Pakistan Dönüşü Esenboğa Havalimanı'nda Basına Yaptıkları Açıklama

02.04.2010
Yazdır Paylaş Yazıları Büyült Yazıları Küçült
Değerli Basın Mensupları,

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, ilk yurtdışı ziyaretlerimden birini Pakistan'a gerçekleştirmiştim. Aradan 2.5 yıl geçti ve bu süre içerisinde bildiğiniz gibi, Pakistan Cumhurbaşkanı da Türkiye'yi üç kez ziyaret etti. İşte geçen bu sürenin ardından Pakistan'a gittiğimde Pakistan'ın çok değiştiğini ve çok mesafe aldığını gördüm ve bundan büyük bir memnuniyet duydum.

Öncelikle terörle mücadele alanında, Pakistan'ın başarısını ve etkinliğini yakından gördüm. Bu başarıda, Pakistan'ın başta yönetim olmak üzere, şüphesiz ki halk ve güvenlik güçlerinin çok fedakarca çalışmaları ve büyük fedakarlıklarda bulunmaları yatmaktadır. Ama terörle mücadeledeki kararlılığı, iradeyi ve başarıyı görmekle de açıkçası gurur duydum.

Pakistan'ı ekonomik istiklal açısından da daha iyi bir noktada gördüm. Pakistan parasının yabancı paralar karşısındaki istikrarı ve son yapılan reformlarla Pakistan'ın yatırımlar açısından cazibeli hale geldiğini de iş adamlarımızla birlikte yine görmenin mutluluğunu yaşadık.

Bunun ötesinde şüphesiz ki en büyük değişiklik, Pakistan'ın demokratik sürece girmiş olması ve demokratik zemin üzerinde güçlenerek gelişiyor olmasıdır. 2007 yılında yaptığım ziyaret, aslında bir geçiş süreci içerisinde yapılmıştı ve o süreci desteklemekle ilgili bir ziyaret yapmıştım. Bugün gördüğüm nokta şu ki: Bütün siyasi partiler arasında Pakistan'ın milli ve ulusal meseleleri söz konusu olduğunda, büyük bir dayanışmanın ve uzlaşmanın olduğunu gördüm. Ve 2008 yılından bu yana, Pakistan'daki demokratikleşme ve sivil alandaki gelişmelerden gerçekten etkilendim. Ve büyük bir takdir duygusuyla ayrıldık.

Ziyaretim esnasında Pakistan'ın tüm siyasi yelpazesinin üzerinde mutabık kaldıkları bu uzlaşı adımları, fevkalade önemlidir. Rahmetli Benazir Butto'nun partisi de dahil olmak üzere bütün muhalefet ve hepsiyle o zaman ayrı ayrı görüşmüştüm. Ve önlerindeki seçim sürecinin ne kadar önemli olduğunu söylemiştim. Bugün gördüğüm Pakistan'da büyük bir özgüven var. İktidar muhalefet arasındaki işbirliği de gerçekten etkileyici boyutlarda.

Pakistan ziyaretimde birçok temasım oldu. Cumhurbaşkanı Zerdari, Senato Başkanı Naek, Ulusal Meclis Başkanı Dr. Mirza, Başbakan Gilani ve bakanlar kurulu üyeleriyle görüşmeler yaptım. İkili ilişkilerimizi gözden geçirdiğimiz gibi, bölge konularını özellikle Afganistan, Pakistan ile ilişkilerini ve Türkiye-Pakistan-Afganistan arasındaki üçlü toplantılarımızı tekrar gözden geçirme imkanını bulduk. Heyetimdeki değerli bakanlar da karşıt bakanlarla çok yararlı görüşmelerde bulundular.
Yine heyetimizde TBMM'yi temsil eden değerli milletvekillerimiz Senato ve Mecliste karşıtlarıyla çok yararlı ve faydalı görüşmeler yaptılar.

Ziyaretim sırasında İslamabad'da Pakistan'ın en yüksek nişanının bana verilmesi ve yine önemli üniversitelerinden Quaid-i-Azam Üniversitesi'nin verdiği fahri doktora benim için onur olmuştur.

Pakistan'ın, en büyük nüfusuna sahip, Pencap eyaletini de ziyaret ettim. Pencap eyaleti, aslında Pakistan'ın eşsiz güzelliklerle dolu, başkenti Lahor olan büyük bir eyalet ve nüfusu Türkiye nüfusundan daha büyük olan, 90 milyonluk bir yerdir. Pakistan kültürünün ve Pakistan tarihinin attığı yerdir.

Pakistan, devlet olarak ilan edilmeden 7 sene önce burada Pakistan'ın kurulacağı ve o akım Lahor'da başlamıştır. Dolayısıyla orayı ziyaret ettiğimde, Eyalet Başbakanı Şahbaz Şerif ile çok güzel görüşmelerde bulunduk.

Bu ziyaret esnasında Başbakan Gilani'nin Pencap'a gelmesi, ütün Pakistan siyaseti ve sathında. ayrı bir önem gösterdi. Özellikle eski başbakanlardan, Pakistan Müslüman Ligi Başkanı ve Ana Muhalefet Partisi Başkanı Navaz Şerif'in ikametinde verdiği yemeğe Başbakan Gilani'nin de katılmış olması, olağanüstü bir olay oldu. Ve bu tabii ki bizim için de çok büyük bir ayrıca onur ve şeref oldu.

Değerli Basın Mensupları,

Pakistan her şeyin en güzeline, en iyisine layık ve Türkiye'nin gerçek dostu olan bir ülkedir.
Ziyaretimi, aralarında bakanlar, milletvekilleri, bürokratlar, öğretim üyeleri, 60'ın üzerinde iş adamı ve birçok köşe yazarıyla beraber yapmıştık. Türkiye ve Pakistan'ın birlikteliği huzuru, istikrarı, güvenliği ve olumlu iradeyi yalnızca iki ülke ilişkilerine yaşatmıyor, aynı zamanda bölgeye de bunun çok büyük katkıları oluyor.

Unutmayın ki, dünyanın en çok üstüne dikkati çeken bölgesidir, bizim ziyaret ettiğimiz bölge. Afganistan, Pakistan, Hindistan, buralar şu anda dünyanın en çok uğraştığı, ilgilendiği ve takip ettiği bölgedir. Bu bölgede Türkiye'nin Pakistan ve Afganistan ile olan dostluğu ve üçlü toplantılarımız, bunlar uluslararası camia tarafından da çok yakından takip edilmektedir. O bakımdan bu ziyaretimiz ayrı bir önem taşımıştır.

Bu ziyaretimizde, özellikle ekonomik konuları çok ele aldık. Türkiye ile Pakistan arasındaki sevgi ve muhabbet, hiçbir iki ülke arasında görülmeyecek kadar derin ve büyüktür. Ama hep sevgi ve muhabbet konuşulurken, ekonomik işbirliği ve diğer alanlar, maalesef ihmal edilmiştir. Onun için bu sefer halklarımıza somut neticeler sunmak için ekonomik konuların üzerinde de çok durduk. İş adamlarımız hem İslamabad'da hem de Lahor'da karşıt iş adamlarıyla ortak iş forumu toplantıları yaptı. Bu toplantılara katıldık ve konuşmalar yaptım.

Özellikle enerji alanında, Türkiye'nin önemli firmaları bu seyahate katıldılar. Enerji konusu, Pakistanlılar'ın çok önemli bir konusudur ve çok büyük yatırım imkanları vardır. Ayrıca bu ziyaretimiz vesilesiyle bir konuyu da tekrar kararlaştırdık. Daha önce bunun çalışmalarını yapmıştık. İslamabad, Tahran ve İstanbul arasındaki tren seferleri, kargo taşımacılığı bu Ağustos'tan itibaren başlayacaktır. Bu aramızdaki mesafeyi de bu anlamda küçültecektir ve kısaltacaktır.

Pakistan, zengin kültürel mirası olan bir ülkedir. Ve Pakistan'da olup bitenler çevreyi de çok etkilemektedir. Bu anlamda bugün sabah Pakistan'ın ileri gelen düşünürleri, kanaat önderleri ve gazetecileriyle de yaptığım toplantıda birçok fikirleri paylaştık. Bu da çok faydalı oldu.

İş adamlarımızın yaptığı görüşmelerin neticesinde, karşılıklı şirketlerin yarım milyar dolara yakın, 400 milyon dolar civarında bir ticaret anlaşması yaptığını ve kısa dönem içinde 1,5 milyar dolara yakın yine bunun potansiyeli olduğunu, iş adamları söylediler. Ama şu bir gerçek ki: 180 milyon nüfusa sahip, eğitilmiş önemli bir nüfusu olan, çok büyük zengin tabii kaynakları bulunan ve Türkiye ile dostluğu çok köklü olan Pakistan ile ülkemiz arasında büyük ekonomik potansiyel vardır. Bu ekonomik potansiyelin keşfedildiği kanaatindeyim. İş adamlarımızı ve ekonomiyle ilgili herkesi çok kararlı gördük. Bu konuyla ilgili hem devlet kurumlarımız arasında hem iş adamları arasında çok önemli toplantılar yapıldı. Bunların neticesini alacağımıza inanıyorum.

Son olarak, burada şunu ifade etmek istiyorum: Bana ve heyetime gerçekten muhteşem bir ev sahipliği yapılmıştır. Ve inanılmaz bir dostluk gösterilmiştir. Bundan dolayı başta Cumhurbaşkanı Zerdari olmak üzere Başbakan Gilani'ye, Pencap Eyaleti Başbakanı Şahbaz Şerif'e ve her şeyin üstünde, Türkiye'ye ve Türk insanına kalpten bağlı olan ve dostluk gösteren bütün Pakistan halkına teşekkür ediyorum, bu olağanüstü bize gösterilen ilgi için. Bu ilgi şüphesiz ki, şahıslarımızdan ziyade Türkiye'ye ve halkımıza karşı gösterilen ilgidir. Bundan gerçekten hepimiz, ziyadesiyle etkilendik ve yine binlerce güvenlik görevlisi çok büyük fedakarlıklar yaptılar. Aslında Pakistan halkının sevgisi herhangi bir tehdit ve tehlikeyi asla içermiyordu. Bunu açıklıkla burada rahatlıkla söylerim. Ama buna rağmen, herhalde misafirperverliğin gereği olarak inanılmaz bir güvenlik tedbiri aldılar.
Bundan dolayı da kendilerine tekrar buradan teşekkürlerimi sunuyorum.

Soru: Efendim siz Pakistan'dayken, gitmeden önce yaptığınız bir atama çok tartışıldı, Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine yapılan bir atama. Denizcilik Müsteşarlığı'nda, müsteşar yardımcılığında 31 gün görev yaptıktan sonra Alparslan Altan'ın bu göreve getirilmesine muhalefetin eleştirileri vardı. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Cumhurbaşkanımız: Açıkçası ben, kimseyle herhangi bir polemiğe girmem, şimdiye kadar girmedim, bundan sonra da girmem. Yalnız, sadece bilinsin diye şunu söylemek isterim ki: Ben Anayasa Mahkemesi yedek üyeliğine üst kademe yöneticisi olarak atama yapmam gerektiğinde, şüphesiz ki kimlerin olabileceğiyle ilgili bir hazırlık yaptırdım. Ve önüme gelen liste içerisine baktığımda, birbirinden değerli gerçekten, birçok bürokrat vardı. Adalet Bakanı Müsteşarı, müsteşar muavinlerini, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı, hepsi de bu göre layıktı, hepsini de yapabilirdim. Ve gayette normaldi bütün bunlar. Ama baktım ki içlerinden birisi, -ki hiç daha önce tanımadığım bir isim- 7 sene savcılık yapmış, 9 sene de Anayasa Mahkemesi'nde raportörlük yapmış.
Anayasa Mahkemesi'nde raportörlük yaparken ve Anayasa Mahkemesi'ne girerken de o, bu atadığım kişi, Anayasa Mahkemesi Başkanının kim olduğunu biliyorsunuz. Dolayısıyla bunun takdirle karşılanmasını beklerim. Ayrıca da hukuk doktorası yapmış. Anayasa Mahkemesi'nde 9 sene tecrübesi olmuş, hukuk doktorası yapmış, Türkiye'nin her tarafında savcılık yapmış, şimdi bu işi doğrusu kim ne derse desin ben doğru bir atama yaptığım kanaatindeyim.
Demin söylediğim ve gerçekten bu görevleri en iyi şekilde yapacak bürokratlardan da tayin yapabilirdim. Söyleyeceğim bu.

Soru: Efendim, Başbakan Erdoğan, bugün ABD'deki Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılacağını açıkladı. Aynı şekilde Büyükelçi Namık Tan'ın da döneceği söylendi, gelecek hafta. Muhalefet bunu geri adım olarak değerlendirdi ve yine sert bir dille eleştirdi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Washington ile bu tasarı nedeniyle ortaya çıkan krizin aşıldığını düşünüyor musunuz, teşekkür ederim.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Şimdi, biz, Washington ile savaş halinde değiliz ki. Dolayısıyla Büyükelçi'nin gitmesini ben de onayladım. Tabii ki Sayın Başbakan o kendi kararıdır. Ve böyle dünya ile ilgili önemli bir meselenin, bütün dünya liderlerinin bulunduğu bir ortamda ve bugün dünyanın en büyük sorunlarının konuşulacağı bir ortamda Türkiye'nin bulunması önemlidir. Ama ABD ile olan anlaşmazlığımızın çözümü ve bu konudaki tavrımız, bu konudaki gayretlerimiz de ayrıdır. Ayrıca bu çalışmaların esas merkezi de Washington'dur, Ankara'da yapılmayacaktır.
Onun için ben milletvekillerimizin de bütün siyasi partilerden, ki gittiler orada çok başarılı görüşmeler yaptılar; Türkiye'nin önemli yazarlarının, önemli entelektüellerinin, önemli iş adamlarının da aynı şekilde gidip bu ülkede daha çok çalışmalarını, Türkiye'nin etkinliğini göstermelerini doğru bulurum.

Soru: Sayın Cumhurbaşkanım, aslında Pakistan'dan cevap vermiştiniz, bir imza krizi yaşandı, anayasa değişik teklifiyle ilgili Sayın Meclis Başkanı'nın da orada imzası bulunduğu aktarılıyor. Birazdan da Sayın Şahin ile bir araya geleceksiniz, böyle bir konu gündeme gelecek mi? Anayasa değişikliğiyle ilgili mi olacak görüşmeniz, teşekkür ederim.

Sayın Cumhurbaşkanımız: Aslında bir cevap değil de bana söylenince "O zaman varsa ismi tabii ki çıkması gerekir" dedim. Bilmiyorum doğrusu o detayları. İnanın ki biz yurtdışındayken, Türkiye'de olup bitenleri çok yakından takip etmedik, oradaki görevlerimizi en iyi yapalım diye. Sabah 8'den gece yarısı 1'e 2'ye kadar, heyetlerimizle birlikte koşturduk ve orada bulunduğumuz süre içerisinde, oradaki önceliğimiz, Türkiye ve Pakistan arasındaki ilişkileri, işbirliğini her alanda sağlamlaştırmak ve Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmek oldu.

O açıdan buranın iç politikasıyla ilgili konuşmadık. Sadece arkadaşlar, gazeteci arkadaşlar bahsedince, ben dedim ki "Ne olacak ki varsa ismi alınır" dedim.
Biraz sonra Sayın Meclis Başkanı'yla görüşeceğim biliyorsunuz. Gitmeden önce bazı hukukçular ve siyasetçilerle yaptığım toplantıdaki intibalarımı kendisine aktaracağım. Teşekkür ediyorum.
Yazdır Paylaş Yukarı