslararası komisyonun kurulmasını desteklemişlerdir. Bu bağlamda, bölgesel barış ve güvenlik için son derece yıkıcı olan Gazze Şeridi'ne yönelik insanlık dışı ambargonun derhal kaldırılması çağrısında bulunmuşlardır.

Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı'nın üye ülkelerinin büyük bir çoğunluğu, aynı zamanda, Orta Doğu'da nükleer silahlardan arındırılmış bölge kurulması çağrısında bulunmuşlar ve bu amaçla Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması 2010 yılı Gözden Geçirme Konferansı'nın Mısır ve Arap ülkeleri önerisi doğrultusunda tüm Orta Doğu ülkelerinin katılacağı bir konferansın 2012 yılında düzenlenmesi kararını takdirle karşılamışlardır. Üye ülkelerin büyük bir çoğunluğu, ayrıca, İsrail'e, en kısa zamanda Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na taraf olması ve tüm nükleer tesislerini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın kapsamlı denetim sistemine tabi kılması çağrısında bulunmuşlardır.
Üye ülkelerin büyük bir çoğunluğu, İsrail'in, 1967 yılından bu yana işgal altında bulundurduğu Arap topraklarından çekilmesi, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulması ve Filistinli göçmenlerin sorunlarının ilgili BM kararlan temelinde çözümlenmesi çağrısında bulunmuşlardır.

Üye ülkelerin büyük bir çoğunluğu, Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansıyla İslam Konferansı Örgütü ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı arasında güçlendirilmiş işbirliği kurulmasını memnuniyetle karşılamışlar ve desteklemişlerdir."

Sayın Basın Mensupları,

Gördüğünüz gibi, Başkanlık Açıklamasında birkaç konu vardır. Bu konulardan birisi, Gazze'ye giden gemilerle ilgili konu. Bir ülke hariç herkesin oybirliğiyle ve herkesin ortak kanaati olarak burada yansımıştır. Diğer konular da çok büyük bir çoğunlukla yine burada yansımıştır. Bunların metinleri de deklârasyonla birlikte sizlere dağıtılacaktır. Ümit ederim ki, Türkiye'nin Dönem Başkanlığı süreci içerisinde, Asya kıtasındaki sorunların çözümüyle ilgili önemli mesafeler kat edilir. Türkiye Dönem Başkanlığında bunlar için yoğun bir enerji harcayacaktır. Sorularınız varsa cevap vermek isterim.

Soru: Efendim, "bu bir ülke" dediniz, o bir ülke acaba İsrail mi?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Bunu söyledim zaten.

Soru: Hayır, "bir ülke" dediniz de.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Daha önce söyledim. Burada 22 ülke var. Teşkilatın kuralları gereği, ittifakla yayınlanması gerekiyor herhangi bir şeyin. Dolayısıyla, teknik olarak mümkün olmayan bir konu.

Soru: Hayır, ben, bir ülke İsrail kelimesini söylemediniz de.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Tabii tabii, İsrail şüphesiz ki. İsmini söyledim ama, ismini tekrar tekrar anmamak için onu söyledim. Saklamak için değil, bilinen bir şey olduğu için. Evet, buyurun.

Soru: Efendim, bizler uluslararası toplantılarda, bu tip bir Başkanlık Açıklamasından çok, Sonuç Bildirisine bakarız ve uluslararası hukukta da kayda geçen budur aslında. Sizin açıklamanızda iki şey dikkat çekiciydi. Birincisi, bir üye ülkenin karşı çıkmasıyla uzlaşılamayan bölüm, bir diğeri de, büyük kısmı, "ülkelerin büyük kısmı" diye tanımladığınız bölüm. Dolayısıyla, bugün İstanbul'da CICA'da yapılan toplantının ardından uluslararası arenada birinci konunun İsrail olduğunu anlıyoruz, ikinci konunun İran olduğunu anlıyoruz. Uluslararası toplumda nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Bu CICA Zirvesi'nin en azından Gazze'de ölenlerle ilgili nasıl bir kayda geçtiğini düşünüyorsunuz?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Gayet açık. Deminden beri söylediklerimi dinlediniz herhalde. Bu, bu zirveyle ilgili bir noksanlık değil, çünkü kural gereği herkesin ancak ittifakla karar almasıyla bir deklârasyon yayımlanabilir. 22 ülkeden biri İsrail olduğuna göre, bu teknik olarak mümkün olmayan bir şey. Yani başka bir örgütte, başka bir toplantıda 100 tane üye ülke olur, orada İsrail üye olmaz; oradan eğer bir karar çıkartılamazsa, bu zafiyet diye konuşulabilir. Ama burada böyle bir şey söz konusu değil ki. Gayet açık, yani mantık gereği ortada. Dolayısıyla, bir ülkenin dışındaki bütün ülkeler eğer bu açıklamayı yapma yetkisini bana verdilerse burada, sizin dikkat edeceğiniz şey budur, yazılı metin değildir. Dolayısıyla, bu da ayrıca yazılı olarak size dağıtılmıştır. Buyurun.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, gazete haberlerine de yansıdı. Dünkü görüşmelerinizde İsrail'in Gazze'ye yardım konvoyuna saldırısını Türkiye'nin affedemeyeceğini vurguladınız, görüştüğünüz liderlere. Sizin genelde bu tür uluslararası çatışmalara ya da bu tür kavgalara ya da saldırılara tepkileriniz genellikle barışçıl yönde olur, mesajlarınız yapıcı yöndedir. Bu kadar, sizin tonunuzu yükselten, bu kadar vurucu olmanızı gerektiren ya da bu kadar sertleşmenize yol açan etki neydi? Bize biraz perde arkasını anlatır mısınız?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Gayet açık. Bildiğiniz gibi, ben uzun süre Dışişleri Bakanlığı yapmış bir kişi olarak, dış politikada retorik yapmam. Bunu söylediysem, sebebi tabii ki var. Çünkü Türkiye'nin varlıklarına, Türkiye'nin bir gemisine veyahut da Türklerin öldürülmesine birçok yerde şahit olmuşuzdur ama, bunlar hep ya bir terör örgütüdür, ya organize bir suç örgütüdür. Zaman zaman ASALA olmuştur, PKK olmuştur, El-Kaide olmuştur veya başka örgütler olmuştur veya bu tip şeyler. Ama ilk defa bir ülkenin ordusu, askerleri bu hatayı yapmışlardır. Yani ilk defa bir ülkenin askerleri bu saldırıyı, bunu yapmışlardır. Bu, herhalde Birinci Dünya Harbi'nden beri ilk defa olan bir şeydir. Onun için bunu affetmemiz mümkün değildir. Gayet açık söylüyorum. Bunu eğer kabul edilebilir bir şekilde telafi ederlerse, ancak o zaman bu, belli bir miktar bunu ancak tamir edebilir. Yoksa bunun Türkiye tarafından unutulması, mümkün değildir. Gayet açık söylüyorum.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, bir ülkenin böyle bir platformda kendi kendini protesto etmesini bekleyemeyiz tabii ki ama, İsrail 10 tane yardım gönüllüsünün öldürülmesini neyle açıklıyor? Buradaki zirvede neler söylediler ki?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Siz herhalde izlediniz; dışarı yayın vardı. Bu konuda bütün liderler, hepsi…

Soru: Karar yazılırkenki, deklârasyon yazılırkenki safhadaki savunmalarını kastetmiştim efendim.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Herhangi bir savunması söz konusu değil. Ama teknik olarak mümkün olmayan bir husus. Evet.

Soru: Birinci sorum şuydu efendim; Türkiye'nin İsrail'e yönelik hukuki bir dosya hazırladığı, Adalet Bakanlığınızın hukuki yolları araştırdığına dair bazı bilgiler var. Bu konuyu nasıl bu şekilde ileriye alıp götürebiliriz diye inceliyorlar. Acaba detayı var mı? İkinci soru; iç politika açısından soruyorum. Anayasa değişikliği reform paketiyle ilgili bugünkü başvuruyu mahkeme kabul etmiş. Buna olan cevabınızı, tepkinizi sormuştum.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Şimdi, birinciyle ilgili, tabii ki bütün gerekli olan her şey, gerek uluslararası hukuk çerçevesinde olsun, gerek diğer ikili çerçeve içerisinde olsun, gerekli tedbirlerin hepsi alınacaktır. Burada bir İngilizce söz, tabir vardır, biliyorsunuz: "Actions always speak louder than words" bunun anlamını biliyorsunuz. Dolayısıyla, ne gerekirse, o çerçeve içerisinde her şey yapılacaktır. Bu zaten, demin arkadaşlar da sordular burada, işte teknik konulu olarak ben izah etmeme rağmen, niye işte yayınlanamadı diye. Bu aslında İsrail'in kendi kendini nasıl izole ettiğinin de göstergesidir. 22 ülke içerisinde, 22 ülkenin 21'i kendisini nasıl izole ediyor veya kendisini nasıl izole ettiriyor; çok açık göstergedir bu. Onun için Türkiye'ye karşı yaptığı bu hatanın nasıl büyük bir hata olduğunu, bunun acısını her zaman hissedecektir. Ama yine dediğim gibi, demin İngilizce atasözünde söylediğim gibi, konuşma veyahut da kelimeler değil, uygulamalar bunu gösterecektir.

Anayasa Mahkemesi kararlarıyla ilgili herhangi bir şu anda yorum yapmak doğru değil tabii ki. Mahkemelerin kararını beğeniriz veyahut da beğenmeyiz ama, neticede hukuk kuralları çerçevesi içerisinde gereği neyse o yapılır. Böyle bir kararı aldıklarına göre, takip edeceğiz.

Soru: Bu trajik olay olalı beri, iç siyasette de oldukça sık malzeme yapıldığını görüyoruz. Özellikle son günlerde, iktidar muhalefeti, muhalefet de iktidarı suçluyor; "Yeterince sert davranmadınız, onlar, yeterince sert davranmadınız" diyor. Bugün de grup konuşmalarında iki muhalefet partisi de gündeme getirdi. Yani iç siyasette de karşılıklı bir suçlama geleneği oluştu. Şimdi bir yandan da Türkiye bunu uluslararası bir platforma taşımaya çalışıyor. Siz, devletin zirvesindeki insan olarak, bu ölçüde iç siyaset malzemesi yapılmasıyla ilgili söyleyecek sözleriniz var mıdır?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Evet, doğrusu buradan tavsiyem şudur Cumhurbaşkanı olarak: Bunları iç siyaset malzemesi, ne şekilde olursa olsun, altını çiziyorum, ne şekilde olursa olsun, kimse yapmasın. Bunlar, ulusal meseleler, milli meseleler. Herkesin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin hep beraber sahiplenmesi ve hep beraber aynı çizgide gitmesi gereken konulardır. Bir kez siyasi konu, polemik haline gelirse, o zaman daha çok acısı hissedilir bunların. Hoş olmaz, doğru olmaz. Bir kez de polemiklere girince de kimse o girdiği sokaktan çıkamaz. Burada açıkça bunu da söylemek isterim. Bir kez bu işler başlarsa, herkes birbirine cevap ve ondan sonra o sokaktan hiç kimse çıkamaz. Onun için, diğer konularda zaten yeteri kadar münakaşa, yeteri kadar karşılıklı polemik var. Böyle bir konuda polemik yapılmamalı, böyle bir konuda siyaset, iç siyaset hiç yapılmamalı. Buyurun.

Soru: Öncelikle merhaba diyorum. Ben İran konusunda ve İsrail'le ilişkili bir soru soracağım. Batılı gazetelerde bazı sorular çıkmış. Türkiye'deki radarlar ve Türkiye'deki İsrail'le İran'ı gözetleme şansı veren kurumlar kapatılabilir. Siz bu konuyla ilgili ne söyleyebilirsiniz?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Gazete haberleri nedir, bilmiyorum; bakmadım çünkü bugün. O bakımdan, tam, açıkçası neyi ifade ettiğinizi, onu tam kavrayamadım. Ama Türkiye bu tip konularda, uluslararası konularda her şeyi gayet tartarak, doğru karar verir. Birçok konular, teknik konulardır. Söylediğiniz gibi, herhangi bir ülkeye karşı radar falan, Türkiye'de zaten bunlar söz konusu değildir. Bunların bazıları herhalde abartma şeylerdir. İran, Türkiye'nin komşusudur. Dolayısıyla, hiçbir zaman Türkiye'den İran'a karşı herhangi bir şekilde düşmanca tavır. hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Bundan sonra da söz konusu olmaz.
Evet, son bir, peki iki kişi olduğuna göre, ikinize söz vereyim.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a yaptırımlar için uzlaştığı iddiaları var. BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden Rusya da buradaydı. Sizin edindiğiniz izlenim nedir acaba, bizimle paylaşabilir misiniz?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Şu anda bir şey söylemek mümkün değil tabii. Henüz ortada bir şey olmadığına göre, hâlâ barışçı ve diplomasi yolu için çalışmaya vakit var demektir.
Evet, son olarak burada birisiydi. Buyur.

Soru: Evrim Ergin, Reuters, Sayın Cumhurbaşkanım. Ben daha farklı bir soru sormak istiyorum. Biraz, dünyada Batı'dan Doğu'ya doğru güç dengelerinin kaydığını görüyoruz. CICA gibi örgütlerin önemi de giderek artacak gibi önümüzdeki yıllarda. Bu toplantıdan siz nasıl bir izlenim edindiniz, onu sormak istiyorum. Sağ olun.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Bu toplantıya katılıma bakarsanız, büyük bir katılım oldu, çok sayıda devlet başkanı geldi. Bu örgütün üyeleri, Asya'nın en önemli üyeleri ve dikkati çeken başka bir nokta da şu: Birbiriyle problemi olan ülkeler de bu örgütün üyesi. Yani problemi olanlar dediğimizde, baktığımızda gayet açık işte; Pakistan, Hindistan, İran, İsrail, diğer Arap ülkeleri. Dolayısıyla, birçok ülke burada. Dolayısıyla, bu örgüt giderek ağırlığını kazanıyor. Sizin de söylediğiniz gibi, 10-20-30 yıllık projeksiyonlar yaptığımızda, Asya'nın dünyadaki ağırlığı, ekonomik olarak, siyasi olarak, her bakımdan, giderek tabii ki çok artmaktadır. Bu görünen bir şeydir, herkesin gördüğü bir şeydir. Peki, teşekkür ederim.
Yazdır Paylaş Yukarı