Oman'a Hareketlerinden Önce İstanbul Atatürk Havalimanı'nda Yaptıkları Açıklama

12.04.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Değerli Basın Mensupları,

Aziz Kardeşim Sultan Qaboos'un davetlisi olarak, Oman'a üç günlük bir resmi ziyarette bulunmak üzere az sonra Oman'ın Başkanti Muskat'a hareket ediyoruz.

Daha önceki seyahatlerimde olduğu gibi, bu ziyaretimde de bana, Değerli Bakanımız, milletvekillerimiz, Türkiye-Oman Dostluk Grubu Başkanı, üniversitelerimizin bölgeyle ilgilenen değerli bilim adamlarından bir grup, basın mensuplarımız, özellikle de iş dünyasının çok seçkin temsilcileri katılmaktadır.

Yoğun ve kapsamlı bir gündem ve geniş bir heyetle Oman'a hareket ediyoruz.

Doğrusu, bu ziyaretlerimizin tüm heyet üyelerimiz arasında ortak bir ruh oluşturduğunu memnuniyetle müşahede ediyorum. Ümit ediyorum ki, bu ziyaretimiz de daha önceki ziyaretlerimiz gibi başarılı geçecektir.

Bizler resmi temaslarımızı gerçekleştirirken, iş dünyamızın temsilcileri de kendi karşıtlarıyla toplantılar yapmakta, görüşmeler yapmakta, iş potansiyellerini tespit etmekte ve birbirlerini teşvik etmektedirler.

Yine aynı şekilde, bakanlarımız karşıtlarıyla görüşmelerde bulunmakta, bilim adamlarımız da üniversiteleri ziyaret etmekte ve değişik konularda karşılıklı görüş alış verişinde bulunmaktadırlar.

Bu ziyaretim, Oman'a Türkiye'den 13 yıl sonra yapılan devlet başkanı seviyesinde bir ziyarettir. Bu anlamda da önem arz etmektedir.

Türkiye gerek Oman gerekse bütün Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye çok özen göstermektedir. Bildiğiniz gibi Körfez İşbirliği Konseyi'nin beş üyesinden birisi de Oman'dır.

Ziyaretim sırasında Sultan Qaboos ile ikili ilişkilerimizi tüm yönleriyle en üst düzeyde ele alacağız. Ayrıca bölgeyle ilgili gelişmeleri de gözden geçireceğiz.

Oman'ın yerini şöyle düşünürseniz; Arap Yarımadası, Asya ve Afrika arasında çok stratejik konumu olan bir bölgede yer almaktadır.

Ticaretimiz şu anda düşüktür ama, bu da hızlı şekilde artmaktadır. Kısa süre içerisinde bunun 1 milyar dolara çıkacağını tahmin etmekteyim.

Muskat'ta düzenlenecek İş Forumuna katılacağım. İş Forumunu TOBB, DEİK ve Muskat'ın iş aleminin temsilcileri beraber organize edecekler.

Orada, her iki ülkenin iş adamlarının karşılıklı yatırım ve işbirliği imkanlarını konuşacağız, ayrıca da çok teşvik edeceğiz.

Ekonomik işbirliğimize baktığımız zaman, bilhassa müteahhitlik, altyapı, enerji, turizm ve savunma sanayii alanında somut işbirliği imkanları olduğunu açıkça görüyoruz.

Türk müteahhitlik sektörü, bugüne kadar Oman'da birçok önemli alt ve üst yapı projesine imza atmış, Oman'ın imar ve inşasına önemli katkılarda bulunmuştur.

Müteahhitlik firmalarımızın Oman'daki toplam iş hacmi, 2010 itibariyle, 4 milyar dolardır. Bu kadar işi gerçekleştirmişlerdir ama, bu ziyaretimi çok daha önemli kılan bir unsur da, Türkiye'nin büyük firmalarının Oman'daki çok önemli projelere -Havaalanı projeleri, rafineriler, büyük turizm merkezleri gibi- verdikleri teklifler toplam 5 milyar dolar civarındadır ve ihale süreci devam etmektedir.

Tabii bunların miktarı 30-40 milyar dolar civarında ama, iş adamlarının beklentileri ve iddialı oldukları kısım bu kadardır; 5 milyar dolarlık bir ihale süreci bitmek üzeredir. Ümit ediyorum ki, bu ziyaretimiz esnasında da bu konularda Türk firmalarına her türlü desteği verdiğimi Omanlı yöneticilere göstereceğim. Ayrıca savunma sanayiinde de çok önemli bir işbirliği imkanı olduğunu söylemiştim.

Biraz önce de söylediğim gibi Oman, Arap Yarımadası, Asya ve Afrika arasında müstesna bir coğrafi konuma sahiptir. Ziyaretim sırasında, ikili ilişkilerimizin yanı sıra, güncel bölgesel ve uluslararası gelişmeleri hem Sultan Qaboos hem de Oman Hükümet üyeleri ile değerlendirme imkanı bulacağım.

Tüm bunlara ilaveten, Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) arasındaki işbirliği imkanlarını da ele alacağız. Türkiye ile Körfez ülkeleri arasında stratejik bir diyalog süreci vardır biliyorsunuz, buna da çok önem veriyoruz. Bu işbirliği öneminin somut göstergesi olan dışişleri bakanları toplantısı Oman'ın dönem başkanlığında Türkiye'de gerçekleşmişti.

Yine Türkiye, Körfez İşbirliği ile serbest ticaret anlaşması imzalamayı çok önemseyen bir ülkedir. Ümit ediyorum ki bu ziyaretimde bütün bunları ele alma imkanını bulacağız.

Ziyaretimizin başarılı geçeceğini ümit ediyorum. Ümit ederim ki, herkes bu ziyaretten memnun kalır.

Sorularınız varsa cevap vereyim. Buyurun.

SORU: Efendim, Türkiye'de de yoğun bir gündemi geride bırakarak gidiyorsunuz. CHP'nin anayasa değişikliğiyle ilgili bir önerisi oldu, tartışmalı 3 maddenin referanduma götürülmesine ilişkin. Buna Sayın Başbakan, şartlı da olsa yeşil ışık yaktı. Sizin bu öneriye yaklaşımınız nedir?

Yine buna paralel olarak bir başka soru da şöyle: Öneri için Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı adres gösterildi. Fakat, bu da yeni bir soruyu gündeme getirdi; Neden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı da Cumhurbaşkanı değil? Bu konudaki değerlendirmenizi de alabilir miyiz?

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Şimdi, benim bu konuyla ilgili daha önce yaptığım çalışmaları takip ettiniz. Onun tafsilatına girmek istemiyorum ama, şunu hatırlatmak istiyorum: Cumhurbaşkanı olarak konumum, bu tip tartışmalara girmeye müsait değildir. Cumhurbaşkanı olarak ben şu anda takip ediyorum. Daha önceyi hatırlayacaksınız, çeşitli görüşmelerde zaten hep bulunmuştum ve onları da aktaracağım yerlere hep aktarmıştım. Dolayısıyla, konumumun gereğini şu anda yapmaya devam edeceğim.

SORU: Size getirilmesi gerekmez miydi efendim? Böyle bir tartışma gündeme gelmiş, size değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na götürülüyor.

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Yasama faaliyetleri, partiler arasındaki görüşmeler; bunlar hep siyasetin tabii ki çabalarıdır. Dolayısıyla, bunu hep beraber izleyeceğiz. Başında da, hatırlarsanız, bana sorulduğunda söyledim. Şimdi bir yasama çalışması yapılıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taslaklar sunuluyor, onlar komisyonlara gidiyor, konuşuluyor, değiştiriliyor. Değiştirilecek, nihai şekli alacak. Nihai şekil nasıl olacak? Bunlar hep çoğulcu, demokratik sistemlerde de konuşularak, tartışılarak, partiler arasındaki diyaloglarla hep çözülecek konulardır. Katılımcı demokrasinin zaten bir gereği de budur. O açıdan, benim şu anda Cumhurbaşkanı olarak konumum, bu tip tartışmalara girmeye tabii ki müsaade etmez.

SORU: Efendim, Cumhurbaşkanı olarak, durumunuz gereği, özellikle son gerilimli zamanlarda, Çankaya Köşkü'nün bir uzlaşma buluşmaları zincirlemesine ev sahipliği yaptığına tanıklık ettik. Çok farklı, yasama, yürütme organlarının temsilcileri, liderleri sizin konutunuzda bir araya geldiler. Ve bu görüşmeler sonrasında, kısa süreli zaman dilimleri içinde gerilimlerin azaldığını, düştüğünü, en azından polemik şeklinde basına yansımadığını gördük ancak, bunların etkisi çok da uzun sürmedi. Son zamanlarda yasama ve yürütme arasında yeniden yüksek gerilimli açıklamalar birbirini izliyor. Siz, açıkçası, böyle bir ev sahipliği yaparak, sizin konumunuzdan nasıl gözüküyor? Sizce bu buluşmalar devam edecek mi, etmeli mi? Arzu ettiğiniz verimi sağlayabiliyor musunuz?

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Ben tabii gerektiğinde bu tip çağrıları yaparım. Bundan sonra da yaparım. Gerektiğinde, gerekli görüşlerimi paylaşırım, uyarılarımı yaparım, doğrusu. Ben bunları tabii izliyorum ama, şu bir gerçek ki: Maalesef Türkiye'nin bir siyasi geleneği; siyasi hayatımız Türkiye'de, siyasi yakın tarihimize baktığımızda -yakın tarihimiz dediğim, çok partili sisteme girdiğimizden bu yana bunu kastediyorum- maalesef hep çok sert tartışmalarla geçiyor. O açıdan, bunları şu anda takip ediyoruz. Zaman zaman çağrılarda bulunuyorum. Bazen sözle, birbirimizi daha fazla incitebiliyoruz. Bu konulara çok dikkat etmemiz gerekli. Nihayette hepimiz bu ülkenin en değerli vatandaşlarıyız ve hepimiz bu ülkenin iyiliği için uğraşıyoruz. Fikirler de söylenirken muhakkak bunun için söyleniyor. Ama birbirimizi kırmadan ve yeri geldiğinde konuşabildiğimizi gösterecek bir anlayış içerisinde, herkesin böyle hareket etmesi, herhalde, halkımızın da en çok beklentisidir.

SORU: Başbakana da sordular. ABD'ye gitmeden önce, Deniz Baykal'ın size olan referandum çağrısı, o 3 maddeyle ilgili, kendisi bunu "şark kurnazlığı" olarak nitelendirdi ve Cumhurbaşkanını siyasallaştırmak istediğini söyledi. Siz de onun görüşüne katılıyor musunuz? Bir diğeri de, konumunuz gereği, sadece izlediğinizi söylediniz. Diğer bir tarafta da yargı kanadı var ve yargıdan gelen açıklamaların siyasi olduğu eleştirileri var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ: Ama ben size bir şey daha söyledim. "Ben bu sürecin ta başında birçok görüşmeler yaptım. O görüşmelerde aldığım intibaları, önem verdiğim konuları, aktarılması gereken yerlere de aktardım." dedim. Dolayısıyla, herhalde sadece dinlemiyorum, sadece takip etmiyorum; gözlemliyorum. Yeri geldiğinde yapacağımı yapıyorum. Ama ben bir siyasetçi değilim. Benim yapış tavrım farklı olur, siyasetçilerin -haklı olarak- konuları ele alış tavrı farklı olur. Dolayısıyla, o konuyla ilgili bir şey söyleyemeyeceğim. Teşekkür ederim.
Yazdır Paylaş Yukarı